• Fiyat:90₺/Ay
  • Eğitmen:Esakademi Ekibi
  • Seviye:A1
  • Süre:Sınırsız
  • Son Güncelleme: 10 Ekim, 2025
  • Ders sayısı: 206

Almanca

Almanca Online Kurs

Sıfırdan İleri Düzeye Almanca Kursu, akademik, profesyonel veya kişisel yaşamınız için gerekli Almanca dil becerilerini edinmenizi sağlamak üzere tasarlanmıştır. İster Almanca konuşulan bir ülkede eğitim almaya hazırlanıyor olun, ister profesyonel bir yeterlilik hedefliyor olun, bu kurs Almanca dil becerilerinizi sistematik olarak geliştirmenize ve hedef dil seviyenize kısa bir zaman diliminde ulaşmanıza yardımcı olacaktır.

Bu Kursta Ne Var?

  • Video dersler
  • PDF Dosyalar
  • Testler, Alıştırmalar ve Quiz
  • Dinleme alıştırmaları(Hörverstehen)

Örnek Video Ders

Bir kez kayıt ol, ömür boyu öğrenmeye devam et

Bu kursa kayıt olduktan sonra üyeliğiniz asla bitmez. Ömür boyu üyeliğiniz aktif olur.


Edat (Präposition) olarak "zu" nasıl kullanılır?

Almancada önemli role sahip olan "zu" edatı Dativ halde kullanılan edatlardan biridir ve "-ye/-ya, -e/-a, -de/da" anlamlarına gelir. Bir yere gidildiğini ifade etmek için kullanılır. Nereye sorusuna cevap verir.

Aynı zamanda bazı kalıplarda orada bulunma anlamına gelir. Cümlenin yapısına göre farklı anlamlara gelen zu edatının kullanıldığı durumları inceleyelim.

  • Etkinliklere ve kutlamalara giderken kullanılır. (zur Party - Partiye)

Er geht zur Hochzeit.

Düğüne gidiyor.

  • Bir yere gidildiğini ifade etmek için kullanılır. Nereye sorusuna cevap verir.

Ich gehe zu meiner Mutter.

Anneme gidiyorum.

  • Belirli kurumlara veya kişilerin yanına giderken kullanabiliriz.

Wir fahren zur Schule.

Okula gidiyoruz.

  • Bazı kalıplarda orada bulunma anlamı verir. (zu Hause/Zuhause - evde)

Ich bin zu Hause/Zuhause.

Evdeyim.

Önemli Ayrıntı
Cümlede zu edatından sonra gelen ismin Dativ halde artikelini zu ile birleştirerek kısaltma yapılır. Bu yüzden karşımıza zur veya zum olarak çıkabilir.
Bu kısaltmalar Almancada konuşmayı daha akıcı ve doğal hale getirir.

Bu kısaltmaların nasıl geldiğini tabloda inceleyelim.

ArtikelDativ haliZu ile birleşimi
derdemzu dem - zum
diederzu der - zur
dasdemzu dem - zum
die (plural)den + nzu den

Ich gehe zum Arzt.

Doktora gidiyorum.

Burada der Arzt kelimesinin Dativ hali olan dem ve zu birleşerek zum kelimesini oluşturdu.

Ön Ek Olarak geldiğinde "zu" Yapısı

Almancada "zu" sadece edat olarak değil aynı zamanda ön ek olarak da karşımıza çıkar. Fiille eklendiği zaman fiil yeni anlam kazanır. Bu yüzden kullanımına ve anlamına dikkat edilmelidir. Ön ek olarak "zu" yapısını inceleyelim.

Cümle sıralamasında fiil öznenin yanında yer alır ve "zu" en sona gider.

Özne + fiil + diğer ögeler + zu.

zum Beispiel:

zumachen - kapatmak

Ich mache das Fenster zu.

Pencereyi kapatıyorum.

Almancada zu ön eki ile kullanılan fiillerin bazılarına tabloda bakalım.

FiilAnlamı
zunehmenartmak, kilo almak
zusehenizlemek, seyretmek
zuhörendikkatle dinlemek
zusagenkabul etmek,söz vermek

Almancada "zu" ön eki ile kullanılan fiillerin Perfekt (geçmiş zaman) halinin nasıl yapıldığına bakalım.

Şimdiki zamanda cümle kurarken fiilden ayrılıp cümlenin sonuna giden zu eki Perfekt zamanda artık ayrılamaz ve cümlenin sonunda fiile birleşik halde yazılır.

Özne + Yardımcı fiil + diğer ögeler + zu eki ile birleşen fiil

zum Beispiel:

Ich habe die Tür zugemacht.

Kapıyı kapattım.

Wir haben dem Spiel zugesehen.

Oyunu seyrettik.

Zarf (Adverb) olarak "zu" kullanımı

Bazı kullanımlarda zu yapısı zarf görevi görür. Burada çok fazla / gereğinden fazla anlamına gelir. Çoğunlukla bir sıfatın veya zarfın önüne gelir.

Bu kullanımlara örnekler verelim.

Das ist zu schwer.

Bu çok zor / fazla zor.

Ich bin zu spät gegangen.

Çok geç gittim.

Almancada günlük hayatta kullanılan zarf ve kalıplardan örnekler inceleyelim.

AlmancaTürkçe
zu Fußyaya, yürüyerek
zu spätçok geç
zu vielçok fazla

zu dritt
Kelimeye baktığımızda "üç kişi olarak" anlamına gelir.
Günlük hayatta "üçümüz birlikte" anlamında kullanılır.

Bis Almancada edat (präposition) ve bağlaç (konjunktion) olarak farklı yapılarda kullanılır. Bu derste iki yapıda nasıl kullanıldığını örnek cümleler ile ayrıntılı açıklıyorum.

Nominativ artikellerin Akkusativ halleri:

NominativAkkusativ
derden (bis den Bus)
diedie (bis die Straße)
dasdas (bis das Konzert)
die (Plural)die (bis die Kinder)

"Bis" Kelimesinin Edat Olarak Kullanımı

Bis edatının ardından gelen kelime Akkusativ halde gelir. Zaman ve mekan sınırı belirlerken pazartesiye kadar veya otobüs durağına kadar gibi cümleye "-e kadar" anlamı verir.

Örnek Cümleler

Ich bleibe bis Dienstag.

Salıya kadar kalıyorum.

Ich werde bis 10 Uhr warten.

Saat 10'a kadar bekleyeceğim.

Ich muss bis Montag meine Hausaufgaben machen.

Pazartesiye kadar ödevimi yapmak zorundayım.

Önemli Ayrıntı

Bis edatından sonra cümleye bazen farklı edat da gelebilir. Beraber en sık gelen edatlara bis+nach, bis+zu gibi yapıları örnek verebiliriz.

Bis+nach yapısı şehir, ülke gibi özel yer isimleriyle kullanılır. Hareketin oraya yöneldiğini ifade eder.

Örnek Cümle

Ich fahre bis nach München.

Münih'e kadar gidiyorum.

Bis+zu yapısı kişi, kurum gibi nach edatını kullanamadığımız yerlerde yönelme ifade eder.

Örnek Cümle

Sie laufen bis zur Schule.

Onlar okula kadar yürüyorlar.

"Bis" Kelimesinin Bağlaç Olarak Kullanımı

Yan cümlede bulunur ve fiil cümlenin sonuna gider. Bağlaç olduğunda "kadar" anlamına gelir.

Örnek Cümleler

Ich koche, bis meine Tochter von der Schule nach Hause kommt.

Kızım okuldan eve gelene kadar yemek pişiriyorum.

Bu cümlede bis bağlaç (konjunktion) olarak kullanıldı. Ana cümleyi yan cümle ile bağladı ve böylece fiil sona yazıldı.

Kannst du warten, bis ich zurückkomme?

Ben geri dönene kadar bekleyebilir misin?

Almancada bis kelimesinin en çok kullanıldığı durumları açıklayalım.

Zaman bildirirken sık kullanılır. Ne zamana kadar sorusuna cevap verir.

KullanımıAçıklamaÖrnekAnlamı
bis MontagPazartesiye kadarIch warte
bis Montag.
Pazartesiye kadar bekliyorum.

Yer bildirirken kullanılır.

KullanımıAçıklamaÖrnekAnlamı
bis den Bahnhofİstasyona kadarWir fahren
bis den Bahnhof.
İstasyona kadar gidiyoruz.

Almancada "lassen" fiili birçok anlama sahiptir. Farklı kullanım alanları ile çok dikkat çeken ve oldukça sık kullanılan önemli bir fiildir. Bu derste "lassen" fiilinin anlamları, kullanım alanları ve zaman dilimlerinde nasıl kullanmamız gerektiğini pratik örnekler ile inceleyeceğiz.

Lassen fiili cümle içerisinde tek başına yani ana fiil olarak kullanılabildiği gibi başka bir fiil ile birlikte yardımcı fiil olarak da kullanılabilir.

Ana Fiil Olduğunda Lassen

Lassen fiili ana fiil olarak kullanıldığında bırakmak (bir şeyi olduğu yerde bırakmak, vazgeçmek, terk etmek) anlamlarına gelir.

zum Beispiel:

Ich lasse den Computer auf dem Tisch.(Bilgisayarı masanın üstünde bırakıyorum.)

Burada lassen tek başına kullanılmıştır yani ana fiildir. Anlamı fiziksel olarak bir nesneyi bir yerde bırakmaktır.

Diğer örnekler

Sie lässt ihren Job.(O, işini bırakıyor.)

Bu cümlede lassen işi terk etmek, ayrılmak anlamındadır.

lassen ile izin belirtmek

Lassen yardımcı fiil olduğu zaman bir işi yaptırmak veya izin vermek anlamlarına gelir.

Ich lasse dich gehen.(Gitmene izin veriyorum.)

Präsens Yapıda Lassen

Fiil çekimini tabloda inceleyelim.

ichlasse
dulässt
er / sie / eslässt
wirlassen
ihrlasst
sie / Sielassen

zum Beispiel:

Ich lasse meine Tasche im Zimmer.(Çantamı odada bırakıyorum.)

Perfekt Yapıda Lassen

Lassen fiili Perfekt yapıda (geçmiş zaman) olduğunda haben ile birlikte kullanılır.

Ich habe das Rauchen gelassen. (Sigara içmeyi bıraktım.)

Bu cümlede lassen fiili geçmiş zaman yapısında kullanılmıştır.

Ich habe das Buch hier gelassen.(Kitabı burada bıraktım.)

Präteritum Yapıda Lassen

Fiil çekimini tabloda inceleyelim.

ichließ
duließest
er / sie / esließ
wirließen
ihrließt
sie / Sieließen

Beispiele:

Die Firma ließ die Computer reparieren.(Şirket bilgisayarı tamir ettirdi.)

Der Direktor ließ die Schüler früher nach Haus gehen. (Müdür, öğrencilerin eve erken gitmesine izin verdi.)

Not
Almancada Perfekt ve Präteritum yapılarının kullanım alanları genellikle farklıdır. Präteritum yapısı çoğunlukla resmî anlatımlarda tercih edilir. Yazı dili için güzel bir seçenektir. Perfekt yapı Almancada zamanla konuşma dilinde öne çıkmıştır. Günlük sohbetlerde tercih edilir.

Lassen fiili yaptırmak anlamında nasıl kullanılır?

Şimdi lassen fiilinin oldukça önemli bir anlamını ve cümle yapısını inceleyeceğiz.

Lassen fiili farklı cümle yapısında bir işi birine yaptırmak anlamında kullanılır. Türkçeye çevirdiğimiz zaman ettirgen konusuna denk gelir. Bu kullanımda özne eylemi kendisi yapmaz, bir başkasına yaptırır.

Cümle kurulumu

Subjekt + lassen + Akkusativ + Infinitiv (fiil mastar halinde ve cümlenin sonunda)

zum Beispiel:

Ich lasse meine Haare schneiden.(Saçımı kestiriyorum.)

Açıklama:
Bu cümlede lassen yardımcı fiil olarak geldi. Saçı başkasına kestirmek yani bir işi başkasına yaptırma anlamı vardır. Böylece ana fiil ettirgen anlamda kullanıldı ve mastar halde cümlenin sonuna geldi.

Beispiele:

Ich lasse meinen Kühlschrank reparieren. (Buzdolabımı tamir ettiriyorum.)

Ich lasse das Haus putzen. (Evi temizletiyorum.)

Önemli Ayrıntı!
Almancada Perfekt zamanda ettirgen yapı kurarken, cümle sonunda lassen fiili değişmeden kalır, gelassen yapılmaz.

Cümle Kurulum Formülü

Subjekt + haben (çekimli) + diğer ögeler + Infinitiv + lassen

Perfekt zamanda ettirgen yapıya örnek verelim.

Ich habe mein Handy reparieren lassen. (Cep telefonumu tamir ettirdim.)

Ich habe die Straße bauen lassen.(Yolu inşa ettirdim.)

Sie hat ihre Wohnung streichen lassen. (Evini boyattı.)

Lassen ile izin vermek anlamına örnek cümleler ile bakalım.

Meine Eltern lassen mich lange fernsehen. (Ailem uzun süre televizyon izlememe izin veriyor.)

Ich lasse dich reisen.(Seyahat etmene izin veriyorum.)

Ich lasse dich nicht gehen. (Gitmene izin vermiyorum.)

Bu cümlede olduğu gibi izin vermek anlamını nicht kullanarak olumsuz yapabiliriz.

Ich lasse dich ein Auto kaufen. (Araba almana izin veriyorum.)

Lassen + sich Yapısı

Bu kullanımda bir şeyin yapılabilir olduğunu, yani mümkün olduğunu ifade eder. Lassen + sich yapısı Türkçeye “-ilebilir” (yapılabilir) şeklinde çevrilir ve bu yapı pasif bir rolde olduğu için genellikle nesnelerle birlikte kullanılır.

zum Beispiel:

Das Problem lässt sich lösen. (Bu problem çözülebilir.)

Lassen fiilini özneye göre çekimleriz.

Sich özneye göre dönüşür. Örneğin özne ich olursa mich gelir, du olursa dich gelir.

Infinitiv cümlenin en sonunda yer alır.

Beispiele:

Die Hose lässt sich waschen. (Pantolon yıkanabilir.)

Pantolon yıkanabilir yani yıkanmaya uygundur. Yapılabilir, mümkündür. Cümleye bu anlamları vermek istediğimizde bu yapıyı kullanırız.

Das Essen lässt sich essen. (Bu yemek yenilebilir.)

Das Auto lässt sich kaufen. (Bu araba satın alınabilir.)

Modalverb + lassen

Cümleye yardımcı fiil geldiğinde lassen cümlenin sonuna yazılır.

zum Beispiel:

Du musst deine Hose reinigen lassen. (Pantolonunu temizletmen gerekiyor.)

Ich möchte meine Waschmaschine reparieren lassen. (Çamaşır makinemi tamir ettirmek istiyorum.)

Lassen ile günlük hayatta kullanabileceğin kalıplar

Lass uns gehen! (Hadi gidelim!)

Lass das! (Onu bırak!)

Lass mich in Ruhe! (Beni rahat bırak!)

Lass mich gehen! (Gitmeme izin ver!)

Lass es so, wie es ist. (Olduğu gibi bırak.)

Kendini Test Et!

Lassen fiilini daha iyi anlamak için pratik alıştırmalar yapabilirsin.

Bu cümlelerin anlamlarını yazarak lassen fiilinin hangi anlamda kullanıldığını bulabilirsin.

  • Ich kann das Paket liefern lassen.
  • Ich muss mein Auto reparieren lassen.

Cümleleri lassen kullanarak Almanca yazmayı deneyebilirsin.

  • Emma saçlarını kestirdi.
  • Evimi boyatmak istiyorum.
  • Kardeşimin telefonunu tamir ettiriyorum.
  • Annemin bana aldığı kitabı evde bıraktım.

Sonuç

Lassen fiilinin farklı alanlarda kullanılan çeşitli anlamlarını ayrı başlıklarda inceledik. Bu konuyu anlamak ve pratik yapmak için alıştırmaları yapabilirsin ve günlük hayatında lassen fiilini kullanmaya başlayabilirsin.

Ob ile cümle nasıl kurulur? Anlamı Nedir?

Almancayı doğal ve akıcı konuşabilmenin yolu bağlaçların doğru kullanılmasıdır. Bu bağlaçlardan biri de “ob” bağlacıdır. Bu derste ob bağlacı hakkında önemli bilgilere yer vereceğiz ve nasıl kullanıldığını detaylı örnekler ile açıklayacağız.

Anlamı

Türkçede ob bağlacı -ıp ıpmadığı anlamına gelir. Yapıp yapmadığı, olup olmadığı gibi belirsizlik ve kararsızlık içeren durumları veya dolaylı soruları anlatmak için çok önemli bir yapıdır.

Ob bağlacının Cümle Yapısı Nasıldır?

Ob bağlacı yan cümle (nebensatz) içinde kullanılır ve fiili cümlenin sonuna gider.

Cümle sıralaması:
Hauptsatz (ana cümle) + ob + Subjekt + diğer ögeler + fiil .

Örnekler

Biri hakkında konuşurken o kişinin geleceğinden veya gelmeyeceğinden kesin bilginiz yoksa sadece ich weiß nicht (bilmiyorum) demek yerine konuşmanızı zenginleştirmek için ob ile birlikte şu cümleyi kullanabilirsiniz:

  • Ich weiß nicht, ob sie heute kommt.

Onun bugün gelip gelmeyeceğini bilmiyorum.

  • Ich weiß nicht, ob er das Buch gelesen hat.

Kitabı okuyup okumadığını bilmiyorum.

Örnek açıklaması:

Ich weiß nicht - Bilmiyorum

ob - olup olmadığını (bağlaç)

er - O

das Buch - Kitap ( Akkusativ nesne)

gelesen hat - Okudu (Perfekt zaman, ob ile geldiği için okuyup okumadığı anlamına geldi ve fiil sona yazıldı.)

Örnekler ile devam edelim.

Es ist mir egal, ob du magst.

Beğenip beğenmediğin beni ilgilendirmiyor.

Er möchte wissen, ob du heute fährst.

Bugün gidip gitmeyeceğini bilmek istiyor.

Direkt soruOb bağlacı ile dolaylı soru
Hast du Hunger? (Aç mısın?)Ich frage mich, ob du Hunger hast. (Aç olup olmadığını merak ediyorum.)
Spricht er Deutsch? (O Almanca konuşuyor mu?)Ich weiß nicht, ob er Deutsch spricht. (Almanca konuşup konuşmadığını bilmiyorum.)

Yukarıda bulunan tabloda belirtildiği gibi günlük hayatta kullandığımız cümleleri daha zengin Almanca ile konuşmak için ob gibi önemli bağlaçları iyi anlayıp kullanmalıyız.

Tabloda ob ile günlük hayatınızda sık kullanılabileceğiniz cümle kalıplarını sıraladım.

Ich weiß, ........ biliyorum.
Ich weiß nicht, ........ bilmiyorum.
Ich möchte wissen, ........ bilmek istiyorum.
Er fragt, ....O .... soruyor.
Kannst du mir sagen, ....Bana .... söyleyebilir misin?
Ich frage mich, ........ merak ediyorum.

Dikkat edilmesi gereken önemli bilgiler:

Almancada ob bağlacının kullanımı als ve wenn gibi bazı bağlaçlar ile karıştırılabiliyor. Bunları birbirleriyle karıştırmamak için aralarındaki farklar iyi anlaşılmalıdır.

Aralarındaki Farklar

Ob “olup olmadığı” anlamında dolaylı (indirekt) soru cümlelerinde yer alır.

Als “-dığında, -ken” anlamında geçmişte olan ve tekrarlanamayan olaylarda kullanılır.

Wenn “-dığında, eğer ..... olursa” anlamında koşul bildirmek veya tekrar eden olaylar için geçerlidir.

Karşılaştırmalara örnekler verelim.

Ich weiß nicht, ob er Hunger hat.

Aç olup olmadığını bilmiyorum.

Wenn du willst, können wir ins Kino gehen.

Eğer istersen sinemaya gidebiliriz.

Als ich ein Kind war, spielte ich jeden Tag im Park.

Çocukken her gün parkta oynardım.

Anlamı, Kullanımı, İşlevi

Almancada indem bağlaç (konjunktion) olarak kullanılır. Ana cümledeki eylemin nasıl gerçekleştiğini veya hangi yöntemle / araçla sonuca ulaşıldığını anlatmak için kullanırız. Indem “wie” sorusuna cevap verir. Türkçede “yaparak”, “ederek”, “sayesinde” anlamlarına gelir.

Indem Bağlacının Özellikleri

  • Cümlede yöntem-sonuç ilişkisi kurar.
  • Yan cümlede yer alır. Ve fiil cümlenin sonuna gider.
  • Nasıl sorusunun cevabını verir.
  • Akademik metinlerde süreçleri daha anlaşılır hale getirmek için kullanılır ve oldukça faydalıdır.

Cümle Yapısı

Ana Cümle (Hauptsatz), indem + özne + diğer ögeler + fiil.

Örnek Cümleler

Sie verbessert ihr Deutsch, indem sie jeden Tag spricht.

Her gün konuşarak Almancasını geliştiriyor.

Ana cümlede yer verdiğim fiil - Almancasını geliştirmek

Nasıl geliştiriyor - Her gün konuşarak

Ich spreche besser Englisch, indem ich übe.

Pratik yaparak daha iyi İngilizce konuşuyorum.

Açıklama:
Ana cümle daha iyi İngilizce konuşmak, bunu nasıl yaptığını indem ile başladığım yan cümlede belirtiyorum.

Para biriktirdiğimi ve bunu harcamalarımı azaltarak yaptığımı söylemek için şu cümleyi kullanabilirim:

Ich spare Geld, indem ich weniger ausgebe.

Az harcama yaparak para biriktiriyorum.

Not:
Bir amaç doğrultusunda yaptığımız işlevden bahsederken indem bağlacını kullanabiliriz.

Örnek ile anlatıma devam edelim.

Sie verbessert ihre Gesundheit, indem sie regelmäßig Sport treibt.

Düzenli spor yaparak sağlığını iyileştiriyor.

Açıklama:
Bu örnek bize ana cümlede sağlığını iyileştirdiğinden bahsediyor ve bunu nasıl yaptığını yan cümlede indem bağlacını kullanarak açıklıyor.
  • Du lernst viel, indem du Podcasts hörst.

Podcast dinleyerek çok şey öğreniyorsun.

  • Er macht sich beliebt, indem er höflich ist.

Kibar davranarak kendisini sevdiriyor.

  • Sie hilft ihrer Mutter, indem sie das Abendessen kocht.

Akşam yemeğini pişirerek annesine yardım ediyor.

Indem Kullanarak Soru Sorulur Mu?

Indem ile doğrudan soru cümlesi kuramayız. Çünkü indem bağlacı bir eylemin nasıl gerçekleştiği hakkında açıklama yapar. Ancak nasıl yapılıyor, hangi yolla oluyor gibi soru anlamı taşıyan cümleler oluşturabiliriz.

Örnekler

Wie kann ich meine Aussprache verbessern, indem ich übe?
Telaffuzumu nasıl geliştirebilirim, pratik yaparak mı?

Açıklama:
Yukarıda bulunan örnek gibi indem bağlacı ile dolaylı yoldan soru cümlesi kurulabilir. Burada indem kullanılan yan cümle geliştirme eyleminin yöntemini belirtmek için gelmiştir. Yani bunu yaparak mı olur anlamı taşıyor.

Wie mache ich meine Mutter glücklich, indem ich die Wohnung putze?
Annemi nasıl mutlu edebilirim, evi temizleyerek mi?

Açıklama:
Örnek verilen cümlede olduğu gibi indem bağlacını annemi nasıl mutlu edebilirim sorusuna dahil ederek soru cümlesi oluşturabiliriz.

Tavsiye: Günlük hayatınızda indem yapısını kullanabilirsiniz. Bu bağlaç cümlelerinize hem doğallık ve akıcılık sağlarken hem de Almancayı ileri seviye konuşmanıza faydalı olacaktır.

İPUCU
Kendi cümleni kurabilmen için bu ipucunu kullanabilirsin.
Kim + ne yaptı / başardı , indem + nasıl yaptı

Verilen cümleleri Almanca yazarak pratik yapabilirsin.

Çok ders çalışarak sınavdan geçtim.

Para biriktirerek istediğim arabayı aldım.

Her gün yürüyüş yaparak formda kalınabilir mi?

Soru sorarak yeni bilgiler öğreniyor.

Diyet yaparak zayıflıyor.

Cümleleri indem kullanarak bağlayabilirsin.

  1. Sie macht viele Übungen. / Sie wird besser in Mathe.
  2. Wir schalten das Licht aus. / Wir sparen Storm.

Bu derste Almancada sıkça karşılaşılan außer kelimesinin hem bağlaç hem de edat olarak kullanımını detaylı biçimde inceleyeceğiz.

Außer Almancada edat olarak kullanıldığında “-den başka, hariç veya dışında” anlamlarına gelir. Cümlede isim ya da zamirlerle birlikte kullanılır. Bir şeyi ya da birini dışarıda bırakma anlamı taşır.

Örneğin topluluktan bahsederken bir kişiyi ayrı tutmak istediğimizde Alle waren da, außer meiner Schwester (Herkes oradaydı, kız kardeşim hariç) cümlesi ile kendimizi ifade edebiliriz.

Burada önemli olan außer kelimesinden sonra gelen ismin dativ olmasıdır.

NominativDativ
der Manndem Mann
die Frauder Frau
das Kinddem Kind
die Bücher (Plural)den Büchern

Örnekler

Außer meinem Bruder kommt niemand.

Kardeşim hariç kimse gelmiyor.

Alle sind gekommen, außer meiner Freundin.

Kız arkadaşım dışında herkes geldi.

Ich esse alle Früchte außer dem Apfel.

Elma hariç tüm meyveleri yerim.

Bağlaç

Bağlaç olan außer, yan cümle ile birlikte kullanılır. Bir durumun istisna olduğunu belirtir. Genellikle dass ya da wenn ile birlikte kullanılır. Özne ve fiil bağlaç olan yan cümlede yer alır.

Anlamı;

Außer dass = -mesi / -ması dışında, hariç

Ana cümle (Hauptsatz), außer dass + yan cümle (fiil sonda)

Außer wenn = ..... olmadığı sürece, ..... olmadıkça

Ana cümle (Hauptsatz), außer wenn + yan cümle (fiil sonda)

Örnekler

  • Sie hat nichts gesagt, außer dass sie kommen will.

Gelmek istediği dışında başka bir şey söylemedi.

Not:
Bu cümlede außer, dass ile gelen bir yan cümleyi bağlıyor. Bu yüzden cümlede bağlaç görevi üstlenir.
  • Wir können spazieren gehen, außer wenn es regnet.

Yağmur yağmadıkça yürüyüşe çıkabiliriz.

  • Ich arbeite, außer wenn ich krank bin.

Hasta olmadıkça çalışıyorum.

  • Du gehst zu Fuß, außer wenn es regnet.

Yağmur yağdığı zamanlar hariç yürüyerek gidiyorsun.

Edat Ve Bağlaç Kullanımının Farkları

ÖzellikEdat (Präposition)Bağlaç (Konjunktion)
AnlamıHariç, dışında-den başka, ancak
Ne ile kullanılır?İsim ya da zamirFiilli yan cümle
Cümle yapısıBasit cümleBağlaç olan (yan) cümle

Günlük hayatımızda karşımıza çıkabilecek bir örnek verelim.

Wir haben jeden Tag geöffnet, außer sonntags.

Pazar günleri hariç her gün açığız.

Not:
Bu cümlede sonntags zarftır. Pazar günleri anlamına gelir ve artikeli yoktur.

Außer sonntags Almancada sık kullanılan bir kalıptır.

Almancada çok kullanılan kalıplar

Außer mir - Ben hariç

Außer Kontrolle - Kontrol dışı

Außer Betrieb - Kullanımda değil, servis dışı

Örneğin bina girişlerinde asansör kullanmak istediğimizde arızalı ise üzerinde gördüğümüz servis dışı yazısını Almancada Der Aufzug ist außer Betrieb cümlesi ile ifade ederiz.

Alıştırmalar

Cümledeki außer kullanımını belirleyin. (Edat mı, Bağlaç mı?)

  • Außer meiner Mutter war niemand zu Hause.

  • Ich komme mit, außer wenn ich arbeiten muss.

Bu cümleleri außer dass ve außer wenn ile yazmayı deneyebilirsin.

  • Hasta olmadıkça okula gidiyorum.

  • Yorgun olmam hariç her şey yolunda.

  • Biraz tuzlu olması dışında çorba güzeldi.

Nicht

- Eğer ismin önünde belirli artikel varsa.
Er liest das Buch. Er liest das Buch nicht. (O, kitabı okumuyor.)

- İsmin önünde aitlik zamiri varsa
Er liebt seine Freundin. Er liebt seine Freundin nicht. (O, kız arkadaşını sevmiyor.)

- Eylem(fiil) olumsuz yapılacaksa
Ich will schlafen. Ich will nicht schlafen. (Uyumak istemiyorum.)

- Bir zarf/zarf cümlesi olumsuz yapılacaksa
Sie rennt schnell. Sie rennt nicht schnell. (O, hızlı koşmuyor.)

- Bir sıfat sein ile kullanılacaksa

Das Kind ist geizig. Das Kind ist nicht geizig. (Çocuk aç gözlü değil.)


Cümledeki yeri

nicht kelimesinin cümledeki yeri çok net değil. Ancak genellikle

-Sıfatlardan, zarflardan önce

-Fiilden önce ya da sonra(fiil tipine göre değişir)

     Ich bin nicht sehr alt.Er denkt nicht klar.
     Du bist nicht in diesem Kurs.Sie trinkt nicht gern Bier.
     Sie singt nicht.Heute kommt er nicht.
     Er schreibt seinen Eltern nicht.Wir stehen nicht auf.

Nicht'in yerleşimini anlamak için gerçek bir test için, aşağıdaki cümleleri karşılaştırın, bunların hepsi belirli durumlarda doğrudur fakat farklı çağrışımlar taşırlar.:

     Ich gehe heute ins Kino nicht.(gitmiyorum, özel bir vurgu olmadan)
     Ich gehe heute nicht ins Kino.(Sinemaya gitmiyorum, ama başka bir yere gidebilirim.)
     Ich gehe nicht heute ins Kino.(Bugün gitmiuyorum, ama başka bir zaman gidebilirim.)
     Nicht ich gehe heute ins Kino.(Sinemaya gidecek kişi ben değilim.)

Şimdi aşağıdaki cümleleri, nicht veya kein kullanarak olumsuz yapmaya çalışın.

  1. Wir haben heute Deutschklasse.
  2. Er spielt Tennis sehr gut.
  3. Du bist mein Freund.
  4. Ihr habt Stifte.
  5. Wir gehen morgen ins Museum.
  6. Sie kommen heute spät.
  7. Mein Vater heißt Jim.
  8. Ich habe einen Bruder.
  9. Meine Mutter ist Lehrerin.
  10. Ich habe viele Freunde.
  11. Er spielt Tennis.
  12. Ich habe Angst vor Spinnen.

Bu derste statt, anstatt ve stattdessen kelimelerinin anlamını öğreneceğiz. Aralarında fark var mı, bu kelimeler birbirinin yerine kullanılır mı ders boyunca ele alacağız.

Almancada statt kelimesi “yerine” anlamına gelir ve oldukça yaygın kullanılan bir edattır. Bazen anstatt olarak da karşımıza çıkar. Ancak kullanıldıkları yapılar ve tercih durumları farklıdır.

Her ikisi de bir şeyin yerine başka bir şey yapıldığını veya kullanıldığını ifade eder. Kısaca -in yerine ya da bunun yerine anlamına gelir. Aralarında kullanım sıklığı ve dil seviyesi açısından fark vardır. Statt daha çok kullanılır ve günlük dilde daha doğaldır.

Örneğin (zum Beispiel)

Ich trinke Tee statt Saft.- Ben meyve suyu yerine çay içiyorum.

Örnekte olduğu gibi, meyve suyu içmek yerine çay içmeyi tercih ettiğimizi belirtirken statt kullanıyoruz.

Cümle Sıralanışı

1.Cümle

Statt der Schokolade esse ich Obst.

Çikolata yerine meyve yiyorum.

2.Cümle

Ich esse Obst statt der Schokolade.

Meyve yiyorum, çikolata yerine.

Daha doğal ve anlam bütünlüğüne uygun bir çeviri:

Çikolata yerine meyve yiyorum.

Çeviri yaparken kelimeleri birebir çevirmek yerine; anlam bütünlüğüne uygun ve akıcı bir şekilde çevirmek ifadenin doğallığını ve anlaşılırlığını arttırır.

Her iki cümle sıralaması da doğrudur. Sadece vurgu yerleri farklıdır.

  • İlk cümlede vurgu “çikolata yerine” kısmıdır.
  • İkinci cümlede vurgu “meyve yiyorum” kısmıdır.

Anstatt Herrn Müller wird Frau Schneider teilnehmen.

Bay Müller yerine Bayan Schneider katılacaktır.

Bitte hören Sie aufmerksam zu, anstatt Fragen zu stellen.

Soru sormak yerine lütfen dikkatle dinleyin.

Özellikstattanstatt
Kullanım sıklığıYaygınDaha az yaygın
Yazılı dilUygunÖzellikle resmî yazılara uygun
Günlük konuşmaSık kullanılırDaha az kullanılır

Bağlaç Olarak Kullanımı

Statt ve Anstatt, bazı durumlarda bağlaç (konjunktion) olarak kullanılabilir. Bu durumda zu + mastar (Infinitiv) yapısını uygularız. Bu yapının doğru kullanımı için her iki fiilin öznesinin aynı olması gerekir.

Örnek Cümleler

Er hat zu Hause geschlafen, statt ins Kino zu gehen.

Sinemaya gitmek yerine evde uyudu.

Er hat gearbeitet, statt zu schlafen.

Uyumak yerine çalıştı.

Er geht spazieren, statt fernzusehen.

Televizyon izlemek yerine yürüyüşe çıkıyor.

Ich esse Hamburger, statt Pizza zu essen.

Pizza yemek yerine hamburger yiyorum.

Gramer Yapısı

Statt ve anstatt resmî ve yazılı dilinde Genitiv hal gerektirir. Fakat günlük konuşma dilinde Genitiv yerine Dativ ya da Akkusativ de gelebilir.

NominativGenitiv
derdes
dieder
dasdes
die (Plural)der

Örneğin (zum Beispiel)

Statt + isim (Genitiv)

Ich nehme Saft statt des Weins.

Şarap yerine meyve suyu alıyorum.

Statt des Geldes gab sie ihm ihren gesamten Schmuck.

Para yerine ona tüm mücevherlerini verdi.

Anstatt + İsim (Genitiv)

Anstatt eines Autos kauft sie ein Fahrrad.

Bir araba yerine bisiklet alıyor.

Not: Konuşma sırasında stattdessen ifadesini kullanabiliriz. Bunun yerine ya da onun yerine anlamına gelir.

Sie kam nicht zur Party. Stattdessen blieb sie zu Hause.

Partiye gelmedi. Bunun yerine evde kaldı.

Sie hat nicht geholfen. Stattdessen hat sie nur zugesehen.

Yardım etmedi. Bunun yerine sadece izledi.

Almancada es zamiri, kişilere doğrudan karşılık gelmeyen “o” zamirinin nötr cins halidir. Türkçede olduğu gibi her zaman görünür bir nesneye işaret etmeyebilir. Bu nedenle, farklı bağlamlarda farklı görevler üstlenir.

1.Zaman Belirtirken

Zamanı belirtirken de es zamiri kullanılır. Bu tür cümlelerde yine gerçek bir özne olmadığından es cümleye bütünlük sağlamak için gelir.

Örneğin (zum Beispiel):

Es ist acht Uhr. - Saat sekiz.

Es ist spät. - Geç oldu.

Es ist Zeit zu gehen. - Gitme zamanı.

Es ist noch früh. - Henüz erken.

Es ist neun Uhr. - Saat dokuz.

Es ist zwanzig vor vier. - Saat dörde yirmi var.

Es war im Sommer. - Yaz mevsimindeydi. (Yazındı)

Es ist Viertel nach sieben. - Saat yediyi çeyrek geçiyor.

Wie spät ist es? - Saat kaç?

Wie viel Uhr ist es? - Saat kaç?

Es ist fünf Uhr. - Saat beş.

Es war im Winter. - Kış mevsimindeydi. (Kışındı)

2.Es gibt Yapısı

Es gibt ifadesi, bir şeyin var olduğunu belirtmek için kullanılır.

Yapı: es gibt + Akkusativ

Örneğin (zum Beispiel):

Es gibt ein Problem. - Bir sorun var.

Es gibt viele Bücher in der Bibliothek. - Kütüphanede birçok kitap var.

Es gibt 5 Zimmer im Haus. - Evde 5 tane oda var.

Es gibt ein Auto vor dem Haus. - Evin önünde bir araba var.

Es gibt viele Möglichkeiten. - Birçok fırsat var.

Es gibt einen Apfel auf dem Tisch. - Masada bir elma var.

3.Hava Durumu Anlatımı

Türkçede yağmur yağıyor derken özneye ihtiyaç duyulmaz. Ancak Almancada cümleyi gramer olarak tamamlamak için es zamiri kullanılır.

Örneğin (zum Beispiel):

Es regnet. - Yağmur yağıyor.

Es ist sonnig. - Hava güneşli.

Es schneit. - Kar yağıyor.

Es ist kalt. - Hava soğuk.

Es ist bewölkt. - Hava bulutlu.

Es ist warm. - Hava sıcak.

4.Duygular, Düşünceler, Durumlar

Örneğin (zum Beispiel):

Es tut mir leid. - Üzgünüm.

Wie geht es dir? - Nasılsın?

Mir geht es gut. - İyiyim.

Es passt mir gut. - Bana uyar.

Es ist wichtig, Deutsch zu lernen. - Almanca öğrenmek önemlidir.

Es ist schön, ihn zu sehen. - Onu görmek güzel.

Es ist schwer, mit ihm zu reden. - Onun ile konuşmak zor.

Es freut mich, dich kennenzulernen. - Seninle tanıştığıma memnun oldum.

Es stört mich, dass du zu spät kommst. - Geç gelmen beni rahatsız ediyor.

5.Konusu daha önce geçmiş, artikeli das olan isimlerden bahsederken;

Örneğin (zum Beispiel):

Wo ist das Restaurant? - Restoran nerede?

Es ist neben dem Krankenhaus. - Hastanenin yanında. (das Restaurant)

Welche Farbe hat das Auto? - Araba hangi renk?

Es ist weiß. - O beyaz. (das Auto)

Wo ist das Kino? - Sinema nerede?

Es ist auf der Hauptstraße. - O ana cadde üzerindedir. (das Kino)

Almanca öğretmenliği ya da Germanistik öğrencileri için özenle hazırlanmış deneme sınavı. Almanca ve Germanistik bilgininiz test edebilirsiniz.

Testi .zip dosyasından çıkarmalısınız. İndir linkine tıklayarak telefona ya da bilgisayara indirebilirsiniz.

Der mi, Die mi, Das mı?

Almancada her ismin önünde “der, die, das, die(çoğul isimlerde)” olarak artikel bulunur. Bu artikeller tamamen kuralsız değildir. Belirli kuralları vardır. Ancak bazı istisnalar ezberlenmelidir.

İşte artikelleri daha kolay öğrenmen için 10 altın ipucu!

1-İnsanların genelde cinsiyetine göre artikel belirlenir.

AlmancaTürkçeArtikel
der Mannadamder (eril)
die Fraukadındie (dişil)
das Kindçocukdas (nötr)
istisna

2-Fiilden türetilmiş isimler genellikle “das” alır.

das Essen-Yemek

das Trinken-İçme

3-Belirli sonekler artikeli belirler.

SonekArtikelÖrnekTürkçe
-ungdiedie Zeitunggazete
-heit / -keitdiedie Freiheitözgürlük
-chen / -leindasdas Mädchenkız çocuk
-erderder Computerbilgisayar

4-Yabancı kökenli isimler çoğunlukla “das” alır.

das Hotel-Otel

das Büro-Ofis

5-Sayılabilen cihaz isimleri genellikle “der” alır.

der Kühlschrank-Buzdolabı

der Computer-Bilgisayar

6-Aylar, günler ve mevsimler: Her zaman “der” olur.

AlmancaTürkçe
der MontagPazartesi
der DienstagSalı
der JanuarOcak
der SommerYaz
der WinterKış

7-Sayılamayan maddeler genellikle “das” alır.

AlmancaTürkçe
das WasserSu
das SalzTuz

8-Çiçek ve ağaç adları genel olarak “die” alır.

die Rose-Gül

die Eiche-Meşe ağacı

9-Otomobil markaları genelde “der” alır.

der BMW-BMW

der Mercedes-Mercedes

10-Ülkeler ve şehirler genellikle “das” alır.

das Deutschland-Almanya

das Berlin-Berlin

Not:Die Schweiz (İsviçre), die Türkei (Türkiye) gibi, bazı ülkeler istisnadır.

Örnek Cümlelerle Pekiştirme

Der Mann liest ein Buch. - Adam bir kitap okuyor.

Die Rose ist schön. - Gül güzel.

Der Mercedes ist schnell. - Mercedes hızlı.

Das Wasser ist kalt. - Su soğuk.

Das Hotel ist groß. - Otel büyük.

Der Kühlschrank ist neu. - Buzdolabı yeni.

Önemli!

Her kelime artikel ile birlikte öğrenilmelidir. Çünkü kurallara uymayan istisnalar da çoktur. Örneğin; das Mädchen (kız çocuğu) kelimesi dişil bir varlık olmasına rağmen nötr artikel alır. Çünkü “-chen” eki vardır.

Pratik İpucu: Çoğulda Artikel Ezberleme Derdi Yok!

Çoğul isimlerin artikeli aynıdır, “die”! İster der, ister die, ister das olsun, isim çoğul olduğunda artikeli her zaman “die” (Plural) olur.

TekilÇoğul
der Tisch (masa)die Tische (masalar)
die Blume (çiçek)die Blumen (çiçekler)
das Buch (kitap)die Bücher (kitaplar)

Örneğin (zum Beispiel);

Die Bücher sind teuer. - Kitaplar pahalı.

Die Lampen sind an. - Lambalar açık.

Die Katzen schlafen auf dem Sofa. - Kediler kanepede uyuyor.

Die Katzen sind süß. - Kediler çok tatlı.

Die Kinder spielen im Park. - Çocuklar parkta oynuyorlar.

Bir ipucu daha!

İki kelimeli birleşik isimlerde, artikeli belirlerken ikinci kelimenin artikeli esas alınır. Kindergarten-Anaokulu

1. Kelime2. Kelime
der Kindergartendie Kinderder Garten

der Zahnarzt- Diş doktoru

das Flugzeug- Uçak

die Autobahn- Otoban (araba yolu)

der Bleistift- Kurşun kalem

die Schultasche- Okul çantası

Der Bleistift ist billig. - Kurşun kalem ucuz.

Die Schultasche ist teuer. - Okul çantası pahalı.

In der Cafeteria. Hören Sie zuerst den Dialog.Markieren Sie richtig oder falsch.

Almanca A1+ Dinleme Alıştırması( Hörverstehen) In der Cafeteria

Ses dosyasını dinleyin. Doğru ya da yanlış işaretleyin.

A1 quiz

Örnek A1 quiz çalışması

Almanca A1 Dinleme(Hörverstehen)

Hör den Text zu. Bu test 2 sorudan oluşmaktadır. Önce ses dosyasını dinleyin, kısa notlar alın ve sorulara cevap verin.

Almanca A1 seviye quiz. Bu test ile A1 düzey Almanca bilginizi ölçebilirsiniz. Dilerseniz testi yeniden başlatabilir, test sonunda yanlış ve doğru cevaplarınızı görebilirsiniz.

Açıklama:
Bu test 20 sorudan oluşmaktadır.

Almanca a1 Seviye Quiz

Almanca A1 bilgini test et

TELC SPRACHPRÜFUNG

https://www.youtube.com/watch?v=8ZtqWQ25ztA

„Unsere Mission ist es, Menschen dabei zu helfen, Sprachkompetenzen zu erwerben, zu verbessern und nachzuweisen, damit sie ihre persönlichen und beruflichen Ziele erreichen. Wir sind stolz darauf, ein Unternehmen zu sein, das sich für Diversität und Gerechtigkeit einsetzt und seinen Bildungsauftrag ernst nimmt."

Jürgen Keicher, Geschäftsführer von telc

Aufbau und Ablauf der TELC Prüfung

WAS KANNST DU AUF DEM A1 NIVEAU ? (A1 seviyesinde neler biliyor olacaksın?)

Damit du diese Prüfung erfolgreich abschlieβen kannst, musst du in den Fertigkeiten folgendes können.

Hören: (Dinleme)

Du kannst vertraute Wörter und ganz einfache Sätze verstehen.

Wie z.B.:

Wegbeschreibungen: (Yol tarifi)

Du kannst einfache Wegbeschreibungen verstehen.

"Hier gehst du geradeaus."

"Jetzt abbiegen."

Ansagen: (Duyuru, anons )

Du kannst einfache, alltägliche Situationen verstehen.

z.B.: über das Wetter

über die Öffnungszeiten...

"Heute regnet es. Das Schwimmbad ist geschlossen."

Lesen: (Okuma)

Du kannst einzelne Wörter und ganz einfache Sätze verstehen.

Wie z.B.:

Lokalangaben: (Yer bildirme)

Du kannst verstehen, wo etwas liegt / hängt /steht / sitzt und ist.

z.B.: Der Fussball ist unter dem Stuhl.

E-Mails:

Du kannst sehr kurze E-Mails lesen und verstehen.

telc sınavın mail okumak ve anlamak

Schreiben: (Yazma)

Du kannst deinen erlernten Wortschatz in ganz einfachen Worten Sätzen ausdrücken.

Wie z.b.:

Sprachbausteine: (Kelime bilgisi)

telc kelime bilgisi

Du kannst den Wortschatz zu Farben und Kleidungen anwenden.

A1 telc kelime listesinde neler varmış aşağıdaki linkten bir göz atalım.

Informationen verstehen: (Verilen mesajları, bilgileri anlama)

telc konuşma sınavı

Du kannst ganz einfache Informationen auf Tafeln, Plakaten, Schildern lesen und sie verstehen und auf die W-Fragen antworten.

Texte schreiben: (Metin yazma)

tecl yazma sınavı

Du kannst ganz einfache Postkarten und E-Mails schreiben.

Sprechen: (Konuşma)

https://www.youtube.com/watch?v=rQO4zjppdr8

Du kannst ganz einfache Sätze und Wendungen benutzen.

Wie z.B.:

Vorstellung: (Kendini tanıtma)

telc diyalog kurmak

Du kannst dich auf einfache Art vorstellen und über deine Vorlieben sprechen.

z.B.: Hallo, ich bin Tina und 11 Jahre alt. Ich wohne in Köln. Ich mag Tennis, aber Volleyball mag ich nicht. Meine Lieblingsfarbe ist grün.

Bild und Wort: (Resim ve kelime)

Telc wortschatz

Du kannst das Wort mit dem passenden Bild zuordnen und gestellte Fragen beantworten.

Sätze ergänzen: (Cümle tamamlama)

Du kannst einfache Satzanfänge ergänzen.

telc diyalog alıştırmaları

A: Hallo Jutta! ____(1) geht es dir ?

B: Gut und ___ ?

A: Mir geht es auch ____(3).

B: _____(4) kommst du?

A: _____(5) Deutschland.

1)a) Wo , b)Warum , c)Wie

2)a) gut , b)gehen , c)dir

3)a)gut , b)dann , c)uns

4)a) Wo, b)Woher , c)Wie

5)a)In , b)Aus , c)Von

Buraya tıklayarak Almanca konuşma ve test kitabı indirebilirsiniz. Daha fazla bilgi için yorum bırakabilirsiniz

Almanca aylar, günler ve mevsimler nedir. Günlerde, aylarda, mevsimlerde hangi edat kullanılır. Almancada Monate Jahreszeiten und Tage

Almancada Monate Jahreszeiten Tage

Die Tage - Günler

der Montag - Pazartesi

der Dienstag - Salı

der Mittwoch - Çarşamba

der Donnerstag - Perşembe

der Freitag - Cuma

der Samstag - Cumartesi

der Sonntag - Pazar

der Samstag + der Sonntag = das Wochenende (hafta sonu)

Günlerin artikeli "der" dir.

Die Jahreszeiten -Mevsimler

der Frühling - İlkbahar

der Sommer - Yaz

der Herbst - sonbahar

der Winter - kış

Mevsimlerin artikeli "der"dır.

Die Monate - Aylar

der Januar  - Ocak

der Februar- Şubat

der März- Mart

der April - Nisan

der Mai - Mayıs

der Juni - Haziran

der Juli - Temmuz

der August - Ağustos

der September - Eylül

der Oktober - Ekim

der November - Kasım

der Dezember - Aralık

Ayların artikeli "der"dır.

Beispiele

Ergänzen Sie.

Almancada Monate Jahreszeiten Tage

Jahreszeit                Monate          

Winter                                 Dezember,Januar,Februar

Sommer                              Juni,Juli,August

Herbst                                September,Oktober,November

Frühling                            März,April,Mai

Aylar, günler, mevsimler temalı quiz ile Almanca kendini test et

Ergänze den Dialog.

Almancada Monate Jahreszeiten Tage

Paul : Hallo Lisa. Heute ist Donnerstag. Welcher Tag ist morgen?

Lisa : Hmm. Ich muss mal überlegen. Morgen ist _________ (1) .

Paul. Ach...Stimmt. Und noch eine Frage. Wenn gestern Montag war,welcher Tag ist heute ?

Lisa : Heute ist _______(2) .

Paul . Dankeschön Lisa.

Lösung :

  1. Freitag
  2. Dienstag

Wie heissen die Monate? Schreibe.

1.IAM =

2.PRLAI =

3.UNJI =

4.PTEBMSREE=

5.LUJI=

Lösungen:

1.Mai

2.April

3.Juni

4.September

5.Juli

Verbinde:

Der erste Monat heisst                                                          Mai

Der zweite Monat heisst                                                       Januar

Der zwölfte Monat heisst                                                     Februar

Der fünfte Monat heisst                                                      Dezember

Der siebte Monat heisst                                                      November

Der elfte Monat heisst                                                        Juli

Lösung:

Januar,Februar,Dezember,Mai,Juli,November

Wie heissen die Tage?

F _ _ _ _ _

_ _ N _ _ _ _

_ _ _ _ _ O _ _

_ O _ _ E _ _ _ A _

Lösung:

Freitag,Sonntag,Mittwoch,Donnerstag

Präposition "an" -a,-da,-e , "in" -a,-e

Günleri belirtirken "an" edatı getirilir. "an" edatı Dativ olduğu için "an dem" ya da "am" olarak kullanılır.

"am" edatı "an dem" edatın kısaltılmış halidir.

am Montag

am Dienstag şeklinde kullanılır.

Ayları ya da mevsimleri belirtirken "in" edatı kullanılır. "in" edatı Dativ olduğu için "in dem" ya da "im" olarak kullanılır.

im Januar

im Frühling şeklinde kullanılır.

Beispiele:

Ergänze den Dialog.

Almancada Monate Jahreszeiten Tage

  • Hallo. Wie geht es dir?
  • Gut und dir?
  • Danke mir geht es auch gut. Wann hast du Geburtstag?
  • Ich habe ____Juli Geburtstag.
  • Hmm ___ Juli. Ok das ist gut.

Lösung:

im, im

  • Wollen wir ____ Montag ins Kino gehen?
  • ____ Montag ins Kino? Ich habe keine Zeit. Wie wäre es ____ Sonntag?
  • ____Sonntag...Gute Idee.
  • Ok. Dann sehen wir uns ____Sonntag.
  • Ok.Tschüs.

Lösung:

am,am,am,am

Almancada Monate Jahreszeiten und Tage, Almancada haftanın günleri nedir nasıl telaffuz edilir. Öğrenmek için bu dersi görüntüleyin

Die Berufe -Meslekler

Almancada meslekleri söylerken cinsiyet ayrımı yapılmaktadır. Cinsiyet ayrımını “der ve die” artikellerini kullanarak ve kadın mesleklerde –in ekini kullanarak belirtiyoruz.

Erkeklerde ( Almancası maskulin)   der artikeli kullanılmaktadır.

Kadınlarda ise (Almancası feminin) die artikeli kullanılmaktadır ve mesleğin sonuna –in eki getirilmektedir.

örnek;

erkek
Der Ingenieur (erkek mühendis)
kadın
Die Ingenieurin(bayan mühendis)  
Der Schauspieler (erkek oyuncu) Die Schauspielerin (bayan oyuncu)
Der Lehrer(erkek öğretmen)Die Lehrerin (bayan öğretmen)
Not:
Ama bazı durumlarda A harfi Ä (buna Almancada A-Umlaut diyoruz ) harfine, O harfi de (Almancada O-Umlaut diyoruz) Ö harfine dönüşür

örneğin;

Der Arzt(erkek doktor)Die Ärztin(kadın doktor)
Der Koch(erkek aşçı)Die Köchin(bayan aşçı)
Der Anwalt(erkek avukat) Die Anwältin(bayan avukat)
Not:
Bazı mesleklerde ise  bayanlarda –in eki getirilmiyor. Kelime tamamen değişiyor.

Der Krankenpfleger (erkek hemşire)
Die Krankenschwester(bayan hemşire)

Der Hausmann(ev erkeği)
Die Hausfrau(ev hanımı)

Der Kaufmann(erkek tüccar)
Die Kauffrau(bayan tüccar)

Mesleğini sormak

Mesleğimizi nasıl sorarız

Was ist dein Beruf? / Was bist du von Beruf?
=Mesleğin nedir? / Ne iş yapıyorsun?

Ich bin Lehrer von Beruf. / Ich arbeite als Lehrer. / Ich bin Lehrer.
= Mesleğim öğretmen. / Öğretmen olarak çalışıyorum. / Öğretmenim.

 +++Üç farklı şekilde cevap verilebilir.

Konjugation

Şahıs zamirlerine göre şimdiki zamanda çekimi

Yukarıda haben ve sein düzensiz fiillerinin şimdiki zamanda çekimlerini verdim.

haben oder sein

HADİ KENDİNİ BİR TEST ET BAKALIM

  1. Meine Kinder____________hungrig.
  2. Er ___________ krank. Er _________ Kopfschmerzen und Fieber.
  3. Wir ________ ein Haus und einen schönen Garten.
  4. Ich __________ zwei Katzen. Sie __________ acht Jahre alt und _________ keine Flöhe. Beide _______ freundlich und kratzen nicht.
  5. Wir ______ schon drei Jahre in Österreich. Ich ______ hier einen Job. Meine KollegInnen sehr nett und auch meine Chefin _______ sehr angenehm und kompetent.
  6. Mein Mann _________ Lehrer von Beruf. Er _______ schon viele Jahre an derselben Schule. Er _______ auch ein guter Computerfachmann.
  7. Özge und Burak _______ eine große Wohnung mit Balkon.
  8. Ihre Hobbys ________ Lesen und Reisen.
  9. Meine Freundin _________ gerne am Meer.
  10. Ihr ________ heute frei.

hem haben hem sein Almancada düzensiz fiildir.

Cümlede nesne varsa “haben”

Almanca Perfekt bir cümle haben ya da sein ile kurulur. Eğer cümlede nesne varsa o cümleyi biz haben ile Perfekt yapıyoruz.

Wir haben unsere Eltern besucht.

Ich habe die Musik gehört.

Ich habe mir den linken Arm gebrochen.

Nesne yoksa “sein” kullanılır

Eğer cümlede nesne yoksa o cümle sein ile Perfekt yapılır.

Beispiel:

Ich bin nach München gefahren.

“Münih’e araçla gittim.” Cümlesine “neyi gittim?” sorusunu sorduğumuz zaman bir cevap alamıyoruz, yani cümlede bir nesne yok. Bu yüzden bunun gibi cümleleri biz “sein” ile Perfekt yapmalıyız.

haben oder sein? Aşağıdaki cümleleri Perfekt yapmayı dener misin.

Ich _________ ins Kino gegangen.                               

_________ er etwas gemacht?

haben oder sein

Beispiele:

wie sagt man das?

Was kann man tun?

Guten Döner kann man nur in Türkiye essen.

Dieser Mann ist weise, man sollte mit ihm reden.

viel mi yoksa sehr mi, hangisini kullanacağız.

viel = birçok, bir sürü, fazla, aşırı(normalden daha fazla)

sehr = çok

Almanca konuşurken viel ve sehr kelimelerinin anlamını karıştırmayın. Eğer sen birçok, bir sürü, fazla demek istiyorsan o zaman viel kullan. Ama eğer sadece çok demek istiyorsan sehr kullan

Zarf olan sehr

2 görevi vardır:

  1. Sıfatı tanımlar
  2. Bir eylemin yoğunluğunu belirtir
  • Die Verkäuferin war sehr nett. (Satış görevlisi çok nazikti.)
  • Ich freue mich sehr auf meinen Urlaub. (tatilimi sabırsızlıkla/dört gözle bekliyorum)
  • Das Essen hat mir sehr gut geschmeckt. (Yemeğin tadı çok hoşuma gitti)


Almancada zarf veya sıfat olarak viel

Öte yandan viel zarf olarak bulunursa fazla ya da bir sürü (Normalin üzerinde), sıfat olarak işe alınırsa anlamı birçok demek olur.

  • Er arbeitet viel. (O aşırı/oldukça fazla çalışıyor)
  • Er macht viel Sport. (O normalden daha fazla spor yapıyor)
  • Viele Leute denken, dass Deutsch eine schwierige Sprache ist. (Birçok insan Almancanın zor olduğunu düşünüyor)

Kendini bu konuda bir test yap

Sehr oder viel? Ergänzen Sie!

 Romeo und Julia lieben sich ________.

Aber ihre Eltern haben _______ Streit miteinander.

Ich habe _________ zu tun!

Sprich lauter! Man kann dich ________ schlecht verstehen.

Die Musik ist _______ zu laut.

Er hat ______ für uns getan.

Manchmal trinkt er zu ________.

Er spielt ________ mit seinem Sohn.

Das gefällt ihm _______.

Ich finde die Uhr ________ schön.

Du musst _________ gut auf sie aufpassen!

Sein Zeugnis war wirklich _______ gut.

Er hat von ihm _________ mehr erwartet.

Er ist __________ enttäuscht: sie kommt nicht.

Er hat sich so _______ auf sie gefreut.

Ich mag es _______ wenn er singt!

Er hat ________ Geduld mit ihr.

Er war ________ traurig.

Er hat _________ von ihnen verlangt.

Sie waren ihm dafür ______ dankbar.

Cevaplarınızı yorumlarda bekliyoruz

Cevapları Görüntülemek için tıklayın

Aşağıdaki videoda Almanca bir kelimeyi okurken sessiz harflerin okunuşunu öğreniyoruz. Videoyu beğenmeyi ve youtube kanalımıza abone olmayı unutmayın.

https://www.youtube.com/watch?v=JESiloyKIYI&t=6s

YDS ALMANCA SINAV HAZIRLIĞI

Bu derste YDS sınavına hazırlanan öğrenci adaylarına sınavı tanıtmak ve anlatmak istiyorum. Bu yazımda YDS sınavı nedir, içeriğinde bizleri neler bekliyor, ve nasıl hazırlanmalıyız gibi konuları ele almak istiyorum.

YDS sınavı her yıl binlerce kişinin girdiği, dil seviyesini ölçen bir sınavdır.

YDS SINAV İÇERİĞİ/ FORMATI

YDS çalışmak için öncelikle YDS soru tip ve dağılımlarını bilmek gerekir. Genel olarak sınav formatına bakıldığında adaylardan, gramer bilgisi, kelime bilgisi ve okuduğunu anlama becerilerini kullanmayı amaçlar. Bu yüzden öncelikle sınavda çıkacak soru tiplerini bilmek ve bunlara çalışmak bir stratejidir. YDS sınavında 80 soru vardır.  Yanlışlar doğruyu götürmez. Toplam süre 180 dakikadır.

Kelime bilgisi ve dil bilgisi, cloze test, cümle tamamlama, çeviri bölümü, paragraf tamamlama, anlam bütünlüğünü bozan cümleyi bulma, anlama en yakın olan cümleyi bulma, diyalog tamamlama gibi soru tarzları bulunmaktadır.

Geçmiş yıllardaki soruları çözmek hem çıkmış soru tiplerine aşina olmak, hem de çıkan kelimeleri öğrenmek için oldukça önemlidir.

YDS sınavına ilk kez girecek olan adaylar için önerilerim

  • Kendi seviyenize göre bir gramer kitabı edinin
  • Bol bol yabancı dilde metin okuması yapın
  • Kelime ezberi yapmalısınız, özellikle YDS’de en çok çıkan kelimeleri ezberleyerek başlayabilirsiniz
  • Ön ek ve son eklerin kelimeye kattığı anlamları biliniz
  • Cümlelerde kullanılan präposition’ları iyi bilmelisiniz
  • YDS denemesi çözmelisiniz
  • Yaptığınız yanlışların analizini çıkarmalısınız
  • Disiplinli ve düzenli çalışmalısınız
  • Güncel konuları, haberleri yabancı dilde okuyun ve kendinizi dile maruz bırakın

SINAVDAKİ SORU TİPLERİ

Soruları 18 Nisan 2021’de yapılan (2021- YDS/1)'den aldım. Devamını buradan bulabilirsiniz.

Bu bölümde kelime bilgisi karşımıza çıkıyor. İlk 6 soru kelime bilgisidir.

Daha sonra 7- 16 soruları gramer ve edat bilgisi vardır.

17-21 ve 22-26 sorularında karşımıza 2 tane close test çıkmaktadır.

27. soruda cümleyi tamamlamamız isteniyor ve bu soru tipi 36. soruya kadar devam etmektedir.

37. sorudan 42. soruya kadar karşımıza Almancadan Türkçeye ve Türkçeden Almancaya çeviri yapıyoruz.

43-46 ve 47-50 soru aralarında 2 tane okuduğunu anlama yani paragraf sorusu karşımıza  çıkmaktadır.

51-54 metne göre cevaplanmaktadır.

55-58 metne göre cevaplanmaktadır.

59-62 metine göre cevaplanmaktadır.

63-67 arası diyalog sorularıdır.

68-71 anlam olarak en yakın cümleyi bulma soru tipidir.

72-75 paragrafa cümle yerleştirme soru tipidir.

76-80 anlam akışını bozan cümleyi bulma soru tipidir.

Başarı, sabırla atılan adımların sonucunda kendini gösterir.

Başarılı olmanın sırrı, asla pes etmemektir.

Sınav sürecinde herkese başarılar diliyorum.

Yorum kısmında sorularını sorabilirsiniz. Bir sonraki derste görüşmek üzere...

WAS SIND NOMINATIV, AKKUSATIV, DATIV UND GENITIV?

Resim Kaynak: studyflix.de

Almanca'da da Türkçe'de olduğu gibi ismin hal ekleri (Kasus) vardır. Bunlar Nominativ (ismin yalın hali), Akkusativ (ismin -i hali), Dativ (ismin -e hali) ve Genitiv (iyelik eki) olmak üzere 4 kısımdan oluşmaktadır. Hangi kelime/fiil gruplarının hangi Kasus ile kullanıldığına gelin hep beraber göz atalım.

NOMINATIV

Nominativ Almancada ismin yalın durumuna denir. Bir cümlede ismin veya artikelin değişmediği durumdur. Bir kişi/nesne cümledeki eylemi yapıyorsa isim yalın halde kalır. Nominativ kişilere ,,Wer? (kim?)" sorusu; nominativ nesnelere ,,Was? (ne?)" sorusu sorularak bulunur.

Nominativ kısaca Almancada cümledeki özne olarak görev yapan isimlerin veya zamirlerin durumunu ifade eder. Özne bir eylemi gerçekleştiren veya bir durumu ifade eden kişi veya nesnedir.

Resim Kaynak: https://deutsch-mit-anna.de/

Örneğin;

Das Buch ist interessant. (Kitap ilginç.)

Er kommt später. (O daha sonra gelecek.)

Die Frau ist schön. (O kadın güzel.)

Kasus (Hal/Durum)(eril, maskulin)   DER(nötr, neutral)   DAS(dişil, feminin)   DIE(çoğul, plural)   DIE
NominativBelirli Belirsiz OlumsuzDer
Ein
Kein
Das
Ein
Kein
Die
Eine
Keine
Die
---
Keine

!!! Olumlu belirsiz artikel olan ,,ein/eine" çoğulda kullanılmazlar, bu durumda isim artikelsiz olarak yazılır.

AKKUSATIV

Akkusativ Almancada cümlenin veya kelimenin bir nesneyi vurgulamak veya belirli bir nesneyi tanımlamak amacıyla kullanılır.

Türkçedeki karşılığı ismin -i hali/belirtme hal ekidir. Almancada belirli bir kelimenin veya nesnenin cümlenin hangi işi yaptığını veya hangi eylemin hedeflendiğini belirtmek için kullanılır.

Akkusativ nesne çoğunlukla cümlenin nesne olarak hareket eden kelimesi veya kelime grubu olur.

Resim Kaynak: https://deutsch-mit-anna.de/

  • Kişilere ,,Wen? (kimi?)"
  • Nesnelere ,,Was? (neyi/ne?)"
  • Konum/duruma ,,Wohin? (nereye?)" sorusu sorularak akkusativ bulunur.

Örneğin;

Ich sehe einen Hund. (Bir köpek görüyorum.)

Sie isst einen Apfel. (O, bir elma yiyor.)

Er liest ein Buch. (O bir kitap okuyor.)

Kasus (Hal/Durum)(eril, maskulin)   DER(nötr, neutral)   DAS(dişil, feminin)   DIE(çoğul, plural)   DIE
AkkusativBelirli Belirsiz OlumsuzDen
Einen
Keinen
Das
Ein
Kein
Die
Eine
Keine
Die
---
Keine

DATIV

Dativ, genellikle ,,Wem? (kime?)" veya ,,Wo? (nerede?)" gibi sorularla tanımlanır ve cümlenin birinci dereceden nesnelerini ifade eder. Türkçe'deki karşılığı ismin -e hali/ yönelme hal ekidir.

Almanca'da dativ durumu eylemin etkilediği veya yönlendirdiği kişi veya nesne vurgulanır ve eylemin kimin veya neyin üzerinde etkili olduğunu veya kime yönlendirildiğini belirtir.

Resim Kaynak: https://deutsch-mit-anna.de/

!!! Bir cümlede Dativ’in olup olmadığını cümlenin fiiline veya edatına bakarak bulabiliriz.

Örneğin;

  • Ich gebe dem Kind einen Ball. (Çocuğa bir top veriyorum.)
  • Sie hilft ihrem Bruder. (Kız kardeşi erkek kardeşine yardım ediyor.)
  • Meiner Mutter habe ich Blumen geschenkt. (Anneme çiçekler hediye ettim.)
Kasus (Hal/Durum)(eril, maskulin)   DER(nötr, neutral)   DAS(dişil, feminin)   DIE(çoğul, plural)   DIE
DativBelirli
Belirsiz Olumsuz
Dem
Einem
Keinem
Dem
Einem Keinem
Der
Einer
Keiner
Den…n
---…n Keinen…n

GENITIV

Genitiv, Almanca'da cümle içinde sahiplik ilişkisi veya aidiyeti ifade etmek için kullanılır. Genitiv durumu, bir nesnenin veya kişinin sahibini veya ait olduğu şeyi belirtir. Türkçe'de -in/sahiplik ekidir. Genellikle ,,Wessen? (kimin)?" sorusuyla bulunur.

Resim Kaynak: https://deutsch-mit-anna.de/

!!! Genitiv isme “s” veya “es” gelir.

Örneğin;

  • Das ist das Buch des Lehrers. (Bu, öğretmenin kitabıdır.)
  • Der Name meines Bruders ist Peter. (Kardeşimin adı Peter'dır.)
  • Das Auto der Frau ist rot. (Kadının arabası kırmızıdır.)
Kasus (Hal/Durum)(eril, maskulin)   DER(nötr, neutral)   DAS(dişil, feminin)   DIE(çoğul, plural)   DIE
GenitivBelirli
Belirsiz Olumsuz
Des
Eines
Keines
Des
Eines
Keines
Der
Einer
Keiner
Der
--
Keiner


Bu ifadeler, sahiplik ilişkisini veya aidiyeti belirtir. Genitiv durumu, Almanca'da özellikle yazılı metinlerde ve edebiyatta sıkça kullanılır. Ancak, günlük konuşma dilinde yerini Dativ ve Akkusativ durumlarına bırakmıştır.

!!! “der” ve “das” artikelli genitiv kelimelerin son ekleri ise;

a) Birden fazla heceli sözcükler “-s” takısı alır.

der Lehrer- des Lehrers,  das Fenster- des Fensters,

b) Tek hecelilerde çoğunlukla “-es” takısı gelir.

der Mann-des Mannes

c) “-s, -ss, -ß, -x, ,-z, -tz” ile biten isimlere “-es” takısı gelir.

das Glas – des Glases, der Fluss – des Flusses

!!! Aynı zamanda genitiv cümle yapısının verdiği anlamı ,,von" edatı da karşılar. Örneğin ,,Felixes Auto" "Felix'in arabası." cümlesi von edatı ile ,,Das Auto von Felix." ile kurulabilir ve anlam olarak ikisi de aynıdır.

INHALTSVERZEICHNIS

1) Perfekt Zamanın Kullanımı

2) Perfekt Zamanda Ana ve Yardımcı Fiillerin Çekimlenmesi

3) Präteritum Zamanın Kullanımı

4) Präteritum Zamanda Ana ve Yardımcı Fiilerin Çekimlenmesi

5) Örnek Cümleler

6) Alıştırmalar

Kaynak: studyflix

Almanca’da zaman ifadesi olarak kullanılan Perfekt ve Präteritum, geçmiş zamanları ifade etmek için kullanılır. Fakat bu iki zamanın kullanım alanları ve kuralları birbirinden farklıdır. Genel olarak, Perfekt zamanı günlük iletişimde daha yaygın ve anlaşılır bir seçenektir. Präteritum ise daha resmi ve yazılı metinlerde tercih edilen bir zaman biçimidir. Gelin beraber detaylı inceleyelim:

1) Perfekt Zamanın Kullanımı

Perfekt zaman, Türkçe’de –di’li geçmiş zamanla aynı anlamı taşır. Geçmişteki olayları veya durumları ifade etmek için kullanılır. Almanca’da daha çok konuşma dilinde, günlük iletişimde kullanılır.

Perfekt, yardımcı fiiller olan “haben” (sahip olmak) veya “sein” (olmak) kullanılarak cümle oluşturulur.

>”sein” yardımcı fiili özellikle hareket, değişim veya durum değişikliklerinde kullanılır.

Yapı olarak kullanımı şu şekildedir: Subjekt(özne) + haben/sein + Partizip II (fiilin 3.hali)

2) Perfekt Zamanda Ana ve Yardımcı Fiillerin Çekimlenmesi

Almancada Perfekt cümle kurarken yardımcı fiiller "haben" veya "sein" ile ana fiilin geçmiş zaman (Partizip II) biçimini kullanıyoruz.

Hangi yardımcı fiili kullanmanız gerektiği kullanılan ana fiilin geçişli (bir nesne gerektiren) veya geçişsiz (bir nesne gerektirmeyen) olmasına bağlıdır.

İşte Perfekt zamanında ana ve yardımcı fiillerin çekimlenmesi:

Yardımcı fiil olarak "haben" kullanımı

  • Ana fiil geçişli (bir nesneye sahipse):Örnek: Ich habe das Buch gelesen. (Ben kitabı okudum.)Özne (Ich) + yardımcı fiil (habe) + nesne (das Buch) + ana fiilin Partizip II hali (gelesen)

    1. Ana fiil geçişsiz (bir nesneye sahip değilse):Örnek: Er hat geschlafen. (O uyudu.)

Özne (Er) + yardımcı fiil (hat) + ana fiilin Partizip II hali (geschlafen)

Yardımcı fiil olarak "sein" kullanımı

Özne (Sie) + yardımcı fiil (ist) + ana fiilin Partizip II hali (gelaufen)

Özne (Sie) + yardımcı fiil (ist) + ana fiilin Partizip II hali (geschwommen)

3) Präteritum Zamanın Kullanımı

Almancada Präteritum geçmiş zaman anlamına gelen bir zaman biçimidir ve özellikle yazılı metinlerde, gazete haberlerinde, edebi eserlerde ve resmi yazışmalarda kullanılır.

Präteritum genellikle günlük konuşma dilinde kullanılmaz ve yerine Perfekt tercih edilir. Präteritum çekim düzensizdir ve fiil köklerine bağlı olarak çekimleme değişebilir.

4) Präteritum Zamanda Ana ve Yardımcı Fiillerin Çekimlenmesi

4.1 Ana Fiiller (Schwache Verben)

Almancada "schwache Verben" olarak adlandırılan ana fiiller (zayıf fiiller) Präteritum zamanda düzenli bir şekilde çekilir. Genellikle -te veya -ete ile biten kök fiillere sahiptirler. Fiilin sonundaki -te ekini ekleyerek Präteritum zamanda çekimlerini oluşturabiliriz.

Örnek Fiil: machen (yapmak)

ich            machte
du             machtest
er/sie/es   machte
wir            machten
ihr             machtet
sie/Sie      machten

4.2 Yardımcı Fiiller (Starke Verben)

Almancada "starke Verben" olarak adlandırılan yardımcı fiiller (güçlü fiiller) Präteritum zamanda düzensiz bir şekilde çekimlenir. Bu fiillerin kökleri değişkenlik gösterir ve Präteritum çekimleri oldukça düzensizdir.

Örnek Fiil: sein (olmak)

ich             war
du             warst
er/sie/es   war
wir            waren
ihr             wart
sie/Sie      waren

5) Örnek Cümleler

  • Ich habe gestern Deutsch gelernt. (Dün Almanca öğrendim.)
  • Sie hat einen neuen Job gefunden. (O, yeni bir iş buldu.)
  • Wir sind gestern in die Stadt gegangen. (Dün şehre gittik.)
  • Ihr habt eure Hausaufgaben gemacht. (Siz ödevlerinizi yaptınız.)
  • Sie haben das Buch schon gelesen. (Onlar kitabı zaten okudular.)
  • Ich lernte Deutsch, als ich in Deutschland war. (Almanya'dayken Almanca öğrendim.)
  • Sie fand einen neuen Job. (O, yeni bir iş buldu.)
  • Wir gingen gestern in die Stadt. (Dün şehre gittik.)
  • Ihr machtet eure Hausaufgaben, als die Lehrerin kam. (Öğretmen geldiğinde ödevlerinizi yaptınız.)
  • Sie las das Buch. (Onlar kitabı okudular.)

6) Alıştırmalar

  • Ich _______ (gehen) gestern ins Kino.
  • Sie _______ (kaufen) ein neues Auto.
  • Wir _______ (essen) in diesem Restaurant.
  • Ihr _______ (sehen) diesen Film schon.
  • Sie _______ (lernen) Deutsch seit einem Jahr.
  • Ich _______ (gehen) gestern in die Schule.
  • Er _______ (machen) seine Hausaufgaben gestern Abend.
  • Sie _______ (lesen) das Buch in einer Woche.
  • Wir _______ (trinken) gestern Kaffee zusammen.
  • Ihr _______ (sprechen) Deutsch im Urlaub.
second title Cevapları görüntülemek için buraya tıklayın

Bu derste Almancada MODALVERBEN konusunu ele alacağız. Modalverben modumuzu yansıtan fiillerdir. Ne yapmaya isteğin var, ne yapmalısın, neye izin veriyorsun bunların hepsini modal fiiller ile belirtiyoruz.

almancada modal fiiller (modalverben)

resim kaynak: https://deutschlernerblog.de/

İÇİNDEKİLER

  1. Modalverben (Modal Fiiller) Nedir?
  2. Almancada 7 Modal Fiil
  3. Modal Fiillerin Çekimlenmesi ve Kullanımı
  4. Modal Fiillere Örnek Cümleler
  5. Alıştırmalar

1.Modalverben (Modal Fiiller) Nedir?

Almancada Modalverben cümle içerisinde özneye göre çekimlenen yardımcı fillerdir. Fiillere eylem ve oluş anlamı katan bu yardımcı fiiller özneden hemen sonra gelir, ana fiil ise cümlenin en sonuna yazılır. Modalverben cümlede istemek, yapabilmek, zorunda olmak, yasaklı olmak usw. gibi anlamlara gelmektedir.

2.Almancada 7 Modal Fiil (Modalverben)

a. dürfen

Dürfen, bir eylemin yapılmasına veya yapılmamasına izin vermek veya izin almak için kullanılır. Aynı zamanda talimat verirken de kullanılır. Örneğin;

> In diesem Park dürfen Kinder spielen. (Bu parkta çocukların oynamasına izin veriliyor.)

>Bei Rot darf man die Straße nicht überqueren. (Kırmızı ışık yandığında karşıya geçilmez.)

b. können

Können, bir kişinin bir şeyi yapma yeteneğini veya bir şeyi gerçekleştirebilme kabiliyetini ifade etmek için kullanılır. Örneğin;

>Sie kann gut Tennis spielen. (O tenisi güzel oynayabiliyor.)

>Kannst du mir bitte helfen? (Bana yardım edebilir misin lütfen?)

c. mögen

Mögen yardımcı fiilini Almanca'da bir şeyi beğendiğimizi ifade ederken kullanırız. Örneğin;

>Ich mag Fußball spielen. (Futbol oynamayı severim.)

>Was magst du nicht? (Neyi sevmezsin?)

d. möchten

Almanca'da ,,möchten" istekleri, dilekleri veya niyetleri ifade etmek için kullanılan bir modal fiildir. Bir şeyi (yapmak) istediğinizde bu yardımcı fiili kullanabilirsiniz. Örneğin;

>Ich möchte ins Kino gehen. (Sinemaya gitmek istiyorum.)

>Möchtest du mir etwas sagen? (Benden bir şey ister misin?)

e. müssen

Müssen modal fiilini Almanca'da bir eylemin zorunlu veya mecburi olduğunu ifade etmek için kullanırız. Örneğin;

>Ich muss morgen arbeiten. (Yarın çalışmak zorundayım.)

>Muss ich das Formular ausfüllen? (Formu doldurmak zorunda mıyım?)

f. sollen

Almanca'da ,,sollen" modal fiili, bir kişiye bir şeyin yapılması gerektiğini veya önerildiğini ifade etmek için kullanılır. Sollen fiili, bir eylemin tavsiye edildiği, istendiği veya gerektiği durumları belirtir. Örneğin;

>Du solltest mehr Wasser trinken. (Daha fazla su içmelisin.)

>Die Kinder sollen um 19.00 Uhr ins Bett gehen. (Çocuklar saat yedide yatmalılar.)

g. wollen

Almancada ,,wollen'' modal fiili istekleri, niyetleri ve istenilen eylemleri ifade etmek için kullanılır. Wollen fiili, bir şeyi yapmak istediğinizi veya isteğinizi dile getirmek için kullanılır. Örneğin;

>Ich will ein Eis essen. (Bir dondurma yemek istiyorum.)

>Willst du etwas trinken? (Bir şey içmek istiyor musun?)

3. Modal Fiillerin Çekimlenmesi ve Kullanımı

 müssendürfenkönnenwollensollenmögenmöchten
ichmussdarfkannwillsollmagmöchte
dumusstdarfstkannstwillstsollstmagstmöchtest
er/sie/esmussdarfkannwillsollmagmöchte
wirmüssendürfenkönnenwollensollenmögenmöchten
ihrmüsstdürftkönntwolltsolltmögtmöchtet
Sie, siemüssendürfenkönnenwollensollenmögenmöchten

4. Modal Fiillere Örnek Cümleler

  • Ich muss zur Arbeit gehen. (İşe gitmek zorundayım.)
  • Du musst deine Hausaufgaben machen. (Ev ödevlerini yapmak zorundasın.)
  • Ich kann gut schwimmen. (İyi yüzebilirim.)
  • Kannst du heute Abend kommen? (Bu akşam gelebilir misin?)
  • Kinder dürfen nicht rauchen. (Çocuklar sigara içemezler.)
  • Du darfst das Museum fotografieren. (Müze fotoğraf çekmenize izin veriyor.)
  • Ich will Pizza bestellen. (Pizza sipariş etmek istiyorum.)
  • Wir wollen nächsten Sommer nach Spanien reisen. (Gelecek yaz İspanya'ya seyahat etmek istiyoruz.)
  • Du solltest mehr Sport treiben. (Daha fazla spor yapmalısın.)
  • Sie sollen pünktlich zum Treffen erscheinen. (Toplantıya zamanında gelmeliler.)
  • Ich möchte ein Glas Wasser trinken. (Bir bardak su içmek istiyorum.)
  • Möchtest du mit uns ins Kino gehen? (Bizimle sinemaya gitmek ister misin?)
  • Ich mag Schokolade. (Çikolata severim.)
  • Sie mag lieber Tee als Kaffee trinken. (Kahve yerine çay içmeyi daha çok sever.)

5.Alıştırmalar

1.Parantez içinde verilen modal fiile uygun çekimleyiniz.

  1. Ich (können)_____  dir helfen.
  2. Ihr (müssen)_____  noch viel lernen.
  3. Du (dürfen)_____  heute früher nach Hause gehen.
  4. Er (wollen)_____  nachher einkaufen gehen.
  5. Ihr (sollen)_____  eure Hausaufgaben machen.

2.Modal Fiilleri çekimleyiniz. Modal fiillerin çekim tablosu.

können müssen wollen
ich ________ ________ ________
du ________ ________ ________
er, sie, es ________ ________ ________
wir ________ ________ ________
ihr ________ _________ ________
sie, Sie ________ _________ ________

3.Cümleye en uygun Modalverb'i çekimleyerek yazınız.
a) Ich _________ sehr gut Tennis spielen.
b) Meine Mutter
________ jeden Tag zur Arbeit gehen.
c) Meine Schwester __________ Französisch lernen.
d) Ich keinen Tee trinken! Ich __________eine Cola trinken!

A2.1 DEUTSCH        

INHALTSVERZEICHNIS

1)GRAMMATIK:

  • Possessivartikel im Dativ
  • Reflexive Verben

2) ÜBUNGEN

3) A2.1 WORTSCHATZ

4) LÖSUNGSSCHLÜSSEL

Possessivartikel im Dativ (İyelik Sıfatları: Aitlik Artikeli)

Possessivartikel, bir nesnenin sahibini belirtmek için kullanılan iyelik belirtileridir. Dativ hali ise nesnelerin belirli bir durumunu ifade ederken kullanılır.

Possessivartikel im Dativ, bir nesnenin kime ait olduğunu veya kiminle ilişkilendirildiğini belirtmek için kullanılır. (z.B.: Ich gebe meinen Kindern das Eis, "Ben çocuklarıma dondurma veriyorum."

Bu kalıpları kullanarak bir şeyin veya birinin kime ait olduğunu belirtmek için kullanmış oluruz. (z.B.: benim, senin, onun).

Possessivartikel'de Dativ soru “Wem?” (kime) şeklinde olacak.

Wem gehört dieses Buch?” (Bu kitap kime ait?)

“Das Buch gehört meinem Freund.” (Kitap arkadaşıma ait.)

Kısaca Possessivartikel im Dativ, bir nesnenin sahibini veya ilişkilendirilen kişiyi belirtmek için kullanılan bir gramer yapısıdır. İyelik belirtisi, nesnenin cinsiyetine ve sayısına göre değişir ve Dativ hali ile kullanılır. Bu yapı, nesne sahipliği veya ilişkileri ifade etmek için kullanılır.

REFLEXIVE VERBEN (DÖNÜŞLÜ FİİLLER)

Reflexive verben, bir eylemi gerçekleştiren kişinin aynı zamanda bu eylemin etkilenen kişisi olduğu durumları ifade etmek için kullanılır. Dönüşlü fiil bulunan cümlelerde özne ve nesne aynı varlıktır (kendimi, kendisini, kendileri…). Bu tür fiiller, Almanca'da "-sich" takısı ile tanınır. Örneğin, "sich waschen" (yıkanmak) veya "sich anziehen" (giyinmek) gibi fiiller reflexive verben örnekleridir.

ŞAHISLARIN DÖNÜŞLÜLÜK HALLERİ ŞÖYLEDİR

Buradaki tek istisna “ich” ve “du” şahıslarına dikkat etmek. Akkusativ ve Dativ bu iki isimde çekimlenir, diğer hepsi aynı kalır.

Beispiele:

“Ich wasche mir die Hände.” “Ben ellerimi yıkarım.”

“Sie kämmt sich die Haare.” “O saçını tarar.”

Reflexive Verben mit Dativ

Reflexive Verben mit Akkusativ

ÜBUNGEN

1) Possessivartikel im Dativ. Ergänzen Sie.

  1. Frühstückst du immer mit _______ Familie?
  2. Milena will mit ______ Kindern zusammen kochen.
  3. Marco macht mit ______ Freundin einen Kochkurs.
  4. Am Wochenende isst Tina immer bei _____ Tante.
  5. Florian fährt morgen zu _____ Eltern.

2) Setze die reflexiven Verben richtig ein.

  1. Der Mann zieht ____ aus.
  2. Ich verlasse _____ auf dich.
  3. Wir beschweren ____ über das schlechte Essen.
  4. Mein Vater rasiert _____ nicht mehr.
  5. Er stellt _____ auf den Stuhl.

WORTSCHATZ

Haftalık ezberlenmesi gereken kelimeler.

AbgebenTeslim etmek, emanete vermek
AbholenGidip almak
AufhörenBitmek, kesilmek
AufpassenDikkat etmek
AufstehenKalkmak, açık durmak
Beeilen (sich)Acele etmek
BerichtenBildirmek
Beschweren (sich)Şikayet etmek
Bewerben (sich)Başvuruda bulunmak
BrauchenGerekmek, lazım olmak
EinsteigenBinmek, katılmak
EmpfehlenTavsiye etmek
Erinnern (sich)Hatırlatmak
ErklärenAçıklamak, bildirmek
Erlaubenİzin vermek
Freuen (sich)Sevindirmek, mutlu etmek
GefallenHoşuna gitmek
GehörenAit olmak
HeiratenEvlenmek
KostenFiyatında olmak, tutmak
LachenGülmek
LeihenÖdünç vermek, borç vermek

LÖSUNGSSCHLÜSSEL (CEVAP ANAHTARI)

1)   1.deiner 2.ihren 3.seiner 4.ihrer 5.seinen

2)   1.sich 2.mich 3.uns 4.sich 5.sich

Nein
Nicht(adverb)
Kein(Adjektiv)

Nicht=> “değil”

Kein => “yok, hiçbir, bir … değil, hiç kimse, hiç

TIPP! "nicht ein" = "kein"

nicht oder kein

Nicht
- Eğer ismin önünde belirli artikel varsa.
Er liest das Buch. Er liest das Buch nicht. (O, kitabı okumuyor.)

- İsmin önünde aitlik zamiri varsa
Er liebt seine Freundin. Er liebt seine Freundin nicht. (O, kız arkadaşını sevmiyor.)

- Eylem(fiil) olumsuz yapılacaksa
Ich will schlafen. Ich will nicht schlafen. (Uyumak istemiyorum.)

- Bir zarf/zarf cümlesi olumsuz yapılacaksa
Sie rennt schnell. Sie rennt nicht schnell. (O, hızlı koşmuyor.)

- Bir sıfat sein ile kullanılacaksa

Das Kind ist geizig. Das Kind ist nicht geizig. (Çocuk aç gözlü değil.)

Meslekler, vatandaşlık, ve bazı diğer şeyler

Ich bin Informatiker   değil: Ich bin ein Informatiker

Ich bin ein Berliner Ich bin Berliner

Benzer şekilde, "Ich bin Ärtzin"  "doktor olarak işe alındım," anlamına gelirdi. "Ich bin eine Ärtzin"  aslında siz doktor olmadığınızda kullanılır, ama siz bir işi doktor gibi yapıyorsunuz. Mesela çocuğunuzun dizi sıyrıldı ve siz onun yarasını sararken "Ich bin eine Ärtzin." Diyebilirsiniz ama gerçekte bu doktor olduğunuz anlamına gelmez.

Kein

- İsmin önünde belirsiz artikel varsa
Ich will einen Apfel essen. Ich will keinen Apfel essen. (Ben bir elma yemek istemiyorum.)

kein kelimesi aslında k + ein demek ve ein belirsiz artikelinin bulunduğu yerlerde kullanılır.

- Artikeli olmayan isimler
Ich habe Zeit dafür. Ich habe keine Zeit dafür.

(Buna/bunun için zamanım yok.)
Unutma! ein => çoğulu bulunmaz, ama kein çoğulu var ve standart durum çekim kuralı vardır.  

Nicht

Cümledeki yeri

nicht kelimesinin cümledeki yeri çok net değil. Ancak genellikle

-Sıfatlardan, zarflardan önce

-Fiilden önce ya da sonra(fiil tipine göre değişir)

Nicht ve Sondern, Kein ve Sondern


Eğer bir cümle nicht ve kein ile oluımsuz yapılacaksa ikinci cümle sondern bağlacı ile başlar.


z.B.: Ich will nicht dieses Buch, sondern das andere.

Vurgu:  Nicht Karl meinte ich, sondern Karin.

Beispiele:

  1. Çocuk eve değil ama parka gitmek istedi.
    Das Kind will nicht nach Hause gehen, sondern zum Park.

     
  2. Ne dediğinizi anlamıyorum, ama kesinlikle haklı çıkacaksınız.
    Ich verstehe nicht, was Sie sagen, aber Sie werden schon Recht haben.

     
  3. O çok yorgun ama uyumak istemiyor.
    Sie ist erschöpft, aber will nicht schlafen gehen.


 aber ve sondern=>ama, ancak, fakat

Aber, fakat, ancak anlamında olumlu ve olumsuz cümlelerden sonra.

 sondern ise sadece zıtlık bildiren olumsuz cümlelerde, başka bir ifadeyle ilk cümlede kein veya nicht bulunmalıdır. Artı cümlenin ikinci kısmı birinci kısmıyla zıt olmalıdır.

ADUSO

A=aber (ama)

D=denn (çünkü)

U=und (ve)

S=sondern (zıtlık bildiren ama)

O=oder (ya da) 

  1. Diğer "N" Olumsuzluk Kelimeleri
    Bu diğer n-kelimeleri şunlardır: niemand (zamir, hiçkimse), nichts (zamir, hiçbir şey), niemals (adv., asla,hiçbir zaman), nie (adv., asla)ve nirgendwo (adv., hiçbir yer).


    Wenn niemand niemals nirgendswo hingeht, dann kann keiner niemanden treffen, nicht wahr? Keine Sorgen! Dies wird nie geschehen.

    Translation: Hiç kimse hiçbir zaman hiçbir yere gitmezse, o zaman (hiç)kimse (hiç) kimseyi tanımaz, öyle değil mi? Merak etme! Bu asla olmayacak.


Kelime dizilimi

Nichts ve Niemand: Zamir olarak özne ve nesnenin yerini tutar:

Niemand hat mich heute gesehen. (Hiçkimse beni bugün görmedi
Ich will mit niemandem spielen. (Hiç kimseyle oynamak istemiyorum.)
Nichts schmeckt gut. (Hiçbir şeyin tadı yok.)
Er will nichts essen. (Hiçbir şey yemek istemiyor.)

Nichts çekimlenemez niemand çekimlenir


Niemals, nie ve nirgendwo: Bu kelimeler tek başına durabilir. Fiilden önce gelebilir veya cümle sonunda bulunabilir.

Hast du jemals geraucht? (Hiç sigara içtin mi?)
Nie. (Asla.)
Er hat mich nie angerufen. (Beni asla/hiç aramadı.)


Bu kelime dizimi bize tezatlık oluşturma imkânı verir.
sondern: Er hat mich nie angerufen, sondern immer besucht. (Beni asla aramadı, hep ziyaret etti.)
Diğer durumlarda bu olumsuzluk kelimeleri sonda veya sona yakın yerde bulunur:

Er ruft mich nie an. (Beni asla/hiç aramaz.)
Sie besucht mich niemals. (Beni asla/hiç ziyaret etmez.)

Vurgu:

Nie hat er mich angerufen! (Asla beni aramadı!)
Nirgendwo ist es sicher! (Hiçbir yer güvenli değil!)

Çekimlemek

Nichts çekimlenemez. Buna karşın niemand çekimlenebilir, ancak gittikçe çekimlenmiyor. Duden’e göre niemand kelimesini çekimlemeden kullanmak da doğrudur.

Örneğin:
Er hat heute niemand gesehen. (O, bugün hiç kimseyi görmedi.)
Er hat heute niemanden gesehen.



Nominativ: niemand
Genitiv: niemandes
Dativ: niemandem
Akkusativ: niemanden

nicht ve nichts arasında ne fark var?

Nicht (adv.) -> değil; nichts (pron.)-> hiçbir şey.

  1. Nirgendwo(herhangi bir yer)

Yerini tutan:nirgends, nirgendswo
Benzer kullanım: nirgendwohin/nirgendhin/nirgendshin, nirgendwoher/nirgendher/nirgendsher.
Yanlış: Nirgendswohin, nirgendswoher

  1. Olumsuz kelime zıtlıkları

 (jemand (biri, birisi), irgendjemand/ irgendwer (herhangi biri) )

Olumsuz ve Olumlu kelimeler
OlumluOlumsuzÖrnek
Zamanjemals, oft, manchmal,immernie, niemalsHast du jemals Deutschland besucht? (Hiç Almanya’ya gittin mi?)
Ich habe noch nie Deutschland besucht. (Almanya’ya hiç gitmedim.)
YerirgendwonirgendwoIrgendwo in meiner Wohnung, muss mein Reisepass sein. (Pasaportum odamda bir yerde olmalı.)
Ich kann ihn aber nirgendwo finden! (Ama onu hiçbir yerde bulamıyorum!)
YönirgendwohinnirgendwohinGehst du morgen irgendwohin?(Yarın bir yere gidiyor musun?)
Nee, leider gehe ich morgen nirgendwohin. (Hayır, maalesef yarın hiçbir yere gitmiyorum.)
İnsanjemand, irgendjemand, irgendwerNiemand/KeinerJemand aus meiner Familie wird mich am Bahnhof treffen. (Ailemden biri beni istasyonda karşılayacak.)
Niemand/Keiner wird mich am Bahnhof treffen.(Hiç kimse beni istasyonda karşılamayacak )
Nesneetwas, allesnichtsHast du etwas auf dem Flug gegessen? (Uçakta bir şey yedin mi?)
Ich habe nichts auf dem Flug gegessen.(Uçakta hiçbir şey yemedim.)

Küçük bir test

Hadi bilgimizi test edelim. “ama” kelimesinin hangi almanca versiyonunu kullanırdın?

  1. Ich komme nicht aus England, _____ aus Schottland.

  2. Ich bin hungrig, _____  ich habe keine Zeit etwas zu essen.

  3. Sie spricht drei Sprachen: Englisch, Russisch und Arabisch _____ leider kein Deutsch.

  4. Wir hätten gerne drei Cheeseburger, _____ ohne Zwiebeln.

  5. Er hat keinen Kartoffelsalat mitgebracht, _____  Nudelsalat.

  6. Er hat gesagt, er bringt Kartoffelsalat mit, _____ er hat Nudelsalat mitgebracht.

Das Präteritum wird verwendet:

  • in schriftlichen Berichten, Erzählungen, Märchen
  • für Nachrichten in den Medien
  • in mündlichen, chronologisch erzählten Berichten
  • bei den Hilfsverben sein und haben
  • bei Modalverben
  • Formal

Düzenli Fiiller

Şahısdüzenli
ich-teich lernte
du-testdu lerntest
er/sie/es/man-teer lernte
wir-tenwir lernten
ihr-tetihr lerntet
sie/Sie-tensie lernten

Beispiel:

machen: Wir machten die Tür zu. Kapıyı kapadık.

kaufen: Du kauftest zu viel. Çok fazla satın aldın.

wohnen: Ihr wohntet neben uns. Hepiniz bizim yanımızda yaşadınız.

arbeiten: Sie arbeiteten hart. Çok zor çalıştınız.

regnen: Es regnete stark. Aşırı yağmur yağdı.

reden: Sie redeten viel.          Onlar çok konuştular

Alıştırma

Wir (reisen) _________   in einem Wohnmobil durch Österreich.

Meine Eltern (kaufen)  _________ mir eine Gitarre.

Ich (tanzen)  _________ die ganze Nacht.

Auf wen (warten)  _________ er?

Mein Opa (wandern)  ________ früher viel.

Düzensiz Fiiller

Eki atıyoruz ve köke aşağıdaki ekleri getiriyoruz

Şahısdüzensiz
ichich sah
du-stdu sahst
er/sie/es/maner sah
wir-enwir sahen
ihr-tihr saht
sie/Sie-ensie sahen

Beispiel:

schlafen: In dieser Nacht schlaf der Mann sehr schlecht.

bringen: Er brachte in die Küche einen grossen Hase

sehen: Ich sah ihn in die Schule gehen

Du nanntest ihn Hans.            You named him Hans.

Ihr wusstet das schon.           Y'all knew that already.

Sie konnten das nicht wissen.            You couldn't know that.

Sie brachte den Wein.            She brought the wine.

Sie verbrannten die Bücher.   They burned the books.

Ich ging nach Hause.  I went home.

Wir sahen ihn nicht.    We didn't see him.

Du sprachst zu schnell.          You spoke too fast.

Ihr halft uns nicht.       Y'all didn't help us.

Sie schliefen lang.      They slept late.

Sie las das Buch.        She read the book.

Sie schrieben es auf Deutsch.           They wrote it in German.

Alıştırma

Ich (essen)  _________ den ganzen Kuchen auf.

Unsere Freunde (kommen)  _________ uns besuchen.

Du (laufen)  ________ ganz schnell weg.

Meine Oma (kennen)  ________ einen berühmten Schauspieler.

Worüber (sprechen)  _________ ihr bei der Versammlung?

Modal Fiiller

müssenkönnendürfensollenwollenmögen*möchten**
Geçmiş zaman
ichmusstekonntedurftesolltewolltemochtewollte
dumusstestkonntestdurftestsolltestwolltestmochtestwolltest
er/sie/es/manmusstekonntedurftesolltewolltemochtewollte
wirmusstenkonntendurftensolltenwolltenmochtenwollten
ihrmusstetkonntetdurftetsolltetwolltetmochtetwolltet
sie/Siemusstenkonntendurftensolltenwolltenmochtenwollten
Partizip
gemusstgekonntgedurftgesolltgewolltgemochtgewollt

* mögen genelde yardımcı fiil olmadan kullanılr – ich mag dich

** möchten aslında mögen fiilinin dilek kipidir(Konjunktiv II). Günümüzde şimdiki zaman için modal fiil olarak kullanılır.(geçmiş zaman için wollen kullanıyoruz)

Beispiel:

Ich wollte das hören.  I wanted to hear that.

Wir durften das nicht sagen.  We weren't allowed to say that.

Modal fiiller ile geçmiş zaman cümlesi kurun.

Wir (wollen) __________  dich nicht stören.

Er (müssen)  __________ zeitig aufstehen.

Ihr (können)  _________ es nicht sehen.

Ich (dürfen)  ________ es euch nicht sagen.

Du (sollen) _________  den Abwasch machen.

Ayrılıkçı fiiller Praeteritum formda ön ek yine sona gidecek:

Wir kauften immer montags ein.        We always shopped on Monday.

Sie brachte ihren neuen Freund mit.  She brought her new boyfriend along.

Er lud uns dieses Mal nicht ein.         He didn't invite us this time.

Er rief seine Mutter nie an.     He never phoned his mother.

Haben und sein

  !   "sein", "haben", "modal fiiller"

"ich war da", diyorlar "ich bin da gewesen"  demiyorlar

"wir hatten eine Katze", diyorlar "wir haben eine Katze gehabt"  demiyorlar

 "sie konnte ihn sehen", diyorlar "sie hat ihn sehen können." demiyorlar

şahısseinhaben
ichich warich hatte
dudu warstdu hattest
er/sie/es/maner warer hatte
wirwir warenwir hatten
ihrihr wartihr hattet
sie/Siesie warensie hatten

Alıştırma: haben veya sein?

Ihr _________ im Zoo.

Du ________ Kopfschmerzen.

Er ________ nicht zu Hause.

Ich _______ nicht durstig.

 ________ Sie als Kind einen Hund?

Wie heißt das Präteritum? Ergänzen Sie!

1. ich will --> ich

2. er geht --> er

3. du hast --> du

4. Sie lassen --> Sie

5. wir denken ​​​​​​​--> wir

6. ihr müsst ​​​​​​​--> ihr

7. wir sind ​​​​​​​--> wir

8. ich sitze ​​​​​​​--> ich

9. sie kommt ​​​​​​​--> sie

10. ihr liegt ​​​​​​​--> ihr

11. du weißt ​​​​​​​--> du

12. es gibt ​​​​​​​--> es

Was passt? Markieren Sie die passende Verbform!

1. Es  war / waren ein ruhiger Tag.

2. Die Angestellten arbeiten / arbeiteten in der Bank.

3. Dann betratst / betrat ein Mann die Bank und sagt / sagte : „Das ist ein Überfall!“

4. Die Kassierer musste / mussten ihm das gesamte Geld geben.

5. Danach entkommt / entkam der Bankräuber durch die Hintertür.

6. Als die Polizei eintraf / eintrafen , war der Räuber schon längst weg.

Almancada von ve aus edatı nerelerde kullanılır

von oder aus?

aus edatı kesin bir sınırı olan kapalı yerler için kullanılır. Z.B.: ülkeler, ev, çanta, şişe und so weiter.

1. Der neue Kollege ist nicht Singapurer, sondern er ist Korea. 

2. Es ist nicht sehr weit hier bis zur Kantine. 

3. Die Übungen unserem Lehrer sind oft sehr schwer. 

4. Nimm bitte deinen Regenschirm dem Rucksack. 

5. Die Terroristen kommen in diesem Moment dem Gebäude.

6. - Wo warst du in der letzten Stunde?
    - Ich mußte ein Buch zurückbringen. Ich bin gerade
der Bibliothek gekommen.

7. Die Hose Frau Norbert ist sehr modisch.

8. Dieses Paket kommt der Türkei.

Sonucunuz=

Doğru cevaplar:

YDS sınavında 7 - 16 arası sorular bağlaç, edat, zarf gibi kelimelerden geliyor. Aşağıda bu edatları, anlamlarını ve soru içinde kullanımını göreceksiniz.

7. - 16. sorularda, cümlede boş bırakılan yerlere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz.

Im Zentrum des römischen Reiches lagen mit Rom, Konstantinopel, Jerusalem und Alexandria alle
Weltstädte der damals bekannten Erde. Seine letzte historische Leistung vollbrachte das Reich ---- Konstantin I., dem Großen, als er das Bündnis mit dem Christentum schloss.

A) als B) auf
C) vom D) unter
E) aus

Roma imparatorluğun merkezinde Roma’yla birlikte İstanbul, Kudüs, İskenderiye ve o zamanlar yeryüzünün bildiği bütün dünya şehirleri bulunuyordu. Roma imparatorluğunun son tarihsel başarısı I. Konstantin(büyük Konstantin) döneminde, I. Konstantin hristiyanlıkla ittifak kurunca olmuştur.

Almancada birinin egemenliği, hükümranlığı zamanında derken “unter” edatını kullanırız.
das Reich unter Konstantin I(Birinci Konstantin’in hükümdarlığı zamanında).,.. .
Cevap: D

8.---- durch tektonische und vulkanische Prozesse Gebirge entstanden sind, führen chemische
Umwandlung und mechanische Zerkleinerung zusammen mit Regen, Wind, Eis und Schnee auch schon zur Abtragung dieser Gebirge.

A) sobald B) soeben
C) solange D) sogleich
E) sodass

Dağlar tektonik ve volkanik süreçlerle şekillendiği sürece, yağmurla, buzul ile, rüzgarla, karla kimyasal ve mekanik çözülme başlar hatta bu mekanik çözülmeler erozyona bile neden olur.

Solange: -dığı sürece, eğer, şartıyla, yeter ki

Solange es irgendwo billig ist, das wäre toll!(Neresi ucuzsa benim için orası iyidir.)
solange ich am Leben bin (Yaşadığım sürece)

sobald

–ir –ermez anlamına gelen Sobald ile temporal cümle kurarız.


Sobald er eine Flasche ausgetrunken hat(Perfekt), öffnet er gleich eine neue.(Präsens)
(Bir şişeyi içip bitirir bitirmez, hemen bir yenisini açıyor.)


Sobald er eine Flasche ausgetrunken hatte(P.Perfekt), öffnete er gleich eine neue.(Präteritum)
(bir şişeyi içip bitirir bitirmez, hemen bir yenisini açtı.)


Soeben adv.:yeni, az önce, demin
Wir haben soeben Ihre Ausführungen gehört.(Az önce söylemek zorunda olduğunuz şeyleri dinledik.)


Sogleich adv. : hemen
sogleich → sofort
sogleich kullanım açısından sofort’a göre eskidir. Her ikisi de cümleye aynı anlam katar. Ama ikisi arasında küçük bir fark bulunur. Sogleich aynı anda gerçekleşen olayları ifade ederken kullanılır. Buna karşın sofort bir olayın ardından gerçekleşecek diğer olayı anlatırken kullanılır.
Wenn Du A gemacht hast, mach bitte immer sofort auch B.(A’yı yapınca ardından hemen B’yi yap lütfen.)


Daha fazla örnekler
Die neuen Eishockeyspieler mischten sich sogleich unter die Fans.
Die Feuerwehrleute fanden jemanden und brachten ihn sogleich ins Freie.(İtffaiye erleri birini buldular ve hemen onu dışarıya çıkardılar.)


Sodass:
"Ich liebe dich so (sehr), dass es weh tut."(Seni o kadar çok seviyorum ki, canım yanıyor.)
"Ich habe mir ein Bein gebrochen, sodass ich nun immer den Bus nehmen muss." (Bacağımı kırdım, bu yüzden şimdi her zaman otobüsle gitmek zorundayım).
Er betätigte zwei Tasten, sodass der Alarm ausgelöste wurde.

Cevap: A

9. ---- die internationale ethnologische Fachdebatte häufig als eurozentrisch beschrieben wird, wird sie
doch heute weitgehend von Konzepten US-amerikanischer Forscher dominiert.

A) Auch wenn B) Dass
C) Weil D) Bisweilen
E) Worüber

Uluslararası etnolojik tartışmalar Avrupa merkezli olarak tanımlansa bile, ….
Uluslararası etnolojik tartışmalar Avrupa merkezli olarak tanımlanıyor olmasına rağmen, … .
Auch wenn: ise bile, -e rağmen
Selbst wenn ve auch wenn hipotetik(varsayım, kuramsal) durumlar için kullanılır. Ancak sadece auch wenn gerçek durumlar için de kullanılır.


Örnekler
Selbst wenn ich das versuchen würde / Bunu deneseydim bile
Auch wenn das ein Problem ist / Bu problem olsa bile
Bisweilen adv. :arasıra, bazen, nadiren
Aber bisweilen werden sie fürs Fernsehen adaptiert.(Ama bazen onlar başkaları tarafından televizyona uyarlanırlar.)
Cevap: A

10. Wie in allen Kultursprachen, so gibt es auch im Deutschen eine große Zahl von Wörtern aus anderen Sprachen, die üblicherweise Fremdwörter genannt werden, ---- sie zu einem großen Teil durchaus keine fremden, sondern seit langem bekannte und gebräuchliche Wörter für die deutsche Sprachgemeinschaft sind, die in der Sprache ihren festen Platz haben.

A) demzufolge B) sodass
C) obgleich D) bisweilen
E) von denen

demzufolge
demnach, folglich – sonuç olarak
logische Konsequenz – mantıksal sonuç
aus A erschließt sich B – A’dan B sonucu çıkarılıyor / A’dan B’yi buluyoruz.
Vegetarier essen kein Fleisch. Ich esse kein Fleisch. Demzufolge bin ich Vegetarier. (= Weil die Aussage auch auf mich zutrifft, muss ich logischerweise auch Vegetarier sein.)

deshalb:

aus diesem Grund – bu sebepten
die Folge aus dem zuvor Gesagten – az önce söylenenlere müteakip ortaya çıkan sonuç
aus A folgt B – B durumundan dolayı A durumu ortaya çıkıyor.
Er ist krank. Deshalb kann er nicht kommen. (= Weil er krank ist, kann er nicht kommen.)
Obwohl es noch sehr früh war, (so) ging sie (trotzdem/dennoch/doch) schon schlafen.
Obgleich wir ihn nicht mögen, (so) werden wir ihn (dennoch/doch) einladen müssen.


Die Waren wurden nicht geliefert, obgleich er sie schon bezahlt hatte
Obwohl ve obgleich aynı anlama gelir. Ancak obgleich bağlacı daha çok yazma dilinde görülür ve modası geçmiştir (archaic). Buna karşın obwohl daha çok konuşma dilinde görülür ve kullanımda daha çok tercih edilir.
Bütün kültürel(uygar) dillerde diğer dillerden bir hayli fazla kelimeler vardır. Yabancı kelime diye adlandırılan, onların çoğunu yabancı olarak görmemize rağmen, aksine uzun zamandan beri alman dil kurumu tarafından bilinen ve kullanılan, dilde kendine değişmez yer edinmiş kelimeler.
Soruya gramer açısından bakacak olursak demzufoge + isim + fiil kuralı gerektirir. Bu yüzden A doğru cevap olamaz. Bisweilen ise bir zarftır cümlede eğer ilk sırada değilse fiilden sonra gelir. “Onların onları birçoğumuza” gibi ifade kuramayacağımız için E şıkkını da eleyebiliriz.


Konsekutiv(sonuç gösteren)


Konsekutiv cümleler ana cümlede verilen olayın sonucu/etkisi olarak ortaya çıkan durumları göstermek için kullanılır.
Ich habe so viel gemacht, dass ich mir jetzt eine Pause verdient habe.
Mir ist schlecht, sodass ich mich übergeben muss.


Sondern "yalnızca zıtlık bildiren cümle negatif olduğunda, diğer bir deyişle" nicht "ya da" kein" içeriyorsa kullanılır. Bu yüzden boşluktan sonra gelen cümleyi sodass ile başlatamayız.
Cevap: C

11. Planen und Bauen sind Mittel, ---- den menschlichen Lebensraum vom einzelnen Wohnhaus ---- zu ganzen Regionen im Wechselspiel mit der freien Natur zu gestalten.

A) weniger / als B) für / bis hin
C) damit / bis nach D) welche / danach
E) um / bis


Mittel(araç, vesile) kelimesinden doğru cevabı bulmak mümkündü.
Ne için araçtır? -um etwas zu machen(Bir şey yapmak için)
Neye vesile oldu? -um etwas zu machen(Bir şey yapmaya)
Im Wechselspiel: karşılıklı etkileşim


Die Hypertonie ist das Paradebeispiel für eine Erkrankung im Wechselspiel von Genetik, Umwelt und Lebensstil.(Hipertansiyon genetik, çevre ve yaşam biçimi arasındaki karşılıklı ilişkiden etkilenen bir hastalığın birincil örneğidir.)


Planlama ve inşaat, insan yaşam alanını tek bir konuttan bütün bölgeye kadar, doğayla içi içe olacak biçimde şekillendirmek için araçtır.
Cevap: E

12. Für die Gestaltung industrieller Arbeitsprozesse werden vor allem Erkenntnisse über die Höhe der menschlichen Arbeitsleistung und ---- Einflussgrößen benötigt.

A) dessen B) deren
C) derer D) welchen
E) denen

Endüstriyel iş süreci tasarımı için özellikle iş gücü performansının miktarı hakkında bilgi ve onun etki büyüklüğü gereklidir.


deren ve dessen ile Genitivform anlam karışıklığını gidermek için ihr veya sein aitlik zamirlerinin(Possesivpronomen) yerine kullanılır.
z. B.
"Tabea hat ihre Schwester und deren Mann zum Mittagsessen eingeladen."
--> Kastedilen adamın Tabea’nın kız kardeşinin kocası olduğu bellidir.( der Mann ihrer Schwester)

"Tabea hat ihre Schwester und ihren Mann zum Mittagsessen eingeladen."
--> belirtilen adam Tabea’nın mı yoksa Tabea’nın kız kardeşinin mi kocası belli değil.


Daha fazla örnekler
Im Schwimmbad traf Marion ihre beste Freundin und deren Mann („ihren Mann” könnte sich in diesem Satz ja auch auf Marions Mann beziehen).


Der Polizist beschimpfte den Falschparker und dessen Begleiterin (mit „seine Begleiterin” könnte die Begleiterin des Polizisten gemeint sein). Deren und dessen beziehen sich also immer auf die im Satz letztgenannte Person oder Sache. Sind Missverständnisse ausgeschlossen, ist ihre Verwendung unnötig. In unserer kleinen Einleitung müsste es demnach heißen: „… die herrlichen Sommermonate und ihre angenehmen Begleiterscheinungen”."
Cevap: B

13. ---- seines aufbrausenden und selbstherrlichen Wesens war Tycho Brahe der wohl bedeutendste Astronom vor der Erfindung des Fernrohrs.
A) Mitten B) Statt
C) Während D) Trotz
E) Kaum


Kendini fark ettirmek istemeyen doğasına rağmen Tycho Brahe teleskobun icadından önce muhtemelen en önemli astronottu.


aufbrausenden und selbstherrlichen: Kendini fark ettirmemek, başkasının ilgisini çekmeye çalışmamak
aufbrausend: Kolay kızan, çabuk sinirlenen, patlamaya hazır
selbstherrlich: otokratik, başına buyruk, fikrinden dönmeyen, dediğim dedik, dik kafalı


trotz Gen. Präp.: rağmen
Trotz ihrer Schmerzen konnte sie den Marathonlauf beenden.
Kelime sırası değişse bile edatlar virgül kullanımı gerektirmez
Thomas feuerte den Mitarbeiter trotz dessen großer Verdienste für die Firma.(Thomas, firma için büyük başarılarına rağmen çalışanı kovdu.)
Cevap: D

14. Kleinkinder reagieren nicht selten auf Nahrungsmittelallergene, ---- besonders Kuhmilch,
Hühnereiweiß sowie Nuss- und Getreidesorten als Auslöser infrage kommen.

A) ob B) dabei
C) welche D) wodurch
E) wobei

Küçük çocuklar sıklıkla özellikle inek sütünde, yumurta beyazında aynı zamanda tahıl ürünleri ve fındıkta da alerjen olarak bulunduğu düşünülen besin maddelerine alerjik reaksiyon gösterirler.

Bu bir Relativsatz sorusudur

-Wobei?
-Bei Kuhmilch, Hühnereiweiß sowie Nuss- und Getreidesorten kommen Nahrungsmittelallergene als Auslöser infrage kommen.(İnek sütünde, yumurta beyazında fındık ve unlu mamüllerde de besin alerjenleri tetikleyici olarak bulunabileceği hesaba katılmalıdır.)

nicht selten=sık sık
infrage kommen; in Frage kommen: geeignet sein; in Betracht kommen; eine Möglichkeit darstellen
auslöser: tetikleyici, ilk kıvılcımı başlatan

»Vor dem Relativpronomen was kann nie eine Präposition stehen. Präpositionale Konstruktionen
werden gebildet …

(a) bei den Präpositionen

an, auf, aus, bei, durch, für, gegen, in, mit, nach, über, um, unter, von , vor, zu nach dem Schema wo(r)+Präposition

(b) bei allen anderen Präpositionen | nach dem Schema Präposition + das / das / dem / desen

Sie sagte mir nichts, wovon ich nicht schon gewusst hätte. (von etw. wissen)

Gute Freunde sind etwas, ohne das ich nicht mehr leben kann.

Cevap: E

16. Neuere Werbewirkungsmodelle beschreiben unterschiedliche Wirkmechanismen, ---- die Konsumenten sich mit der Werbebotschaft bewusst auseinandersetzen oder nicht.

A) ungeachtet dessen
C) je nachdem, ob
C) unter der Voraussetzung, dass
D) unter Umständen
E) auf jeden Fall

Daha yeni reklam etkisi modelleri, tüketicilerin reklam mesajıyla bilinçli olarak ilgilenip ilgilenmediğine bağlı olarak farklı eylem mekanizmalarını tanımlar.

Ob … oder nicht kalıbı sizi doğru cevaba götürebilirdi.
Acaba … mı yoksa değil mi?

Örnekler:
Es wird mehr oder weniger sinken, Herr Izquierdo Collado, je nachdem, ob die zwölf Länder gleichzeitig beitreten oder nicht.

Je nachdem ob ich Geld habe, fahre ich in Urlaub oder bleibe zu Hause.

Nur die Frage, ob Europa etwas dazugewinnt oder nicht, ist nie gestellt worden.
ob du es glaubst oder nicht (İnan ya da inanma)

Kelimeler

auseinandersetzen: bir şey ile uğraşmak/ilgilenmek

Cevap: B

Bir dilde başarılı olmak için harika bir kelime bilgisine sahip olmalıyız. Aşağıda kelime bilgisi sorularını çözelim ve kelimelerin anlamlarını verelim. YDS sınavında ilk 6 soru kelime bilgisi sorularıdır.

1. - 6. sorularda, cümlede boş bırakılan yerlere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz.

1.Das Leben in Metropolen ist für viele Menschen an die Unerträglichkeitsgrenze gestoßen, wovon im Speziellen alte und in Armut lebende Menschen betroffen sind, die vor allem unter ---- leiden

Büyükşehirlerde yaşamak birçok insanın sabrını taşırıyor. Özellikle --- tan acı çeken yaşlı ve fakir insanların.

A) des Alleinseins B) Alleinseins
C) zum Alleinsein D) das Alleinsein
E) dem Alleinsein

Evet arkadaşlar unter edatı Akkusativ veya Dativ alır, ancak asla Genitiv almaz. Bu yüzden A ve B şıkkını direkt eleyebiliriz. Unter ve zu edatları yan yana kullanılamadığı için C doğru cevap olamaz. Geriye D ve E Şıkları kaldı. Unter etw. leiden bir şeyden acı çekmek anlamına gelen bağlı bir kullanım olduğu için ve her zaman Dativ isim gerektirdiği için D şıkkı da doğru cevap olamaz. O halde geriye bir tek şık kalıyor.

Cevap: E

Von etw. betreffen: bir şeyden etkilenmek

von Arbeitslosigkeit betroffen—işsizlikten etkilenen

Besonders betroffen von diesem Trend waren die deutschen Aktienmärkte.(Bu eğilimden dolayı özellikle alman borsaları çok zorlandı.)

unter etw. leiden: Verb; Bir şeyden acı çekmek

Viele Menschen leiden unter Heuschnupfen.(Bir çok insan yüksek ateşten acı çekiyor.)

an seine Grenzen stoßen(nicht mehr durchführbar sein; überfordert werden)

2.Voraussetzung für die Leistungsmotivation des Kindes sind Eltern, die selbst leistungs- und zukunftsorientiert sind, die ihren Kindern als positive Vorbilder dienen und sie zu eigenen selbstständigen ---- erziehen.

A) Leistungen B) Massen
C) Kräfte D) Bildern
E) Geschichten

Çocukların başarıları kendileri başarı ve gelecek merkezli olan, çocuklarına olumlu bir örnek sunan ve onları kendi bağımsız ---- öğreten ebeveynlere bağlıdır.

Günümüzde artık uzmanlar tarafından ayrıca vurgulandığı gibi ebeveynler çocuklarına kendi başlarına bir şeyler yapmayı ve kendi ayakları üzerinde durmayı öğretmelidir.

Eğitmek anlamına gelen fiil erziehen Sadece A şıkkındaki Leistungen(Başarılar) ile birlikte kullanılabilir.

Onları kendi güçleri (Kräfte) için eğitmek
Onları kendi ölçüleri (Massen) için eğitmek
Onları kendi hikâyeleri (Geschichte) için eğitmek
Onları kendi resimleri (Bildern) için eğitmek

Onları kendi başarıları (Leistungen) için eğitmek

Cevap: A

3.Die Bezeichnung Informations- oder Kommunikationszeitalter hat sich eingebürgert, weil Medien den gesamten Raum des Öffentlichen und Privaten der Wirtschaft und Freizeit ----.

A) einwenden B) vergnügen
c) verteilen D)durchdringen
E) ausführen

Medya her yere nüfuz ettiği için bilgi ve iletişim çağı terimi çok yaygın olarak kullanılır hale gelmiştir.

sich einbürgern: yerleşmek, kalıcı hale gelmek
durchdringen (etw.Akk ~) nüfuz etmek
einwenden: bir şeye karşı çıkmak

örnek: Dagegen lässt sich nichts einwenden.—Buna her hangi bir itiraz yok.

sich Akk vergnügen Verb: kendini eğlendirmek, mutlu etmek

Die Teenager vergnügten sich auf dem Jahrmarkt.(Gençler lunaparkta kendilerini eğlendirdi.)

verteilen: bir şeyi pay ederek dağıtmak

Sie haben das Geld gerecht verteilt.(Onlar parayı adil bir şekilde dağıttılar/pay ettiler.)

Cevap: D

4.Heute ist allgemein akzeptiert, dass ein Kind nicht mit einem Gewissen geboren wird, sondern lernt was „gut“ und „schlecht“ ist, was jedoch keine endgültige, feste Instanz im Menschen ist, sondern
sich anhand von Normen auch neu ---- kann.

A) reagieren B) bewirken
C) ausrichten D) vermögen
E) zusetzen

Günümüzde çocukların bir inançla(vicdanla) doğmadığı genel olarak kabul ediliyor, ama ne iyi ne kötü öğreniyor, ancak bu insanda kesin, sabit bir “bu iyi bu kötü modeli” değildir, ama normlar sayesinde iyi ve kötü yeniden şekillenebilir.

Bu bir kelime bilgisi sorusudur. “Ausrichten” fiili, hizalamak, sıraya koymak, organize etmek, yönlendirmek anlamına gelir.

Bu soruda “ausrichten” bilgileri yeniden organize etmek, bilinç süzgecinden geçirmek anlamında kullanılmış.

anhand von Präposition: bir şeyi baz almak
Der Professor erklärte die Theorie anhand von Beispielen.(Profesör teoriyi örnekleri baz alarak açıkladı.)
vermögen: können, fähig sein, im Stande sein, imstande sein, taugen
zusetzen: hinzufügen, addieren, zugeben, anfügen
Cevap: C

5. ---- Gewässer sind in sich abgeschlossen und klar umgrenzt, weshalb sie zu den ersten gut untersuchten Ökosystemen gehören.

A) Schleppende B) Triefende
C) Bewanderte D) Angefeuchtete
E) Stehende

---- sular kapalıdır ve kesin(belli) sınırları vardır bu yüzden ilk iyi incelenen ekosisteme aittir.

Schleppende: Dökülen
Triefende: Damlayan
Angefeuchtete: Nemli
Stehende: Durgun
Bewanderte: Gezen, yürüyen, dolaşan

be¦wan¦dern [V.1, hat bewandert; mit Akk.] eine Wanderung an einem bestimmten Ort oder in einer Landschaft machen, wandernd begehen

in sich geschlossen sein v—kapalı olmak, kendi kendine yeten, bağımsız, müstakil

Göl gibi kapalı ve durgun sular dar alana sıkıştıkları için inceleme yapmaya elverişlidir.

Cevap: E

6.Vornamen stellen eine reiche Quelle nicht nur für Sprachwissenschaftler und Volkskundler, sondern auch für sozialwissenschaftlich ---- Historiker dar.

A) aufgerichtete B) interessierte
C) spezielle D) einstweilige
E) sachliche

İlk isimler sadece dilbilimciler ve halk bilimciler için değil aynı zamanda sosyal bilimle ilgilenen tarihçiler için de zengin bir kaynaktır.

aufrichten: dik durmak, dikilmek; aufgerichtet: dik,ereksiyon halinde
einstweilig: tek seferlik, geçici, şimdilik
sachlich: nesnel, duygularını ve kendi düşüncülerini karıştırmayan

Cevap: B

Almanca Meslek Tanımları - İngilizce Çeviriler

German Occupation TitlesEnglish Translation
AbiturientHigh School Graduate
AbstreicherScraper (Typogr.)
AckermannPlowman
AdministratorAdministrator
AdvokatLawyer
Aero-Air-
AgentAgent
AgronomAgronomist
AmtsdienerUsher
AngestellteEmployee
Angestellte der NaftagrubenEmployee of the crude oil (Nafta) mining
AngestellterEmployee, Clerk
AnkleiderDresser
Anlagen-BuchhalterFactory bookkeeper
AnreisserScriber
Anstreicher MelorPainter
Anstreicher und SchildermaderHouse painter and Signwriter
AnstreichergehilfinAssistant Painter (female)
AnwaltsAttorney
ApothekerPharmacist
ApretturarbeiterFinisher
ArbeiterWorker / laborer
ArbeiternachweisEmployment office worker
ArbeitsinspektorWork Inspector
ArcheologArcheologist
ArchitektArchitect
ArmaturschloßerArmature Locksmith
ArtistArtist
ÄrtzlichegehilfinDoctor's assistant (nurse)
ArztDoctor / physician
Arzt (Chirurg)Doctor (Surgeon)
Arzt Med. Univ.University Doctor
Arzt Medizin u. Chem.Doctor In Medicine and Chemistry
Ärztliche AssistentinAssistant physician (female)
AsfalteurAsphalt Layer
AsphaltarbeiterAsphalt Worker
AssistentAssistant
AufräumefrauCleaning woman
AufräumerinCleaning woman
AugenarztOpthalmologist
AushändlerDealer
AusladerUnloader
AusträgerDelivery Boy
AutogenschweisserGaswelder
AutoklempnerMotor Mechanic
AutomechanikerAuto mechanic
Automechaniker GehilfeAssistant auto mechanic
AutomonteurAuto assemblyman
AutoschlosserAuto mechanic
Autoschlosser GehilfeAssistant auto mechanic
AutoschlossermeisterMaster auto mechanic
BãckerBaker
BäckerheizerBackery Stoker
BäckermeisteMaster baker
BademeisterBath/pool attendent
BahnarbeiterRailwayman
BahnbeamterRailways Clerk
BahnhofsleiterStationmaster
BahnschlosserRailways Locksmith
BahnwächterRailways Guard
BahnwärterRailways Attendant
BakteriologBacteriologist
Ballett-Regis.Ballet Stage Manager
BandazistBandagist
BandsägergehilfeAssistant bandsaw operator
Bank ProkuristBank Authorized Signatory
BankangestellterBank Clerk
BankbeamterBank Employee
BankdirektorBak Manager
BauarbeiterConstruction worker
BauchtechnikerConstruction technician / engineer
Bau-Diplomiert-IngenieurDegreed constructional engineer
BauerPeasant
Bauer FleischerPeasant Butcher
Bauer SchusterPeasant Cobbler
Bauer/LandwirtPeasant / Farmer
Bauer/SchweißerPeasant / Welder
Bauer-MalerPeasant / Painter
Bauer-MüllerPeasant / Miller
Baufachmann für den Aufbau der neuen Raffinerieanl agen.Construction specialist for the building of new refineries
BauführerHead constructin worker
BaugehilfeConstruction Aid
BauglaserConstruction Glazier
Bauhilfsarb.Construction Aid
BauingeneurCivil engineer
BaukalkulantinQuantity surveyor in the building (female)
BaukarthotekführerResponsible for keeping building plans
BauklempnerBuilding Plumber
BauleiterConstruction manager
BaumaschinentechnikerConstruction machinist
BaumaterialienhändlerBuilding Materials Distributor
BaumeisterMaster builder
BaumonteurBuilding Assembler
BaumwollweberCotton Weaver
BaupolierConstruction foreman
BauschlosserBuilding locksmith
BauschmiedBuilding Blacksmith
BautechnikerBuilding technician
BautischlerBuilding Carpenter
BautischlerCarpenter
Bauunternehm.Building Contractor
BauzeichnerDraftsman
BeamterOfficial / officer
BeifahrerCo-Driver
BeilagetischlerCarpenter / framer
BeilagetischlerCarpenter - framer
Beizer/Pol.Stainer?
BergarbeiterMine Worker
Bergbau Tech.Mining Technician
BergbauarbeiterMiner
BergführerMountain Guide
BergingenieurMining engineer
BergmannCoal Miner
BergtechnikerMining Technician
Beschlag Schloss.Metal Fittings Locksmith
BesenbinderBroom Binder
Beton BohrerConcrete Driller
BetonarbeiterConcrete Worker
BetonarbeiterinConcrete worker
BetoniererConcrete Caster
BetonmeisterConcrete Foreman
BetreibsarztFactory doctor
BetriebsassistentFactory assistant
BetriebsbuchhalterFactory bookkeeper
BetriebsingenieurFactory engineer
Betriebsingenieur der SpalterfabrikFactory engineer of the cracking unit
BetriebsleiterFactory manager
BetriebsschreiberFactory Clerk
Betriebswirtschaftlicher der Erdöllgewinn und VerarbeitungEconomist for oil production and transformation
BibliothekarLibrarian
BienenzüchterBeekeeper, Apiculturist
BilanzbuchhalterBalance sheet accountant
Bilanzbuchhalter und BetriebsorganisatorBalance sheet accountant and office organiyer
Bilanzbuchhalter und BetriebswirtschaftlicherBalance sheet accountant and Industry economist
Bilanzbuchhalter und Sachverständiger im NaftawesenBalance sheet accountant and expert for Nafta (crude oil)
BilddruckerPicture Printer
BildhauerSculptor
BinnenschiffssteuermannInland Navigation Helmsman
BlaserBlower
BlecherGalvaniser / Sheet Metal Worker
Blechkontr.Galvaniser Contractor
BleicherBleacher
BleicherBleacher
BleischleiferLead Grinder/ Polisher
BlumenverkäuferFlowers Salesman
BohrarbeiterBorer
BohrassistentAssistant driller
BohrerBorer
Bohrer-MetallMetal Borer
BohrgehilfeAssistant construction driller
BohringenieurConstruction driller
BohrmeisterMaster driller
BohrmonteurDrill mechanic
BohrsortiererDrill selector
BohrtechnikerDrilling technician
BohrwerkzeugmechanikerDrilling mill mechanic
BorstenzurichterBristle preparor
BoteMessenger
BöttcherCooper
BrauereimeisterBrewer Foreman
BrettersortiererShelf / plank sorter
BriefträgerPostman
Brückenbau-Ing.Bridge Building Engeneer
Brückenbautechn.Bridge Building Technician
BruderBrother (Friar)
BrunnenbauerWell Sinker
BrunnenbohrerWell Borer
BuchbinderBookbinder
BuchbindergesellinAssistant bookbinder
BuchbinderlehrlingBookbinder Apprentice
BuchbindermeisterMaster bookbinder
BuchbindermeisterHead bookbinder
BuchdruckerBook Printer
Bücherrevisor u. JuristAccountant and lawyer
BuchhalterAccountant / bookkeeper
Buchhalter - BautechnikAccountant - architect
Buchhalter und Werkstatt KalkulatorAccountant and workshop calculator
Buchhalterin u. MaschinenschreiberinAccountant - machinery inventory
BuchhaltungsleiterHead accountant / Office manager
BuchhändlerBookseller
BüglerIroner
BüroangestellteWhite-collar worker / clerk
BürobeamteGovernment office worker
BürochefOffice Chief
BürodienerOffice Boy
BürogehilfeOffice Help
BürokratBeaurocrat
BürstenbinderBroom maker
BürstenbindergeselleAssistant broom maker
BürstenmacherBroom maker
BürstenmeisterBrushes Foreman
Bürstner(Bristle) Brush Manufacturer
BüstenbinderBrush Bonder
ChauffeurDriver
Chauffeur/ MonteurDriver / Mechanic
Chauffeur-MechanikerDriver / Mechanic
ChefkochChef (Cook)
Chem. Walzarb.Chemistry Mill Worker
Chem.MagisterChemistry Master (Of Science)
Chemie ArbeiterChemistry Worker
ChemieingenieurChemistry Engeneer
ChemigraphZincographer
ChemikerChemist
Chemiker LaborantChemist Laboratory Assistant
Chemiker Stud.Chemist Student
Chemisch LaborantinChemical laboratory assistant
ChemischputzerCheical cleaner
DachdeckerRoofer
DachziegelarbeiterTiler
Dachziegeltechn.Tiler Technician
DaktylografTypist
DamenfriseurHairdresser (Ladies)
DamenhutmacherHatter (Ladies)
Dampf Masch. HeizerSteam Machine Stoker
DampfmaschinistSteam Machine Operator
DampfwalzenführerSteam Cylinder Pilot
DarmputzerGut Cleaner
DekorateurUpholsterer / Decorator
DentistDentist
DermatologDeratologist
Dermatolog BetriebarztinFactory doctor dermatologist (female)
DesinfekterSanitation worker
DestillateurDistiller
DestillateurgehilfeAssistant Distiller
Deutsche KorrespondentCorrespondance clerk in German
Deutsche StenotypistinGerman stenographer
Deutsche Stenotypistin u. ÜbersetzerinGerman stenograher & translator
DiamantarbeiterDiamond Worker
DiamantschleiferDiamond Polisher
DienerButler
DienstknechtFarm Labourer
Dipl. KaufmannBusiness School Alumni
Dipl. LandwirtAgronomic Engeneer
Dipl. Opt.Certificated Optician
Diplomiert BauingenieurDegreed constructional engineer
Diplomiert BuchhalterAccountant - degreed
Diplomiert ChemikerDegreed chemist
Diplomiert ChemikerDegreed chemist
Diplomiert Hoch-u.Tiefbau IngenieurDegreed civil engineer
Diplomiert IngenieurDegreed engineer
Diplomiert IngenieurDegreed engineer
Diplomiert Ingenieur ArchitektDegreed architectural engineer
Diplomiert Ingenieur ElektrikerDegreed electrical engineer
Diplomiert Maschinen IngenieurDegreed mechanical engineer
DirektorDirector
Doktor der ChemieDoctor of chemistry
DolmetscherTranslator
Dolmetscher/KorrespondentTranslator / Correspondent
Dr. Ing. BodenkulturSoil Exploitation Engeneer (Ph.D.)
Dr. Ingenieur ChemikerDoctor of chemical engineering
DrahtzieherWire Puller
DränagemeisterDrainage Foreman
DrechselergeselleAssistant wood turner
DreherTurner operator
Dreher MetallMetal Turner (Lathe Operator)
Dreher/FräserTurner / Milling Cutter
DrehergehilfeTurner Assistant
DrehergehilfeAssistant turner
DreherlehrlingTurner Apprentice
DrogeristDrugist
DruckerPrinter
DruckereiarbeitPrinting Plant Worker
DruckereikorrektorPrinting Proofreader
DruckermeisterMaster printer
DruckwalzererzeugerPrint Cylinder Producer
DrukereimaschinemekanikerPrinting Machinist
Edelsteinschleif.Precious Stones Polisher
EinkassiererCashier / Collector
EisenarbeiterIron Worker
Eisenbahn IngenieurRailways Engeneer
EisenbahnagestellterRailways Employee
EisenbahnarbeiterRailways Worker
EisenbahnbeamterRailways Employee
EisenbahnerRailways Man
EisenbahninspekteurRailways Inspector
EisenbahnschlosserRailways Locksmith
EisenbiegerIron Bender
EisenbohrerIron Driller
EisendreherIron Turner
EisendrehergeselleAssistant iron turner
Eisendreherm.Iron turner mechanic
EisenformerIron Shaper / Molder
EisengießerIron Founder
Eisengiesserei FachmannIron foundry expert
EisenhändlerIron Merchant
Eisen-HoblerIron Planing Machine Operator
Eisen-MagazineurIron Stock Keeper
EisenmonteurIron Mechanic
EisenschrottsortiererScrap iron sorter
EisensortiererIron sorter
EisenträgerIron Porter
Eisen-WalzerIron Foil Roller
El. Installateur
ElektrikerElectrician
Elektrisch IngenieurElectrical engineer
Elektrisch MechanikerElectrical mechanic
Elektrisch MonteurElectrical operator
Elektrisch TechnikerElectrical technician
Elektro MasseurElectro-Masseur
Elektro-Diplomiert IngenieurDegreed electrical engineer
ElektrogehilfeAssistant electrician
Elektro-IngenieurElectrical engineer
ElektromachinistElectrical machinist
ElektromonteurElectrician
ElektromonteurElectrical operator
Elektromonteur GehilfeAssistant electrician
Elektromonteur GehilfeAssistant electrical operator
ElektrosägerElectrical Sawyer
ElektroschweisserElectrical welder
ElektrotechnikerElectrical technician
Erdgas - FachmannGas expert
Erfinder bekannter Mineralöl-Fachmann Herausgeber wissenschaftl. Fachwerke.Researcher, expert in known oil resources, editor of scientific papers
ErzieherEducator
Evangel. PfarrerEvangelist Pastor
Evidenzhalterin und KarteiführerinEvidence keeper (female) and files keeper
ExhaustorwärterExhaust keeper
ExpedientShipping Clerk
Expedient und SchreibkraftCopyist and typist
ExpertExpert
ExportateurExporter
FabrikantManufacturer
FabrikbesitzerFactory Owner
FabrikdirektorFactory Manager
FabriksarbeiterFactory Worker
FabriksschmiedFactory Blacksmith / Forger
FabriksvorarbeiterFactory Leadman
Facharbeiter in techniker Lagern.Expert worker in technical shops
Fachingenieur der Wärmetechnik,Spezialis f.Dampfkesselhäuser.Engineer expert in heating technics, specialist of steam heaters/boilers
Fachingenieur für den Aufbau der Neuanlagen.Engineer expert in construction of new plants
Fachingenieur für elektr-Anlagen.Engineer expert in electrical installations
Fachingenieur für Neubau der Röhren-Destillation.Engineer expert in new Tubular - Distilation
Fachingenieur für Raffinerieausbau.Engineer expert in rafinerie enlargement
Fachingenieur für Turbinen-u. Dampfkess bau.Engineer expert in turbines and steam heaters construction
Fachingenieur im Entwerfen elektro AnlagenEngineer expert in design of electrical installation
Fachingenieur und Lei d. Emulsionsspalter-Fabrik.Engineer expert in Emulsion-cracking unit?
Fachkraft d. ExpeditionSkilled person for Expedition
Fachkraft für Kontierung und VerrechnungSkilled payable & receivable clerk
Fachkräfte für Analysenbestimmungen des Rohöles und seine Fertigfabrikate.Experts in usage analyse of the crude and its derivates
FachlehrerProfessional Teacher
Fachleute für Deuerlöschgeräte und Spezialisten für Erzeugung von Schaumlöschpulver.Expert in extinguishers and specialists in the production of foam extinction powder
FachmannTechnician
Fachmann f. Rotary-WerkzeugeRotor tool technician
Fachmann für den Aufba der Neuanlagen.Construction expert for new plants
Fachmann für Eisen- und Metallgiesserei.Expert for Iron and metal fondries
Fachmann für Feuerlöschapparate u. GeräteExpert in fire extinction materials
FährdienstBoat Service Chief
FahrerDriver
Fahrrad MechanikerBicycle Mechanic
FahrradmacherBike Manufacturer
FahrradmonteurBike Assembler
FahrradschlosserBike Locksmith
Farbe IndustriellerPaint Industrialist
FärberPainter
Färber u. Chemisch FutierDyer and Chemical ?
Farber und ReinigerPainter & cleaner
FärbermeisterDye Master
FarbhändlerPaint Dealer
FassbinderMaker of wooden casks
FassbindergehilfeAssistant maker of wooden casks
Feinmechan. u. UhrmacherPrecision watchmaker
FeinmechanikerPrecision mechanic
Feinmechaniker u. KinooperateurPrecision mechanic & movie maker
FeinmechanikergehilfeAssistant precision mechanic
FeinschleiferHoner
FeinschlosserPrecision Locksmith
Feldarbeiter und MaschinistField Worker and Machinist
FeldgendarmMilitary Policeman
FeldscherLand Surveyor
FeldscherMedic
Feuerwehr InstrukteurFire Brigade Instructor
FeuerwehrmannFireman
FilmschauspielerMovie Actor
FilmtechnikerMovie Technician
Finanz u. AnlagebuchhalterFinancial Bookkeper
FinanzbeamterFinance Functionary
FinanzierFinancier
FinanzwirtschaftsberaterFinancial Advisor
FirmenschrifterCompanies Editor
FirstingenieurRidge Engeneer
FischerFisherman
FishergerätemachinistFisher'S Equipment Operator
FleischbeschauerMeat Inspector
FleischerButcher
Fleischer/KochButcher / Cook
Fleischer/MetzgerButcher / Butcher
FleischermeisterMaster butcher
FleischhackerMeat Hacker
FleischhauerMeat Cutter
FleischhauergehilfeMeat Cutter Assistant
Fleischs und Selcher FleischerButcher and Smallgoodsmaker
FliegerAirman
FliegeroffizierOfficer Airman
FliesenlegerTile Setter
FlösserRafter
Flugzeug-MechanikerAirplane Mechanic
FlugzeugmonteurAirplane Assembler
Flugzeug-SchlosserAirplane Locksmith
Flugzeug-TechnikerAirplane Technician
FormerMolder
Forst u. Sägebetriebstechn.Technician Forest and Sawmills
ForstarbeiterForest Worker
ForstbeamterForest Functionary
FörsterForest Ranger
ForstingenieurForest Engeneer
Fotograf-OptikerPhotographer / Optician
FotolaborantPhoto Labo Worker
FotoreporterPhoto Reporter
FrachterCarrier
FräserCutter
FremdenführerGuide (Tourist), Cicerone
FriesensortiererinTile sorter - parquet floors
Friesen-u. ParkettsortirTile and Parkettrie Sorter
FriseurHairdresser
FriseurmeisterMaster Hairdresser
FuhrmannWaggoner
FunkerRadio Operator
GalvanisateurGalvaniser
GänzefellebearbeiterGoose Skin Processor
GaragearbeiterGarage Worker
GaragenbesitzerGarage Owner
GarderobierDresser
Garten Arbeit.Garden Worker
GärtnerGardiner
GärtnerGardener
Gas- u. WassermonteurGas and water pipe assember
Gas-& Wasserinstallateur. TechnikerGas and Water Pipe Technician
GaschemikerGas chemist
GasingenieurGas engineer
GasinstallateurGas pipe fitter
GasmonteurGas pipe assembler
GastechnikerGas engineer
GastechnikerGas works technician
Gastechniker Bohrmstr.Head gas drilling technician
GasthofbesitzerInn Owner
GastwirtRestaurateur / Barkeeper
Gas-u. WasserinstallateurGas and water works installer
GasvermesserGas surveyor
GeflügelzüchterPoultryman
GehilfinAssistant
GeistlicherClergyman
GemeindebeamterMunicipal Functionary
GemüsehändlerVegetable Monger
GendarmeriewachtmeisterConstabulary (Police) Patrolman
GeneraldirektorGeneral Manager
GeologeGeologist
GeometerLandmeter
Geometer Ing.Landmeter Engeneer
Geometer ZeichnerLandmeter'S Drawer
GeometerassistentLandmeter Assistant
GerberTanner
GerichtsbeamterMagistrate Judge
GerichtsdolmetscherCourt Translator
GerichtsvollzieherBaillif
GeschäftrektorBusiness Headmaster?
Getreide KaufmannGrain Dealer
GetreideprüferGrain Inspector
gewerbeschuleVocational school teacher
Gieser u. BohrgehilfeAssistant casting and drilling
GiesserFounder, Moulder
GlasarbeiterGlass Worker
GlasbläserGlass Blower
GlaserGlazier
Glaser LackiererGlazier Varnisher
Glaser u. IsolatorgehilfeAssistant Glazier and insulator
Glaser/MalerGlazier Painter
GlasergehilfinAssistant glazier
GlasermeisterGlazier Foreman
GlasermeisterMaster glazier
GlashütterCrystal Worker
GlasmacherGlas Manufacturer
GlasschleiferGlass Polisher
GlasschneiderGlass Cutter / Glasser
Glastechnik.Glass Technician
GlaswärmerGlass Warmer
Glühlampemtechn.Glow-Lamp Technician
GoldarbeiterGold Worker
GoldschmiedGold Smith
GondolierGondolier
GrafikerGraphic Designer
GraveurEngraver
GrubenarbeiterMiner
Grubenassistentassistant Miner
GrubenbetriebsassistentAssistant industrial mining
Grubenbetriebs-LeiterForeman miner
GrubenbohrerPits Driller
GrubenmaterialfachmannSpecialist mining equipment
GrubensteigerPits Overman
GrubentechnikerTechnician mining
GrubentransportarbeiterMining transport worker
GrundbesitzerLand Owner
Gummi WalzenmacherRubber Cylinders Manufacturer
GummimeisterMaster rubber worker
GummitechnikerRubber Technician
GummiverarbeiterRubber processing worker
GummivulkaniseurRubber Vulcanizer
GürtlerBelt Manufacturer
GutsbesitzerSquire, Estate Owner
GutsverwalterEstate Manager
GymnasialprofessorGrammar School Professor
GymnasialschülerGrammar School Pupil
GymnastiklehrerGym Teacher
HafenarbeiterHarbour Worker
HammerschmiedHammerman
HandarbeiterWorkman
Handels IngenieurCommercial Engeneer
HandelsagentCommercial Agent
Handelsangestellt.Commercial Employee
HandelsdirektorCommercial Manager
HandelsgehilfeCommercial Aide
HandelsmannMerchant, Dealer
HandelsvertreterSales Agent
HändlerMerchant, Dealer
HandlungsgehilfeShop Aide
HandsetzterManual Typesetter
HandshuhmacherGlover
HandweberManual Weaver
HarmonikamacherHarmonica Manufacturer
HasenfarmerHare Farmer?
Hausdiener(Man-) Servant
HausfrauHousewife / homemaker
HausgehilfinHousemaid / domestic
HausmeisterConcierge, Janitor
HausverwalterCaretaker
HauswirtLandlord
HeilpraktikerHealer
HeizerBoiler / furnace stoker
HeizergehilfeAssistant Stoker
HeizermeisterHeating specialist
HeizungsinstallateurHeating Plumber
HeizungsmonteurHeaters Assembler
HeizungsschlosserHeating Locksmith
HerrenwäscherLaunderer For Men
HilfsgeologeGeologist's helper
HilfskraftTemporary worker
Hilfskraft bei Topogr. Vermess.Temporary worker for topographic works
HirtHerdsman, Herder
HoblerPlaning Machine Operator
Hoch- und TiefbauerCivil and Building Constructor
Hoch und TiefbautechnikerCivil and Building Technician
HochbauingenieurCivil engineer
Hochschule f. WelthandelHigh school for world trade
HochschülerCollege Student
HolzarbeiterLogger, Woodworker
Holz-BeamterWood Functionary
HolzbildhauerWood Sculptor
HolzdreherWood Turner
HolzerTimbermann?
HolzfachmannWood / lumber technician
HolzfällerWoodcutter, Logger
HolzhackerLumberjack
HolzhändlerLumber Trader
HolzindustriellerLumber Industrialist
HolzkünstlerWood Artist
Holzmanipulant u. ExpedientResponsible for handling and expediting wood
HolzmannLogger?
HolzproduzentLumber Producer
HolzsachverständigerWood Expert
Holzsäge-Arb.Wood Saw Worker
HolzschneiderXylographer
HolzschnitzerWood Carver
HolzschumacherClogger
HolzsortiererWood sorter
HolzspezialistWood Specialist
Holztechnik.Wood Technician
Holzworker BohrgehehilfeWood drilling worker
HotelbesitzerHotel Owner
Hoteldirekt.Hotel Manager
HotelierHotelier
HotelportierHotel Janitor
HufschmiedHorseshoer, Blacksmith
HutarbeiterHatter
HutmacherHat macher
HüttenarbeiterSmelter, Steelworker
Hydr. InstallateurHydraulics Plumber
Hydr. MonteurHydraulics Assembler
HydraulikerHydraulics Specialist
Hydraulik-Schl.Hydraulics Locksmith
Hydro Techn.Hydraulics Technician
ImkerApiculturist, Bee Keeper
IndustriekaufmannIndustrial Merchant
IndustriellerIndustrialist
IndustriezeichnerIndustrial Draftsman
Infanterie HauptmannInfantry Captain
Ing. AgronomAgronomist Engeneer
Ing. ArchitektArchitect Engeneer
Ing. El. ChemElectro Chemist Engeneer
Ing. Elektr.Electro Engeneer
Ing. Kaufm.Commercial Engeneer
Ing. KonstrukteurBuilder Engeneer
Ing. Techn.Engeneer Technician
IngenieurEngeneer
Ingenieur (Maschinen)Machine engneer
Ingenieur ChemikerChemical engineer
Ingenieur ElektrikerElectrical engineer
Ingenieur KonstrukteurConstruction engineer
Ingenieur MechnaikerMechanical engineer
Ingenieur Mechnaiker ElektrikerElectrical mechanical engineer
Ingenieur u. BohrtechnikDrilling technician engineer
Ingenieur-KalkulatorEngineer-Calculator (Appraiser)
InkassentCashier?
InspektorInspector
InstalateurFitter / installer
InstallateurInstaller
Installateur GehilfeAssistant fitter
Installateur u. RohrmonteurPipe assembler & fitter
InstallateurmeisterMaster fitter
InternistInternist
InvalideDisabled
IsolateurInsulator?
IsolateurInsulator
Isolateur u. FeinmechanikerInsulator & precision mechanic
IsolateurgehilfeAssistant insulator
IsolationsarbeiterInsulation worker
IsolationsgehilfeAssistant insulator
JägerHunter
JournalistNewsman
J-Personalreferent u. Material-WirtschaftReporterr of the Jewish workforce and bursarship
JudeneinsatzJewish workforce
JuristLawyer, Sollicitor
JuristLawyer
JuwelierJeweler
KabellegerCablecaster
KabelmeisterCable Foreman
KaffeehausbesitzerCoffeehouse Owner
KalkmüllerLime Miller
KalkulantCalculator
KalkulatorAppraiser
KaminfegerChimney Sweeper, Sweep
KammfabrikantComb Manufacturer
KanalarbeiterChannel Digger
KanalizatorSewer Digger?
KaninchenzüchterinRabbit breeder
KanzlistChancellery Officer
KapellmeisterBand Master
KapitänCaptain
KarosseriebauerBody Maker
KarosseurBody Maker?
KarteiführerHead filer
KarteiführerinHead card filer
Karteikontroll.Filing comptroller
KarteischreiberinCards encoder - female
Käse u. ButtermeisterCheese and Butter Craftsman
Kassetenmach.Caskets Manufacturer
KassiererCashier
Kauf. Raff. OrganisatorPurchase organizer for the refineries
Kaufm. AngestellterBusiness Employee
Kaufm. GehilfeBusiness Aide
Kaufm. LehrlingBusiness Apprentice
KaufmannMerchant, Dealer
Kaufmann VertreterMerchant Agent
Kaufmann/ FeinmechanikerMerchant / Precision Mechanic
Kaufmann/ GerberMerchant / Tanner
Kaufmann/BäckerMerchant / Baker
Kaufmann/LandwirtMerchant / Cultivator
KellermeisterCellarer
KellnerWaiter
KeramikerCeramist
KerzenarbeiterCandles Worker
KesselfabrikantKettle Manufacturer
KesselgehilfeAssstant boiler worker
KesselheizerBoiler stoker
KesselmacherKettle Manufacturer
KesselmeisterMaster boiler worker
KesselputzerBoiler cleaner
KesselreinigerBoiler cleaner
KesselreinigungBoiler cleaner
KesselschmiedBoiler Maker
KesselschmiedBoiler fabricator (smith)
KindergärtnerinKindergarten teacher
KinobesitzerMovie Theater Owner
KinooperateurMovie Theater Operator
KistenarbeiterinCrate worker
KlavierlehrerPiano Teacher
KlaviermachergehilfePiano Manufacturer Aide
KlempnerPlumber
KlempnergehilfinAssistant plumber
KlempnergeselleAssistant plumber
KlempnermeisterMaster plumber
KnechtFarm Labourer, Churl
KnopflochmacherButtonholes Maker
KnopflochschleiferButtonholes Polisher?
KnopfmacherButton-Maker
KochChef
KöchinCook
KochingehilfinAssistant cook
KöhlerCharcoal Maker
KoksarbeiterKitchen Worker
KomikerComedian, Comic
KommandantCommandant
Kommerzing.Commercial Engeneer
KonditorConfectioner
KonditorConfectioner
KonfektionärButton Maker
KonservenfabrikvorarbeiterCannery Overseer
KonstrukteurDraftsman
Konstrukteur bei den Raffinerie-Aufbau.Builder at the refinerie extensions
Konstrukteur IngenieurDesign Engineer
Konstrukteur u. KunstschlossermeisterBuilding and art worker
KonstruktionsschlosserLock designer
KontoristClerk
KontoristinOffice worker
KontrolleurController
KopistinCopy maker
KorbflechterBasket Worker
KorbmacherBasketmaker
Korrespondent u. MaschinenschreiberCorrespondent & typist
KraftfahrerDriver
Kraftfahrgeh.Assitsant driver
KraftfahrschlosserCar locksmith
KraftwagenführerTruck driver
KraftwagentechnikerAutomobile Technician
KrämerMonger
KranführerCrane Driver
KrankenpflegerinNurse
KrankenschwesterNurse
KrankenwärterNurse
KreissägerCircular saw worker
KreissägergehilfeAssistant circular saw worker
Kriminelle Polizei InspektorCriminal Police Inspector
KuchenbäckerKitchen Baker
KüchengehilfinKitchen help
KüchenleiterinKitchen manager
KüchenpersonalKitchen staff
Kühlmasch. InstallateurRefrigerator Plumber
KunstmalerPainter
KunstmechanikerArt Mechanician
KunstschlosserArt Locksmith
Kunstschreib.Art Graphist
Kunststeinerzg.Artificial Stones Manufacturer
KupferschmiedCoppersmith
KürschnerFurrier, Pelt Monger
KürschnerFurrier
KürschnermeisterMaster furrier
KutscherCoachman / driver
LaborantLaboratory assistant
Laborant GehilfeLaboratory assistant
LackiererVarnisher
LackiererVarnisher
Lackierer u. SchriftenmaleVarnisher and Signpainter
LackierergehilfeAssistant varnisher
LackierermeisterAssistant varnisher
Lagerarb.Warehouseman
LagerarztCamp doctor
LagerhalterWarehouse Holder
LageristWarehouseman
LagerköchinCamp cook (female)
LagerverwalterWarehouse Caretaker
LagerverwalterCamp administrator
LagerwacheCamp guard
LandarbeiterinFarm worker
LandgutsleiterManor Superintendant
Landlich VerwalterRural Administrator
LandmesserLand Surveyor
Landsmesser-TechnikerSurveyor
LandverwalterLand Administrator
LandwirtFarmer
Lanwirtschaftlicher Arb.Farm Worker
LaryngologLaryngologist
LaufburscheOffice Boy
Lebensmittel-VerteilungCatering and food distribution
LederarbeiterLeather Worker
LederschneiderLeather Cutter
LedertaschenarbeiterLeather Bag Worker
LederwarenerzeugerLeather Bag Producer
LederzuschneiderLeather cutter
LehrerSchool teacher
Leiter d. Abt. Betriebswirtsch Und HauptbuchhaltungManager central bookkeeping
Leiter d. LaboratoriumsLaboratory manager
Leiter der Desinfektions-kolonneHead of sanitation crew
Leiter der Rohrleitungsmontage-ArbeitenPipe assembly workers manager
Leiter des. LagerdienstesCamp services manager
LettenarbeiterinClay worker (female)
LeutnantLieutenant
LikördestilateurLiquor Distiller
Lino-TyperLinotypist
LinotypistLinotypist
LithografLithographer
LohnbuchhalterPayroll clerk
Lohnlisten-BuchhalterPayroll bookkeeper
LohnrechnerPay Calculator
LohnverrechnerPay Accountant
LokführerEngineman (Locomotive)
Lokführer u. SchlosserLocksmith
LokomotivführerLocomotive Driver
LokomotivheizerLocomotive Stoker
Lokomotiv-Schloss.Locomotive Locksmith
LöterSolderer, Brazer
LumpensammlerinRagwoman
LumpensammlermeisterRagman
Machinschreibkraft.Typist
Magaz, Facharb.Stock room specialist
MagazinarbeiterStock room worker
MagazinaufseherStack-Room Caretaker
MagazinerStack-Room Caretaker?
Magaziner der EisenhandlungIron Shop Stack-Room Caretaker
MagazineurStack-Room Caretaker?
MagazineurStock room worker
MagazineurgehilfeAssistant stock room worker
MagazinfacharbeiterStock room specialist
MagazinsangestellteEmployee stock room
MagazinsarbeiterStock room worker
MagazinsbuchhalterStock room bookkeeper
Magazinverwalt.Stack-Room Caretaker?
MajorMajor
MaklerBroker
MalerPainter
Maler u. AnstreicherPainter and House Painter
MalergehilfeAssistant painter
MalermeisterHead painter
ManipulantManipulator
MarinemechanikerMarine Mechanic
MarineoffizierMarine Officer
MarktfahrerMarket Driver?
Masch. BohrerMachine Driller
Masch. DruckerMachine Printer
Maschinen BaukonstrukteurMachinery engineer
Maschinen BautechnikerDesigner of construction machinery
Maschinen Diplomiert IngenieurDegreed mashinery engeneer
Maschinen KonstrukteurMachinery builder
Maschinen TechnikerMechanical technicin
Maschinen Tischler GeselleAssistant machine joiner
MaschinenarbeiterMachine worker
MaschinenbauingenieurMechanical engineer
Maschinendruk.Printing machinery operator
MaschineningenieurMachanical engineer
MaschinenmeisterHead mechanical engineer
MaschinenmonteurMechanical operator
Maschinens Mger. BohrerMachine Manager Driller
MaschinenschlosserMetal machinist
MaschinenschlosserEngine / machine fitter
MaschinenschreiberinTypist
MaschinenschreibkraftTypist
MaschinentechnikerMachanical technician
MaschinentischlerMachine Joiner or Carpenter
MaschinenwärterMachine attendand
MasseurMassager
MastprüferPole Tester
MaterialbuchhalterMaterial bookkkper
MaterialfachmanMaterial technician
Materialien-Übernahme u. Sachbearbeiter d. EingängeResponsible for taking care of the entries of materials
Material-u. BilanzbuchhalterBookkeeper for materials
MaterialübernahmeMaterial deliveries
MaterialverwalterMaterial Caretaker
Materialvorbereitung für die BuchbindereiPreparation of materials for the bookbinding shop
MatroseBluejacket, Sailor
MaurerBricklayer
MaurergeselleBricklayer's assistant
MaurermeisterHead mason
MechanikerMechanic
MechanikergehilfinMachinist's helper
MedizinerPhysician
MedizinstudentMedical Student
MeliorationsfachmannSpecialist for amelioration
MelkerMilker
MesserschmiedCutler
Met. AnreisserMetal Scriber
Met. GraveurMetal Engraver
Met. KontrolleurMetal Assayer
Met. Techn.Metal Technician
Met. WalzerMetal Roller
Metall ArbeiterMetal Worker
MetallbohrerMetal Driller
MetalldreherMetal turner
MetalldrehermeisterMaster metal turner
MetalldruckerMetal Presser
MetalldrückerMetal Presser
MetallfabrikantMetal Producer
MetallformerMetal Molder
MetallfräserMetal Cutter
MetallgießerMetal Caster
MetallhoblerMetal Planer
Metalling.Metal Engeneer
MetallkonstrukteurMetal Constructor
Metallpolier.Metal Polisher
MetallsägerMetal Sawer
MetallschlägerMetal Scrapper
MetallschleiferMetal Cutter
Metall-SchlosserMetal Locksmith
MetallschmelzerMetal Smelter
MetallseilerMetallic Rope Maker
MetallurgikerMetallurgist
MeterenwärterMeters keeper
MetzgerButcher
Mgr. ChemikerManager Chemist
Mgr. PharmazeutinManager Phatmacist
MiedermachermeisterMaster corset-maker
MikrophotographMicrophotographer
MilchkontrolleurMilk Inspector
Milch-LaborantMilk Laboratory Assistant
Mineralöl-ChemikerChemist for crude oil
MineurQuarryman
Möbel TransportFurniture Transport
MöbelanstreicherFurniture Painter
Möbelkaufm.Furniture Dealer
MöbeltischlerCabinetmaker
Modellbauer (Aero)Models Constructor (Aero)
ModelliererModeler
ModelltischlerModel Carpenter
ModistinMilliner
MölkerMilker?
Molkereiarb.Dairy Worker
MolkermeisterDairy Foreman
MonteurOperator / assemblyman
Monteur WaffenWeapons Assembler
MonteurgehilfeAssistant operator / assemblyman
MonteurmeisterMaster operator / assemblyman
MotorenführerHead motor / engine man
MotorenwärterMotor / engine tender
MotorführerEngine driver
MotorschlosserEngine Locksmith
MotorwärterAuto keeper
MühlenbauerMillwright
MühlerMiller
MühlerlehrlingMiller Apprentice
MülhlenarbeiterMill Worker
MüllerMiller
Müller/BauerMiller / Farmer
MunitionskontrolleurAmmunitions Controller
MusikerMusician
MusikinstrumentenmacherMusical Instruments Manufacturer
MusiklehrerMusic Teacher
Mützenerzeug.Bonnet, Cap Manufacturer
MützenmacherBonnet, Cap Manufacturer
MützenmacherCap maker
NaftabohrmeisterNafta Drilling Foreman
Naftagruben technikerTechnician for the crude (nafta) mining
NaftamanipulantNafta handler
NäherinSeamtress
Nähmaschinenmechan.Sewing Machine Technician
NaßschleiferWet Cutter
Nautische SchuleNautical School
NeurologNeurologist
NicklerNickel Plater, Nickler
NotarNotary
Oberdestil.High distillation or master distillator
OberfeldscherHead Doctor
OberkochChef
Ober-LaborantLaboratory manager
OberledermacherChief Leather Manufacturer
OberlehrerSenior Master
ObermelkerSenior Milker
OberpostilionSenior Postillon
OberschwesterHead Nurse
OberstColonel
Oberst der PolizeiPolice Colonel
OberteilerTops Manufacturer
OberteilmacherTops Manufacturer
OberteilzuschneiderUpper shoe maker
ObstbauerFruit Grower
ObstgärtnerOrchard Keeper
ObsthändlerFruits Trader
OelsammlerOil-collector
OeltankerOil-Tanker
OfensetzerStove builder
OffizierOfficer
ÖkonomEconomist
ÖkonomistEconomist
Öl. BohrerOil Driller
Öl-FachmannOil technician
OperateurOperator
Operation-und technische HilfskraftOperational and technical support
OptikerOptician
OrdnerFolder
OrganistOrganist
OrthopädeOrthopedist
PächterLeaser
PackerPacker
Papierarbeit.Paper (Mill) Worker
Papierfabrik.Papermill
PapierhändlerPaper Tradesman
PapiertechnikerPaper Technician
PapierverarbeiterinPaper worker
Paraffin-ArbeiterWax worker
ParaffinenmeisterMaster
ParaffinmeistergehilfeAssistent wax worker
ParfümfabrikantPerfume Producer
ParkettlegerParquet Layer
Pasticeri(Italian) Pastry Chef
PastorMinister, Pastor
PedikürePedicure
PelzzurichterFur Batter
PendelsägerSaw operator
PendelsägergehilfinAssistant saw operator
PensionistRetiree
PersonalreferentReporter
Personalreferent und Material-WirtschaftReporter of the Jewish workforce and bursarship
PetroleumchemikerPetroleum chemist
PfarrerMinister, Pastor
PferdehändlerHorses Trader
PferdetrainerHorses Trainer
PferdewärterHorse attendant
PflastererPaver
PflegerinNurse
PförtnerJanitor, Concierge
PharmazeutPharmacist
PharmazeutinPharmacist
PhotografPhotographer
Photo-LichtpausereiPhoto blue prints
PilotPilot
Planungsbearbeiter für Neuanlagen.Planningworker for new ventures
PlatzarbeiterLocal worker
Pol. BeamterPolice Functionary
Pol. KommissarPolice Commissioner
PoliererPolisher
PolizeiPolice
PolizeiagentPolice Agent
PolizeiaspirantPolice Aspirant
Polizeiinsp.Police Inspector
Polizeioffiz.Police Officer
PolizeisekretärPolice Secretary
PolizistPoliceman
PolstererUpholsterer
PolstermeisterMatress Manufacture Foreman
PortierDoorman
PorträtistPortraitist
PorzellanmalerPorcelain (China) Painter
PostangestellterPostal Employee
PostarbeiterPost Office Worker
PostbeamterPostal Functionary
Postfacharbeit.Post Office Box Worker
PostinspektorPostal Inspector
PostlerPostal Worker
PostsekretärPostal Secretary
PostspediteurPost Forwarder
Praktischer ArztGeneral Practitioner
PresserPresser
PriesterPriest
PrivatangestellterPrivate Employee
PrivatbeamterPrivate Public Servant
Prof. Mathem.Maths Professor
ProfessorProfessor
Professor der MusikMusic Teacher
ProkuristAuthorized Signatory
Publizität AgentPublicity Agent
PumpenarbeiterPump operator
Pumpenmeister-HeizerHead pump & boiler operator
PutzfrauCleaning woman
PutzmacherinMilliner
RabbinerRabbi
Radio Ing.Radio Engeneer
RadioelektrikerRadio Electrician
Radioinst.Radio Assembler
Radiomechanik.Radio Mechanician
RadiomonteurRadio Assembler
RadiotechnikerRadio Technician
RadiotelegrafistRadio Telegraphist
RaffinationsgehilfeAssistant refining
RaffinationsmeisterMaster refining
RaffinatorgehilfeAssistant refiner
Rathaussekr.City Hall Secretary
Rechn.-PrüferInvoice checker
RechnerCalculator
RechnungsführerAccountant
RechtsanwaltAttorney
RechtsverwalterBailiff
RedakteurEditor
RegenschirmmacherUmbrellas Manufacturer
RegisseurStage Director
ReinigungsarbeitenJanitor
ReisenderTravelling Salesman
RentgenologX-Ray
ReperaturschlosserRepair Locksmith
RestaurantbesitzerRestaurant Owner
RestaurateurRestaurateur
RestauratorRestorer
RetuschiererRetoucher
RevolverdreherTurret Lathe Operator
RhorleitungsmonteurPipeline Assembler
RichterJudge
RiemerPulley / belt worker
Riemer u. TapeziererLeather belt & upholsterer
Riemer und SattlerLeather belt & Saddler
RiemermeisterHead pulley/belt worker
RittmeisterCavalry Captain
RohölmanipulantWorks with crude oil
Rohölmanipulant u. Bohrg. BaupolCrude oil manipulations
RohölreinigerCrude oil cleaner
RohölsammlerCrude oil cleaner
Rohr SchleiferPipe Cutter
RohrentechnikerPipework technician
RohrlegerPipe layer
RohrleitungsarbeiterPipeline construction worker
RohrmonteurPipe assembler / mechanic
RohrschlosserPipe Locksmith
RohrzieherPipe Puller
RöntgenologeX ray technician
RöntgentechnikerX-ray technician
RundholzaufpoltererWood refinisher
RundholzmanipulantRound wood manipulator
RüstungsarbeiterArmament Worker
SachbearbeiterOfficial in charge / consultant
Sachbearbeiter d. Elektromaterialien.In charge of electric materials
Sachbearbeiter f. EinkaufIn charge of purchases
Sachbearbeiter f. Sauerstoff-Ein-u. Ausgänge.In charge of entrance/exit of acids
Sachbearbeiter f. TransitIn charge of transit
Sachbearbeiter für NeuanlagenIn charge of new devlopments
SägearbeiterSaw Worker
Sägefabrik-Spez.Saw Manufacture Expert
SägeleiterSaw manager
SägemanipulantSaw Manipulator
SägemeisterSaw Expert
SägerSawyer
Sägewerkang.Sawmill Employee
SägewerkarbeiterSawmill Worker
Sägewerkbeamt.Sawmill Functionary
SägewerkmeisterSawmill Foreman
SammlerHeader, Collector
SängerSinger
SanitäterAmbulance Man, Paramedic
SanitätsdienstMedical service
SanitätsgehilfinMedical assistant
Sanitätskraft (Desinfektor)Desinfection team
SattlerSaddler
SattlerSaddler
SattlerSaddler
SattlermeisterSaddler Expert
SaurerAcidifier?
SchächterShojchet
SchachtmeisterPitt Master
SchäferSheperd
SchaffnerTrain Conductor
SchäftemacherUpper shoe maker
SchauspielerActor, Comedian
Schichtenführer u. KontoristTeam leader and office employee
Schiffbauing.Shipbuilding Engeneer
SchifferMariner, Skipper
SchiffmechanikerShip Mechanic
Schiffsbeamt.Ship Functionary
SchiffsheizerShip Stoker
SchiffskapitänCaptain, Skipper
SchiffskochShip Chef
SchiffsmannBoatman
SchiffsoffizierShip Officer
SchiffssteuermannShip Helmsman
SchiffszimmermannShip Carpenter
SchiftmalerShip Painter
SchildermacherSignboards Manufacturer
SchildermalerSignboards Painter
SchirmacherUmbrella Manufacturer
Schirmerzeug.Umbrella Manufacturer
SchlächterSlaughterman
SchlosermeisterMaster metalworker
SchlosserMetal worker / locksmith
Schlosser BohrmeisterMechanic Drillmaster
Schlosser GehilfeAssistant metalworker
Schlosser MechanikerMechanician metals
Schlosser SchweisserMetal welder
SchlossergehilfeAssistant metal worker
SchlossergeselleAssistant metal worker
SchlossermeisterMaster metal worker
SchmelzerSmelter
SchmiedBlacksmith
Schmied (Waffen)Smith (Weapons)
SchmiedegehilfeAssistant blacksmith
SchmiedegeselleAssistant blacksmith
SchmiedemeisterMaster blacksmith
SchneiderTailor
SchneidergehilfeAssistant tailor
SchneidermeisterMaster tailor
SchnitterHarvester
SchnittholzsortiererWood cuting sorter
SchreiberAuthor, Columnist
SchreibkraftTypist
Schreibkraft im BürokratOffice typist
Schriftbauarb.Typography Worker
SchriftleiterEditor
Schriftmaler und LakiererSignwriter and varnisher
SchriftsetzerTypographer
SchriftsetzerTypesetter
SchriftstellerWriter, Wordsmith
SchuhmacherShoemaker
SchuledirektorSchool Director
SchülerPupil
SchurfarbeiterShearer / cutter
SchusterShoemaker, Cobbler
SchusterCobbler / shoemaker
Schuster OrtopedistShoemaker, Orthopedist
SchustergehilfeAssistant shoemaker
SchustermeisterMaster shoemaker
SchusterzuschneiderShoe sewer
SchweinzüchterPig Breeder
SchweisserWelder
Schweisser u. WasserleitungsmonteurWelder & water pipe assembler
SchweissergehilfeAssistant welder
SeemannSeaman, Sailor
SeidensifterSilk Sifter
SeidenweberSilk Weaver
Seifen-GehilfinAssistant soap maker
SeifenkocherSoap Boiler
Seifenmach.Soap Maker
SeifensiederinSoap boiler
SeilerRope Maker
SekretärSecretary
SergeantSarge, Sergeant
SetzerTypesetter
SodawassererzeugerSoda Water Producer
SoldatSoldier
Sortieren v. BohrprobenSort and essays of drills
SortiererSorter
SpediteurForwarder
SpediteurForwarding Agent
SpenglermeisterMaster panel beater
Spezial - Ingenieure für die Ausfertigung von Zeichn ungen und Entwürfen über Neuanla der Ost - und westgaliz schen Raffinerien. Beschäftigt im Baubüro der Raffinerien.Engineer specialized in the preparation of blue prints and design of new installations in West and East galician refineries. Employed at the office of the refinery
Spezialarzt zur Bekämpfung des Paraffinkrebses und anderer Berufskrankheiten.Doctor specialized in the paraffine induced cancer and other professional diseases
Spezialfachmann f. Grubenmater.Specialist for drilling material
Spezialfachmann f. RohölreinigungSpecialist for crude refinement
Spezialfachmann GrubenanlagenSpecialist for drillings
Spezial-Ingeniuer für den Ausbau der Faffinerien und bekannter ?Enginer specialized in the construction of refineries
Spezialist und Erfinder der Emulsionsspalter, sowie des Polymeren als Erweicher für künstlichenGummi.Specialist polymers and artificial rubber
SpezialklempnerSpecilist plumber
SpiegelschleiferMirror Cutter
SpinnerinWeaver (female)
Spitalsverw.Hospital Caretaker
Sport-Instr.Sport Instructor
SportlehrerSports Coach
Sporttrainer/ KellnerSports Coach
SprachlehrerLanguage Teacher
StaatsbeamterPublic Servant
StahlformerSteel Molder
Stahl-Ing.Steel Engeneer
StanzerPuncher
SteigerOverman
SteindruckerLitographer
SteinhauerStonecarver
SteinmetzStone mason / cutter
SteinschlägerStone Scrapper
SteinsetzerGem Setter
StellmacherCartwright
Stenograph.Stenographer
Stenotypist Korrespondent.Stenographing and correspondance clerk
StenotypistinShorthand typist / stenographer
Stenotypistin u. BuchhalterStenographing and bookkeeping
Stenotypistin u. MaschinenschreibStenographing and typing
Steppdeckenmeist.Quilt Technician
SteppdeckennäherinQuilt-sewer
StepperStitcher
StereotyperStereotyper
Steuerinsp.Tax Inspector
Steuerkontr.Tax Controller
SteuermannHelmsman, Cox
StickerinEmbroider
StoffdruckerCloth Printer
StrassenarbeiterRoadman
StrassenbahnerStreetcarman
StraßenbahnfahrerStreetcar Driver
StrassenbahnschaffnerStreetcar Conductor
Straßenbau. Ing.Roadworks Engeneer
StrassenbauerRoad Builder
StraßenbauführerRoad Building Headman
StrassenbaukontrolleurRoad Building Controller
Strassen-Ing.Roadworks Engeneer
StraßenkehrerStreet Sweeper
StrassenwärterStreet Warder
StreicherSweeper
StrickergehilfinKnitters assistant
StrickergesellinKnitters assistant
StrickerinKnitter
StrickermeisterinMaster knitter
StrümpfenmacherStockings Manufacturer
StrümpferStocking Darner
StubemalerRoom Painter?
Stud. Maschin.Student Machinery
Stud. Technik.Student Technician
StudentStudent
Student der MedizinMedicine Student
Student.Jur.Law Student
StukkateurPlasterer
TaglöhnerDay Labourer
TapeziererUpholsterer
TapezierergehilfeAssistant upholsterer
TapezierergehilfinAssistant upholsterer
TapeziermeisterMaster upholsterer
TaschnerPocket Manufacturer
TaucherFrogman, Scuba Diver
TechnikerTechnician / engineer
Technikerin ZeichnerinTechnician/ draftman (female)
Technischer AngestellterTechnical clerk (female)
Technischer Beamtin u. MaschinistinTechnical employee and machinist (female)
Technischer GrubenmaterialfachmannTechnical specialist for drilling materials
Technischer KalkulantTechnical calculator
Technischer KalkulantTechnical quantity surveyor
Technischer KarteiführerTechnical reponsible for files
Technischer KarteiführerTechnical reponsible for files
Technischer Kaufmann und BohrgehilfeTechnical commercial
Technischer SachbearbeiterTechnical administrator
Technischer Sachbearbeiter d. Anlage-BuchhaltungTechnical administrator for the bookkeeping of the factory
Technischer Spezial-Leichner für Entwürfe der Nen. AnlagenTechnical draftman for design of new factories
Technischer ZeichnerTechnical draftman
Technischer ZeichnerTechnical draftman
TechnischeschuleTechnical school
Tele MechanikerTele Mechanician
Telefonarb.Telephone Worker
TelefondirektorTelephone Director
TelefonistSwitchboard Operator
TelefonmonteurTelephone Assembler
TelefontechnikerTelephone Technician
Telegr. Arb.Telegraph Worker
Telegr. Mont.Telegraph Assember
TelegrafbediensteterTelegraph Public Servant
TelegrafistTelegrapher
Tex. IngenieurTextile Engeneer
TextilarbeiterTextile Worker
TextilfabrikantTextile Producer
TextilfabriksdirektorTextileworks Director
TextilfärberTextile Dyer
TextilistTextile Man
TextilkaufmannTextiles Merchant
Textilmanip.Textile Manipulator
TextilmechanikerTextile Mechanician
TextilmeisterTextile Expert
TextilweberTextile Weaver
Theaterdirekt.Theatre Director
TheologeTheologian
Tiefbauing.Civil (Mining) Engeneer
TiefbautechnikerCivil (Mining) Technician
TierarztVeterinary Surgeon
TierarztgehilfeVeterinary Surgeon Assistant
TierpflegerKeeper Of Animals
TierzüchterBreeder Of Animals
TischlerCabinetmaker
TischlerCarpenter
Tischler GehilfinAssistant Carpenter
Tischler u. AnstreicherCarpenter and painter
Tischler u. ParkettlegerCarpenter and parquet layer
TischlergehilfeAssistant carpenter
TischlergeselleAssistant carpenter
Tischler-HolzfachmannCabinetmaker
TischlermeisterHead carpenter
TöpferCeramist, Potter
TöpfermeisterCeramist Expert
TopographTopographer
TotengräberGravedigger
TrägerPorter
TraktorenführerTractor driver
TraktoristTractor driver
TransportarbeiterTransport workman
TransporteurHaulier
TransportfacharbeiterTransport specialist
TraubengärtnerGrapes Grower
TuchfärberBlanket, Cloth Dyer
TuchweberCloth-Weaver
Tütenmacher(Paper) Bags Manufacturer
TypografTypographer
UhrmacherWatchmaker
UhrmachermeisterMaster watchmaker
unbekanntUnknown
UniformmützenmakerUniform capmaker
UniformschneiderUniform tailor
Univ. Doz. Chem.University Lecturer Chemistry
Univ. DozentUniversity Lecturer
UniversitätsprofessorUniversity Professor
unleserlichIllegible
UnteroffizierCorporal
VergolderGilder
VerkäuferSalesman
VerlegerPublisher
Verm. Beamt.Measurements Civil Officer
Verm. Techn.Technician Surveyor
VermesserSurveyor
Vermessung-Ing.Measurements Engeneer
VermessungsangestellterMeasurements Employee
VermittlerBroker
VernicklerNickel Plating Worker
VerpackerPacker
VerpflegsmagazinFoodstore keeper
VerputzerPlasterer, Trimmer
VertreterAgent
VerwalterTrustee, Caretaker
VerwaltungsbeamterAdministration Civil Officer
Vet. FeldscherVeterinary Medic
VeterinarVeterinarian
VolksschullehrerElementary School Teacher
VorarbeiterForeman
VorzeichnerDrawer
VulkänisateurVulkanizer
VulkaniseurVulcanizer
VulkaniseurVulkanizer
WachmannWatchman
WachssiederinWax worker
WächterWarder, Guard
WachtmeisterPatrolman
Waffen Schloss.Weaponries Locksmith
WaffenschmiedWeapons Forger, Smith
WagenmacherCar, Wagon Assembler
WagenschmiedCar, Wagon Smith
WagnerOne who repair carriages
Wagner ZimmermannCarriage carpenter
WagnergehilfeAssistant carriage worker
WagnergeselleAssistant carriage worker
WaldarbeiterLumberman
WaldhüterRanger
WaldmannRanger
Walzer(Sheet) Roller
WäscheerzeugerLinen Producer
WäschenäherinLinen sewer
Wäschenäherin-GehilfinAssistant linen sewer
Wäschenäherin-Meist.Head linen sewer
WascherLaunderer
Wäscher u. FärberLaunderer / Dyer
WäscherinLaundress
WäscheschneiderLinen Dressmaker
WäschezuschneiderLinen Cutter
Wasser monteurWater operator
WasserinstallateurWater Plumber
Wasserleiter MonteurWater pipes operator
Wasserleitungmont.Water Pipes Assembler
Wassernstallateur MeisterHead water installations
Wasser-UntersuchungWater analysis
WeberWeaver
WebermeisterWeaver Foreman
Wegebaumeist.Road Building Foreman
WeinarbeiterWinery Worker
WeingärtnerWine Grower
WeinhändlerWine Merchant
WeissnäherSeamstress
Weissnäher-GesellinAssisteant seamstress
Weissnäher-MeisterinHead seamstress
WeissnähgesellinAssistant seanstress
WerkführerFactory Headman
WerkmeisterForeman
WerkstättenarbeiterFactory worker
WerkstattenkalkulantFactory metreur
Werkz. DreherTools Turner
WerkzeugmacherTools Manufacturer
WerkzeugmechanikerTools Mechaniker
WerkzeugschleiferTool Polisher
WerkzeugschlosserTools locksmith
Werkzeugtransport-FacharbeiterSpecialist for tools transport
WinzerWinegrower
WirkerWeaver
WirtInnkeeper
WirtschaftsbeamterEconomy Public Servant
WirtschaftsprüferCertified Public Accountant
WurstmacherFrankfurter (Sausage) Manufacturer
ZahnarztDentist
Zahnärzt AssistentinDental assistant
Zahnärzt GehilfinDental assistant
ZahntechnikerDental technician
ZeichnerDraftman
Zeichner Konstrukt.Building Drawer
Zeichner RegistraturBlue prints archives
Zeichner u. SchildenmalerDraftman and signs painter
ZementarbeiterCement Worker
Zent. HeizungsmonteurCentral Heating Assembler
ZiegelbauerBrick Layer, Mason
Ziegeleiarb.Brickworks Worker
ZiegeleileiterBrickworks Director
ZiegeleileiterBrick forman
ZiegelmeisterBrick / Tiles Expert
ZimmererCarpenter
ZimmerergehilfinAssstant carpenter
ZimmermalerCarpenter-painter
ZimmermannCarpenter
Zimmermann und TischlerCarpenter and cabinetmaker
ZimmermanngehilfeAssistant carpenter
ZimmermanngehilfinAssistant carpenter
ZimmermanngesellinAssistant carpenter
ZimmermannmeisterMaster carpenter
ZinkarbeiterZinc Worker
ZinkdruckerZincographer
ZinkgraphikerZincographer
ZirkusartistCircus Artist
ZollbeamterCustoms Officer
ZollingenieurCustoms Engeneer ?
ZootechnikerZoo Technician
ZuckerbäckerConfectioner
ZuckermannSugarman
ZugführerChief Guard, Conductor
ZuschneiderCutter, Clicker
ZwirnmeisterYarn, Thread Specialist

Common Suffixes Arbeiter = worker Assistant = assistant Betreiber = operator Gehilfe = assistant Geselle = assistant (finished apprenticeship) Ingenieur = Engineer-degrred Installateur = fitter / installer Mechanicher = mechanic Mechaniker = mechanic Meister = master / head Monteur = mechanic Techniker = engineer Vermesser = surveyor Wärter = caretaker / keeperCommon Prefixes Arzt = doctor Auto = car Bau = construction Bohr = drill Eisen = iron Elektriker = electrician Fachman = specialist / technician Gas = gas Gruben = ditch Gummi = rubber Hochbau = Above ground Holz = wood Kessel = boiler Maschin = machinery Papier = paper Rohr = pipe Schloss = metal / lock Schmeid = smith Tiefbau = Under ground (Mining) Wachs = wax Wasser = water

LANGENSCHEIDT Basic German Vocabulary
A Learner’s Dictionary
divided into subject categories
with example sentences
Edited by the German as a Foreign Language Department

PDF olarak indir

Türkçe –dığı zaman ifadesinin karşılığını almanca şu üç kelime verir: als, wenn, ve wann

1. Wann her zaman şu soruyu sorar “saat kaçta?” veya doğrudan:

         Wann kommst du?  Ne zaman(saat kaçta?)geliyorsun?

Veya dolaylı olarak:

Ich möchte wissen, wann du kommst.  Ne zaman(saat kaçta) geleceğini bilmek istiyorum.

Als ve wenn tek sorunun cevabı olmaktan çok 2 veya daha fazla olaylar arasında bağlantı kurmak için kullanılır

2. Als ve wenn tek sorunun cevabı olmaktan ziyade 2 veya daha fazla olaylar arasında bağlantı kurmak için kullanılır

3.      Als neredeyse istisnasız sadece geçmiş zamanda(präteritum)  kullanılır ve geçmişte tek bir hususu, tek bir olayı yani geçmişte belli bir zamanda sadece bir kez gerçekleşen olayı anlatırken kullanılır.

         Als er kam, gingen wir zum HotelO gelince biz otele gittik.

         Als ich 21 war, bekam ich mein erstes Auto.  21 yaşındayken ilk arabamı aldım.

4.      Wenn –dığı zaman anlamında ve şimdiki zamanı kasteder:

         Wenn er kommt, bleibt er bei uns.  O, geldiği zaman(her gelişinde) bizimle kalır.

         Gelecek zaman:

         Wenn er kommt, bleibt er bei uns.  O gelirse bizimle kalacak.

         Veya “eğer” anlamı vermek:

         Wenn er kommt, bleibt er bei uns.  O,eğer gelirse bizimle kalacak.

Eğer geçmiş zamanda “wenn” kullanacak olursak “her seferinde, her defasında” anlamında kullanılmalıdır. Başka bir ifadeyle, eğer anlattığımız olay geçmişte birden çok tekrar etmişse “wenn” kullanılır.

         Wenn er kam, blieb er bei uns.  O, her gelişinde bizimle kaldı.

Aşağıdaki cümleleri almanca söylemeye çalışınız.

1. Seni ne zaman göreceğimi bilmek istiyorum.

2. Bay Ahmet genç iken almanca çalışmaya başladı.

3. Öğrenciler yorgun olduklarında ev ödevlerini yapamazlar.

4. Havanın her güzel olduğunda biz dışarıda kaldık.

5. Seni ne zaman buldular Ahmet?

6. O, bizim partiye geldiğinde şu kırmızı elbiseyi giydi.

7. Bana söyleyebilir misin lütfen bir sonraki otobüs saat kaçta geliyor?

8. Geldiğimizde otel doluydu.

9. Büyüdüğüm zaman bir araba satın alabilirim.

10. Eğer Bay Selçuk bugün gelmez ise tiyatroya gideceğiz.

Bu dersi PDF olarak indir

Was ist ein Verb?

Türkçeden bunu biliyoruz, fiil bir cümlede yapılan işi belirtir, daha doğrusu öznenin yaptığı işi demek istiyorum. Örneğin"ben sinemaya gidiyorum, Annem yaz tatili hakkında düşünüyor, onlar futbol oynuyor. Fiil aynı zamanda bir durum bile belirtir. Mesela "O çok kızgın."," O burada yaşıyor.", "onlar beni seviyor."

Türkçede fiiller

Dilimizde fiiller iki parçadan oluşur: "kök ve ek". Köke şahıslara göre bilinen ekler gelir ve bu şekilde cümle oluşur. En basit bir cümle dahi bir yüklem ve bir özneden oluşur.Örneğin: "su akıyor."

Almancada Fiiller

Neyseki Almancada da fiiller bir kök ve ekten oluşur, üstelik çekim kuralı Türkçe ile aynıdır. Fiilin kökünü alıyorsun, şahıs zamirlerine göre gerekli ekleri köke uyguluyorsun. Fiilin yalın haline mastar yani çekimlenmemiş, yani ek almamış fiil denir.

infinitiv                stamm                 tr.

kommen              komm                  gelmek

wohnen               wohn                   ikamet etmek

hören                   hör                       işitmek

Fiillerin şahıs zamirlerine göre çekim ekleri

komm-en

wohn-en

hör-en

ich (ben)

-e

komme

wohne

höre

du(sen, samimi)

-st

kommst

wohnst

hörst

er/sie/es(o)*

-t

kommt

wohnt

hört

Çoğul şahıs zamirleri

wir(biz)

-en

kommen

wohnen

hören

ihr(siz,çoğul)

-t

kommt

wohnt

hört

Sie(nazik hitap "siz")

-en

kommen

wohnen

hören

sie(onlar)

-en

kommen

wohnen

hören

Ausführliche Übersicht

ich(ben)

Birinci tekil şahıs çekimi için köke: -e takısı eklenir.

Ich wohne in Frankfurt.
Ich spiele Gitarre.

Almancada resmi olmayan hitaplarda "du" kullanılır. Resmi hitaplarda ise "Sie" kullanmalıyız. "Sie" biçimine nazik hitap biçimi de denir.

Woher kommst du?                         _____________________________? (resmi olmayan)
Wo wohnst du?                                _____________________________ ? (resmi olmayan)
Woher kommen Sie?                       _____________________________? (resmi)
Wo wohnen Sie?                               _____________________________? (resmi)

er/sie/es (‘erkek: o’, ‘kız: o’, ‘cansız: o’)

Görüldüğü üzere Almancada 3 tane "o" zamiri vardır. Avrupa dillerinin çoğunda kural böyledir. Bu üç zamir için de köke -t ekleriz.

Er spielt Tennis.                    ___________________________.
Woher kommt sie?                ___________________________.
Es schneit.                              ___________________________.

wir (‘biz’)

Bu fiili çekimlemek oldukça kolaydır. Fiilin köküne -en ekleriz. Dikkat ettiyseniz bu durum zaten fiilin çekimlenmemiş halidir. Buna çoğul çekim diyoruz. Almancada fiiller "wir, sie ve Sie" için çoğul çekimlenir.


Wir wohnen in Köln. (Biz Köln'de oturuyoruz/yaşıyoruz.)
Wir lernen Deutsch.(Almanca öğreniyoruz.)

ihr/Sie (‘siz’)

Hem dilimizde hem Almancada iki tane "siz" vardır. Bunu ayırt etmenin kuralı oldukça basit. Eğer konuştuğunuz kişi aranızda resmiyet olan veya tanımadığınız biri ise bu nazik konuşacağınız anlamına gelir. Ama yok eğer hitap ettiğiniz kişiler sınıf, herkes gibi bir topluluk ise o zaman "ihr" kullanmalısınız.

Wo wohnt ihr?(siz[hepiniz] nerede oturuyorsunuz)? (resmi değil)
Was macht ihr hier?(Burada ne yapıyorsunuz)? (resmi değil)
Wo wohnen Sie?(Nerede yaşıyorsunuz)? (resmi)
Was machen Sie hier?(Burada ne yapıyorsunuz?) (resmi)

sie (‘onlar’)

Und woher kommen sie? Onlar nereden geliyorlar?
Jutta und Bernd – was machen sie? Onlar ne yapıyor?

Tekil(Singular)

1.Tekil şahıs.

2. Tekil şahıs.

3. Tekil şahıs eril

3. Tekil şahıs dişil

3. tekil şahıs cinsiyetsiz

ich

du

er

sie

es

mein

dein

sein

ihr

sein

mir

dir

ihm

ihr

ihm

mich

dich

ihn

sie

es

Plural(Çoğul)

1. Şahıs çğl.

2. Şahıs çğl.

3. Şahıs çğl.

wir

ihr

sie

unser

euer

ihrer

uns

euch

ihnen

uns

euch

sie

Almancada şimdiki zaman

Bu zamana Almancada Präsens(Gegenwart) denir.

Er trinkt Bier. O bira içer. veya  O bira içiyor.


Sie spielt Fußball. O futbol oynar. veya  O futbol oynuyor.

Görüldüğü üzere Präsens hem geniş zamanı hem şimdiki zamanı karşılıyor.

Kendini test et

Alıştırma 2.1

Listede verilen ekleri kullanarak şahıs zamirlerine göre fiilin alacağı ekleri yazın. İlki sizin için önceden yapılmıştır.
-en -en -e -st -t -en -en -t
ich             –e             wir      ____
du            ____           ihr      ____
Sie           ____           sie      ____
er/sie/es   ____

Alıştırma 2.2

Beispiel: kommen
→Woher _______ du? – Ich _______ aus Frankfurt.
 → Woher kommst du? – Ich komme aus Frankfurt.

1. wohnen  → Wo________ du? – Ich jetzt in Berlin.
2. studieren → Und was_______ du? – Ich________ Physik und Chemie.
3. hören  → Welche Musik__________ du? – Ich_________ gern klassische Musik.
4. lernen  → Welche Sprache________ du im Moment? – Ich________ Spanisch.
5. trinken → Was_________ du gern? – Ich__________ gern Kaffee.

Alıştırma 2.3

Eksik ekleri tamamlayın.
Örnek: Anna komm__ aus Wien.
 → Anna kommt aus Wien.
1. Ich heiß__ Ulrike.
2. Komm__ du wirklich aus London?
3. Peter wohn__ im Stadtzentrum.
4. Das ist Pia. Sie geh__ sehr gern ins Restaurant.
5. Wie heiß__ Sie?
6. Ich heiß__ Petra Schmidt.
7. Und was mach__ Sie beruflich?
8. Ich studier__ Physik.
9. Und woher komm__ ihr?
10. Was mach__ ihr hier?
11. Und wo wohn__ ihr?
12. Wir komm__ aus Deutschland.
13. Wir geh__ zu einem Fußballspiel.
14. Wir bleib__ drei Tage.
15. Sie (Pier und Jörg) lern__ Englisch.
16. Basel lieg__ in der Schweiz.
17. Komm__ ihr aus Freiburg?
18. Und woher komm__ du?

Alıştırma 2.4

Aşağıdaki cümleleri tercüme edin:
1. Berlin’de oturuyorum.
2. O bira içiyor.
3. O tenis oynuyor.
4. Carla ve Sophia futbol oynuyorlar.
5. Nerelisin?(du)
6. Nerede yaşıyorsun? (du)
7. Nerede yaşıyorsunuz? (ihr ve Sie)

Kontrol Listesi
1 Almanca fiillerin köklerini biliyor musunuz? 
2 Fiillerin tekil şahıs çekim ekleri neler? 
3 Çoğul çekim ekleri neler? 
4 Almancada kaç tane şimdiki zaman vardır. 
5 Çekimli fiil nedir tanımlayınız. 

Türkçeye göre Almancada neler farklı? Temel ipuçları ve kalıplar - Almancanın Türkçeden farkları neler?

İsimler
Türkçede olmayan harfler
Cinsiyetler
Ekler(Endungen)
Fälle (İsmin halleri)
Almanca nasıl bir dil
Cümlede öğelerinin dizilimi
Zeitformen(Zamanlar)
Neler öğrendik kontrol listesi
Wortschatz
Kendini test et -Alıştırmalar
edat alan fiiller

anknüpfen an+Akk.    Der Referent knüpfte die letzte Sitzung an.

Der Referent knüpfte an die letzte Sitzung an.(konuşmacı son toplantıya devam etti.) Toplantıya kaldığı yerden devam etti.( Er machte da weiter, wo er das letzte Mal aufgehört hatte.)

anlegen       auf+Akk.                   Sie hatte es auf eine Auseinandersetzung angelegt.

                        an+Dat.                     Das Boot legte am Steg an.

                        in+Dat.                      Er legt sein Geldin Aktien an.

Sie hatte es auf eine Auseinandersetzung angelegt.(O bir tartışma arıyordu.) Sie tat alles, damit es zu einer Auseinandersetzung kam.(tartışma çıksın diye herşeyi yaptı)/Sie wollte die Auseinandersetzung.(tartışma istedi.)

sich anlegen          mit+Dat.       Er hatte sich mit seinen Mitschülern angelegt.

Er hatte sich mit seinen Mitschülern angelegt. Er hatte sich mit seinen Mitschülern gestritten.(sınıf arkadaşlarıyla tartışmıştı.)

anstrengen            gegen+Akk.   Er strengte einen Prozess gegen den Vermieter an.

Er strengte eineN Prozess gegen den Vermieter an. Er verklagte den Vermieter vor Gericht./Er leitete einen Prozess ein.(ev sahibine mahkemede dava açtı/ yasal bir süreci başlattı.)

antreffen    bei+Dat.                    Er traf sie bei seiner Mutter an.

Er traf sie bei seiner Mutter an. Sie war bei seiner Mutter. Dort traf er sie.(O annesindeydi. Onunla orada tanıştı./onu orada tanıdı.)

(sich) anmelden  für+Akk.        Er meldet sich für einen Sprachkurs an.

                                   bei+Dat.        Der Besucher meldete sich beim Pförtner an.

                                    in+Dat.         Der Besucher meldet sich im Vorzimmer an.

                                   zu+Dat.         Er hat sich zu einem Sprachkurs angemeldet.

ANMELDEN hem FÜR ile hem ZU ile kullanılabilir. ANMELDEN FÜR daha sık kullınılır, ama hangisi kulağa daha hoş geliyorsa buna kendin karar vereceksin.

insofern ...als

sözü edilen sebepten dolayı

Die Lösung ist insofern problematisch, als sie unnötig teuer ist.(Çözüm gereksiz yere pahalı olması nedeniyle sorunludur.)

insofern
bağlaç
/ɪnzoˈfɛrn/

sözü edilen şartlar sağlandığında

Wir werden das unterstützen, insofern wir dazu in der Lage sind. (Eğer elimizden gelirse(imkan olursa) bunu destekleyeceğiz?)

insofern
zarf
/ɪnˈzoːfɛrn/

bu açıdan, bu bakımdan

Insofern ist ihre Reaktion durchaus verständlich. (Bu açıdan bakınca onun davranışları kesinlikle anlaşılır.)

Er war insofern schuld an dem Unfall, --- er zu schnell gefahren ist.

a) als

b) ob

c) da

d) weil

e) per se

Du wirst die Prüfung nur bestehen, ---- du ordentlich dafür lernst.

a) insofern

b) als ob

c) seitdem

d) trotzdem

1.wie heißt du? - ismin nedir?

Aramızda resmiyet olmayan birine sorarız. Ama bu aramızda resmiyet olan biri olsaydı, mesela hiç tanımadığımız , sokakta karşılaştığımız yani yabancı biri o zaman "wie heißen Sie?" dememiz gerekirdi.

2. wie geht es dir? - Nasılsın?, wie geht es Ihnen? - Nasılsınız?

3. woher kommst du? -Nerelisin?/nereden geliyorsun?

4. wie alt bist du? - sen kaç yaşındasın?

wie alt ... almancada birine yaş sorma kalıbıdır. Fiil ikinci sırada yer alacak,bu durumda eğer "du" yerine "er" veya "sie" kullanacak olursak "wie alt ist sie?" şeklinde sormamız gerekecek.

5. was studierst du? - ne okuyorsun?

"studieren" fiili okumak, eğitim görmek anlamına gelir. Eğer bir öğrenci üniversitede hukuk okuyorsa "Ich studiere Jura" demesi gerekir. Şunu söylemeden geçmek istemiyorum;  sonu "-ieren" ile biten bütün fiiller düzenli çekimlenir.

6. Bist du neu hier? - burada yeni misin?

"sein" fiili ile her zaman doğru olan, değişmez, sabit durumları,gerçekleri ifade ederiz. Örneğin yaşımız,mesleğimiz,nerede olduğumuz gibi.

"bist du ..." kalıbı ile birine sınırsız sayı sorabiliriz.

7. Wie ist deine Handynummer? - senin cep telefonu numaran nedir?

Bonus :-)
es freut mich -memnun oldum.

Bu ifadeyi biriyle tanışırken kullanırız. Daha uzun cümle şeklinde kullanımı vardır ama konuşmaları kısaltmak bana göre gereklidir. Seni tanıdığıma memnun oldum veya kısaca memnun oldum aynı şeydir.Gereksiz yere cümleleri uzatmaya gerek olmadığını düşünüyorum.

es freut mich, dich kennengelernt zu haben.

8. wo bist du jetzt? - şimdi neredesin?

9. magst du Deutsch?

"mögen" Almancada "beğenmek,hoşlanmak" demektir. Bu fiil şahıslara göre aşağıdaki gibi çekimlenir.

Ich mag               er mag
du magst             sie mag

10. wie heißt dein Lieblingslehrer? - Senin en sevdiğin öğretmenin ismi nedir?

"Lieblings + isim" kalıbı ile birine en sevdiği şeyin ne olduğunu sorarız.  Mesela birine en sevdiği rengi soracak olsaydık; "was ist deine Lieblingsfarbe?" dememiz gerekirdi.

11.Hast du eine Schwester? - Kız kardeşin var mı?
"haben" fiili ile neye sahip olduğumuzu ya da olmadığımızı belirtiriz. Kısaca haben ile sahiplik belirtiyoruz. Bu fiil Almancada önemli bir yere sahiptir. Çarşıda, pazarda, bakkalda, markette kısaca her yerde bu fiil konuşmak için çok işimize yarar.

12.wie spät ist es jetzt? - şimdi saat kaç?

wie spät ist es jetzt? veya wie viel Uhr ist es? sorularını saati yani zamanı öğrenmek için sorarız.Buna cevap vermek çok kolaydır. Çünkü saati ve dakikayı söylemek yeterli olur.

01:00 Uhr: Es ist ein Uhr.

02:15 Uhr: Es ist zwei Uhr fünfzehn.

13:30 Uhr: Es ist dreizehn Uhr dreißig.

13. Hast du Zeit morgen, heute Abend? - yarın, bu akşam zamanın var mı?

14. Wann hast du Zeit? - Ne zaman zamanın var?

15.Was machst du abends? - Akşamları ne yapıyorsun?

Morgen, Abend gibi kelimelerin sonuna -s ekleyerek ve bu kelimelerin ilk harfini küçük yazarak onları zaman zarfı yapıyoruz. Mesela Abend(isim) akşam demek iken abends(zaman zarfı) akşamları demektir.

16.wohin gehst du? - Nereye gidiyorsun?

wo ile wohin bazen öğrenciler tarafından karıştırılıyor. Oysa "wo" nerede, "wohin" nereye demektir.

17.Hast du Durst/ Hunger? - Aç mısın? / Susuz musun?

18.was möchtest du essen und trinken? - ne yemek, içmek istersin?

möchten Almancada oldukça önemli bir fiildir.Bu fiili birinden bir şeyi nazikçe isterken kullanırız. Şahıslara göre çekimi şöyledir:

Ich möchte         er möchte           wir möchten
du möchtest       sie möchte          ihr möchtet

19. Verstehst du mich? - Beni anlıyor musun?


Hast du mich verstanden? -Beni anladın mı?

anlamak fiil bir diğer önemli fiildir.

20. weißt du, wo meine Brille ist? - Gözlüğüm nerede biliyor musun?

Bilmek fiilini "weiß" beyaz renk ile karıştırmayın. Bu fiilin mastar(infinitiv) hali wissen'dir. "wissen(bilmek)" fiili düzensiz bir fiildir. Ich zamirine göre şimdiki zamanda "Ich weiß" şeklinde çekimlenir.

21. kannst du Tennis spielen, Gitarre spielen? - Tenis oynayabilir misin, gitar çalabilir misin?

"können" Almancada yetenek bildiren bir modal fiildir.

Ich brauche einen Bleistift, hast du einen Bleistift?

was ist dein Beruf, was bist du von Beruf? - Mesleğin nedir?

was .... von Beruf? kalıbı ile birinin mesleğini öğreniyoruz. Örneğin was ist Ihre Frau von Beruf?

Bist du Lehrerin?

22. wo arbeitest du? - nerede çalışyorsun?

23. was ist das? - Bu nedir?

Bu soruda bulunan "das" cevap cümlesinin öznesi olacak.
das ist ein Vogel.

achten, beachten ve aufpassen arasında ne fark var?

Her üç fiil de "auf" edatı ile birlikte kullanılır, ama aralarında bariz fark vardır. Bu farkı daha iyi anlamanız için örnek cümleler veriyorum.

auf etwas achten

bir şeyi yapmayı ya da yapmaMAyı hatırlamak

"Bitte achten Sie darauf, nicht zu laut zu sein."

beachten

bir kurala uymak

"Bitte beachten Sie die Hausordnung."

aufpassen

hasar,zarar görmesin, başına bir iş gelmesin diye bir şeye dikkat etmek, göz kulak olmak

"Bitte passen Sie auf Ihr Kind auf."

Tanışırken kullanılan ifadeler

Hi!(selam!)

Hallo!(merhaba!)

Guten Morgen! (Günaydın)

Guten Abend! (İyi akşamlar!)

Guten Tag, Frau Müller!
Guten Tag, Herr Müller!

"Guten Tag" İyi Günler, Frau(bayan), Herr(bay) demektir.

Birine bay veya bayan diye hitap etmek için Almanca soy ismi kullanır.

z.B. Guten Tag, Frau Müller(İyi günler, bayan Müller)

Hallo! Wie geht es dir?(Merhaba! Nasılsın?)

und dir? (Ya sen?)

Wie geht es Ihnen? (Nasılsınız?)

und Ihnen? (Ya siz?)

Danke, gut.(Teşekkürler, iyi)

Hi! Wie geht’s? (selam! N'aber?)

Grüss dich!(Selam!)

Mektup veya email yazarken kullanıyorlar. Zaten grüssen selamlamak anlamına gelen bir fiildir.

Almanca örnek ders planı indirBu ders planından faydalanarak dersinizin kontrolünü ele alın. Dosyayı indirmek için buraya tıklayın
ÜBUNG 1: Setze das oder dass ein!
  1. Ich glaube,____er kommt.
  2. Er wurde bestraft (,) und_____mit Recht.
  3. Wo ist_____Buch,_______ich gestern gekauft habe?
  4. Bist du sicher,_______ _________stimmt?
  5. Ich wohne in dem Haus,_______an der Ecke steht.
  6. ______Buch möchte ich haben, nicht_____ andere!
  7. Die können _____  gar nicht glauben.
  8. Hier hängt_______ Bild,______ ich selbst gemalt
  9. Es sind zwei Jahre, _______ ich euch nicht gesehen
  10. ______ er seine Stellung gewechselt hat, _______ hat mich überrascht.
ÜBUNG 2: Setze das oder dass ein!
  1. Siehst du den Mann dort?______  ist mein Chef.
  2. Die Sonne blendete ihn,_____ er nichts sah.
  3. Pass auf,_____ dir nichts zustößt.
  4. Er hob_____ Blatt auf,_____ ich verloren hatte.
  5. _______ ist nicht mein Mantel!
  6. _______Fahrrad,______ vor dem Haus steht, gehört meinem Vater.
  7. Ich bin so verwirrt, _______ich keine Antwort weiß.
  8. Du bist noch zu jung, als_______ du_______ wissen könntest.
  9. _________ ist ja eine schöne Geschichte.
  10. ________ Buch, _______ du mir empfohlen hast, ist vergriffen.
ÜBUNG 3: Setze das oder dass ein!
  1. Was du nicht willst,_____  man dir tu,_____  füg’ auch keinem anderen zu! (Sprichwort)
  2. Was du heute kannst besorgen,_______ verschiebe nicht auf morgen! (Sprichwort)
  3. Ist wahr,______  du uns verlassen willst?
  4. Ich will Kleid, nicht jenes!
  5. Was ist es,______  ich tun soll?
  6. Die Fachleute haben festgestellt,_______ Luftverschmutzung und Lärmbelästigung gesundheitsschädlich sind.
  7. ________ Auto,_______ gerade einbiegt, ist______ meines Freundes.
  8. War _______ ein Gedränge! Es war so arg,________ ich Angst bekam.
  9. Wo ist Buch,________ ich gestern ausgelesen habe und von dem ich gesagt habe, _____ ich es dir borgen werde?
  10. _______ letzte Stück des Weges war nicht schwierig, so______ wir bald ________Dorf erreichten, in_____ wir kommen wollten.
LÖSUNGEN

Die 100 bekanntesten Deutschen Redewendungen und Sprichwörter

Yukarıdaki indir linkine tıklayarak dosyayı PDF olarak indirebilirsiniz

Deshalb oder trotzdem?  Ergänzen Sie
  1. Die Eintrittskarten für die Fußballweltmeisterschaft in Brasilien sind sehr teuer, ___________ gibt es noch viele Postkarten.
  2. Ich interessiere mich nicht für Fußball, ___________ schaue ich manchmal die Berichte von der Weltmeisterschaft im Fernsehen an.
  3. Polen hat die Qualifikation nicht geschafft, ___________ darf die Mannschaft nicht an der Weltmeisterschaft in Brasilien teilnehmen.
  4. Spanien hat sehr schlecht gespielt, ___________ haben sie das Achtelfinale nicht erreicht.
  5. Die Mannschaft aus Mexiko hat die Vorrunde geschafft, ___________ haben sich alle sehr gefreut.
  6. Bei einigen Spielen hat es sehr stark geregnet, ___________ wurden die Spiele nicht abgesagt.

testi indirmek için indir linkine tıklayınız

Dosyası indirmek için indir linkine tıklayınız

Formu indirmek için indir linkine tıklayın

Almanca bağlaçlar ve örnek cümleler

Bağlaçlar

Bu bölümde iki cümleyi birleştirmeyi öğreneceğiz.

DeutschTürkisch
Sie ist nett und sie sieht gut aus.

Ich werde dich anrufen oder ich werde dir schreiben.
 
Ich weiß, dass sie mich mag.
O hoş ve kibar görünüyor.

Seni ararım veya sana yazarım.

Biliyorum ki o benden hoşlanıyor.
veya
Onun benden hoşlandığını biliyorum.

Kurallar

Bağlaçları iki gruba ayırmalıyız: Ana cümle bağlaçları Yan cümle bağlaçları

Ana cümle bağlaçları

Ana cümle bağlaçları iki “Bağımsız” cümleyi bağlar.
Bu her iki cümle diğer cümle olmadan da tek başına bulunabilir ve anlamında bir daralma olmaz, her şeye rağmen bir yargı bildirir.

örnek:

  • Ich lernte für die Prüfung, aber er ging ins Kino. (Ben sınava çalıştım ama o sinemaya gitti.)

Her iki cümle de ayrı durabilir ve anlam ifade eder:

  1. Ich lernte für die Prüfung (Ben sınava çalıştım.)
  2. Er ging ins Kino. (O sinemaya gitti.)
Ana cümle bağlaçları cümle dizilimini bozmaz. Başka bir ifadeyle iki cümleyi ayrı yazıp araya ana cümle bağlaçlarını getiririz.

Tüm ana cümle bağlaçları

und=ve
  • Ich bin hier und sie wartet auf mich im Cafe. (Ben buradayım ve o beni kafede bekliyor.)
  • Sei vorsichtig und pass auf dich auf! (Dikkatli ol ve kendine iyi bak)
oder=veya, ya da, yoksa
  • Sie spielt gerne Badminton oder sie singt mit ihren Freunden. (Badminton oynamayı seviyor veya arkadaşlarıyla şarkı söylüyor.)
  • Ich muss jetzt lernen oder ich werde die Prüfung nicht bestehen. (Şimdi ders çalışmalıyım yoksa sınavı geçemem.)
denn=çünkü
  • Ich will nicht lernen, denn das Wetter ist so schön. (ders çalışmak istemiyorum, çünkü hava çok güzel.)
  • Fiona kommt bald nach Hause, denn es geht ihr schon besser. (Fiona yakında eve dönüyor, çünkü durumu(sağlığı) zaten daha iyiye gidiyor.)
aber=ama
  • Ich spreche mit dem Mann, aber ich kenne seinen Namen nicht. (Adamla konuşuyorum ama onun adını bilmiyorum.)
  • Ich habe keine Zeit, aber ich komme trotzdem ins Cafe. (Zamanım yok ama yine de kafeye gelirim.)
sondern=ama,aksine
  • Sie spricht kein Tagalog, sondern Cebuano. (Tagalogca konuşmuyor ama Sabuanca konuşuyor.)
  • Die Kinder spielen nicht draußen, sondern sie sehen fern. (Çocuklar dışarıda oynamıyor, aksine içerde televizyon izliyorlar.)

Gördüğünüz gibi Almancada "ama" anlamına gelen iki kelime var. Farkı açıklamak biraz zor.

İki kelime de eğer ikinci cümle birinci cümlenin aksini iddia ediyorsa kullanılır.


Bununla birlikte, küçük bir fark vardır: "Sondern" yalnızca iki fikir aynı kategoriden geliyorsa kullanılır.


Kategori ile şunu demek istiyorum: mesela bir meslek(doktor/yönetici) ya da bir oyun(tenis/badminton) ya da hava durumu(soğuk/sıcak)...

örnek:

  • Es ist nicht kalt, sondern sehr warm. (soğuk değil, aksine çok sıcak.)
  • Es ist nicht kalt, aber ich ziehe mir eine dicke Jacke an. (soğuk değil ama kalın bir ceket giyeceğim.)

İlk örnekte "soğuk" ve "sıcak" hava durumunu tanımlayan sıfatlardır. Yani, aynı kategoriden geliyorlar. İkinci örnekteki cümlelerin de fikirleri zıttır, ancak biri sıcaklığı ve diğeri birisinin ne giyeceğini tanımlar.(ayrı kategori)

son ipucu:

Son olarak size yardımcı olabilecek ipucu, ilk cümlede cümleyi olumsuz yapan kelime (nicht veya kein) olması gerektiğidir.

"sondern" kullanmak için. İlk cümlede "nicht veya kein" yoksa "aber" kullanmanız gerekir.

yan cümle bağlaçları

Yan cümle bağlaçları, bağlı bir tümceyi (alt cümle) bağımsız bir cümle ile (ana cümle) birleştirir. Bağımlı cümle (çoğunlukla ikinci cümle), öndeki cümle olmadan bir anlam ifade etmez.

örnek:

  • Ich weiß, dass wir uns wiedersehen. (biliyorum ki yeniden görüşeceğiz.)

ilk cümle yalnız durabilirdi.
Ancak ikinci cümle tek başına anlam ifade etmez. ikinci cümlede "ki" neye atıfta bulunuyor bilemeyiz.

  1. Ich weiß. (biliyorum.)
  2. dass wir uns wiedersehen. (ki biz tekrar görüşeceğiz.)
Bağımsız cümlede (ana cümle) kelime sırası her zamanki gibi kalır. Bağımlı cümlede (alt cümle) sözcük sırası değişir.

Burada ayrıntıya girmek istemiyorum, sadece şu kural: "Bağlı cümlelerde fiil cümlenin en sonuna kadar gider".

10 önemli yan cümle bağlaçları

dass=ki
  • Er sagte, dass du sehr fleißig bist. (O dedi ki sen çalışkansın.)
  • Ich möchte, dass du mich anrufst. (senin beni aramanı istiyorum.)
weil=çünkü
  • Ich muss jetzt schlafen, weil ich morgen früh aufstehe. (şimdi uyumak zorundayım, çünk yarın erkenden kalkıyorum.)
  • Wir hatten einen Streit, weil er so stur war. (tartıştık çünkü o çok inatçıydı./O çok inatçı olduğu için tartıştık.)
ob=eğer / acaba
  • Ich weiß nicht, ob sie heute zur Universität kommt. (Bilmiyorum, o bugün üniversiteye gelir mi acaba.)
  • Er fragte mich, ob du in Eskişehir wohnst. (O bana senin Eskişehir'de oturup oturmadığını sordu.)
seit=-den beri
  • Er ist ein neuer Mensch, seit er sie kennt. (O yeni bir adam, o onu tanıdığından beri.)
  • Er ist immer gestresst, seit er mit ihr zusammen ist . (O her zaman stresli, o onunla birlikte olduğundan beri.)
während=iken
  • Bitte füttere den Hund, während ich weg bin. (Lütfen ben uzaktayken köpeği besle.)
  • Wir schauten fern, während die Kinder draußen spielten . (Çocuklar dışarıda oynarken biz içerde TV izlemekteydik.)
obwohl=rağmen
  • Sie fuhr mit mir nach Eskişehir, obwohl ihre Freunde dagegen waren. (Arkadaşları buna karşı olmasına rağmen o benimle Eskişehir'e gitti.)
  • Sie lernt Deutsch, obwohl sie noch nie in Deutschland war. (Daha önce hiç Almanya'da bulunmamasına rağmen o Almanca öğreniyor.)
bis=kadar
  • Warte, bis ich zurück bin! (Ben geri gelene kadar bekle!)
  • Wir spielten Volleyball, bis es dunkel wurde. (hava kararana kadar basketbol oynadık.)
bevor=önce
  • Bitte hilf mir, bevor du gehst! (Lütfen gitmeden önce bana yardım et!)
  • Ich laß viel über die Türkei, bevor ich sie besuchte. (Onu ziyaret etmeden önce Türkiye hakkında çok okudum.)
als=-dığı zaman
  • Ich war überrascht, als ich sie das erste mal gesehen habe. (onu ilk gördüğümde çok şaşırdım.)
  • Sie lächelte, als sie ihn sah. (Onu gördüğü zaman gülümsedi.)
damit=-diye
  • Özge lernt Deutsch, damit sie das Visum bekommt. (Özge vize alabilmek için Almanca öğreniyor.)
  • Er kauft sich einen Computer, damit er mit ihm spielen kann. (bir bilgisayar alıyor, öyleki onunla oyun oynayabilir.)

Diğer önemli yan cümle bağlaçları

DeutschTürkisch
als ob-miş gibi
anstatt-in yerine
daçünkü
daherBu nedenle, böylece
eheDaha önce
nachdemsonra
seitdem-den beri
sobaldEn kısa sürede, -ir - mez
solange-dığı sürece
trotzrağmen
wenn-dığı zaman/eğer
wannNe zaman

son ipucu:

Bağlı cümleler cümlenin geri kalanından virgül ile ayrılır
Bu yüzden her zaman yan cümleden önce virgül koyun.
Bu aynı zamanda birleştirilmiş iki cümleyi okumayı kolaylaştırır.

wann ile yan cümle kurmak biraz kafa karıştırabilir.Çünkü daha önce de belirtmiştim yan cümleler tek başına bir yargı bildirmez. Bu zorluğu bir örnek ile aşabiliriz belki

Können Sie mir sagen, wann der Zug abfährt?
Otobüsün ne zaman ayrılacağını bana söyleyebilir misiniz?

dersi beğendiyseniz lütfen yorum yapmayı unutmayın.

Aktiv-Passiv mit Modalverben (modal fiillerin aktif pasif yapılışı)
Indikativ-aktivIndikativ-Passiv
Präsens:ich kann deutsch sprechenDeutsch kann (von mir) gesprochen werden
Präteritum:ich konnte deutsch sprechenDeutsch konnte (von mir) gesprochen werden
Perfekt:ich habe deutsch sprechen könnenDeutsch hat (von mir) gesprochen werden können
Plusquamperfekt:ich hatte deutsch sprechen könnenDeutsch hatte (von mir) gesprochen werden können
Futur Iich werde deutsch sprechen könnenDeutsch wird (von mir) gesprochen werden können
Futur IIich werde deutsch haben können sprechenDeutsch wird (von mir) haben gesprochen werden können

sich freuen vs zufrieden sein

Almancada "sich freuen" kelimesi memnun olmak anlamına gelir. Bazı öğrenciler bu kelimeyi zufrieden kelimesi ile karıştırır. "Sich freuen" duygu ifade ederken zufrieden olay, durum ifade eder(tatmin olmak). Açık bir deyişle takımınız kazanırsa mutlu olursunuz(freuen), takımınız kaybeder ama iyi oyun sergilediyse kaybetmenize rağmen oyun sizi tatmin eder.(zufrieden sein).Ich bin glücklich, weil mein Team den Wettbewerb gewonnen hat. Ich freue mich sehr!(Mutluyum, çünkü takımım müsabakayı kazandı. Çok mutluyum!)Mein Team hat verloren, aber ich bin trotzdem zufrieden, weil wir gut gespielt haben und immerhin die Nummer Zwei sind.(Takımım kaybetti ama hala mutluyum, çünkü iyi oynadık ve iki numarayız.)sich freuen kelimesini daha çok tanıştığımıza memnun oldum derken kullanırız.z.B.:Es freut mich, Sie kennengelernt zu haben.(Sizi tanıdığıma memnun oldum.)Buraya kadar işler çok kolay aslında. Sıkıntı ben de sizi tanıdığıma memnun oldum derken ortaya çıkıyor. "auch" kelimesini nereye koyacağız?Bunu "es freut mich AUCH, Sie kennengelernt zu haben." veya "Mich hat es AUCH sehr gefreut, Sie kennengelernt zu haben." şeklinde yazarız ve deriz.Okuduğunuz için teşekkür ederim. Ayrılmadan önce lütfen yorum yapmayı unutmayın.

Göçmenler için Almanca Testi Seviye A2-B1

Der Deutsch-Test für Zuwanderer wurde gemeinsam von telc und dem Goethe-Institut entwickelt
48 sayfa ve ses dosyaları dahil

Inhalt
Testteil Hören
Testteil Lesen und Schreiben
Antwortbogen S6 (Schreiben)
Antwortbogen S3 (Hören · Lesen)
Testteil Sprechen
Bewertungkriterien Schreiben
Hinweise zur mündlichen Prüfung
Bewertungkriterien Sprechen
Bewertungsbogen M10 (Sprechen)
Lösungen zur Schriftlichen Prüfung
Transkriptionen zum Tonträger

Rar olarak indir

Almancada Akkusativ, Dativ ve çift-yönlü edatlar

Eskiden beri esakademi.com’u takip eden Almanca öğrencilerimiz artık akkusativ ve dativ terimlerini ezbere biliyorlar. Kısaca Akkusativ ismini –i hali(den Name) ve dativ ismin –e hali(dem Name) demektir.Almanca bize başlarda zor geldiği için bu duruma alışmak biraz zaman alabiliyor. Aslında den Name ve dem Name örneklerine bakınca bu kuralın isimlere uygulandığını görüyoruz. Demek ki neymiş “ismin halleri isimlere uygulanır.” Ama Almancada ismin şeklini şuklunu değiştiren bir takım fiiller, sıfatlar ve edatlar vardır. Bu edatlardan bir kısmı ismi sadece Akkusativ şekle sokar, bazıları sadece Dativ şekle sokar ve bazıları da hem akkusativ hem dativ şekle sokar.Gelin bunları birlikte inceleyelimyukarıdaki indir linkine tıklayarak bu dersi PDF olarak indirebilirsiniz
Akkusativ durum alan edatlar
durchvasıtasıyla
gegenkarşı
umCivarında/ -de
füriçin
ohne-sız
biskadar
Dativ durum alan edatlar
aus-in dışında, -den  (ülke, şehir veya yer)
mitile, vasıtasıyla (ulaşım)
von-den (kişi, açık yer, veya yön), tarafından
seit-den beri
beiyanında, -de, evde veya iş yerinde
nachsonra, -e  ile yön (şehirler ve ülkeler)
zu-e ile yön  (genelde kişi ve belirli bina)
gegenüber-in karşısında
außer-in dışında, bunun yanında
Genitiv durum alan edatlar
währendesnasında
trotz-e rağmen
(an)statt-in yerinde
wegen-in yüzünden
außerhalb-in dışında
innerhalb-in içinde
Dativ veya Akkusativ alan edatlar (çift-yönlü)
an-de, -e, üzerinde (dikey yüzeyler, sınır veya sınırlı yer ifade eder)
aufüzerine, üzerinde (yatay yüzeyler), -e (bazı halka açık binalar)
hinterarkasında, arkasına
iniçinde, içine, -e (bina, kapalı yer, feminin veya çoğul ülkeler)
nebenyanında, yakınında
überüzerinde, üstünde, karşısı, hakkında
unteraltına, altında, arasında
vorönünde, önce
zwischenarasında
 İki-yönlü edatlar için:   akkusativ biçim yön ve hareket gösterir ve “nereye?” sorusuna cevap verir. dativ biçim konum ve yer gösterir ve “nerede?” sorusuna cevap verir.Mesela:  In die Schule  okula demektir ve akkusativ form kullanır. Çünkü bu bir yöndür.  In der Schule  okulda demektir ve  dative form kullanır.Çünkü bu bir yerdir.Ama tek istisna zu Hause – evde(dat.) ve nach Hause – eve (akk.). Ich bin zu Hause Ben evdeyim demek ve  Ich gehe nach Hause Ben eve gidiyorum. 
Akkusativ:  hareket & yönDativ:  yer & konum
Er hängt das Bild über das Sofa. O resmi kanepenin üzerine asıyor.Das Bild hängt über dem Sofa. Resim kanepenin üzerinde asılı duruyor.
Stell es unter den Tisch. Onu masanın altına koy.Es ist unter dem Tisch. O masanın altında.
Fahren Sie den Wagen hinter das Haus. Arabayı evin arkasına sürünüz.Der Wagen steht hinter dem Haus. Araba evin arkasında.
Stellen Sie die Flaschen vor die Tür. Şişeleri kapının önüne koyunuz.Die Flaschen stehen vor der Tür. Şişeler kapının önünde.
Stell es auf den Tisch. Onu masanın üzerine koy.Es liegt auf dem Tisch. O masanın üzerine (yatık halde) duruyor.
Schreib es an die Tafel. onu tahtaya yaz.Es steht an der Tafel. O tahtanın üzerinde.
Er geht in die Küche. O mutfağa gidiyor.Er ist in der Küche. O mutfakta.
Stellen Sie es neben das Haus. Onu evin yanına koyunuz.Es ist neben dem Haus. o evin yanında.
Stell die Lampe zwischen das Sofa und den Tisch. Lambayı kanepenin ve masanın arasına koy.Die Lampe steht zwischen dem Sofa und dem Tisch. Lamba kanepenin ve masanın arasında.
Stehen, liegen ve sitzen dativ durum kullanırken, stellen, legen ve setzen akkusativ durum kullanır. 
Aşağıdaki test çeviri bilginizi, soru cümlesi kurmayı, Almancada şahıs zamirlerini, okuduğunu anlamayı kelime bilgisini test eder. Bu test "Sorularla Almanca Öğreniyorum" kitabından alınmıştır.Örnek sorular1. Aşağıdaki cümleleri Türkçeye çeviriniz.a) Was passiert gerade?b) Warum fragst du?c) Wann kommt er?d) Wer ist sie?e) Welches Buch liest du?f) Wo wohnt er?g)Wie alt bist du?h) Wessen Haus ist das?2. Doğru soru kelimesini kullanarak soru cümlesi kurun.Wer – Ayla benim en iyi arkadaşımdır.Woher – Eskişehir’den geliyorum.Was – en sevdiğim hobim futbol.Wie – 30 yaşındayım.Warum – Ağlıyorum çünkü telefonumu kaybettim.Wann – Akşam saat 6’da buluşacağız.Wo – Köpek bahçede.Testin devamını indirmek için indir linkine tıklayın.

umwelt ve umgebung arasında ne fark var?

Çevre kelimesi Türkçede iki anlamda kullanılıyor.Eminim çoğunuz birilerinden "Benim çevrem geniştir." ifadesini duymuştur. Buna soğuk espri katmak isteyenler "evet biliyoruz çevren geniş, 130 kilosun." diyerek ortamı gereksiz germiştir. Ama aslında "Benim çevrem geniştir." diyen kişi "benim çok tanıdığım var." demek istiyor. Yani "çok arkadaşım var." demek istiyor.

umwelt ve umgebung arasında ne fark var? - Tabi bunun dışında çevre kelimesi Türkçede etrafımızda bulunan herşey anlamına da geliyor. Almanca bu iki kavramı farklı kelimelerle adlandırıyor.Umwelt vs Umgebung Umwelt iki anlamda kullanılıyor. Birincisi arkadaş çevremiz. Yani bizi seven insanlar - özetle sosyal çevre-, ikincisi ise ekolojik anlamda kullandığımız çevre.Umgebung kelimesi ise etrafımızda gördüğümüz herşeyi ifade eder.Wir müssen die Umwelt schützen! (biologisch) In der näheren Umgebung gibt es leider keinen Zahnarzt.

Almancada toplam 6 tane zaman vardır. Bunlar Prasens, Futur 1, Futur 2

Prateritum, Perfekt ve Plusquamperfekt.

Aktif bir cümleyi pasif yapabilmek için, cümlede –i halinde bir nesne olması gerekir. Aktif cümlede –i halinde nesne olarak duran öğe pasif cümlede yalın halde sözde özne olur.

En basit bir cümle özne + yüklemden oluşur. Aktif bir cümleyi pasif yapmak için “werden” olmak fiilini kullanacağız. “werden” fiili şahıs zamirlerine göre çekimlenirken yardımcı fiil Perfekt formda cümle sonuna gidecek. Bütün düzenli fiiller Perfekt formda fiilin köküne ge- ekini sonuna ise –t ekini alır.

Pasif cümlede yapılan işi belirtmek gerekirse von edatını kullanırız. Örneğin von mir(benim tarafımdan)

Bu derste lieben fiili ile örnekler vereceğiz. Hazırsan başlayalım. Not almak için kağıt kalemini hazırlamayı unutma.

Aktif Cümle
ich liebe Deutsch
ich liebte Deutsch
ich habe Deutsch geliebt
ich hatte Deutsch geliebt
ich werde Deutsch lieben
ich werde Deutsch  geliebt haben
Pasif Cümle
Deutsch wird von mir geliebt
Deutsch wurde von mir geliebt
Deutsch ist von mir geliebt worden
Deutsch war von mir geliebt  worden
Deutsch wird von mir geliebt werden
Deutsch wird von mir geliebt worden sein

Şimdi sıra sıra sende yorum yaparak bir aktif bir de pasif cümle yaz.

was ist wichtig wenn man ins Ausland fährt?

Ich finde es wichtig, dass man im Ausland neugierig bleibt. Ich kann Ihnen sagen warum. Ich lebe jetzt seit zwei Monaten als Austauschschülerin in Amerika. Ich lerne hier Englisch und gehe zur Schule. Am Anfang war es sehr skeptisch und ängstlich. Ich bin jetzt zum ersten Mal im Ausland, aber dann habe ich in der Schule viele neue Leute kennengelernt. Und viele sind heute meine Freunde.

Konjunktiv IIBaşlarken…
  • KII’ı gerçek dışı ifadelerde kullanırız. Ne yapmak isterdiniz? Ya da ne yapmış olmayı isterdiniz? Fakat gerçekte yapmıyorsunuz ve yapmadınız. KII’ı ayrıca istek cümlelerinde ve taleplerimizi nazikçe belirtmek için kullanırız.
  • Şimdiki zamanın dilek kipi iki şekilde yapılabilir: “würde + infinitiv” ya da fiilin geçmiş zaman haline(imperfekt) bağlı kalarak tek bir kelime ile.
Çoğu öğretmen ve ders kitaplarının birçoğu Konjunktiv II’ı karmaşık halde anlatır. KII karmaşık gelebilir fakat o kadar da korkulacak bir şey yok. Aslında belki farkında değiliz ama bu yapıyı günlük hayatta o kadar çok sık kullanıyoruz. Belki bu yüzden dikkatimizden kaçıyor. Oysa bir restoran, lokanta ya da kafeteryada aşağıdaki gibi bir konuşmaya çok defa duymuşsunuzdur:Garson: Guten Abend!Kızlar Guten Abend!Garson: Was möchten Sie trinken?Didem: Ich nehme ein Glas Eistee.Ecem: Ich möchte ein Glas Cola.Fiona: Für mich bitte eine große Flasche Bier.Garson: Was möchten Sie essen?Bu gibi durumlarda KII’nin çıkış sebebi: sanki insanlara, ben bunu istiyorum, deyince onlara emir veriyormuş gibi hissedilmesi, sert bir ifade olarak görülmesidir. Bu emri vaki durumu ortadan kaldırmak için KII’dan yardım alıyoruz.
Not:“Ich möchte…” Ich will…’in nazik ve kibar halidir.
Acaba pencereyi kapatabilir miydiniz? Sinemaya gidelim mi diyecektim? Biz bira içecektik? v.b. gibi nazik hitapları KII yardımıyla yapıyoruz.Gördüğünüz gibi KII’yi günlük hayatta çok sık kullanıyoruz. Kuşkusuz defalarca “Ich möchte” dediniz. Aslına bakarsanız diğer fiillerin de KII yapılışı bu şekildedir.
mögen* fiilinin çekimi:mag, möchte, habe gemochtmögen fiilinin istemek hoşlanmak, arzu etmek, beğenmek, sevmek, ihtimal vermek gibi anlamları vardır. Fakat ya bir cümlede mögen ile beraber başka bir yardımcı fiil varsa?O zaman cümlede iki tane infinitiv(mastar) olur. Perfekt ve Plusquamperfekt’te modal fiillerle cümle kurarken, modal fiil asıl fiili de yanına alarak cümlenin sonuna gider.Wie z.B.:wir hatten swimmen mögen.(Yüzmek hoşumuza gitmişti.)ich habe zu Hause allein bleiben können(Evde tek başıma kalabildim.)** Not*:Bu tablo içinde anlattıklarımız KII ile alakalı bir konu değildir. KII’de en çok kullanılan modal fiil mögen’i yakından tanımak için bu bilgileri verdim.Not**:Bu durum diğer modal fiiller için de geçerlidir. 
Derse başlıyoruz… 
ich würde gehen ich ginge Giderdim, gidecektim
 Her iki kullanım da aynı anlamı verir. Fakat tek kelimelik olan daha resmi olarak görülür ve kullanılmaktan kaçınılır. Ancak haben, sein ve modal fiillerin tek kelimelik kullanımı tercih edilir. Diğer bütün fiillerin kullanımı sizin tercihinize kalmış. Fakat eğer kullanımda şüpheye düşerseniz, yanlış kullandığınızı düşünüyorsanız “würde + infinitiv” şeklinde olanı kullanabilirsiniz. Ama yine de bu biçimi işin kolaya kaçma biçimi olduğu için her zaman kullanmanızı tavsiye etmiyorum.Şimdiki Zamanın Dilek Kipi(Gegenwartsform von KII)
  • Modal fiillerle kurulan şimdiki zamanın dilek kipini umduklarımızı, beklentilerimizi belirtmek için kullanırız.
Manni sollte die Tasche nicht vergessen.Manni’nın çantasını unutmaması gerekir.[çünkü Manni’nın çantasını unutmayacağını bekliyoruz.]
Dann müsste Lola nicht rennen.O zaman Lola koşmak zorunda kalmaz.
Yukardaki cümlelerde Manni henüz çantasını unutmadı ve Lola henüz koşmak zorunda kalmadı. Olayların sadece beklediğimiz gibi gelişmesini umuyoruz.Präsens Konjunktiv Formen(Şimdiki zamanın dilek kipi)İçinde bulunduğumuz anda olmasını istediğimiz arzularımızı da biz KII ile belirtiyoruz.Şimdiki zamanın dilek kipi iki formülle yapılır(1)Würde +mastar(infinitiv) ve (2)bir kelimenin geçmiş zaman halinden faydalanarak. Bir kelimeyi geçmiş zaman formuna sokmak için fazla geçmişe gitmenize gerek yok. Praeteritum(imperfekt) yeterlidir.
ich würde gehenich gingeGitmek isterdim(gitsem)
ich würde tanzen ich tanzteDans etmek isterdim(dans etsem)
Dilek kipi ile biz gerçekten istediğimiz şeyleri belirtsek dahi aslında yapamadığımız ya da bizim olmayan şeyleri istiyoruz.Geçmiş Zamanın Dilek Kipi(Vergangenheitsform von KII)
  • Geçmiş zamanın dilek kipini oluşturmak için sadece bir yöntem vardır. Bu kipi oluşturmak için fiilin Praeteritum çekiminden faydalanırız. Tabi fiil Praeteritum ile karışmasın diye sesli harf üzerine umlaut yapıştırırız.
Örnekler:
Infinitiv Perfekt Konjunktiv II Türkçe
essenich habe gegessen(yedim)ich hätte gegessenYeseydim
rennenich bin gerannt(kaçtım)ich wäre geranntKaçsaydım
 Geçmiş zamanın dilek kipini oluşturmak için sadece haben’ı hätte’ye ve sein’ı wäre’ye çeviriyoruz. Geçmiş zamanın dilek kipini modal fiillerle oluşturmak için iki defa infinitiv kullanmanız gerekir. Asıl fiil hareket ya da bir durum değişikliği bildiren fiil olsa bile yardımcı fiil daima hätte olur. Aşağıdaki örneklerde Manni çantasını unuttu ve Lola koşmak zorunda kaldı.
Manni hätte die Tasche nicht vergessen sollen.Manni’nın çantasını unutmamış olması gerekirdi.
Dann hätte Lola nicht rennen müssen.O zaman Lora koşmak zorunda kalmış olmazdı.
Yapılan ortak hatalar Konjunktiv kullanımının henüz tam olarak anlaşılmadığını gösteriyor. Bu hatalardan biri würde’nin kullanılmasında görülüyor, çoğu kişi würde’yi Perfekt bir fiille kullanıyor. Oysa würde şimdiki zamanın dilek kipinde kullanılmalı ve kendinden sonra gelen fiil mastar halde olmalı. Bir diğer ortak hata ise hätte ve wäre’nin kullanımında.Çoğu kişi hätte ve wäre’yi mastar bir fiille kullanıyor. Oysa hätte ve wäre geçmiş zamanın dilek kipinde kullanılmalıdır. Dolayısıyla hätte ve wäre’den sonra Perfekt fiil gelmelidir.
FalschRichtig
Ich würde gegangen.Ich würde gehen.[=giderdim/gidecektim.]
Ich wäre gehen.Ich wäre gegangen. [=gitmiş olsaydım, gitseydim ya da gitmiş olmayı isterdim]
Geçmiş zamanın dilek kipini oluşturmak için sadece bir yöntem vardır. Bu yöntem fiilin Praeteritum çekimine bağlıdır. Geçmiş zamanın dilek kipini oluşturmak için sadece haben’ıhätte’ye sein’ı wäre’ye dönüştürün.
Infinitiv Perfekt Konjunktiv II Türkçe
essenich habe gegessenich hätte gegessenYemiş olsaydım
tanzenich habe getanztich hätte getanztDans etmiş olsaydım
mitsingenich habe mitgesungenich hätte mitgesungenKoroya katılmış olsaydım.
feiernich habe gefeiertich hätte gefeiertEğlenmiş olsaydım
verstehenich habe verstandenich hätte verstandenAnlamış olsaydım
rennenich bin geranntich wäre geranntKaçmış olsaydım
springenich bin gesprungenich wäre gesprungenAtlamış olsaydım
explodierenich bin explodiert[1]ich wäre explodiertPatlamış olsaydım
aufwachenich bin aufgewachtich wäre aufgewachtUyanmış olsaydım
Adından da anlaşılacağı üzere geçmiş zamanın dilek kipinde artık her şey geçmişte kalmıştır. Ne kadar dilerseniz dileyin zamanı geri döndürüp pişmanlığınızı gideremezsiniz. Yapmış olsaydım ya da yapmamış olsaydım demek fayda etmeyecektir. Tek yapmanız gereken pişmanlık duyduğuz şeyi gelecekte tekrarlamamaya çalışmak olmalıdır.Tek Sözcük ile KII yapmakBir fiili KII yapmak için fiili Präteritum zamanda çekimliyorduk. Ama bu defa konuşmacı bir dilekte mi bulunuyor yoksa geçmişte yaptığı bir olayı mı anlatıyor? Bunu anlamak mümkün değil. Bu karışıklığı önlemek için fiilin sesli harfinin üzerine umlaut ekliyoruz. Bazı fiiller ise umlaut almaya müsait olmuyor örneğin “gehen”.Bir kısım fiiller ise umlaut almaya müsait olsa bile bu kullanım tercih edilmez. KII çekimi tercih edilmeyen fiiller ve umlaut almaya müsait olmayan fiiller KII ve Präteritum karışmasın diye würde +infinitiv kuralı ile KII yapılır. Zayıf fiillerin Präteritum çekimi ile KII çekimi birbirine çok benziyor. Sesli harflerinin üzerine umlaut yapıştırdığımızda ise söylemi tuhaf bir ses oluşuyor. Bu yüzden zayıf fiiller würden + infiniv formülü ile KII yapılır.
Praeteritum (dans ettim) Konjunktiv II (Dans etsem)
ich tanzteich tanzte
du tanztestdu tanztest
er/sie/es tanzteer/sie/es tanzte
wir tanztenwir tanzten
ihr tanztetihr tanztet
sie/Sie tanztensie/Sie tanzten
Kuvvetli fiilleri KII forma sokmak için fiilin Praeteritum kökünü alıyoruz ve eğer mümkünse sesli harfinin üzerine umlaut yapıştırıyoruz. Fiil zaten –en ekiyle bitmiyorsa köke -e ekliyoruz. Çekim ekleri ise zayıf fiillerin çekim eklerinden farklı değildir.Buna göre genellikle KII’ı oluşturmak için:
  1. Fiilin Praeteritum(imperfekt) kökünü alırız.
  2. Köke –e ekliyoruz(Çoğulda zaten –en yoksa)
  3. Mümkünse kökteki a,o,u sesli harflerin üzerine umlaut ekliyoruz.
  4. Şahıs zamirlerine göre çekimliyoruz.
Dikkat ! sollen ve wollen KII formda sesli harfleri üzerine umlaut almaz.
 
Praeteritum (gittim/gördüm/kaçtım/sürdüm) Konjunktiv II (gitseydim/görseydim/kaçsaydım/sürseydim)
ich ging/sah/lief/fuhrich ginge/sähe/liefe/führe
du gingst/sahst/liefst/fuhrstdu ging(e)st/säh(e)st/lief(e)st/führ(e)st
er/sie/es ging/sah/lief/fuhrer/sie/es ginge/sähe/liefe/führe
wir gingen/sahen/liefen/fuhrenwir gingen/sähen/liefen/führen
ihr gingt/saht/lieft/fuhrtihr ging(e)t/säh(e)t/lief(e)t/führ(e)t
sie/Sie gingen/sahen/liefen/fuhrensie/Sie gingen/sähen/liefen/führen
 Bu kuralın dışında kalan istisnalar vardır. Özellikle karışık fiiller. Bazı karışık fiillerin kökünde sesli harf değişikliği olurken bazılarında olmaz (denken => dächte, bringen => brächte, wissen => wüsste, ancak nennen => nennte, rennen => rennte usw.).Bazı kuvvetli fiillerin kökünde tahmin edilebilir bir ses değişikliği olurken bazılarının sesli harfini doğru değiştiremeyiz. Ama neyseki bu gruba giren yani dilek kipi doğru tahmin edilemeyen fiiller kullanımdan kalkmıştır. Sadece aşağıda karşınıza en çok çıkabilecek olanları veriyorum, çünkü bu fiillerle bir yazıda, kitapta ve sohbette karşılaşma ihtimaliniz çok yüksektir.
wissenwüsste
bringenbrächte
denkendächte
stehenstünde
sterbenstürbe
Bu fiilleri KII forma başarılı bir şekilde dönüştürebileceğinizi tahmin etmiyorum. Bunlarda basitce würde + infinitiv formunu kullanın. Wissen hariç diğerleri için würde + infinitiv en uygun olanıdır.Würde + infinitiv mi yoksa Tek kelimelik form mu? Her iki formda aynı anlama gelir. Fakat tek kelimelik form daha resmi gelebilir ve giderek kullanımdan düşüyor. Buna karşın haben, sein ve modal fiillerin würde + infinitv kullanımı yoktur. Diğer fiiller için hangi formu istersen kullan ama kuşkuda kalırsan hemen würde + infinitiv’i yapıştır gitsin. İşte bazı ayrıntılar:Neredeyse tamamen tek kelimelik form kullanım olan fiiller
habenich hätte
seinich wäre
könnenich könnte
müssenich müsste
dürfenich dürfte
mögenich möchte
sollenich sollte
wollenich wollte
Tek kelimelik formu daha sık kullanılan fiiller
brauchenich bräuchte
findenich fände
gebenich gäbe
gehenich ginge
kommenich käme
tunich täte
wissenich wüsste
Diğer fiillerin birçoğu için tek kelimelik kullanım resmi kaçar diyebilirizZayıf FiillerZayıf fiillerin KII formu ile Präteritum formu aynıdır. (sagen => ich sagte; lachen => ich lachte usw.). Bu kafa karışıklığı yaratır. Bu yüzden zayıf fiillerin würde + infinitiv formu tercih edilmelidir.Modal Fiillerle Dilek Kipi Şimdiki zamanın modal fiillerlerle dilek kipinde beklentilerinizi belirtirsiniz.
Manni sollte die Tasche nicht vergessen.Manni’nin çantasını unutmaması gerekir(di).
Dann müsste Lola nicht rennen.O zaman Lora koşmak zorunda kalmaz(dı).
Unutmayın dileği şimdiki zaman için dilediğiniz için henüz dileğiniz yatmış değil. Eğer “sollte” değil “soll” yani indikativ kullansaydık emir vermiş olurduk, “sollte” kullanarak hem kibar hem de dilekte bulunmuş oluyoruz.Modal fiillerle geçmiş zamanın dilek kipini oluşturmak için cümlede iki tane mastar kullanıyorsunuz. Asıl fiil hareket ve durum değişikliği bildiren bir fiil olsa dahi yardımcı fiil her zaman "hätte" olur.
Manni hätte die Tasche nicht vergessen sollen.Manni çantasını unutmamış olmalıydı.
Dann hätte Lola nicht rennen müssen.O zaman Lola koşmak zorunda kalmış olmazdı.
Bazen öğrenciler cümlede iki tane mastar kullanımını zor buluyor, ama aslında zor olan ihtiyacınız olan tek şey mastarlar olduğu için onları kullanmanız gerektiğini hatırlamaktır. Yardımcı fiil her zaman hätte olmalı wäre. değil. İşte bazı örnekler:
Mama, wenn wir heute kein Simit gehabt hätten, hätte ich Brezel essen können.Anne bugün simidimiz kalmamış olsaydı, Brezel[Alman simidi]yemiş olabilirdim.
Modal fiillerle geçmiş zamanın dilek kipi genelde können ile geçmişte yapabilmiş olsaydım, sollen ile > geçmişte yapmam gerekseydi, müssen ile yapmak zorunda olsaydım ya da gerçekten yapmam gerekseydi. İşte bütün ihtimallerin bir tablosu:
Ich hätte lachen könnenGülmüş olabilseydim
Ich hätte lachen sollenGülmem gerekseydi.
Ich hätte lachen müssenGülmek zorunda kalmış olsaydım Ya da Gerçekten gülmem gerekseydi .
Ich hätte lachen dürfenGülmeye iznim olsaydı.
Ich hätte lachen wollenGülmek isteseydim.
Ich hätte lachen mögen [oldukça nadir kullanılır.]Gülmek hoşuma gitseydi.
 
"können": Indikativ mi Konjunktiv mi? Gelecekte bir şeyi yapabilmeyi arzu ediyorsanız dilek kipi: Ich könnte ein ‘A’ in diesem Kurs bekommen. Ama geçmişte yapabildiğiniz ya da yapamadığınız durumlar için können’in geçmiş zaman çekimi[Praeteritum] dilek kipi değil: Ich konnte letztes Semester ein ‘A’ in meinem Deutschkurs bekommen.[konnte’nin üzerinde umlaut yok] Geçmişte yapabilirdiniz, yapmış olabilirdiniz ama yapmadınız böyle durumlar için iki mastarlı geçmiş zamanın dilek kipini kullanmalısınız: Ich hätte ein 'A' bekommen können, wenn ich mehr gelernt hätte. 
  Daha fazla örnekler: 
Ich konnte schlafenUyuyabildim. [==> uyudum]
Ich könnte schlafenUyuyabilsem.[Şimdi ya da gelecekte yapabileceğim bir şey]
Ich hätte schlafen könnenUyuyabilirdim. [Ama uyumadım]
Ich konnte mein Fahrrad reparierenBisikletimi tamir edebildim.[==> Bisikletimi tamir ettim.]
Ich könnte mein Fahrrad reparierenBisikletimi tamir edebilsem.[ Şimdi ya da gelecekte yapabileceğim bir şey]
Ich hätte mein Fahrrad reparieren können [oldukça nadir kullanılır]Bisikletimi tamir edebilirdim. [ama etmedim.]
Konjuktiv II’nin Kullanıldığı Yerler Teknik olarak KII bir tense değil aksine bir kiptir (Modus). Kulağa biraz garip gelebilir, ama emin olun eğlencelidir. KII tamamen sizin ruh halinizi yansıtır. Bazen içinde bulunduğunuz ruh halinde gerçekler için bildirme(haber) kipini kullanırsınız, ama bunun dışında kalan anlar için “ne olsun isterdiniz” “nasıl olsun isterdiniz” “ne olmak isterdiniz” “arzularınız neler” “keşke ifadeleriniz” KII dilek kipini kullanırız.KII’yi bir şey nasıl olsaydı, olmalıydı ya da olabilirdi gibi durumlar hakkında konuştuğuz zaman kullanıyoruz. Ama tüm bu ifadeler aslında konuştuğunuz gibi değil ve olmadı. Bu ifadeler gerçeği yansıtmayan gerçek dışı ifadelerdir. İşte bazı örnek ifadeler:
Her gün Döner yiyorum.Ich esse Döner jeden Tag.Her gün Döner yerdim. (eğer deli olsaydım). ==>aslında her gün Döner yemiyorum.Ich würde jeden Tag Döner essen.
Ödevlerimi zamanında yaptım.Ich habe meine Hausaufgaben pünktlich gemacht.Ödevlerimi zamanında yapmış olurdum. (Dün kütüphanede eğer rüyalarımın kadını/adamı ile karşılaşmamış olsaydım. ==> Aslında ödevlerimi zamanında yapmadım.Ich hätte meine Hausaufgaben pünktlich gemacht.
Ödevlerimi daha sonra teslim ettim.Ich habe meine Hausaufgaben später abgegeben.Ödevlerimi daha sonra teslim etmiş olurdum.(Eğer eski arkadaşım delirmeseydi ve odamı yakmasaydı. Çünkü güya biz hala çıkıyormuşuz ve diğer insanları görmeye iznim yokmuş. ==> Aslında ödevlerimi daha sonra teslim etmedim.Ich hätte meine Hausaufgaben später abgegeben.
Ödevlerimi her gün yapıyorum.Ich mache meine Hausaufgaben jeden Tag.Her gün ödevlerimi yapardım. (Ama aşk hayatım engel oluyor.) ==> Aslında ödevlerimi her gün yapmıyorum.Ich würde meine Hausaufgaben jeden Tag machen.
Varsayım aşklar hakkında kafa yormam.Ich denke nicht zwanghaft [=saplantı derecesinde] an hypothetische Romanzen.Varsayım aşklar hakkında kafa yormazdım (Ama sorunlarım var). ==> Aslında varsayım aşklar hakkında kafa yoruyorum.Ich würde nicht zwanghaft [=saplantı derecesinde] an hypothetische Romanzen denken.
Wenn’li İfadeler Genellikle wenn’li ifadeler gerçeği yansıtmayan ifadelerdir. Eğer X durumu olsaydı, o zaman Y durumu olurdu.(ama aslında X durumu yok)
Wenn ich reich wäre, würde ich einen Opel Speedster kaufen.Eğer zengin olsaydım bir Opel Speedster satın alırdım[Ama zengin değilim ve onu alacak gücüm yok].
Wenn ich Salieri gekannt hätte, hätte ich ihn über Mozart gefragt.Eğer Salieri’yi tanımış olsaydım, Mozart hakkında ona sormuş olurdum. [ama onu tanımadım ve ona sormadım.]
Wenn ich mehr Zeit hätte, würde ich mehr Beispiele schreiben.Eğer zamanım olsaydı daha fazla örnekler yazardım.[Ama yok, bu yüzden yazmıyorum ve senin daha fazla örneğe ihtiyacın yok, doğrumu?]
Wenn’li[eğer ifadeleri] cümlelerde gelecek olaylar hakkında bildirme[indikativ] ve konjunktiv[dilek kipi] arasındaki seçim bazen sizin durumu nasıl algıladığınıza bağlıdır.
Indikativ Konjunktiv
Eğer yaparsan gelecekler. [Kişi bu ifadede senin yapacağını düşünüyor.]Wenn du es baust, werden sie kommen.Eğer yapsaydın gelirlerdi. [Kişi bu ifadeyi senin yapmayacağını düşünerek kuruyor]Wenn du es bauen würdest, würden sie kommen.
 
Geçmişteki bazı alışkanlıklarımızı belirtirken kurduğumuz ifadeler Konjunktiv ile karışmasın. Tekrar hatırlatalım Konjunktiv II bir tense değil aksine ruh halimizi yansıtan bir kipti. Ancak eskiden alışkanlık haline getirdiğimiz davranışlarımızı biz gerçek zamanlarla(Zeitform) cümleye dökeriz.- Ben küçükken dondurmacının sesini her duyduğumda ağlardım. Bu ifade Konjunktiv değildir, siz bu cümlede alışkanlık haline getirdiğiniz bir eylemden bahsediyorsunuz. Böyle cümleleri Almancaya:- Als ich ein Kind war[praeteritum], habe ich immer geweint[Perfekt], wenn ich den Eiswagen gehört habe.[Perfekt]" Şeklinde tercüme etmelisiniz. Bu cümlenin tersi:- Eğer dondurmacının sesini duysaydım, ağlardım.[Ama duymuyorum ve ağlamıyorum.] "Wenn ich den Eiswagen hören würde, würde ich weinen."
Konjunktiv II’nin kullanıldığı diğer yerler Dilekler, Arzular Sihirli lambanızdan sevimli bir cin çıksa ve size:-Dile benden ne dilersen, deseNe dilerdiniz?Bu sevimli cinden bir şey dilemek için KII’yi kullanmanız gerekir. Ama sihirli lambanız hiç olmadı ve içinden cin çıkmadı, öyleyse yukarda kurduğumuz cümleler de KII cümlesidir.Ich wünschte,… Bu “wünschen” fiilinin KII çekimidir. Bu size yanlış gibi gelebilir. Çünkü bir şeyin olmasını gerçekten istiyorsunuz. Gerçekten istediğiniz için indikativ kullanmak mantıklı olurdu. Ama burada KII kullanmak resmi dillerde(kurumlarda kullanılan dil) bile standart hale gelmiştir. Bu gariplik çocukların kullandığı masum ve şirin dilden geliyor galiba. Çocuklar:“-Oyuncak bir ayıcığım olsun istiyorum” yerine “-oyuncak bir ayıcığım olsun isterdim” der. Böyle bir dileği hiç bir anne baba geri çeviremez. Çünkü “isterdim” kelimesi “istiyorum” kelimesinden daha derin arzu bildirir.Wenn …nur Keşke cümleleri, “nur” mutlaka kullanılmalıdır. Keşke cümlelerinde “nur” cümlenin başlarında kullanılır ama genelde özneden, dolaysız nesneden ya da bir zamirden sonra bulunur.
Es wäre toll, wenn...Harika olurdu, eğer…
Es wäre schön, wenn...İyi olurdu, eğer…
 
Ich wünschte, Ajdar würden verschwinden.• Ich wünschte, es gäbe keinen doofen Sänger.• Ich wünschte, ich könnte ein sehr beliebter Sänger sein.• Ajdar ortadan kaybolup gitsin isterdim• Hiç aptal şarkıcı olmasın isterdim.• Çok sevilen bir şarkıcı olmak isterdim
Wenn Ajdar nur verschwinden würden.• Wenn es nur keinen doofen Sänger gäbe.• Wenn ich nur ein sehr beliebter Sänger sein könnte.• Keşke Ajdar ortadan kaybolup gitse.• Keşke hiç aptal şarkıcı olmasa.• Keşke çok sevilen bir şarkıcı olabilseydim. 
Es wäre toll, wenn Ajdar verschwinden würden.• Es wäre schön, wenn es keinen doofen Sänger gäbe.• Es wäre toll, wenn ich ein beliebter Sänger sein könnte.• Ajdar kaybolup gitse çok harika olurdu.• Hiç aptal şarkıcı olmasa güzel olurdu.• Popüler bir şarkıcı olabilseydim harika olurdu. 
 Nazik Talepler İnsan olmanın gereği hepimizin ihtiyaçları oluyor. Alışveriş yapıyoruz, çay, kola ve kahve içiyoruz. Peki bu taleplerinizi nasıl istiyorsunuz?“-Ben bir kahve istiyorum.” Şeklinde mi? Eğer böyle istiyorsanız o zaman kabasınız. Kim bilir size hizmet eden garson belki çok kızmıştır ve eminim kahvenizi güzel hazırlamayacaktır. Fakat eğer şöyle derseniz: “-Ben bir kahve isteyecektim.” Şimdi gayet kibar biri oldunuz. Hatta bazı restoranlarda çok rastlıyorum, insanlar “bir tatlı verir misiniz?” yerine “bir tatlı alır mısınız?” diyor. Böyle demelerinin nedeni vermek istemekten daha üstün ve erdemli bir davranıştır. Bunu kendi hayatınızdan anlayabilirsiniz. Herkes sizden bir şey ister ama vermek isteyenler çok azdır.Siz de cümlelerinizde ne kadar çok KII kullanırsanız o kadar kibar ve beyefendi/hanımefendi insan olursunuz. 
Biraz nazik (indikativ) Daha nazik (Konjunktiv)
Bringen Sie mir bitte eine Cola.Würden Sie mir bitte eine Cola bringen?
Ich will eine Cola.Ich möchte eine Cola/Ich hätte gern eine Cola.
Können Sie mir helfen? [=Bana yardım edebilir misiniz?]Könnten Sie mir helfen? [=Bana yardım edebilir miydiniz?]
Geben Sie mir Ihr erstgeborenes Kind.Würden Sie mir bitte Ihr erstgeborenes Kind geben?
  [1] wenn man sagt "Ich bin explodiert", dann meint man, dass man sehr wütend ist und diese Wut auch laut zum Ausdruck gebracht hat."Ich bin ja wirklich nicht so leicht aus der Ruhe zu bringen, aber als mein kleiner Neffe alle meine Bücher mit Ketchup beschmiert hat, bin ich explodiert!"

Almancada Aktiv ve Passiv diye adlandırılan olgu nedir? Cümle içerisinde nasıl oluşturulur ve Türkçeye aktarımı nasıl gerçekleşir?

Cevap: Bu bir olgu değil ama bir gramer(dilbilgisi) konusudur. Sitede bu konu detaylı şekilde ders olarak yazılmıştı.

2- PASİF CÜMLELER

Arabayı yıkıyorum. => Benim tarafımdan araba yıkanacak.

Almanca aktif bir cümleyi pasif yapmak için “werden” yardımcı fiilini kullanırız. Präsens bir cümle “werden” yardımcı fiili ile şu kurala göre pasif yapılır:

Präsens: werden + PII(V3)

–Das Auto wird von mir gewaschen. (Araba benim tarafımdan yıkanıyor.)

Pasif Präteritum: werden + PII(V3)

— Das Auto wurde von mir gewaschen. (Araba benim tarafımdan yıkandı.)

Pasif Perfekt: sein + PII(V3) + worden

— Das Auto ist von mir gewaschen worden. (Araba benim tarafımdan yıkandı.)

Pasif Plusquamperfekt: waren + PII(V3) worden

–Das Auto war von mir gewaschen worden. (Araba benim tarafımdan yıkanmıştı.)

Pasif Futur I: werden + PII(V3) + werden

–Das Auto wird von mir gewaschen werden. (Araba benim tarafımdan yıkanacak.)

Pasif Futur II: werden + PII(V3) + worden + sein

— Das Auto wird von mir gewaschen worden sein. (Araba benim tarafımdan yıkanmış olacak.)


Buradan dersin devamını okuyabilirsin.

Türkçede sevgimizi nasıl belirtiriz, azdan çoğa doğru.
Seni beğeniyorum.
Senden hoşlanıyorum.
Seni seviyorum.
Almancada bunu(azdan çoğa doğru) şu şekilde söyleyebilirsiniz.

  • Ich mag dich
  • Ich hab dich gern
  • Ich hab dich lieb
  • Ich liebe dich

İlk üçü senden hoşlanıyorum demek. Sadece "Ich liebe dich" seni seviyorum demektir.
Ama yaratıcıysanız bunu söylemenin binlerce yolunu bulursunuz ;-)

Bu hangi durumu kullanmanız gerektiğine bağıdır. Aşağıdaki ifadeye bakalım

Einen Moment, bitte!

Gördüğünüz gibi bu bir eksiltili cümledir(ellipsis) . Tam cümle şöyledir.

Warten Sie einen Moment, bitte!

Bu tam cümlede “Sie” öznedir, “einen Moment” ise Akkusativobjekt. Çünkü süreyi belirten kelime olan warten fiili "bir şeyi bekliyorum." cümlesine uygun olarak ismin -i halinde olacak.

Warten Sie einen Monat.

İlave olarak Almancada kelime dizilişi özneyi ya da nesneyi belirlemez. Aşağıdaki gibi de yazabilirdik.

Einen Moment warten Sie jetzt bitte noch, ja?

Hala “einen Moment” Akkusativobjekt ve “Sie” öznedir. Her başta olan idafe özne olacak diye bir şey yok.

Özne Nominativ durum gerektirir, Türkçesi: “Özne yalın halde olacak”.

So ein Moment kehrt nicht wieder.

ve yüklemler:

Dies war der Moment, auf den er gewartet hatte.

Almancada edatlar veya yüklemler ismin hangi hal alacağını belirler.

Nominative: ein Moment
Das ist ein Moment der Ruhe.

Genitive: eines Moments
Er tat es während eines günstigen Moments.

Dative: einem Moment
Er tat es in einem günstigen Moment.

Accusative: einen Moment
Warten Sie bitte einen Moment!

Lies den Dialog. Wähl die richtige Form.
A: Was ist das?
B: Das ist
bitte wählen ein keine eine Handy.
A: Sind das
bitte wählen eine deine dein Fußballschuhe?
B: Das sind
bitte wählen kein eine keine Fußballschuhe. Das sind Tennisschuhe.
A: Kommen
bitte wählen das die der Schuhe aus Deutschland?
B: Nein, aus Spanien.
A: Ist das
bitte wählen ein kein eine Flasche?
B: Nein, das ist doch
bitte wählen keine ein kein Flasche. Das ist bitte wählen kein ein eine Glas.
A: Ist das
bitte wählen deine meine dein Glas?
B: Ja.

Ordne den Dialog in die richtige Reihenfolge.

  • Maria: Ich gehe in die 8a. Kennst du Frau Huber?
  • Julia: Ja, ich lerne Deutsch und Englisch.
  • Julia: Hallo. Ich heiße Julia. Wie alt bist du?
  • Julia: Nein. Wer ist das?
  • Maria: Ich bin 13 Jahre alt. Und du?
  • Maria: Das ist meine Deutschlehrerin. Lernst du Deutsch?
  • Maria: Hallo! Ich bin Maria. Und wie heißt du?
  • Julia: Ich bin 14. Ich gehe in die Klasse 8c.

Kullanımı zor kelime: NUN
Bu kelimenin anlamı "şimdi" demektir
zarf olarak jetzt; inzwischen anlamlarında
NUN, wo ich mich an den Hund gewöhnt habe, möchte ich ihn auch behalten.
Von NUN an esse ich nur noch Rohkost! (Bundan sonra sadece çiğ yemek yiyeceğim.)

Und was machen wir NUN? (ve şimdi biz n'apıyoruz?)

NUN kelimesinin ifadeye renk katma anlamında kullınımına örnekler

Und NUN sind wir doch nur zu zweit … Wer soll das alles essen?
NUN burada bir beklenti ve gerçeklik arasındaki farkı ifade eder.

Da habe ich mich angestrengt und NUN bin ich doch durchgefallen.(Gayret ettim ama başarısız oldum.)

DA … NUN burada bir vazgeçmeyi ifade eder.

NUN gut, ich helfe dir.
Aber nur mit dem Schrank. Beim Rest muss dir jemand anders helfen.

NUN Burada seni üzerinde düşünmen gereken duruma sevk ediyor.

NUN denn, lasst uns mal weitermachen. Sonst werden wir nie fertig.

NUN burada da önemli bir tespit veya sonuç ortaya koymaktadır.

Ich hätte es auch gerne anders, aber es ist NUN einmal so.
NUN burada şunu ifade ediyor ki bu değiştirilemez bir gerçektir.

Was ich mir zum Geburtstag wünsche? … NUN ja … Am liebsten hätte ich einen Porsche … Aber das ist vielleicht ein bisschen zu teuer.

NUN JA ise çünkü biraz düşünmek istediğin için cevap vermede tereddüte düşersen ya da hoşnutsuzluk varsa.

Kommst du NUN mit oder bleibst du zuhause?

Burada NUN ile sabırsızlık ifade ediliyor.

NÄMLICH

NÄMLICH farklı şekillerde kullanılabilir. Ben burada size en yaygın örnekleri veriyorum:

a) Bir grup şeyi daha ayrıntılı olarak açıklamak; bir ifadeyi daha kesin bir şekilde açık ve net olarak anlatmak.

Ich lerne momentan drei Sprachen, NÄMLICH Japanisch, Chinesisch und Russisch.

Diesen Teppich gibt es in vier Farben, NÄMLICH in Rot, Grün, Blau und Braun.

b) bir ifade kurmak veya açıklamak için

-Ich esse heute keinen Kuchen. Ich mache NÄMLICH Diät.
-Ich möchte nicht, dass Lena heute zum Spielen kommt. Das letzte Mal habt ihr euch NÄMLICH dauernd gestritten.
-Wir müssen uns an einem anderen Tag treffen. Sonntags besuchen wir NÄMLICH immer meine Oma.

c) UND ZWAR veya GENAUER GESAGT ifadelerinin yerine

-Das ist doch genau das, was ich will: NÄMLICH eine Gehaltserhöhung!
-Einmal pro Woche, NÄMLICH samstags, gehe ich ins Fitnessstudio.

NÄMLICH kelimesini sıfat olarak da kullanabilirsiniz, ama bu kullanım artık eskidi.
O halde sıfat olarak kullanımını öğrenmenize gerek yok. O yüzden gri hücrelerinizi yukarıdaki örnekleri daha iyi anlamak, kavramak ve akılda tutmak için kullanın.
Bu kelimenin kısaca ve öz olarak Türkçedeki anlamını bana kalırsa, bizim de çok sık kullandığımız bir kelime olan "yani" kelimedir. Yani kelimesi Türkçeye Arapçadan girmiştir. Yani kelimesini genelde bir laf kalabalığını özetlerken kullanıyoruz.

Yani NÄMLICH "yani" demektir arkadaşlar.

• gut, besser, am besten
• viel, mehr, am meisten
• gern, lieber, am liebsten
• hoch, höher, am höchsten
• dunkel, dunkler, am dunkelsten
• teuer, teurer, am teuersten
• groß, größer, am größten
• arg, ärger, am ärgsten
• bange, banger / bänger, am bangsten / bängsten
• blass, blasser / blässer, am blassesten / blässesten
• dumm, dümmer, am dümmsten
• fromm, frommer / frömmer, am frommsten / frömmsten
• gesund, gesünder / gesunder, am gesündesten / gesundesten
• glatt, glätter / glatter, am glättesten / glattesten
• grob, gröber, am gröbsten
• hoch (aber: der hohe Turm), höher, am höchsten
• karg, karger / kärger, am kargsten / kärgsten
• klug, klüger, am klügsten
• krank, kränker, am kränksten
• nah / nahe, näher, am nächsten (nicht: nähesten)
• nass, nasser / nässer, am nassesten / nässesten
• schmal, schmäler / schmaler, am schmälsten / schmalsten
• schwarz, schwärzer, am schwärzesten
• teuer (aber: das teure Essen), teurer, am teuersten
• wenig, weniger / minder, am wenigsten / mindesten
• rot, roter / röter, am rotesten / am rötesten

Ailenizin kaç harika üyesi olduğunu ya da kaç evcil hayvanınız olduğunu söyleyeceksiniz.Bunu haben fiilini kullanmadan başaramazsınız. Bu fiil bir cümlede iki halde bulunur(Yardımcı fiil ve asıl fiil)
Yardımcı fiil: Ich habe gesehen.(Gördüm.)
Asıl fiil: Er hat zwei Schwestern.(Onun iki kız kardesi var.)
Haben fiilinin çekimi
şimdi zaman(Präsenz)

Tekil
ich habe Ben sahibim
du hast sen sahipsin
er/sie/es hat o/o/o sahip

Çoğul
wir haben biz sahibiz
ihr habt siz(çoğul) sahipsiniz
(örneğinde olduğu gib: siz beyler sahipsiniz)
sie haben onlar sahip

Örnekler:

Es hat so stark geregnet, dass die Straße überflutete. — O kadar şiddetli yağmur yağdı ki yol taştı.

Ich habe drei Katzen und einen Hund. — Benim 3 kedim ve 1 köpeğim var.

Wir haben uns auf dem Rückweg verfahren. — Geri dönüş yolunda kaybolduk.

Sie hat drei ältere Brüder. — Kendinden büyük 3 erkek kardeşi var.

Kendini test et

1."haben" fiili ile sahiplik bildiririz.
Buna göre "Senin kedin var mı?" Cümlesi almanca nasıl yazılır.


2. “wann hast du Deutsch?“soru cümlesinde Türkçesi ne zaman demek olan kelime hangisidir?


3. "Ich habe einen Bruder und eine Schwester."
Yukarıdaki cümlenin anlamı “benim bir erkek ve bir kız kardeşim var.” Demek olduğuna göre, "senin bir erkek ve bir kız kardeşin var mı? " Diye nasıl sorarız?


Almancaya yeni başlayanlar toll kelimesini ingilizce tall kelimesi ile karıştırlar.
toll ≠ tall
Oysa ingilizcede "tall" uzun demektir, Almancada ise "toll" harika demektir. Bu kelimenin ingilizce karşılığı tall değil "great" olmalıdır.

Bir soru:

       “toll, langweilig, wichtig” sıfatlarının anlamı sırasıyla hangi şıkta doğru verilmiştir?

A iyi, zevkli, önemsiz
B harika, eğlenceli, sıkıcı
C sıkıcı, önemli, harika
D harika, sıkıcı, önemli

Almanca haftanın günleri kelime bilgisi

Haftanın Günleri Telaffuz Tercüme
Sonntag ZOĞN-tağg Pazar
Montag MOHN-tahg Pazartesi
Dienstag DİİN-stahg Salı
Mittwoch MITT-wokh Çarşamba
Donnerstag DONN-nehs-tahg Perşembe
Freitag FRAY-tahg Cuma
Sonnabend
veya Samstag
ZONN-ah-bend
veya ZAMM-stahg
Cumartesi
  • Ich gehe am Sonntag um 10 Uhr zur Kirche. (Pazar günü öğleden önce saat 10’da kiliseye giderim.)
  • Am Montag beginnt die Arbeit wieder. (Pazartesi günü yeniden iş başlıyor.)
  • Am Dienstag wird es kalt. (Perşembe günü hava soğuk olacak.)
  • Wo wirst Du am Freitag sein? (Cuma günü nerede olacaksın?)

Haftsasonunda hangi günler vardır?

A) Freitag und Samstag
B) Sonntag und Montag
C) Montag und Mittwoch
D) Samstag und Sonntag

Haftanın ilk günü nedir?
A) Montag
B) Samstag
C) Sonntag
D) Dienstag

Haftanın günlerinden “Perşembe”Almanca  nasıl yazılır?

A) Freitag B) Dienstag
C) Mittwoch D) Donnerstag

almancada nereli olduğumuzu nasıl söyleriz
kommen fiilinin anlamı gelmek demektir. Bu fiil aus edatı ile birleşerek -den gelmek anlamı kazanır(aus|kommen)
Almanlar "evden geliyorum." ifadesi için "Ich komme von zu Hause." cümlesini kullanılır. Burada zu Hause ifadesi sizin eviniz olan yeri işaret eder.

zu Hause ya da Zuhause şeklinde yazmak doğrudur.

Aslına bakarsanız "aus" edatı belirli bir sınırları olan yer için kullanılır. Bu yüzden ülke olarak nereli olduğumuzu ifade etmek için de "aus" edatı kullanılmalıdır.

Hi ich bin Leon. Ich bin 15 Jahre alt. Ich ---- aus München. Ich wohne in Köln.
Yukarıdaki parçada boş bırakılan yere gelebilecek ifadeyi bulunuz.
A) kommt B) kommst C) komme D) gekommen

"Eins" bir sayı kelimesidir (Zahlwort) - rakam veya sayı olarak kullanılır (rakam veya sayı).

eins, zwei, drei, vier ...

auf die eins drücken Sie bitte.
nummer eins bitte!

"Ein" belirsiz tanımlık olarak ve "einhundert" gibi birleşik kelimelerle kullanılabilir.
Sayıyı belirtmek için tanımlık yerine kullanıldığında, "s" olmadan "ein" şeklinde yazılmalıdır.

Bağlama(context) göre "ein" ingilizce karşılığı one ve a/an anlamına gelebilir.

sayma sayısı olmasına rağmen "eins" başka anlamlarda da kullanılır. Örneğin okullarda Almanya'daki en iyi derecedir.(Türkiye'de bu arada en kötü not.)

"Eins", "eines" için kısa yazımı olabilir. "Eines ist klar, es gibt einen Unterschied zwischen" Eins "und" ein ".

Rakamlar söz konusu olduğunda, kullanılacak konuma bağlıdır. Bazı örnekler veriyorum.

1 - Eins
10 - Zehn
11 - Elf
21 - Einundzwanzig

100 - Hundert, Einhundert
101 - Hunderteins, Einhunderteins
1000 - Tausend, Eintausend
1000000 - Million, eine Million

Bu gibi durumlarda sistem özel kurallara göre karıştırılır.

bir artikel(tanımlık) veya sıfat yerine kullanacaksanız "ein-" gibi çekimlenmelidir.

Einhunderteine ​​Uhr./Einhundertundeine Pille. (Burada genelde "und" ekleriz, bunun konuşması daha kolaydır.)

aradaki farka dikkat edin
"Die einhundertunderste Uhr" farkına dikkat edin.
(sayma sayısı ve sıra sayısı)

geçmişte "ein" ve "eins" arasındaki bu değişikliğin neden olduğunu ve hiç değişiklik oldu mu bunu bilmiyorum.

Ayrıca bkz.

YDS için ders çalışıyorum. "die" artikeli hem genitiv hem ile dativ'de  der oluyor, testlerde ayırt edemiyorum. Yani testte wegen mi von mu bilemiyorum. Bu yüzden testlerde hep atıyorum.

Alman kabinesi vasıflı yabancı işgücünü ülkeye çekmek için yeni bir göç yasasını onayladı. 2020'de yürürlüğe girecek olan ve uzun zamandır beklenen yasa, Almanya'da çalışmak isteyen göçmenlerin, özellikle Almanya'nın ve diğer AB vatandaşlarının yapamayacakları iş kıtlıklarını doldurabileceklerini kanıtlayanlar için çeşitli engelleri kaldırıyor.

Ayrıca, uygun niteliklere, Alman bilgisine ve gerekli finansal araçlara sahip göçmenlerin Almanya'ya gelip iş aramalarına izin veriyor. Daha önce, fırsat sadece yüksek nitelikli profesyoneller için ayrılmıştı.

Bu yasa uyarınca, yabancı emeğin Almanya'ya gelmesine ve niteliklerinin bir Alman kurumu tarafından onaylanmasına ve resmi olarak tanınmasına da izin verilecektir.

Alman işletmeleri, özellikle de uygun niteliklere sahip işçilerin yokluğu nedeniyle acı çekenler, neredeyse otuz yıldır böyle bir yasa talep ediyorlar. Bunlar arasında BT sektöründeki şirketler. Sadece geçen hafta, Alman BT sektörü federasyonu Bitkom, IT şirketlerinde bir önceki yıla göre iki kat daha fazla 82.000 boş iş olduğunu açıkladı.

Alman Deusche Welle gazetesine göre, yasa Merkel’in muhafazakarlarını ve Sosyal Demokrat (SPD) koalisyon ortaklarını hoşnut etmiyor olabilir. İkili, Almanya'nın mültecilere kapılarını açtığı 2015'ten bu yana Almanya için en sağdaki Alternatif'e karşı seçmenlerini kaybediyor.

Mekel’in kabinesi, Almanya’nın ABD ve İngiltere’deki milliyetçi politikalardan yararlanabileceğine işaret ederek yasayı destekledi.

Çalışma Bakanı Hubertus Heil toplanan gazetecilere verdiği demeçte, “Bu modern Almanya için iyi bir gün” dedi.

OECD sanayileşmiş uluslar grubundan Thomas Liebig, Almanya'nın yüksek nitelikli göç için çok açık bir sisteme sahip olmasına rağmen, sistemin orta nitelikli olması nedeniyle kapatıldığını iddia etti.

“Bu, işgücü kıtlığının özellikle güçlü olduğu alandır. Yeni yasa orta-vasıflı segmentte açılıyor ”dedi.

Göçmenlik karşıtı tutumlarıyla bilinen Almanya Alternatifi (AfD) üyeleri, göçmenleri Almanya'ya taşınmaya ve sığınma aramaya teşvik edeceğini iddia ederek bu hareketi eleştirdi. Yasa uyarınca, reddedilen başvurularda bile kalmalarına izin verileceğini iddia ediyorlar.

AfD milletvekili Lars Herrmann, “Döner Kebab ortaklığındaki temizleyiciler bile bir iş sözleşmesine sahip,” diyor. Almanya'nın göçü düzenleyen ve sınırlayan bir göç yasasına ihtiyacı olduğunu vurguladı.
Kaynak: germany.visa.org

Merhaba ben Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeniyim pedagojik formasyonum da var Almanya'nın Yeni Göç Yasası'ndan yararlanmak istiyorum. Formasyon sertifikam ile yararlanabilir miyim ne tür işlerde çalışabilirim?

Merhaba,  Sevgili Öğretmen Arkadaşlarım!

Elinizdeki bu kaynak hakkında bilgiler vermeden önce kısaca kendim hakkında bazı şeyler söylemek istiyorum. Şunu bilmenizi isterim ki ben de almanca öğretmeniyim, ben de yıllarca KPSS sınavlarına hazırlandım, ÖABT Almanca sınavına ve Almanca YDS sınavına hazırlanıyor ve giriyorum. Kısaca ÖABT/ALM ve YDS/ALM sınavını dışarıdan gözlemleyen ve rastgele kaynak hazırlayan bir eğitimci değilim. Sanırım biraz da bu kaynak hakkında bazı bilgiler versem iyi olacak, bunu yapmadaki amacım kesinlikle bu kitabı övmek değil, bilakis kitabı ele aldığınızda verimli çalışmanıza yardımcı olmaktır. Kitaba ÖSYM’nin 2013 yılında yaptığı ÖABT/ALM sınavının sorularını ve çözümünü de ekledim. Böylece daha sonraki ÖABT/ALM ve YSD/ALM sınavlarında burada verilen çözüm yolları ve stratejiler size ışık tutacaktır.
Saygı ve sevgilerimle
Ahmet Bergmann

Kitabı indirmek için tıklayınız.

cover page

Almanca deyiş ve deyimleri aşağıdaki tabloda görebilirsiniz.

Almanca deyişler

Örnek cümle

anlamı

Jemanden auf den Arm nehmen.

Ich habe dich auf den Arm genommen, als ich sagte, ich habe in der Lotterie gewonnen.

Birine yalan söylemek, sataşmak dalga geçmek.

Ein Auge zudrücken.

Ich drücke noch mal ein Auge zu.

Birinin kötü veya yanlış bir şey yapmasına rağmen bunu görmezden gelmek,affetmek. Genelde ebeveynler,öğretmenler ve polisler tarafından tercih edilen bir ifadedir.

Schwein haben.

Du hast Schwein gehabt.

Kısaca ve basitçe şanlı olmak demektir.

Auf Messers Schneide stehen.

Die Sache steht auf Messers Schneide.

Sonucun tam kesin olmadıı durumlarda söylenir.Sonuçiyi ya da kötü olabilir veya şanslar eşit. (50/50 Şans).

Am seidenen Faden hängen.

Die Sache hängt am seidenen Faden.

instabil / gefährdet / bedroht sein; ein schlimmes Ereignis kann mit hoher Wahrscheinlichkeit eintreten

Auf heißen Kohlen sitzen.

Er sitzt schon seit Wochen auf heißen Kohlen.

Biri bir cevap veya sonuç  bekliyor ve bu yüzden heyecanına hakim olamıyor.Çok gergin olmak.Hop oturup hop kalkmak.

Etwas genau unter die Lupe nehmen.

Nimm das mal genau unter die Lupe.

Bir şeyi çok dikkatli ve titizlikle analiz etmek, soruşturmak, araştırmak.

Die Fassung verlieren.

Als er erfuhr, dass seine Frau gestorben ist, verlor er die Fassung.

Eğer kötü veya üzücü bir şey olduğunda, soğukkanlılığını kaybeder,sinirlerinize hakim olamayabilirsiniz.(Birinin duruşunu kaybetmesi).

Kopf und Kragen riskieren.

Sie riskieren Kopf und Kragen mit dem Kauf des Hauses.

Herşeyi risk etmek, ya herro ya merro.

Auf die schiefe Bahn geraten.

Nachdem er seinen Job verloren hat, ist er auf die schiefe Bahn geraten.

Doğru yoldan sapmak,hayatın ters yola girmesi,içmeye başlıyorsunuz,işinizi kaybediyorsunuz,evinizi,dairenizi,eşinizi herşeyinizi…

Eine beleidigte Leberwurst sein.

Sei doch keine beleidigte Leberwurst!

Birine artık kızmaktan, gücenmekten, darılmaktan vazgeçmek, barış teklif etmek.

Jemanden hinters Licht führen.

Ich lasse mich nicht hinters Licht führen.

Jemanden betrügen / überlisten / täuschen  (birini aptal yerine koymak/dolandırmak).

Der Zug ist abgefahren.

Vergiss es! Der Zug ist abgefahren.

Eğer kararınızı verdiyseniz ve bunu açıklamak istiyorsınız aynı zamanda bunun kesin kararınız olduğunu artık değişmeyeeğini de belirtmek istiyoranız. Birine şans verdiniz ve o, bunu şansı kaçırdı(Geçti Bor’un pazarı sür eşeği Niğde‘ye).

Jemandem in die Quere kommen.

Komm mir nicht in die Quere.

Birinin işine burnunu sokmak,birini rahatsız etmek

Sich mit fremden Federn schmücken.

Ich möchte mich nicht mit fremden Federn schmücken.

Senin olmamasına rağmen birine hediye veriyorsun(bir fikir,bir iş,bir icat)Halbuki bunu başkası yaptı,başkasının fikri,buluşuydu.Sanki seninmiş gibi sen de sahiplendin.

Gute Miene zum bösen Spiel machen.

Ich musste gute Miene zum bösen Spiel machen.

Çok kızgın olmana rağmen hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsun ve gülüyorsun.

Perlen vor die Säue werfen.

Du wirfst Perlen vor die Säue, wenn du versucht, ihm die Grammatik zu erklären.

Yaptıklarını asla takdir etmeyecek ve anlamayacak biri için zamanını,paranı ve sevgini harcıyorsun.

Ein Auge darauf werfen.

Kannst du mal ein Auge darauf werfen?

Bu ifadeyle birine bir şeyi okumasını/control etmrsini söylüyorsun örneğin ev ödevi veya mektup.(Şuna bir göz at.)

Tropfen auf dem heißen Stein

Das ist doch nur ein Tropfen auf dem heißen Stein.

Sıcaktan çatlamnış bir toprağa düşen bir damla yağmur damlası hemen buharlaşır ve gider.Yağmur damlası burada azlığı temsil eder,örneğin Büyük sorunları çözmek için az miktarda para bir işe yarmaz.

Am Boden zerstört sein.

Er war am Boden zerstört, als er hörte, dass seine Firma bankrott ist.

Tamamen batık, bitik, düşmüş ve üzgün olmak.

Aus dem Häuschen sein.

Er war total aus dem Häuschen, als er erfuhr, dass er den Preis gewonnen hatte.

Çok mutlu olmak.

Internationale Sprachschule ISS Handelsschule KV Aarau (a1 bis b2)
indir
EB Zürih Selbsteinstunfungstest a1
indir
LANGUAGE STUDIES INTERNATIONAL
indir

Sprachschule Schneider - Grunsstufe A1
indir
Placement Test German
indir
Deutschtest B1 / Einstufungstest für B2
indir

Almanca Dersler Akkusativ vs Dativ
Akkusativ
Artikeller
Birçok öğrenciden bana şu soru geliyor: „Bu artikeller ne işe yarıyor?“
Almanca artikelleri konuşmak ve cümle kurmak için kullanıyor. Nasıl mı?
Örneğin der Hund(köpek) kelimesine bakalım. Köpeği ya da köpeğe diyebilmek için ismin önündeki artikeli çekimleyeceğiz.
Der Hund
Den Hund
Dem Hund
Köpek
Köpeği
Köpeğe

Özetle Almancada bir kelimeyi ismin hallerine göre çekimlemek için artikellerden faydalanıyoruz.
Almanlar ismin yalın haline „Nominativ“, –i  haline „Akkusativ“, –e  haline „Dativ“ ve –in haline „Genitiv“ diyor.
Bu artikellerin çekim ismin hallerine göre aşağıdaki tablodaki gibidir.

Maskulin{m}
Neutral{n}
Feminin{f}
Plural{f}
Nom.
der
das
die
die
Akk.
den
das
die
die
Dat.
dem
dem
der
den
Gen.
des
des
der
der

Beispiele:
Maskulin{m}
Neutral{n}
Feminin{f}
Plural{f}
den roten Stuhl 
das alte Buch 
die neue Lampe 
die roten Stühle 
roten Stuhl
altes Buch 
neue Lampe 
alte Bücher
einen Stuhl
ein Buch
eine Lampe
{0}Bücher




Dikkat!
„Ein“ belirsizlik tanımlığı çoğul isimlerin önünde bulunmaz. Çünkü „bir kitaplar“ diyemeyiz.
eine Bücher
Ancak buna karşın „kein“ çoğuş isimlerle birlikte kullanılabilir.
Frau Müller hat Kinder.  ==> Olumsuzu:  „Frau Müller hat keine Kinder.“

Beispiel:
Im Garten sind Bäume.      Plural!          Im Garten sind keine Bäume.
Akkusativ durum „Wohin“ sorusuna cevap verir
Wohin fahrt ihr dieses Jahr?  -wir fahren nach Island/Frankreich
Wohin gehst du?                    -In das Kino
Bundan başka haben fiili sahip olmak anlamında asıl fiil olarak kullanılırsa akkusativ durum ve kullanım gerektirir.
Haben + Akk.
I habe mir einen teuren Mantel gekauft.
Ich habe einen Mantel.
N-deklination (Zayıf çekimi olan maskulin isimler)
Bu gruba giren fiillerde akkusativ durum gerektirir, işte örnekeler:

der Türke
 den Türken
 [Türk]

der Mensch
 den Menschen
 [insan]

der Name
 den Namen
 [isim]


Bazı fiiller akkusativ nesne gerektirir. Bunlara “var” anlamında kullanılan “es gibt” ifadesi dahildir.


Es gibt noch eine Menge zu tun.
Hala yapacak bir sürü iş var.
Sie sucht einen reichen Mann.
Zengin bir koca arıyor
Arbeit macht das Leben süß.
Çalışmak hayatın tadı tuzudur.
Er schreibt ihr einen langen Brief. 
Ona uzun bir mektup yazıyor.

Dikkat !
Türkçeden farklı olarak olarak fragen, kosten, lehren fiilleri de akkusativ durum gerektirir.
Darf ich dich etwas Persönliches fragen?
Sana kişisel bir şey sorabilir miyim?
Das hat mich eine Menge Geld gekostet. 
Bu bana çok pahalıya patladı.
Sie lehrt mich die deutsche Sprache.
O bana almanca öğretiyor.

Artikel almayan zaman dilimleri
Was machst du nächste Woche?
Gelecek hafta ne yapıyorsun?
Jeden Samstag essen wir auswärts.
Her cumartesi dışarıda yiyoruz. 
Letztes Jahr sind wir ans Meer gefahren. 
Geçen sene denize gittik.

Selamlamalar
Guten Morgen.
Günaydın.
Schönen Tag noch.
İyi günler. 
Herzlichen Glückwunsch!  
Tebrikler!
Vielen Dank.
Çok teşekkürler. 
Gute Besserung.
Geçmiş olsun.
Guten Appetit.
Afiyet olsun

Bil!
"Ich wünsche dir eine gute Nacht. "  kısa yazımı => " Gute Nacht"
Edatlarla
Bis, für, ohne gibi bir kısım edatlar Akkusativ durum gerektirir.
Er bleibt bis nächste Woche.
Gelecek haftaya kadar kalıyor.
Die Liebe geht durch den Magen.
Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer. 
Er tut alles für sein Kind
Çocukları için saçını süpürge yapıyor.
Was hast du gegen ihn
Ona karşı neyin var?
Ohne mich! 
Bensiz mi!
Es geht mir nicht um das Geld
Benim için para sorun değil.
Seine Handlung war wider das Gesetz.  
Yaptıkları kanun dışı.



Akkusativ oder Dativ
(an, auf, hinter, in, neben, entlang, über, unter, vor, ve zwischen.)
Bu edatlar yönelme halinde(nereye) kullanılacaksa Akkusativ durum gerektirir.
Sie geht an die Tür.
Kapıya gidiyor.
Er wirft sein Buch auf den Tisch.
Kitabını masaya fırlatıyor.
Sie fährt hinter das Haus.
Evin arkasına park ediyor(evin arkasındaki yere).
Bringen Sie den Stuhl in die Küche
Sandalyeyi mutfağa getir. 


Er tritt vor das Haus.
Odan dışarı yürüyor (evin önüne).
Der Hund läuft zwischen die Häuser.
Köpek evlerin arasından kaçıyor.(içinden veya evlerin arasındaki yere)

Kelime dizilimi
Vurgulamak istediğimiz öğeyi cümlenin başına ya da başa doğru yaklaştırırız.
Der Hund beißt den Mann. Köpek adamı ısırıyor.
Er beißt ihn. o (köpek)  onu (adamı) ısırıyor.
Den Mann beißt der Hund.  Adamı ısırıyor köpek.
Beißt der Hund den Mann? Köpek adamı ısırıyor mu?
Beißt den Mann der Hund? Köpek adamı mı ısırıyor?

Dativ
Masculine
Feminine
Neuter
Plural
dem roten Stuhl 
der neuen Lampe 
dem alten Buch 
den roten Stühlen 
rotem Stuhl
neuer Lampe 
altem Buch 
alten Büchern

Dikkat çoğul isimler dativ durumda hem sıfata hem isim sonuna –n eki alır.
Sizin için kelimesi „euch“ ile size şeklinde yazılabilir. Çünkü sizin için ve size aynı şeyi anlatır.
Bil!
Wir backen euch einen Kuchen. 




Dativ alan edatlar
Aşağıdaki verilen edatlar her zaman dativ durum gerektirir.
aus, außer, bei, gegenüber, mit, nach, seit, von,ve zu. Dikkat "bei dem" "von dem," "zu dem" ve "zu der" normalde birleşir:
Die Katze sprang aus dem Fenster.
Kedi pencereden atladı.
Sollen wir bei mir Essen? 
Bizde yiyelim mi?
Bei diesem Wetter bleiben wir lieber zu Hause. 
Böyle havalarda evde oturuyoz.
Wer sitzt mir gegenüber? 
Karşımda kim oturuyor?
Er tanzt mit seiner Frau.  
Eşiyle dans ediyor.
Fährst du mit der Bahn oder mit dem Wagen?  
Trenle mi yoksa arabayla mı gidiyon?
Nach dem Film gehen wir zu dir.  
Fimden sonra size gidelim.
Seiner Mutter nach ist er ein Genie.  
Annesine göre o bir dahi.
Sie arbeitet seit zwei Jahren in Berlin.  
İki yıldan beri Berlin’de çalışıyor.
Viele Studenten bekommen Geld vom Staat.  
Birçok öğrenci devletten burs alıyor.
Sie ist die Frau von meinem Onkel.  
O, benim amcamın eşi
Hast du was zum Schreiben?  
Kalem gibi bi’şeyin var mı?
Rotkäppchen geht zur Großmutter  
Kırmızı başlıklı kız büyükannesine gidiyor.

Dativ alan fiiller
Aşağıda verilen fiiller dativ durum gerektirir.
antworten
cevap vermek
imponieren
etkilemek
begegnen
karşılaşmak
Leid tun
üzgün olmak
danken
teşekkür etmek
nutzen
faydalı olmak
dienen
hizmet etmek
passen
uymak
drohen
tehdit etmek
passieren
vuku bulmak
ein•fallen*
istila etmek
reichen
yeterli olmak
fehlen
eksik olmak,bulunmamak
schaden
zarar vermek
folgen
takip etmek
schmecken
tadına bakmak
gefallen
hoşuna gitmek
schwer•fallen
zor gelmek
gehören
-e ait olmak
vertrauen
güvenmek
gelingen
başarmak
verzeihen
bağışlamak
glauben
inanmak
weh•tun
ağrı(t)mak
gratulieren
tebrik etmek
widersprechen
çelişmek
helfen
yardım etmek
zu•hören
dinlemek




Beispiele:
Hilfst du mir mit der Hausaufgabe?
Ev ödevimde bana yardım eder misin?
Der Hund folgte dem Kind nach Hause. 
Köpek çocuğa çocuğu eve kadar takip etti.
Das Geld reicht uns nicht. 
Para bize(bizim için) yeterli değil.

Dativ fiillerin nesneleri normalde şahıstır. Nesne gerektiren fiilin nesnesinin şahıs olmadığı birkaç cümlede fiil Akkusativ alır.

Ich glaube dir (dativ).
Sana inanıyorum.
Ich glaube die Geschichte (akk.).
Hikayeyi(hikayeye) inanıyorum.
Er verzeiht mir nie (dativ). 
Bana(beni) asla affetmez.
Er verzeiht den Fehler nie (akk.).
Hatayı asla affetmez.

Dativ durum gerektiren fiillerin yanı sıra bir grup sıfatlar ve diğer deyimsel ifadeler çoğunlukla dativ nesne alır. İşte onların bazıları:
ähnlich
benzer
gleich
aynı
angenehm
hoşnut
leicht
kolay
begreiflich
anlaşılır
nützlich
kullanışlı
behilflich
faydalı
peinlich
utanç verici
bekannt
tanıdık
schädlich
zarar verici
bequem
rahat
teuer
pahalı
dankbar
teşekkür borçlu(müteşekkir)
verwandt
yakın
fremd
yabancı
willkommen
hoş karşılamak

Beispiele:
Sie ist ihrem Vater sehr ähnlich. 
O babasına çok benziyor.
Dieses Bett ist mir zu teuer. 
Bu yatak benim için çok pahalı.
Der Name war ihm sehr bekannt. 
İsim ona çok tanıdıktı.



Akkusativ veya Dativ sırası
Zamir ve nesne varsa önce zamir(dativ) gelir
Ich gebe dir bei nächster Gelegenheit ein besseres Buch.
Sie gibt ihrem Mann einen Kuss auf die Glatze.
Er schickt seiner Mutter eine Email.
Ich schlage dir etwas Besseres vor.
ikisi de zamir ise akkusativ zamir önce gelir
Ich zeige es dir.
Sie erzählt sie ihnen.
Sie verspricht es ihrem Vater.
Akkusativ ve Dativ ilgi cümleleri(Relativsatz)
Der(maskulin)
Relativ cümle kurmak için de ismin artikelinden faydalanacağız. Aşağıdaki örnekte den yerine ihn yazılamaz.
Ich kenne den Mann, den du beschrieben hast. (Du hast ihn beschrieben)=>Akk.
Ich kenne den Mann, dem du gestern ein Buch gegeben hast. (Ich habe ihm das Buch gegeben) => Dat.
Dikkat!
Ich kenne den Mann, ihn du beschieben hast. (Du hast ihn beschrieben)
Die(Feminin)
Relativ artikel fiile göre çekimlenmelidir
Ich kenne die Frau, der du gestern ein Buch gegeben hast.=>dat.
Ich kenne die Frau, die du gestern ein Buch gegeben hast.
Ich kenne die Frau, die du beschrieben hast. =>Akk.
Das(Neutral)
Ich kenne das Mädchen, dem du gestern ein Buch gegeben hast. =>Dat.
Ich kenne das Mädchen, das du beschieben hast.=> Akk.
Die(Plural)
Ich kenne die Leute, die du beschrieben hast. =>Akk.
Ich kenne die Leute, denen du gestern ein Buch gegeben hast. =>Dat.

Buraya tıklayarak bu dersi PDF olarak indirebilirsiniz

SORULARLA ALMANCA A1 bis B2 TEST KİTABI
ICH LERNE DEUTSCH DURCH DIE FRAGEN

EIN TESTBUCH für DEUTSCH LERNENDE SCHÜLER

von Ahmet Bergmann
für A1-B2 Studenten

Einführung

Elinizdeki bu alıştırma kitabında bulunan bütün sorular ve soru kalıpları özenle hazırlandı. Her soru bir konuyu öğretiyor.Özellikle Almancaya yeni başlayan ve Almancayı A1 seviyesinden B2 seviyesine taşımak isteyen öğrenciler için eşiz bir kaynaktır. Kitapta bulunan soruların hepsi gerçek ortamda lise ve dengi okullarda almanca öğrenmeye çalışan öğrencilere uygulandı. Dersleri dinleyen, düzenli notlar alan gerçekten Almancayı öğrenmek isteyen öğrencilerin bu testlerden yüksek netler aldığı tespit edildi.

Bu kitapta bulunan testleri çözerken lütfen sadece doğru seçeneği bulup diğer şıkları es geçmeyin. Testlerde bulunan soruları çözerken aşağıdaki gibi bir yöntem izlemenizi tavsiye ederim.

  • Doğru cevabın neden A veya B olduğunu açıklayın
  • Neden diğer seçeneklerin doğru olmadığını analiz edin
  • Soru cümlelerinde bulunan bütün kelimeleri öğrenin.

Anlamadığınız, çözemediğiniz soruları Almanca öğretmeninize veya kitabın yazarına sorun.

Hepinize başarılar dilerim…

Ahmet Bergmann

Dolmetscher, Übersetzer, Lehrer, Lehrbuchautor

 Ücretsiz LisansÜcretli Lisans
Fiyatlandırma0TL25TL
Telif Hakkı
Whatsapp/Mail/Yorum desteği
Ticari projelerde kullanmak
Hayat boyu destek
Sınırsız soru sormak
Kişisel projelerde kullanmak
Ücretsiz kitap güncellemesi
Sayfa Sayısı4880
Fiziksel kitap gönderimi
Test adeti2040
  Ücretsiz İndir  Satın Al
Bloss,halt,ja,doch,vielleicht gibi kelimeler cümleye ne anlam katarlar.

İşaret zamirleri derjenige, diejenige, dasjenige

Bu kelimeleri relativsatz cümle kurarken kullanırız. “der,die ve das” ile kullanımı aynıdır. Relative cümlede   “biri, her kim” anlamına gelir.

Er ist der, der aus Berlin kommt.

Er ist derjenige, der aus Berlin kommt.

O Berlin’den gelen biri.(Berlin’den gelen)

Sie ist die / diejenige, die ihn begleitet hat.

Ona eşlik eden odur.(ona eşlik eden kişi)

Diejegigen ise çoğul isimleri işaret eder.

Außer denen / denjenigen, die sonst noch dabei waren.

Orada olanlar hariç(orada bulunan kişiler)

Diğer örnekler:

Derjenige, der das Rätsel zuerst löst, bekommt einen Preis.

Bulmacayı ilk çözen(kim önce çözerse/ilk çözen kişi) bir ödül alacak.

Diejenigen, die mir helfen, sind meine besten Freunde.

(kim bana yardım ederse, o benim en iyi arkadaşımdır.)

Dasjenige, das du bestens kennenlernst.(iyi tanıdığın)

İyi tanıdığın biri/kişi

Zerstören Sie nicht dasjenige, das Kirk heißt (adı kirk olan)

Adı Kirk olan kişiyi öldürmeyiniz

Sonuç:

derjenige, diejenige, dasjenige ile relativsatz kurarız.

Hangisinin kullanılacağını ismin cinsiyetine göre belirleriz

Diejenigen ise çoğul isimleri işaret eder.

Almanca sık kullanılan kelimeler Sözlüğü, Almanca öğrenen herkes için paha biçilmez bir araçtır,
Dilde en çok kullanılan 4.034 kelimenin bir listesini sunuyor. Sözlük ayrıca, çeşitli konularda sık kullanılan kelimelerin tematik olarak düzenlenmiş 21 listesini ve 11 özel kelime listesini içerir. Almanca sık kullanılan kelimeler sözlüğü, her seviyedeki öğrencinin seviyesini en üst seviyeye çıkarmasını sağlar.
Almanca kelimeleri verimli ve ilgi çekici bir şekilde incelemek.

PDF olarak indir

N-Deklination

N-Deklination anadili almanca olmayan ama almanca konuşmak isteyen kişilere bir dolambacın içinden çıkmak kadar zor gelebilir. Neden böyle? N-Deklination nedir? İşte bazı örnekler:

  Singular Plural
Nom. der Junge die Jungen
Akk. den Jungen die Jungen
Dat. dem Jungen den Jungen
Gen. des Jungen der Jungen
  Singular Plural
Nom. der Mensch die Menschen
Akk. den Menschen die Menschen
Dat. dem Menschen denMenschen
Gen. des Menschen der Menschen
  Singular Plural
Nom. der Name die Namen
Akk. den Namen die Namen
Dat. dem Namen den Namen
Gen. des Namens der Namen
  Singular Plural
Nom. der Friede die Frieden
Akk. den Frieden die Frieden
Dat. dem Frieden den Frieden
Gen. des Friedens der Frieden

Neden bu tekil isimlere böyle bir ek getiriliyor bunu asla bilemeyiz ama bildiğimiz tek şey bunun adı N-Deklination ve bu kural zayıf isimlere(schwache Nomen) uygulanır. Örneğin eril isimler –n ya da –en çoğul eklerini alır. Bu isimlerin bir çoğu insan ve hayvan adlarıdır.


3 tür N-Deklination vardır:

1.

 kelime + -n

  Singular Plural
Nom. der Junge die Jungen
Akk. den Jungen die Jungen
Dat. dem Jungen den Jungen
Gen. des Jungen der Jungen


Bunlar genellikle sonu –e ile biten ve –n çoğul ekini alan isimlerdir.

Örnekler: der Chinese/Schotte/Pole (ve diğer sonu –e ile biten uluslar), r Experte, r Kollege, r Kunde, r Zeuge, r Hase, r Löwe

2.

 Kelime + -en

  Singular Plural
Nom. der Mensch die Menschen
Akk. den Menschen die Menschen
Dat. dem Menschen denMenschen
Gen. des Menschen der Menschen


Bunlar genellikle sonu -and/-ant/-ent/-oge/-ad/-at/-ist ile biten ve –(e)n çoğul eki alan isimlerdir.
Örnekler: r Doktorand, r Demonstrant, r Agent, r Assistent, r Student, r Biologe, r Soziologe, r Kamerad, r Automat, r Diplomat, r Kandidat, r Christ, r Journalist, r Tourist

3.

Kelime + -ns

  Singular Plural
Nom. der Name die Namen
Akk. den Namen die Namen
Dat. dem Namen den Namen
Gen. des Namens der Namen
  Singular Plural
Nom. der Friede die Frieden
Akk. den Frieden die Frieden
Dat. dem Frieden den Frieden
Gen. des Friedens der Frieden


Bunlar “istisna” isimlerdir.Çünkü bu isimlerin genitiv hali, akkusativ ve dativ halinden farklıdır. Bunlar sonu  –e ile biten isimlerdir.
Örnekler: r Buchstabe, r Gedanke, r Glaube, r Same, r Wille

Ne yazık ki bağlam olmadan kelimeleri kullanmada kafamız karışır. Der Junge kelimesi için aşağıdaki örneklere bakalım:

  • Nominativ:
    Der Junge ist 16 Jahre alt.
  • Akkusativ:
    Sie hat den Jungen auf eine Party kennengelernt.
  • Dativ:
    Der Rucksack gehört dem Jungen.
  • Genitiv:
    Das ist der Rucksack des Jungen.

… ve der Student kelimesi için aşağıda verilen örnek kalıbı ölçü alalım:

  • Nominativ:
    Der Student hat ein Museum besucht.
  • Akkusativ:
    Die Ausstellung hat den Studenten sehr beeindruckt.
  • Dativ:
    Ein Fragebogen wurde von dem Studenten ausgefüllt.
  • Genitiv:
    Das ist das Kursbuch des Studenten.

Yukarıda size tavsiye ettiğim kuralın sadece eril isimler için geçerli olduğunu biliyorum. Ancak bir isim daha var ki o eril değil ama kendisini N-Deklination yaptırır. Bu tuhaf ve fethedilmesi zor kelime sevdiklerimiz kadar değerli olan das Herz kelimesidir

  Singular Plural
Nom. das Herz die Herzen
Akk. das Herz die Herzen
Dat. dem Herzen den Herzen
Gen. des Herzens der Herzen
  • Nominativ:
    Das Herz ist ein sehr wichtiges Organ.
  • Akkusativ:
    Man sollte besonders gut auf das Herz achten.
  • Dativ:
    Neben der Pumpfunktion wird dem Herzen auch eine Aufgabe bei der Blutdruckregulation zugeschrieben.
  • Genitiv:
    Die Lehre von Struktur, Funktion und Erkrankungen des Herzens heißt Kardiologie.

Bu dersi PDF olarak indirmek için tıklayın

Nicht ve Kein ile olumsuz cümle kurulumu

kein kelimesini(ve onun çekimli hallerini keine/keinen): • ein/eine/einen kelimelerinden sonra gelen bir isim varsa kullan: Ist das eine Lampe? Nein, das ist keine Lampe. • isimden önce hiç artikel(tanımlık) yoksa kullan (isimden önce bir sıfat varsa bile): Finde ich Bücher hier? Nein, Sie finden keine Bücher hier. Finde ich gute Bücher hier? Nein, Sie finden keine guten Bücher hier.nicht kullan: • belirli bir artikelden sonra bir isim gelirse (der/die/das) veya bir aitlik zamiri (mein/dein/etc): Ist das dein Buch? Nein, das ist nicht mein Buch. Ist er der Lehrer? Nein, er ist nicht der Lehrer. (Er ist kein Lehrer hiç öğretmen olmadığı anlamına gelirdi.) • bütün bir düşümceyi, fiilleri, sıfatları ve cümlede isim dışındaki diğer öğeleri olumsuz yapmak için: Verstehst du? Nein, ich verstehe nicht. Spielst du gern Tennis? Nein, ich spiele nicht gern Tennis. Ist die Uhr alt? Nein, sie ist nicht alt.nicht nerelerde kullanılmaz?Nicht'i kullanmaya karar verdikten sonra kendinize sormanız gerekir: Neyi olumsuz yapıyorum? Cümlenin belirli bir unsurunu (bir sıfat, bir nesne, bir zarf vb.) olumsuz yapıyorsanız, o zaman önce nicht'i yerleştirmelisiniz.: Ich bin nicht sehr alt. Er denkt nicht klar. Du bist nicht in diesem Kurs. Sie trinkt nicht gern Bier. Cümlenin bütün fikrini ya da fiilin kendisini olumsuz yapıyorsanız, o zaman nicht olabildiğince cümlenin sonuna doğru gider. Cümlenin bazı unsurları vardır - fiil ortaçları, ayrılabilir önekler ve mastarlar - nicht üzerinde önceliğe sahip olacak, bu yüzden daha karmaşık cümlelerde nicht en sonunda olmayabilir, ancak temel cümlelerde nicht sonunda bitmelidir cümlenin. Sie singt nicht. Heute kommt er nicht. Er schreibt seinen Eltern nicht. Wir stehen nicht auf.Nicht'in yerleştirilmesiyle ilgili oldukça fazla esneklik olduğu için, bu noktada açıklık test etmeyeceğiz. Bununla birlikte, KEIN'i ne zaman kullanacağınızı ve NICHT'i ne zaman kullanacağınızı bileceğiz.Nicht'in yerleşimini anlamak için gerçek bir test için, aşağıdaki cümleleri karşılaştırın, bunların hepsi belirli durumlarda doğrudur fakat farklı çağrışımlar taşırlar.: Ich gehe heute ins Kino nicht. (gitmiyorum, özel bir vurgu olmadan) Ich gehe heute nicht ins Kino. (Sinemaya gitmiyorum, ama başka bir yere gidebilirim.) Ich gehe nicht heute ins Kino. (Bugün gitmiuyorum, ama başka bir zaman gidebilirim.) Nicht ich gehe heute ins Kino. (Sinemaya gidecek kişi ben değilim.)Bu cümleleri Türkçe olarak benzer bir şekilde ifade edip edemeyeceğinize bakın:: Sie kauft die CD im Musikladen nicht. = Nicht sie kauft die CD im Musikladen. = Sie kauft nicht die CD im Musikladen. = Sie kauft die CD nicht im Musikladen. =Şimdi aşağıdaki cümleleri, nicht veya kein kullanarak olumsuz yapmaya çalışın.. 1. Wir haben heute Deutschklasse. 7. Er spielt Tennis sehr gut. 2. Du bist mein Freund. 8. Ihr habt Stifte. 3. Wir gehen morgen ins Museum. 9. Sie kommen heute spät. 4. Mein Vater heißt Jim. 10. Ich habe einen Bruder. 5. Meine Mutter ist Lehrerin. 11. Ich habe viele Freunde. 6. Er spielt Tennis. 12. Ich habe Angst vor Spinnen.

"weil", "da","wegen" ve "denn" kelimeleri arasında ne fark var

Bu dört kelime de bağlaçtır, ana cümlede gerçekleşen eylemin yan cümlede nedenini, sebebini bildirirler. Aralarındaki fark aşağıdaki gibidir:

Da: yaklaşık olarak "weil" ile aynı anlama gelir, Türkçede " –dığı için" demektir " Sie kann ihn morgen nicht treffen, da sie viel zu tun hat." Çok işi olduğu için yarın onunla buluşamazWeil : "çünkü" anlamına gelir ve “da” ile yer değiştirilebilir. "Sie kann ihn morgen nicht treffen, weil sie viel zu tun hat." !!!“weil” bir soruya cevap verirken kullanılır, “da” ise öncesinden bir soru olmadan ve bir şeyi açıklarken kullanılır.Denn: çünkü anlamına gelir “denn” “weil” ve “da” ile yerine kullanılabilir, ancak yan cümlede öğelerin yeri değişir. " Sie kann ihn morgen nicht treffen, denn sie hat viel zu tun." Weil ve da ile cümle kurarken fiil cümlenin sonuna gider, ancak denn ile cümle kurarken fiil özneden hemen sonra gelir, kısaca öğe dizilişinde bir değişiklik olmaz.Weil/da + Özne +Diğer Öğeler + Fiil "weil " ve "da" kullanılıyorsa: weil (da)sie viel zu tun hat "denn" kullanılıyorsa: denn sie hat viel zu tunWegen: “- in yüzünden” anlamına gelir“wegen” bir neden veya sebep bildirmesine rağmen diğer kelimelerle yer değiştiremez. Aynı anlama gelen cümleyi farklı şekilde söylemek için kullanabilirsiniz, ama yan cümlenin öğe dizilişi değişir. Sie kann ihn morgen nicht treffen wegen ihrer Beschäftigungen. Eğer “wegen” kullanılıcaksa iddianın sebebi de ana cümlede belirtilmelidir. Ancak “wegen” kelimesinden sonra gelen isim dativ(ismin –e hali) veya genitiv(ismin –in hali) halde olmalıdır.Başka bir örnek: Er lernt Deutsch , weil er in Deutschland leben will. Er lernt Deutsch, da er in Deutschland leben will. Er lernt Deutsch, denn er will in Deutschland leben. Er lernt Deutsch wegen seiner Absicht ( seines Wunsches) in Deutschland zu leben.

Duden grundwissen grammatik pdf indir

Was unterscheidet Adjektive von Adverbien?Wie verhält sich das Tempus zur Zeit? Stehen Subjekte immer im Nominativ? Was ist der Unterschied zwischen einem Adverbial und einem Präpositionalobjekt? Wie bringt man die Wörter auf die Reihe?Welche Sätze gibt es überhaupt? Wie analysiert man komplexe Sätze?und:Welche Aufgabe hat der Konjunktiv in einem  journalistischen Text? Was kann sich alles in einem Gedicht bedeuten?Was bewirkt der Nominalstil im Verwaltungstext?Wozu ist Grammatik überhaupt gut? Solche und ähnliche Fragen sind für Studierende in sprach-zentrierten Studiengängen essenziell. Grammatisches Wissen ist unverzichtbar für den kompetenten und reflektierten Um-gang mit Texten und bildet daher eine Grund voraussetzung für ein erfolgreiches Studium. Dieses Buch hilft, grammatische Fragen zu beantworten. Es tut dies auf zweierlei Weise: Im ersten Teil wird grammatisches Grundwissen kompakt,  übersichtlich und theorieneutral dargeboten. Tipps aus der Praxis der Hochschullehre und zahlreiche Übungen unterstützen die selbstständige Arbeit. Im zweiten Teil zeigen drei exemplarische Textanalysen, wie grammatisches Wissen systematisch und kreativ zugleich zum Verständnis von Texten und ihren Funktionen genutzt werden kann. So wird klar, wozu die Grammatik gut ist. So wird klar, dass es gut und spannend ist, sich mit Grammatik zu befassen.Duden − Grundwissen GrammatikDie Duden-Sprachberatung beantwortet Ihre Fragen zu Rechtschreibung, Zeichensetzung, Grammatik u. Ä. montags bis freitags zwischen 9:00 und 17:00 Uhr. Aus Deutschland: 09001 870098 (1,99  pro Minute aus dem Festnetz) Aus Österreich: 0900 844144 (1,80  pro Minute aus dem Festnetz) Aus der Schweiz: 0900 383360 (3,13 CHF pro Minute aus dem Festnetz) Die Tarife für Anrufe aus den Mobilfunknetzen können davon abweichen. Den kostenlosen Newsletter der Duden-Sprachberatung können Sie unter www.duden.de/newsletter abonnieren.download the file dosyayı indir herunterladen Buy the book

Almanca c1 seviye gramer alıştırmaları pdf indir

Inhaltsverzeichnis

Passiv 2

  1. Vorgangspassiv 2

  2. Zustandspassiv 5

  3. Passiversatzformen 6

Trennbare und untrennbare Verben 8

  1. Trennbare Verben 8

  2. Untrennbare Verben 8

  3. Verbzusätze, die trennbar und untrennbar sind 9

  4. Verben mit zwei Verbzusätzen 9

Nomen-Verb-Verbindungen 10

  1. Nicht fixierte Nomen-Verb-Verbindungen 10

  2. Funktionsverbgefüge 11

  3. Figurative Nomen-Verb-Verbindung 15

Adjektiv 16

  1. Prädikativer und adverbialer Gebrauch 16

  2. Deklination 17

  3. Zahladjektive 20

  4. Steigerung - Vergleichsformen 22

Modalverben 25

  1. Die Grundbedeutungen der Modalverben (objektiver Gebrauch) 26

  2. Die sprecherbezogene Bedeutung der Modalverben (subjektiver Gebrauch) 28

  3. Vorgangspassiv mit Modalverben 31

Konjunktiv II 32

  1. Irrealer Konditionalsatz 33

  2. Die Unterscheidung zwischen Realität und Irrealität 33

  3. Vorsichtige Aussage 34

  4. Höflichkeit 34

6. Etwas ist beinahe geschehen 34

8. Subjektive Modalverben 35

Konjunktiv I 36

Nominalisierung - Verbalisierung 39

Relativsätze als Attributsätze 43

  1. Attributive Relativsätze mit dem Relativpronomen der, die, das 43

  2. Attributive Relativsätze mit dem Relativpronomen was 44

Grammatik C1

Passiv

In der deutschen Grammatik kann man zwischen Aktiv und Passiv unterscheiden. Die meisten Sätze ste- hen im Aktiv. Oft geht dabei eine Aktion / Handlung oder ein Vorgang vom Subjekt aus.

Der Administrator installiert das neue Programm. / Julia singt. / Ich fliege nach Kreta.

Ein Satz kann aber auch dann formal im Aktiv stehen, wenn ein Vorgang das Subjekt betrifft.

Wein enthält Alkohol. / Der Junge bekam einen Schnupfen. / Das Glas fiel vom Tisch.

Ein Satz kann aber auch dann formal im Aktiv stehen, wenn keine Handlung oder kein Vorgang vorliegt.

Max saß in der letzten Reihe.

Nur bestimmte Sätze, die formal Aktiv sind, kann man ins Passiv setzen.

Handlung geht vom Subjekt aus

Max repariert den Wagen.

Der Wagen wird von Max repariert.

Handlung geht vom Subjekt aus

Man diskutiert lange.

Lange wird diskutiert.

Handlung ist reflexiv

Eva setzt sich auf eine Bank.

kein Passiv möglich

Handlung, aber Perfekt mit „sein“

Die Diebe verschwinden leise.

kein Passiv möglich

Das Subjekt handelt nicht.

Ein Fußgänger steht an der Haltestelle.

kein Passiv möglich

Der Vorgang betrifft das Subjekt.

Tanja erhält den Bericht morgen.

kein Passiv möglich

Das Passiv benutzt man vor allem, wenn der Täter unwichtig, unbekannt oder nicht erkennbar ist.

Die Leute wurden informiert. / Das Gebäude wird bald abgerissen. / Der Koffer ist gestohlen worden.

Man muss zudem zwischen Vorgangspassiv und Zustandspassiv unterscheiden.

Das Vorgangspassiv beschreibt eine Aktion in Richtung Subjekt: z. B. Ihr Rucksack wurde gestohlen.

Das Zustandspassiv beschreibt einen Zustand des Subjekts: z. B. Die Fenster sind geputzt.

Download the file Dosyayı indir Herunterladen

wegen ve weil arasında ne fark var?

wegen ve weil arasında ne fark var? - Bildiğim kadarıyla wegen bir edat ve weil bir bağlaçtır. Ama her ikisi de "neden(warum)" sorusunu yanıtlar. Bu iki kelime hangi koşullarda birbirinin yerine kullanılır? Her ikisi de aynı anlama gelir mi?"weil" ve "wegen" kelimelerinin hangi koşullarda kullanılmaları gerektiğini bilmek isterdim.

almanca soru cevap diyalogları

almanca soru cevap diyalogları - Karşımızdaki kişi bize soru sorduğunda bazen merak ederiz ve "neden sordunuz?" deriz. Buna cevap olarak soru soran kişi "hiç öylesine" veya " sadece merak ettim." der. Peki bu tür diyaloglar almancada nasıl oluyor merak ettiniz mi? Almancada biri size neden sordunuz derse tepkiniz ne olurdu?-Warum (hast du das gefragt)?Buna "ohne Grund" diye cevap verilmediğini ama aşağıdaki gibi cevap verildiğini duydum.
-Nur so.
veya
-Nur neugierig.
veya
-Einfach so.
Almanca soru kalıpları ve cevapları, Almanca soru cevap
Almanca yeni kelime: nachlassend | azalanIch danke unseren drei Töchtern Shannon, Julia und Lauren für ihre nicht nachlassende Liebe und Dankbarkeit.Kaynak: männer sind vom mars frauen von der venus (John Gray) 

 

Kim ?

 

Wer?

 

[veː ]

Ne ?

Was?

[vas]

Nerede?

Wo?

[voː]

Ne zaman?

Wann?

[van]

Nasıl?

Wie?

[viː]

Neden?

Warum?

[vaˈʀʊm]

Hangi?

Welcher?

[ˈvɛ ]

Ne kadar?

Wie viel?

[viː ˈfiːl]

Ne kadar?

Wie viele?

[vi: ˈfi:lə]

Almancada sıkça kullanılan kelimeler: ein

5 ein 1 tür bir • In dem Auto sitzen eine Frau, ein Mann und ein Kind. (Arabada bir adam bir kadın ve bir çocuk oturuyor) 2 edat -in biri • Der Künstler ist einer der bekanntesten Deutschlands.(Sanatçı Almanya'da en çok bilinenlerden biridir.)

Almancada sıkça kullanılan kelimeler: sein

3 sein 1 fiil "olmak" • Ich bin Student. (Ben öğrenciyim) 2 yardımcı fiil (geçmiş zaman) • Wir sind in der Sauna gewesen.(Biz Sauna'daydık)

Almancada sıkça kullanılan kelimeler: und

2 und conj ve • Erwin und Brigitte gehen heute Abend in den Auerbachkeller essen. (Erwin ve Brigitte bu akşam Auerbacher'a yemek yemeye gidiyorlar)*Auebachkeller: Almanya'nın Leipzig kentine bulunan tarihi bir restorant

1. der, die, das

Artık neredeyse hepimiz biliyoruz ki bazı dillerde cinsiyetlere göre ismin önünde tanımlık(artikel) bulunur. Bu dillerden bir tanesi de almancadır. Almancada 3 tane tanımlık vardır. Bunlardan "der" cinsiyeti erkek olan isimler için kullanılır. "das" cinsiyeti olmayan(nötr) isimler için veya nesneler için kullanılır. "Die" tanımlığı ise cinsiyeti dişi olan isimler için kullanılır. 1. Artikellerin tanımlık olarak kullanımıDer Mann küsst die Frau und das Kind schaut zu. (Adam kadını öpüyor ve çocuk bunu izliyor)2. Zamir olarak kullanımıArtikeller relativsatz kurarken ismin yerini tutan zamir olarak kullanılır. zamir a) şu, bu, şunlar • Das ist mein Fahrrad.( bu benim bisikletim) b) kim, şu • Die Frau, die nebenan wohnt, heißt Renate. (yan bitişikte oturan kadının adı Renate.)
1. Ein Tag im Leben von Paula, 8 Jahre 2. Ein alter Mann erinnert sich: 0rte und ihreGeschichten 3. Terminkalender 4. Wie lange? Wann? 5. Alltagsgegenstände 6. Wo lernen Sie? Deutschlerner/innen werden befragt 7. Die Präposition bei 8. Das wollte ich noch sagen 9. Was hast du gestern gemacht? 10. Wer ist eigenttich Steffi Graf? 11. Warum? Wahre Gründe und Ausreden 12. Präzise Ortsangaben 13. Begrüßung und Grüße 14. Eigennamen abgekürzt 15. Häufige Abkürzungen in Texten 16. Jeopardy - ein Ratespiel 17. Wenn einem der Kragen platzt 18. Grund - Folge 19. Gedichte: Gute und schlechte Zeiten 20. Umformung von Komposita 27. Eine Einladung ablehnen If you like and want to support Buy this product or Download as PDF only
Merhaba bu sayfada Margret Rodi Stefanie Dengler tarafından başta Türkler olmak üzere almanyada yaşayacaklar için hazırlanan dinleme ve konuşma testini paylaşıyoruz.Toplam 34 sayfa, 13 dinleme ve çok sayıda alıştırmadan oluşan bu testi ücretsiz indirebilirsiniz. İndirme linki sayfanın altıdan görebilirsiniz.

Deutsch-Test für Zuwanderer

Material zur Prüfungsvorbereitung Modelltest

DEMO Hören Teil 1 Sie hören vier Ansagen. Zu jeder Ansage gibt es eine Aufgabe. Welche Lösung (a, b oder c) passt am besten? Markieren Sie Ihre Lösungen für die Aufgaben 1–4 auf dem Antwortbogen.1. Beispiel Was soll Frau Kurz tun? a Bei der Versicherung anrufen. b Der Versicherung einen Brief schicken. c Zu der Versicherung gehen. 1 Was soll Frau Ebert machen? a Die Polizei anrufen. b Die Rechnung bezahlen. c Die Versicherung bezahlen.2 Die Tochter von Frau San braucht Hilfe in der Schule. Mit wem soll Frau San sprechen? a Mit der Lehrerin. b Mit ihrem Mann. c Mit ihrer Tochter. 3 Frau Hetzel hat ein Problem mit der Gasrechnung. Was soll sie tun? a Den Gaszähler ablesen. b Die Gasfirma anrufen. c Die Gasrechnung bezahlen. 4 Was soll Herr Bartel machen? a Das Reisebüro anrufen. b Den Flug buchen. c Ins Reisebüro gehen.Inhaltsverzeichnis 3 Hören Teil 1 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. 4 Hören Teil 2 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5 Hören Teil 3 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . 6 Hören Teil 4 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7 Lesen Teil 1 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8 Lesen Teil 2 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .10 Lesen Teil 3 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12 Lesen Teil 4 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 15 Lesen Teil 5 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. 16 Schreiben . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 17 Sprechen Teil 1 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .18 Sprechen Teil 2 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 19 Sprechen Teil 3 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .21 Lösungen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . . . . 22 Transkripte . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . .24 Bewertungskriterien Schreiben . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .27 Bewertungskriterien Sprechen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..29 Antwortbögen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .32Testi indirmek için download veya indir linkine tıklayınız.

Deutsch-Test für Zuwanderer

Material zur Prüfungsvorbereitung Modelltest

DEMO
Hören Teil 1
Sie hören vier Ansagen. Zu jeder Ansage gibt es eine Aufgabe. Welche Lösung (a, b oder c) passt am
besten?
Markieren Sie Ihre Lösungen für die Aufgaben 1–4 auf dem Antwortbogen.

1. Beispiel Was soll Frau Kurz tun?
a Bei der Versicherung anrufen.
b Der Versicherung einen Brief schicken.
c Zu der Versicherung gehen.

1 Was soll Frau Ebert machen?
a Die Polizei anrufen.
b Die Rechnung bezahlen.
c Die Versicherung bezahlen.

2 Die Tochter von Frau San braucht Hilfe in der Schule. Mit wem soll Frau San sprechen?
a Mit der Lehrerin.
b Mit ihrem Mann.
c Mit ihrer Tochter.
3 Frau Hetzel hat ein Problem mit der Gasrechnung. Was soll sie tun?
a Den Gaszähler ablesen.
b Die Gasfirma anrufen.
c Die Gasrechnung bezahlen.
4 Was soll Herr Bartel machen?
a Das Reisebüro anrufen.
b Den Flug buchen.
c Ins Reisebüro gehen.

Inhaltsverzeichnis 3
Hören Teil 1 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. 4
Hören Teil 2 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  . . 5
Hören Teil 3 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . 6
Hören Teil 4 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7
Lesen Teil 1 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8
Lesen Teil 2 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .10
Lesen Teil 3 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12
Lesen Teil 4 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .  . 15
Lesen Teil 5 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. 16
Schreiben . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 17
Sprechen Teil 1 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .18
Sprechen Teil 2 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  . . . . . . . . . . . . . . . 19
Sprechen Teil 3 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .21
Lösungen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . .  . . 22
Transkripte . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . .24
Bewertungskriterien Schreiben . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  . . . . . . . . . . . .  . .27
Bewertungskriterien Sprechen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  . . . . . . . . . . .  ..29
Antwortbögen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  . . . . . . . . . .32

.RAR olarak indir

Wichtige Deutsche Verben Önemli Almanca FiillerHier finden Sie eine Auswahl wichtiger Verben, die Ihnen in der deutschen Sprache oft begegnen werden.Bu yazıda sizinle almancada sıkça kullanılan önemli fiilleri paylaşıyorum. Bu fiillere almancada sıkça rastlarsınız. Bu fiiller almanca öğrenenlere çok yardımcı olacaktır. Üstelik çok kullanılan fiiler listesini PDF olarak indirebilirsiniz.Önemli almanca fiillerDeutsch Verben Türkçe Fiil anfangen başlamak anhalten durmak, durdurmak annehmen kabul etmek anwachsen art(tır)mak

Almanca ayrı ve bileşik yazılar kelimeler Lösungen

Bu yazıda burada verilen almanca ayrı ve bileşik yazılan kelimeler alıştırmasının çözümünü görüntülemektesiniz.
Lösungen
1.     In Minnesota ist es im Sommer feuchtheiß.
2.     Sie wollte kein schwarzgraues Kleid.
3.     Wo sind die Winter nasskalt?
4.     Seine erzkonservativen Eltern erlaubten ihm nicht, so lange auszubleiben.
5.     Es ist in Minnesota im Winter oft eiskalt.
6.     Sie schreibt lieber E-Mails als Briefe.
7.     Die Vase war aus Email.
8.     Er wollte medizinisch-technischer Assistent werden.
9.     Sam findet einfach alles zum Auf-und-davon-Laufen, oder?
10. Er hat eine 3-jährige Schwester

1.     Er wollte gar kein Interview geben.
2.     Wie viele Preise hat sie schon gewonnen?
3.     Er konnte nicht soviel trinken wie die anderen.
4.     Die beiden stellten eines Tages überrascht fest, dass sie sich auseinandergelebt hatten.
5.     Sie wollte über alle Probleme offensprechen.
6.     Es ist ihnen nicht leichtgefallen, das Land zu verlassen.
7.     Der Betrag wurde ihnen gutgeschrieben.
8.     Der Angeklagte wurde aus Mangel an Beweisen freigesprochen.
9.     Das frei gehaltene Referat gefiel allen am besten.
10. Es war bitterkalt.

1.     Er versprach immerzubeizeiten nach Hause zu kommen.
2.     Er wollte währenddessen fernsehen.
3.     Hast du das irgendjemandem erzählt?
4.     Derjenige, der den ersten Stein wirft, wird wohl zur Rechenschaft gezogen werden.
5.     Sie hat denselben Fehler schon mehrfach gemacht.
6.     Nichtsdestotrotz verließ sie das Haus.
7.     Das kleine Mädchen hatte vor den meterhohen Wellen Angst.
8.     Sie sehen vor allem Zeichentrickfilme.
9.     Wie viele bahnbrechende Erfindungen kannst du nennen?
10. Jahrelang pflegte sie ihre Großmutter.

1.     Sie kann besser Rad fahren als bergsteigen .
2.     Er kann sehr gut kopfrechnen .
3.     Wer kann besser notlanden als bruchrechnen ?
4.     Wer behauptet, dass Kinderkriegen der Wunsch aller Frauen ist?
5.     Das Autofahren ist kein Kinderspiel.
6.     Ist das Schachspielen wirklich eine Kunst?
7.     Lisas Hobbys sind Eislaufen und Skifahren .
8.     Sie kamen zu Lande und zu Wasser.
9.     Sie hat ein butterweiches Herz.
10. Das hyperaktive Kind hatte Mühe, ruhig zu sitzen.

1.     Sie konnte gar nichts sagen, da sie unter Schock stand.
2.     Es ist zu weit, um zu Fuß zu gehen.
3.     Er hat so oft gefehlt, dass ihn niemand wirklich kannte.
4.     Sie waren stundenlang in demselben Zimmer, ohne einander anzusehen.
5.     Die Putzfrau wurde gebeten, das Haus gründlich zu säubern.
6.     Sie kann sich nicht heimisch fühlensolange sie niemanden versteht.
7.     Wie viele wissen, welche Wörter großgeschrieben werden?
8.     Wer ist minderbemittelt?
9.     Wann wird Ihr Chef zurück sein?
10. Sie werden dabei sein wollen, wenn der Botschafter zum Ball kommt.

1.     Weißt du, wie wir solche Angelegenheiten handhaben sollen?
2.     Sie muss tagtäglich dieselben Fragen beantworten.
3.     Sie hat vor allem am 31. Oktober und am 31. Dezember Angst, wenn sie nachts auf der Straße ist, weil sie leicht erschrickt.
4.     Sie kann sowohl brust- als auch delfinschwimmen.
5.     Wer lobpreist meine Leistungen?
6.     Die neuen Schüler werden in den ersten Wochen oft gemaßregelt, oder?
7.     Sie will im Sommer immer bergsteigen und Rad fahren.
8.     Er möchte im Winter eislaufen und snowboarden.
9.     Werden wir den nächsten Angriffen noch standhalten können?
10. Bei Vollmond schlafwandelt er oft.

1.     Kannst du eigentlich bruchrechnen?
2.     Dem Piloten gelang es notzulanden.
3.     Er kann einem nur leidtun, oder?
4.     Weiß irgendjemand, wo die Sitzung in einer Stunde stattfinden wird?
5.     Er kann kopfstehen.
6.     Sie konnten allen Versuchungen widerstehen.
7.     Dem Antrag wurde stattgegeben.
8.     Wie viele haben dieses Mal an dem Kongress teilgenommen?
9.     Die Tiere mussten notgeschlachtet werden.
10. Man muss besonders gut achtgeben, wenn man in dieser Gegend haltmacht.
Die beiden können eislaufen.
Die beiden können Eis laufen.
Sie möchte am Wochenende radfahren.
Sie möchte am Wochenende Rad fahren.
Seine Hobbys sind Schachspielen und Radfahren.
Seine Hobbys sind Schach spielen und Rad fahren.
Werden sie rechtzeitig fertigsein?
Werden sie rechtzeitig fertig sein?
Die vitaminreiche Nahrung sorgte für eine rasche Genesung.
Die Vitamin reiche Nahrung sorgte für eine rasche Genesung.
Sie musste diesen Satz zehnmal schreiben.
Sie musste diesen Satz zehn Mal schreiben.
Bist du denn garnicht an den Ergebnissen interessiert?
Bist du denn gar nicht an den Ergebnissen interessiert?
Ist er so lebensfremd, oder tut er nur so?
Ist er so Lebens fremd, oder tut er nur so?
Sie sind es gewohnt, sich werbewirksam in Szene zu setzen.
Sie sind es gewohnt, sich Werbe wirksam in Szene zu setzen.
Sie werden schweigenmüssen.
Sie werden schweigen müssen.
Sie wollte bei dem schönen Wetter zufuß gehen.
Sie wollte bei dem schönen Wetter zu Fuß gehen.

teilnehmen
Teil nehmen
bergsteigen
Berg steigen
Wieviele Teilnehmer?
Wie viele Teilnehmer?
Radfahren ist sein Hobby.
Rad fahren ist sein Hobby.
fünf meterhoch
fünf Meter hoch
irgendjemand
irgend jemand
normalerweise
normaler Weise
garnicht
gar nicht
Wienerstraße
Wiener Straße
meterhohe Wellen
Meter hohe Wellen

Er möchte das Auto probefahren.
Er möchte das Auto Probe fahren.
Ausnahmsweise erschien er pünktlich.
Ausnahme Weise erschien er pünktlich.
Sie möchten vorallem die Burgen besichtigen.
Sie möchten vor allem die Burgen besichtigen.
Sie trägt bei Hochzeiten immer dasselbe Kleid.
Sie trägt bei Hochzeiten immer das selbe Kleid.
Darf ich denn garkeine Frage stellen?
Darf ich denn gar keine Frage stellen?
Die Verträge müssen morgenvormittag alle fertig sein.
Die Verträge müssen morgen Vormittag alle fertig sein.
Sie spielen montagabends Bridge.
Sie spielen Montag abends Bridge.
Sie behauptet, sie werde dasein.
Sie behauptet, sie werde da sein.
Es ist ihnen nicht leichtgefallen, das Land zu verlassen.
Es ist ihnen nicht leicht gefallen, das Land zu verlassen.

almanca örnek niyet mektubu Motivationsschereiben

almanca örnek niyet mektubu Motivationsschereiben - Merhaba arkadaşlar bu yazıda size Almanya'nın Bochum kentinde bulunan Ruhr Üniversität -Bochum kısaca RUB için yazmış olduğum niyet mektubunu paylaşıyorum.Niyet mektubu yazarken dikka etmeniz gereken bazı şeyler var.
almanca örnek niyet mektubu Motivationsschereiben
Image Credit: https://www.marketingdonut.co.uk/sites/default/files/writing-research-brief383109052.jpg
Öncelikle mektubun tarihini yazmalısınız.Mektubu posta ile göndermeden önce ilgili kişiye E-Mail ile de gönderin.Bu sizin işlemlerinizi hızlandıracaktır. Eğer karşınızda muhatap kişi varsa mektupta hitap ederken o kişinin adını yazın. Mümkünse "Sehr geehrte Damen und Herren" gibi herkesi işaret eden hitap şeklinden kaçının.Yazınınızı paragraflara ayırın. İlk bölümde ne okuduğunuzu, neden almanyada bulunmak istediğiniz belirtin.İkinci paragrafta kısaca kendinizden bahsedin. Üçüncü paragrafta almanca veya almanya ile ilgili daha önceki deneyimlerinizden bahsedin.Son paragrafta ise yazınızı toparlayın ve sizinle ilgilendikleri için onlara teşekkür edin.Teşekkür ederken veya ricada bukunurken abartıya kaçmayın. Son olarak yanlış anlaşılmalara meyil vermemek için yazınızı mutlaka bir Almanca uzmanına kontrol ettirin.
Eskişehir, 25.November 2013Sehr geehrte Damen und Herren,wie Sie wahrscheinlich schon wissen, studiere ich Deutsch auf Lehramt in der Pädagogischen Fakultät an der Anadolu Universität in Eskişehir. Ich mag die Deutsche Sprache sehr– sogar lieber als Englisch. Deshalb möchte ich Ihre Sprache wie ein Kulturbotschafter verbreiten und Deutschlehrer werden. Dazu muss ich mein Deutsch aber noch weiterentwickeln, denn ich möchte es fließend sprechen, wie ein deutscher Muttersprachler.Zuerst möchte ich mich selbst vorstellen: Ich wurde 1984 in Kahramanmaraş, Türkei geboren. Nach meinem Gymnasium habe ich an der Anadolu Universität angefangen Arbeitsökonomie und industrielle Beziehungen zu studieren. Nach zwei Jahren habe ich jedoch bemerkt, dass dieses Fach nicht das richtige für mich ist und dass mein Traumberuf Deutschlehrer ist. Heute bin ich mit dieser Entscheidung sehr glücklich und arbeite sogar an einem Buch über die deutsche Sprache „Auf Deutsch Bitte. Deutsch als Fremdsprache für Türken“ (dieser Link führt Sie zu dem Buchcover: http://esakademi.com/bedava-almanca-e-book-pdf)Während meiner Arbeit in Bodrum als Barkeeper 2008 und in Alanya als Touristen-Guide 2007 habe ich viel Kontakt mit deutschen Touristen und der deutschen Sprache gehabt. Dort habe ich bemerkt, wie wichtig die deutsche Sprache ist, und dass die Türkei und Deutschland eine tiefe Verbindung haben.Bevor ich für mein Erasmus - Aufenthalt die Ruhruniversität Bochum ausgewählt habe, suchte ich einige Informationen über Ihre Universität im Internet. Ich entdeckte, dass die Atmosphäre an meiner Heimatuniversität und an der RUB ähnlich ist. Wie Sie es in Ihrer offiziellen Website erwähnen, ist die RUB viel mehr als ein Ort des Lernens. Sie befindet sich im Herzen einer spannenden Region und ist Teil der Metropole Ruhr, einer der größten städtischen Zentren Europas.Ich glaube,dass die RUB mit ihrer multikulturellen Identität und ihrer tollen Atmosphäre genau das ist, was ich von einer Universität erwarte. Sie scheint die beste Wahl für mein Erasmus-Semester zu sein.Falls Sie noch mehr Fragen haben, können Sie mir gerne schreiben.Ich möchte Ihnen schon einmal dafür danken, dass Sie die bürokratischen Angelegenheiten bearbeiten, ich schätze Ihre Hilfe sehr.Herzliche Grüße, Ahmet Bergmann
 Ruhr-Universität Bochum Bu yazıya aşağıdaki terimlerini aratarak ulaşabilirsiniz almanca örnek niyet mektubu Motivationsschereiben, almanca niyet mektubu örneği, almanya vize motivasyon yazısı örneği,almanca erasmus niyet mektubu, almanca örnek niyet mektubu Motivationsschereiben örneği

almancada ayrı ve bileşik yazılan kelimeler

Bu yazıda almancada ayrı ve bileşik yazılan kelimeler (getrennt oder zusammen) konusu işlenmektedir.
  1. In Minnesota ist es im Sommer feucht-heiß.

  2. Sie wollte kein schwarz-graues Kleid.

  3. Wo sind die Winter nasskalt?

  4. Seine erz-konservativen Eltern erlaubten ihm nicht, so lange auszubleiben.

  5. Es ist in Minnesota im Winter oft eis-kalt.

  6. Sie schreibt lieber Emails als Briefe.

  7. Die Vase war aus E-Mail.

  8. Er wollte medizinischtechnischer Assistent werden.

  9. Sam findet einfach alles zum Aufunddavonlaufen, oder?

  10. Er hat eine 3jährige Schwester.

getrennt oder zusammen?

Unterstreichen Sie die falsch geschriebenen Wörter

  1. Er wollte garkein Interview geben.

  2. Wieviele Preise hat sie schon gewonnen?

  3. Er konnte nicht soviel trinken wie die anderen.

  4. Die beiden stellten eines Tages überrascht fest, dass sie sich auseinander gelebt hatten.

  5. Sie wollte über alle Probleme offensprechen.

  6. Es ist ihnen nicht leicht gefallen, das Land zu verlassen.

  7. Der Betrag wurde ihnen gut geschrieben.

  8. Der Angeklagte wurde aus Mangel an Beweisen frei gesprochen.

  9. Das freigehaltene Referat gefiel allen am besten.

  10. Es war bitter kalt.

getrennt oder zusammen?

Unterstreichen Sie die falsch geschriebenen Wörter

  1. Er versprach immer zu, bei Zeiten nach Hause zu kommen.

  2. Er wollte während dessen fernsehen.

  3. Hast du das irgend jemandem erzählt?

  4. Der Jenige, der den ersten Stein wirft, wird wohl zur Rechenschaft gezogen werden.

  5. Sie hat den selben Fehler schon mehrfach gemacht.

  6. Nichts desto trotz verließ sie das Haus.

  7. Das kleine Mädchen hatte vor den Meter hohen Wellen Angst.

  8. Sie sehen vorallem Zeichentrickfilme.

  9. Wie viele Bahn brechenden Erfindungen kannst du nennen?

  10. Jahre lang pflegte sie ihre Großmutter.

  1. Sie kann besser radfahren als Berg steigen.

  2. Er kann sehr gut Kopf rechnen.

  3. Wer kann besser notlanden als Bruch rechnen?

  4. Wer behauptet, dass Kinder kriegen der Wunsch aller Frauen ist?

  5. Das Auto fahren ist kein Kinderspiel.

  6. Ist das Schach spielen wirklich eine Kunst?

  7. Lisas Hobbys sind Eis laufen und Ski fahren.

  8. Sie kamen zulande und zu Wasser.

  9. Sie hat ein Butter weiches Herz.

  10. Das hyper aktive Kind hatte Mühe, ruhig zu sitzen.

getrennt oder zusammen?

Unterstreichen Sie die falsch geschriebenen Wörter

  1. Sie konnte garnichts sagen, da sie unter Schock stand.

  2. Es ist zuweit, um zufuß zu gehen.

  3. Er hat sooft gefehlt, dass ihn niemand wirklich kannte.

  4. Sie waren Stunden lang in dem selben Zimmer, ohne einander anzusehen.

  5. Die Putzfrau wurde gebeten, das Haus gründlichzusäubern.

  6. Sie kann sich nicht heimischfühlen, so lange sie niemanden versteht.

  7. Wieviele wissen, welche Wörter groß geschrieben werden?

  8. Wer ist minder bemittelt?

  9. Wann wird Ihr Chef zurücksein?

  10. Sie werden dabeisein wollen, wenn der Botschafter zum Ball kommt.

getrennt oder zusammen?

Unterstreichen Sie die falsch geschriebenen Wörter

  1. Weißt du, wie wir solche Angelegenheiten Hand haben sollen?

  2. Sie muss Tag täglich die selben Fragen beantworten.

  3. Sie hat vorallem am 31. Oktober und am 31. Dezember Angst, wenn sie nachts auf der Straße ist, weil sie leicht erschrickt.

  4. Sie kann sowohl brust als auch delfinschwimmen.

  5. Wer Lob preist meine Leistungen?

  6. Die neuen Schüler werden in den ersten Wochen oft Maß geregelt, oder?

  7. Sie will im Sommer immer Berg steigen und Rad fahren.

  8. Er möchte im Winter Eis laufen und snowboarden.

  9. Werden wir den nächsten Angriffen noch Stand halten können?

  10. Bei Vollmond Schlaf wandelt er oft.

    1. Kannst du eigentlich Bruch rechnen?

    2. Dem Piloten gelang es Not zu landen.

    3. Er kann einem nur Leid tun, oder?

    4. Weiß irgendjemand, wo die Sitzung in einer Stunde statt finden wird?

    5. Er kann Kopf stehen.

    6. Sie konnten allen Versuchungen wider stehen.

    7. Dem Antrag wurde statt gegeben.

    8. Wieviele haben diesesmal an dem Kongress Teil genommen?

    9. Die Tiere mussten Not geschlachtet werden.

    10. Man muss besonders gut Acht geben, wenn man in dieser Gegend haltmacht.

getrennt oder zusammen?

Welche ist korrekt geschrieben? Kreuzen Sie sie an!

Die beiden können eislaufen.

Die beiden können Eis laufen.

Sie möchte am Wochenende radfahren.

Sie möchte am Wochenende Rad fahren.

Seine Hobbys sind Schachspielen und Radfahren.

Seine Hobbys sind Schach spielen und Rad fahren.

Werden sie rechtzeitig fertigsein?

Werden sie rechtzeitig fertig sein?

Die vitaminreiche Nahrung sorgte für eine rasche Genesung.

Die Vitamin reiche Nahrung sorgte für eine rasche Genesung.

Sie musste diesen Satz zehnmal schreiben.

Sie musste diesen Satz zehn Mal schreiben.

Bist du denn garnicht an den Ergebnissen interessiert?

Bist du denn gar nicht an den Ergebnissen interessiert?

Ist er so lebensfremd, oder tut er nur so?

Ist er so Lebens fremd, oder tut er nur so?

Sie sind es gewohnt, sich werbewirksam in Szene zu setzen.

Sie sind es gewohnt, sich Werbe wirksam in Szene zu setzen.

Sie werden schweigenmüssen.

Sie werden schweigen müssen.

Sie wollte bei dem schönen Wetter zufuß gehen.

Sie wollte bei dem schönen Wetter zu Fuß gehen.

Welche ist korrekt geschrieben? Kreuzen Sie sie an!

Er möchte das Auto probefahren.

Er möchte das Auto Probe fahren.

Ausnahmsweise erschien er pünktlich.

Ausnahme Weise erschien er pünktlich.

Sie möchten vorallem die Burgen besichtigen.

Sie möchten vor allem die Burgen besichtigen.

Sie trägt bei Hochzeiten immer dasselbe Kleid.

Sie trägt bei Hochzeiten immer das selbe Kleid.

Darf ich denn garkeine Frage stellen?

Darf ich denn gar keine Frage stellen?

Die Verträge müssen morgenvormittag alle fertig sein.

Die Verträge müssen morgen Vormittag alle fertig sein.

Sie spielen montagabends Bridge.

Sie spielen Montag abends Bridge.

Sie behauptet, sie werde dasein.

Sie behauptet, sie werde da sein.

Es ist ihnen nicht leichtgefallen, das Land zu verlassen.

Es ist ihnen nicht leicht gefallen, das Land zu verlassen.

Herunterlanden Sie die Lösungen

almanca preposition edat alan fiiller listesi

Bu makale almanca preposition edat alan fiiller listesi konusunu içerir.

Feste Verbindungen: Verben mit Präpositionen

Verb+ Präposition

abhängen von

Kasus

+ D

Beispiel

Ob wir fahren, hängt vom Wetter ab.

achten auf

+ A

Bitte achte auf den neuen Mantel.

anfangen mit

+ D

Ich fange mit der Übung an.

ankommen auf

+ A

Es kommt auf den richtigen Preis an.

antworten auf

+ A

Bitte antworten Sie heute auf den Brief.

sich ärgern über

+ A

Wir ärgern uns über den Regen.

aufhören mit

+ D

Er hört um 17.00 Uhr mit der Arbeit auf.

aufpassen auf

+ A

Ein Babysitter passt auf kleine Kinder auf.

sich aufregen über

+ A

Deutsche regen sich über Unpünktlichkeit auf.

ausgeben für

+ A

Frauen geben viel Geld für Schuhe aus.

sich bedanken bei

+ D

Ich bedanke mich herzlich bei dir.

sich bedanken für

+ A

Martin bedankt sich für das Geschenk.

beginnen mit

+ D

Wir beginnen pünktlich mit dem Deutschkurs.

sich bemühen um

+ A

Karla bemüht sich um eine Arbeit.

berichten über

+ A

Der Reporter berichtet über die Wahlen.

sich beschäftigen mit

+ D

Ich beschäftige mich gern mit Pflanzen.

sich beschweren bei

+ D

Der Gast beschwert sich beim Kellner.

bestehen aus

+ D

Eheringe bestehen aus Gold.

bestehen auf

+ A

Ich bestehe auf sofortige Bezahlung des Autos.

sich beteiligen an

+ D

Viele Studenten beteiligen sich an den Streiks.

sich bewerben bei

+ D

Er bewirbt sich bei einer Bäckerei.

sich bewerben um

+ A

Sie bewirbt sich um eine Stelle als Sekretärin.

sich beziehen auf

+ A

Meine Frage bezieht sich auf Ihr Angebot.

bitten um

+ A

Der Redner bittet um Aufmerksamkeit.

danken für

+ A

Sam dankt für Ritas Hilfe.

denken an

+ A

Maria denkt oft an den Urlaub.

diskutieren über

+ A

Das Kabinett diskutiert über eine neue Steuer.

einladen zu

+ D

Ich lade dich zu meinem Geburtstag ein.

sich entscheiden für

+ A

Frauen entscheiden sich gern für Gold.

sich entschließen zu

+ D

Karl entschließt sich zu einem Studium.

sich entschuldigen bei

+ D

Mia entschuldigt sich bei ihrem Mann.

Verb+ Präposition

sich entschuldigen für

Kasus

+ A

Beispiel

Ich entschuldige mich für das Verhalten meiner Tochter.

erfahren von

+ D

Heute haben wir von dem Bauprojekt erfahren.

sich erholen von

+ D

Von dem Schock muss ich mich erst erholen.

sich erinnern an

+ A

Wir erinnern uns gern an unser erstes Ehejahr.

erkennen an

+ D

Man erkennt Pinocchio an seiner langen Nase.

sich erkundigen nach

+ D

Oma erkundigt sich oft nach meinen Plänen.

erschrecken über

+ A

Die Frau erschrickt über eine Maus.

erzählen über

+ A

Ein Ostberliner erzählt über sein Leben in der ehemaligen DDR.

erzählen von

+ D

Der Bischoff erzählt von der Reise nach Rom.

fragen nach

+ D

Die Journalistin fragt nach den Konsequenzen der Gesetzesänderung.

sich freuen auf

+ A

Kinder freuen sich auf Weihnachten.

sich freuen über

+ A

Jeder freut sich über eine Gehaltserhöhung.

gehen um

+ A

Immer geht es um Geld.

gehören zu

+ D

Das Elsass gehört zu Frankreich.

sich gewöhnen an

+ A

Ich kann mich nicht an den Euro gewöhnen.

glauben an

+ A

Teenager glauben an die große Liebe.

gratulieren zu

+ D

Wir gratulieren dir zum 18. Geburtstag.

halten für

+ A

Ich halte das für keine gute Idee.

halten von

+ D

Kinder halten nicht viel von Ordnung.

sich handeln um

+ A

Bei der Kopie handelt es sich nicht um Originalsoftware.

handeln von

+ D

Märchen handeln von Gut und Böse.

helfen bei

+ D

Kann ich dir beim Tischdecken helfen?

hindern an

+ D

Ein langsamer Fahrer hindert Greta am Überholen.

hoffen auf

+ A

Im März hoffen alle auf warme Frühlingstage.

hören von

+ D

Ich habe seit Sonntag nichts von Piet gehört.

sich informieren über

+ A

Auf der Messe kann man sich über die neue Technologie informieren.

sich interessieren für

+ A

Monika interessiert sich für ein Smartphone.

klagen über

+ A

Frauen klagen häufig über Kopfschmerzen.

kämpfen für

+ A

Die Gewerkschaft kämpft für höhere Löhne.

Verb+ Präposition

kommen zu

Kasus

+ D

Beispiel

In der Besprechung kam es zu einem Streit.

sich konzentrieren auf

+ A

Karl konzentriert sich auf seine Hausaufgaben.

sich kümmern um

+ A

Im Pflegeheim kümmert man sich um alte Leute, die krank sind.

lachen über

+ A

Über einen guten Witz muss man laut lachen.

leiden an

+ D

Jeder fünfte Manager leidet an Burn-out.

leiden unter

+ A

Kaffeetrinker leiden unter Schlafproblemen.

nachdenken über

+ A

Beamte müssen nicht über ihre Rente nachdenken.

protestieren gegen

+ A

Viele Menschen protestieren gegen Atomkraft.

rechnen mit

+ D

Im Januar muss man mit Schnee rechnen.

reden über

+ A

Deine Mutter redet gern über Krankheiten.

reden von

+ D

Großvater redet von den guten alten Zeiten.

riechen nach

+ D

Hier riecht es nach Kuchen.

sagen über

+ A

Brigitte sagt über Dietmar, dass er oft lügt.

sagen zu

+ D

Was sagst du zu meinem neuen Haarschnitt?

schicken an

+ A

Die E-Mail schicke ich dir morgen.

schicken zu

+ D

Der Allgemeinmediziner schickt den Patienten zu einem Spezialisten.

schimpfen über

+ A

Alle schimpfen über den Regen.

schmecken nach

+ D

Muscheln schmecken nach Meerwasser.

schreiben an

+ A

Bitte schreibe noch heute an deine Mutter.

sich schützen vor

+ D

Den Computer des Ministers muss man vor Hackern schützen.

sein für

+ A

Ich bin für die Abschaffung der Kinderarbeit.

sein gegen

+ A

Viele sind gegen Steuererhöhungen.

sorgen für

+ A

Kinder müssen im Alter für ihre Eltern sorgen.

sprechen mit

+ D

Ich spreche noch einmal mit deinem Vater.

sprechen über

+ A

Lass uns über deine Zukunft sprechen.

sterben an

+ D

Zwei Deutsche sind an der Grippe gestorben.

streiten mit

+ D

Ich möchte nicht mit dir streiten.

streiten über

+ A

Die USA und Deutschland streiten über eine neue Strategie.

teilnehmen an

+ D

Nordkorea nimmt an der Fußball-WM teil.

telefonieren mit

+ D

Hast du schon mit dem Arzt telefoniert?

Verb+ Präposition

sich treffen mit

Kasus

+ D

Beispiel

Die Kanzlerin trifft sich täglich mit ihrem Pressesprecher.

sich treffen zu

+ D

Sie treffen sich nur zu einem kurzen Gespräch.

überreden zu

+ D

Kann ich dich zu einem Glas Wein überreden?

sich unterhalten mit

+ D

Der Sänger unterhält sich mit dem Bassisten.

sich unterhalten über

+ A

Die Modedesigner unterhalten sich über die neuesten Trends.

sich verabreden mit

+ D

Heute verabrede ich mich mit einer Freundin.

sich verabschieden von

+ D

Nun wollen wir uns von euch verabschieden.

vergleichen mit

+ D

Vergleichen Sie München mit Berlin.

sich verlassen auf

+ A

Auf mich kann man sich verlassen.

sich verlieben in

+ A

Britta hat sich in das alte Bauernhaus verliebt.

sich verstehen mit

+ D

Daniel versteht sich gut mit seinem Chef.

verstehen von

+ D

Verstehst du etwas von Elektrik?

sich vorbereiten auf

+ A

Karl bereitet sich auf eine Präsentation vor.

warnen vor

+ D

Man hatte ihn vor den hohen Kosten für das alte Auto gewarnt.

warten auf

+ A

In Namibia wartet man lange auf einen Bus.

sich wenden an

+ A

Bitte wenden Sie sich an die Buchhaltung.

werden zu

+ D

Unter null Grad wird Eis zu Wasser.

wissen von

+ D

Ich weiß nichts von neuen Computern für unser Team.

sich wundern über

+ A

Viele Deutsche wundern sich über die plötzlich so hohen Stromkosten.

zuschauen bei

+ D

Kann ich dir bei der Reparatur zuschauen?

zusehen bei

+ D

Willst du mir beim Kochen zusehen?

zweifeln an

+ D

John zweifelt daran, dass sein Sohn die Wahrheit gesagt hat.

 Feste Verbindungen: Verben mit PräpositionenBu yazıya aşağıdaki arama terimlerini aratarak ulaşabilirsiniz: almanca preposition edat alan fiiller listesi, verben mit präpositionen almanca,almanca preposition edat alan fiiller listesi, verben mit präpositionen örnek cümleler, almanca preposition edat alan fiiller listesi, almanca edatlı fiiller liste, almanca preposition edat alan fiiller listesi

almancada-gecissiz-fiiller-listesi-ve-konu-anlatimi

almancada-gecissiz-fiiller-listesi-ve-konu-anlatimi: Intransitive VerbenÜbersicht der Artikel im Dativ
Dativ Maskulin Feminin Neutrum Plural
 Bestimmter Artikel dem der dem den + n
 Unbestimmter Artikel einem einer einem -- + n
 Negativartikel keinem keiner keinem keinen + n
 Possessivartikel meinem meiner meinemmeinen + n
Im Dativ haben alle Artikel eine besondere Endung. Maskulin und Neutrum sind gleich. Außerdem haben alle Substantive im Plural ein Extra-(e)n wie z.B.
  • den Kindern
  • den Gewinnern
  • den Studenten
Wann braucht man den Dativ?Die Mehrheit der deutschen Verben haben ein Akkusativobjekt. Nur wenige Verben brauchen ein Dativobjekt. Meistens bezieht sich das Dativobjekt auf eine Person oder auf ein Substantiv, welches sich auf eine Person bezieht wie z.B. dem Verlierer. Man fragt nach dem Dativobjekt mit: =>Wem?Beispiele:Die Tochter ähnelt ihrem Vater sehr. (Wem ähnelt die Tochter sehr? ihrem Vater)Die Anzahl der Verben, die ein Dativobjekt haben ist zählbar. Hier ist eine Liste der Verben:
ähnelnDu ähnelst deiner Mutter sehr.
antwortenEr antwortet mir nie richtig.
ausweichenDer Fußgänger weicht dem Fahrradfahrer aus.
befehlenDer General befiehlt den Soldaten, eine Mission zu erfüllen.
begegnenIch hoffe, dass ich ihm wieder begegne.
beistehenDer Priester steht dem Witwer bei.
dankenIch möchte dir für das schöne Geschenk danken.
einfallenDas deutsche Wort fällt mir nicht ein.
entgegnenSie entgegnet den Kritikern, dass...
erwidernAuf die Frage erwidert er dem Professor, dass...
fehlenMeine Familie fehlt mir sehr. / Dem Haus fehlt ein bisschen Farbe.
folgenDer Polizist folgt dem Dieb.
gefallenDer Tisch gefällt mir gut.
gehenWie geht es dir?
gehörenWem gehört dieser Stift?
gehorchenKleine Kinder gehorchen den Eltern oft nicht.
gelingenDer Kuchen gelingt deiner Mutter immer gut.
genügenEin normales Haus genügt der Schauspielerin nicht. Sie möchte eine Villa.
glaubenDer Richter glaubt dem Zeugen nicht.
gratulierenDie Firma gratuliert ihren Kunden jedes Jahr zum Geburtstag.
gut tunDer Regen tut den Pflanzen gut.
helfenSie hilft oft den Nachbarn.
leid tunEs tut mir sehr leid, dass ich heute nicht kommen kann.
missfallenDer Kandidat missfällt der strengen Jury.
Devamı
misslingenHeute misslingt mir alles.
nachlaufenDer Hund läuft dem Jungen nach.
sich nähernEr nähert sich langsam der Tür.
nützenDieser Kommentar nützt mir nichts.
passenDas Kleid passt ihr nicht mehr.
passierenSo etwas ist mir noch nie passiert!
ratenDer Arzt rät seinem Patienten, die Medikamente zu nehmen.
schadenZu viel Sonne schadet den Pflanzen.
schmeckenDas Essen schmeckt mir sehr gut!
stehenDie neuen Schuhe stehen ihm gut.
vertrauenViele Menschen vertrauen den Politikern nicht.
verzeihenSie kann ihm nicht verzeihen.
weh tunDer Kopf tut mir weh.
widersprechenEinem Polizisten widerspricht man nicht.
zuhörenDie Schüler hören ihrer Lehrerin genau zu.
zuredenDamit er sein Studium beendet, müssen seine Eltern ihm gut zureden.
zusehenDie Eltern sehen ihren Kindern beim Spielen zu.
zustimmenIch kann seiner Meinung nur zustimmen.
zuwendenNach dem Studium möchte ich mich anderen Dingen zuwenden.
  Kaynak: casaidiomas

Der Konjunktiv: Regeln zur Verwendung des Konjunktivs

  • Konjunktiv I steht bei Wünschen und in der indirekten Rede. Möge er in Frieden ruhen! Sie fragte, ob er komme.
  • Ist die Indikativform von der Konjunktivform nicht zu unterscheiden, wird der Konjunktiv II (oder die Umschreibung mit würde) verwendet. Dies ist also in der

1. P. Sg. sowie in der 1. P. Pl. und 3. P. Pl. der Fall! Ich ginge an deiner Stelle nicht in diese Bar.

  • Konjunktiv II steht, wenn Unmögliches bzw. Unwirkliches ausgedrückt wird.

Kämen sie doch heute noch!

Gäbe es doch mehr Menschen wie sie!

  • Die Umschreibung mit würde steht, wenn Konjunktiv II und Indikativ im Präteritum nicht zu unterscheiden sind.

Sie behaupteten, sie würden diese Sachen selbst kaufen.

  • Ansonsten wird würde natürlich auch verwendet, um einen Satz, der im Futur steht, in den Konjunktiv zu setzen.

Sie sagten, sie würden nächstes Jahr nach Wien kommen.

Aufgabe: Vergleiche die Endungen im Indikativ und Konjunktiv!

Präsens von gehen

Indikativ Präsens Konjunktiv I

ich gehe ich gehe du gehst du gehest er geht er gehe wir gehen wir gehen ihr geht ihr gehet sie gehen sie gehen

Präteritum von gehen

Indikativ Präteritum Konjunktiv II

ich ging ich ginge du gingst du gingest er ging er ginge wir gingen wir gingen ihr gingt ihr ginget sie gingen sie gingen

Die Konjunktivformen von sein, haben und werden sind, wie die folgende Gegenüberstellung zeigt, – außer in der 1. P. Sg./Pl. und in der 3. P. Pl. von haben – eindeutig von den Indikativformen zu unterscheiden sind. Deshalb sind Indikativ und Konjunktiv in allen anderen Zeiten leicht zu unterscheiden, weil diese ja mit haben, sein und werden gebildet werden.

Präsens von sein

Indikativ Konjunktiv I

ich bin ich sei du bist du sei(e)st er ist er sei wir sind wir seien ihr seid ihr seiet sie sind sie seien

Präteritum von sein

Indikativ Konjunktiv II ich war ich wäre du warst du wärest er war er wäre wir waren wir wären ihr wart ihr wäret sie waren sie wären

Präsens von haben

Indikativ Konjunktiv I ich habe ich habe du hast du habest er hat er habe wir haben wir haben ihr habt ihr habet sie haben sie haben

Präteritum von haben

Indikativ Konjunktiv II ich hatte ich hätte du hattest du hättest er hatte er hätte wir hatten wir hätten ihr hattet ihr hättet sie hatten sie hätten

Präsens von werden

Indikativ Konjunktiv I ich werde ich werde du wirst du werdest er wird er werde wir werden wir werden ihr werdet ihr werdet sie werden sie werden

Präteritum von werden

Indikativ Konjunktiv II

ich wurde ich würde du wurdest du würdest er wurde er würde wir wurden wir würden ihr wurdet ihr würdet sie wurden sie würden So wird der Konjunktiv gebildet:

  • Im Präsens werden die Konjunktivendungen -e, -est, -e, -en, -et, -en an den Präsensstamm angehängt.
  • Im Präteritum werden die Konjunktivendungen -e, -(e)st, -e, -en, -(e)t, -en an den Präteritumstamm angehängt.
  • Im Perfekt und Plusquamperfekt setzt man sein bzw. haben und im Futur

werden in den Konjunktiv, so wie es in der Übersicht gezeigt wird.

  • Zur Bildung des Konjunktivs im Passiv wird immer Konjunktiv II von werden verwendet.

Konjunktiv I wird, wenn überhaupt, nur noch in der 2. Person Singular und Plural sowie in der 3. Person Singular verwendet, da die anderen Formen als solche nicht eindeutig zu erkennen sind.

Konjunktiv in der indirekten Rede

Vergleiche

Elefanten vergessen nie etwas.

  • Indikativ in einem Aussagesatz.

    Er behauptet, Elefanten vergäßen nie etwas.

  • Konjunktiv II, der eindeutig zu erkennen ist, da Konjunktiv I vom Indikativ nicht zu unterscheiden ist.

    Er hört nichts.

    - Indikativ in einem Aussagesatz.

    Er behauptet, er höre nichts.

  • Konjunktiv I, der eindeutig zu erkennen ist, steht in der indirekten Rede.

    Er behauptet, er würde nichts hören, doch weiß ich, dass dies nicht stimmt.

  • Da der Sprecher die Aussage anzweifelt, der Konjunktiv II aber vom Präteritum nicht zu unterscheiden ist, denn beide Formen heißen hörte, wird in diesem Satz die Umschreibung

mit würde verwendet. Diese Umschreibung mit würde setzt sich langsam durch, da viele die Konjunktivformen der Vollverben nicht mehr beherrschen.

© Suzanne Schaefer: Probleme der Grammatik - üben und verstehen mit Wortschatzübungen. C. Bange Verlag.

Almancada ettirgen cümle kurulumu

Almancada ettirgen cümle kurulumu: Türkçede ettirgen cümle örnekleri Saçımı kestirdim,ayakkabımı boyattım,arabamı yıkattım şekllinde sıralanabilir.Bu fiillerde işi başkasına yaptırma anlamı vardır.

Almancada ettirgen cümle kurulumu

Almanca örnek cümlelerIch lasse mir die Haare schneiden.(Saçlarımı kestirdim)Kim kestiriyor? Ben Kimin saçları kesiliyor? -mir yani benim Kim kesiyor? -muhtemelen bir berber :D kim keserse kessin bize ne!Yukarıdaki cümlede "mir" dönüşlülük zamiri olarak kullanılsa da işi yapan başkasıdır. "mir" kullanmazsak bu sefer kimin saçları kesiliyor anlaşılmaz. Ama cümleye dikkatli bakarsak işi yapan açıkça belirtilmiyor, bu sıkıntıyı ihn/es/sie zamirlerini cümle içinde kullanarak aşabiliriz.Bu sefer aşağıdaki cümleye bakalımIch lasse ihn mir die Haare schneiden.(Ona saçımı kestiriyorum)kesmek fiilinin mastar halde kullanıldığını farketmiş olmalısınız.Ayrıca kesen kişinin kardeşim olduğu açıkça belli olmalı.Ich lasse meinen Bruder schneiden.(Kardeşime kestiriyorum)Ich lasse meinen Bruder fahren.(Kardeşime araba sürdürüyorum) 
Almancada beide beides ve alle alles kullanımıalle = hepsialles = herşeyalle ve beide eğer bağlam belli ise tek başlarına kullanılabilir.(eksiltili cümle)Welche Getränke trinkst du? - Ich trinke beide. (=Ich trinke beide [Getränke])Hast du die Hausaufgaben? - Ja, ich habe alle gemacht. (=alle [Hausaufgaben]).beid-: sıfat olarak da kullanılır ve "iki" anlamına gelir.Bu kelime bir ismin önünde bulunursa -e, -es, -er, -em,-en sıfat eklerini alır.Örnekler:Beide Bücher sind interessant. Die beiden Bücher kaufe ich. " Spagetti" oder "Spaghetti" beides ist richtig.

Almanca Konjunktiv 2 ne zaman wäre ne zaman würde kullanılır

sein(olmak) fiili ile kullanılan cümleler wäre ile Konjunktiv II yapılır.örnek:Ich bin kein Deutschlehrer(Almanca öğretmeni değilim)Ich wäre gerne ein Deutschlehrer(Almanca öğretmeni olmak isterdim.)werden yardımcı fiiliyle birlikte kullanılan diğer fiiller ise "würde" ile Konjunktiv II yapılır.Ich würde gehen(Keşke gitsem)
Almancada geçmiş olsun demek içim en yaygın kullanılan ifade "gute Besserung!". Ama geçmiş olsun dileklerinde bulunmak için daha bir sürü yöntem vardır. İşte onlar:Lass dich nicht unterkriegen!(cesaretini, inancını kaybetme)Lass dich nicht kleinkriegen!(Halt die Ohren steif!= Kopf hoch!)

almanca redewendungen sprichwörter redensarten idiom listesi indir

almanca redewendungen sprichwörter redensarten idiom listesi indir: Suchen Sie die richtigen Wörter aus und ergänzen Sie die Sätze!billig – Kegel – Gut – bündig – runter – Tücke – klar – Kunz – tagein – gesprungen – Kragen – gäbe
  1. Ich habe ihm klipp und . . . . . . . . . . . . . gesagt, dass er mich jetzt nicht stören soll.
  2. Rede nicht so umständlich! Sag kurz und . . . . . . . . . . . . ., was du willst.
  3. Es ist recht und . . . . . . . . . . . zu verlangen, dass jeder seine Sachen selbst wegräumt.
  4. Die Neumanns fahren mit Kind und . . . . . . . . . . . . . nach Italien
  5. Willst du diesen oder jenen Weg gehen? – Das ist gehüpft wie . . . . . . . .  . . ., beide sind etwa gleich lang.
  6. Du hast es noch nicht gehört? Das weiß doch schon Hinz und . . . . . . . . . . . . .!
  7. Der Hund läuft den Hügel rauf und . . . . . . . . . . . . . .
  8. Tagaus, . . . . . . . . . . . . . liegt Beate am Strand und will sich nicht bewegen.
  9. Der mutige Mann hat bei der Rettung des Kindes Kopf und . . . . . . . . riskiert.
  10. Der treue Diener hat von dem alten Baron dessen ganzes Hab und . . . . .. . . . . geerbt.
  11. Der Betrüger ist zu seinem Vermögen nur mit List und . . . . . . . . . . . gekommen.
  12. In Deutschland ist es gang und . . . . . . . . . . . . ., Geburtstage zu feiern.
Redewendungen - Paare

1. Das kann man drehen und _______, wie man will, das funktioniert einfach nicht. a) drücken b) wenden c) ziehen d) drehen 2. Wir werden ihr kurz und _______ antworten. a) hoch b) knapp c) lang d) bündig 3. Sein Schabernack kostete ihn Kopf und________. a) Kragen b) Hals c) Hand d) Arm 4. Hals über _______ verliebte sie sich in Romeo. a) Haare b) Kopf c) Bauch d) Schultern 5. Ein ganzes Leben lang teilten sie Freud und _________. a) Spaß b) Frieden c) Trauer d) Leid 6. Das Hündchen folgte ihr auf Schritt und ________. a) Tritt b) Fuß c) Weg d) Bein 7. Er hatte das steif und ______ behauptet. a) lang b) starr c) fest d) kurz 8. Das verstehe ich nun ganz und _______ nicht. a) gar b) halb c) fest d) nie 9. Von mir aus könnt ihr tun und _______was ihr wollt. a) tuten b) sehen c) reden d) lassen 10. Alles, aber auch alles war erstunken und _______. a) verraucht b) erlogen c) kaputt d) erfunden 11. Die Handgriffe sind mir in Fleisch und _______ übergegangen. a) Blut b) Kopf c) Knochen d) Bein 12. Diese Verordnung öffnet der Willkür Tür und _______. a) Tor b) Pforte c) Fenster d) Haus 13. Seine Arbeit erledigt er auf eine etwas eigenartige Art und _______. a) Methode b) Weise c) Bart d) Kunst 14. Eigentlich ist er ein lieber Kerl, doch dann und ______muss man ihm auf die Finger klopfen. a) manchmal b) wieder c) hier d) wann 15. Bei der Verfolgungsjagd ging es um Leben und _______. a) Geben b) Tod c) Leben lassen d) Sterben 16. Nahrung gab es bei ihnen in Hülle und _______. a) Gülle b) Müll c) Fülle d) Fälle 17. Bei jedem Wind und ______ sah man ihn mit seinem Schäferhund unterwegs. a) Orkan b) Sturm c) Wetter d) Sonnenschein 18. Wenn bei uns alle zu Hause sind geht es oft drunter und _____________. a) drüber b) drauf c) hinüber d) hinunter 19. Wir waren drauf und _____________, die Stadt zu verlassen. a) drunter b) daneben c) drüber d) dran 20. Ich wünsche dir Hals- und __________bruch. a) Bein b) Arm c) Kragen d) Knochen 21. Er ist mit Pauken und __________durch die Prüfung gefallen. a) Geigen b) Trompeten c) Klavieren d) Trommeln 22. Die Hauptverdächtige hatte ein hieb- und ___________festes Alibi. a) stich- b) schlag- c) hau- d) stab- 23. Alles, was Rang und ____________hatte, saß auf der VIP-Tribüne. a) Orden b) Ring c) Klang d) Namen 24. Den Sieg verdankt der FC Bayern einzig und __________dem Torhüter. a) genau b) allein c) völlig d) einzig 25. Das gefällt mir, die Sache hat wirklich Hand und __________. a) Bein b) Fuß c) Finger d) Rand 26. Sie hat uns das klipp und ___________bestätigt. a) klar b) klug c) klapp d) deutlich 27. Wir müssen die Busse wohl oder ___________bezahlen. a) unwohl b) nicht c) weh d) übel 28. Das Schiff versank mit Mann und __________. a) Ratte b) Kapitän c) Maus d) Segel 29. Der Betrunkene schlug das ganze Mobiliar kurz und ___________. a) klein b) kaputt c) lang d) knapp 30. Nach dem Lösen dieses Blattes bin ich nun fix und __________. a) fax b) nichts c) alle d) fertig 31. Der Dieb musste für fünf Jahre hinter Schloss und______. Riegel Gitter Gefängnis Mauern 32. Auf dem Bahnhof herrscht ein ständiges Kommen und_____. Fahren Laufen Gehen Schauen 33. Das Schreien des Babys geht einem durch Mark und_____. Kopf Pfennig Bein Knochen 34. Du müsstest dich in Grund und _____ schämen. Erde - Boden - Bein - Stein 35. Um sein Ziel zu erreichen, setzte er Himmel und in _____ Bewegung. Boden - Hölle - Wolken - Sonne 36. Der Dieb machte sich bei Nacht und _____ aus dem Staub. Sternen - Dunkelheit - Tag - Nebel 37. In Deutschland ist das nicht üblich, in Spanien aber gang und ____. gebe - ritt - wann - lauf 38. Er ist Lehrer mit Leib und _____. Leidenschaft - Kopf - Herz - Seele 39. Ein Millionär lebt in Saus und ____ . Reichtum - Haus - Braus - Maus 40. Das kannst du an Ort und _____ erledigen. Platz - Stelle - Haus -Stadt

3. Ergänze die folgenden deutschen Sprichwörter! 1. Aller Anfang ........................................ Aller guten Dinge ....................................... 2. Allzuviel ist .................................. Alter schützt vor ........................................ 3. Andere Länder - ................................ Aufgeschoben ist nicht .................................. 4. Bei Nacht sind alle .................................. Den Letzten beißen ................................... 5. Der Apfel fällt .............................. Der Klügere ................................... 6. Durch Schaden wird man ..................... Ein blindes Huhn findet auch ........................... 7. Der Horcher an der Wand ......................................... 8. Der Krug geht solange zum Wasser .................................. 9. Ein Unglück kommt ................................ Ende gut, ........................................... 10. Eine Schwalbe macht ......................................................................... 11. Einem geschenkten Gaul guckt ............................. Erst die Arbeit, ............................ 12. Gebranntes Kind .................................. 13. Es ist nicht alles Gold, ...........................14. Früh übt sich, ........................................................................ 15. Hunde die bellen .......................................... Irren ist .................................................... 16. Jeder Topf findet ....................................... Kleider machen ..................... 17. Kommt Zeit, ....................................... Lügen haben ................................................ 18. Man soll den Tag nicht vor ........................... Mit Speck fängt man ................................ 19. Morgenstund hat ................................. Nach Regen folgt ..................................... 20. Reden ist Silber, .......................... Steter Tropfen ...................................................... 21. Übung macht den ..................................... Viele Hund sind ...................................... 22. Viele Köche .......................................... Wer nicht hören will, .............................. 23. Was man nicht im Kopf hat, ............................................... 24. Wenn sich zwei streiten, .....................Wer andern eine Grube gräbt, .......................... 25. Wer nicht kommt zur rechten Zeit, der ........................................................................ 26. Wer zuletzt lacht, ............................ Wie man in den Wald ruft, ...............................5. Was bedeuten diese Redewendungen?1. die Katze im Sack kaufen _______________________ 2. für jemanden durchs Feuer gehen __________________ 3. jemandem auf den Leim gehen_________________________________ 4. jemandem die Stirn bieten_______________________________________ 5. wie auf Eiern gehen____________________________________ 6. sein Ein und Alles sein______________________________________ 7. sich in der Erde verkriechen ´______________________________ 8. jemanden aufs Glatteis führen_____________________________________ 9. jemandem Hörner aufsetzen___________________________________ 10. etwas ins Leben rufen_____________________________________________ 11. jemandem den Laufpass geben_____________________________________ 12. etwas von der besten Seite nehmen_________________________________ 13. jemandem ein X für ein U vormachen______________________________ 14. etwas um jeden Preis tun________________________________________ 15. unter die Haube kommen_________________________________________ 16. jemanden auf die Palme bringen______________________________________ 17. jemandem etwas auf der Nase binden_____________________________________ 18. die Spreu vom Weizen trennen________________________________________ 19. jemandem auf der Nase herumtanzen____________________________________ 20. jemanden auf Händen tragen__________________________________________ 21. eigene vier Wände haben_____________________________________ 22. mit den Wölfen heulen____________________________________ 23. jemandem auf den Zahn fühlen________________________________ 24. auf dem Zahnfleisch gehen____________________________________ 25. auf großem Fuße leben_____________________________________ 26. auf dem Zahnfleisch kriechen____________________________________ 27. jemandem geht ein Licht auf______________________________________Welches Verb folgt?28. ein Paket in Empfang ................................... 29. ein Problem zur Sprache ...................................... 30. ein Problem in Angriff ................................... 31. etwas zum Ausdruck ............................... 32. eine Belohnung in Aussicht .............................. 33. eine Möglichkeit in Betracht ................................ 34. etwas zur Diskussion .............................. 35. jemanden unter Druck ................................ 36. jemanden zur Einsicht ................................... 37. etwas zu Ende ............................................. 38. zu einem Ergebnis ...................................... 39. etwas in Erfahrung ......................................... 40. etwas in Erwägung ..................................... 41. etwas in Frage ..................................... 42. im eigenen Interesse ....................................... 43. etwas in Kauf ......................................... 44. in einen Konflikt ......................................... 45. auf Kritik ............................................. 46. jemanden zum Lachen ....................................... 47. etwas zur Sprache ........................................ 48. etwas zum Abschluss .................................................... 49. in Gang .......................................................... 50. gute Arbeit ......................................................... 51. Einfluss auf jemanden ....................................... 52. Überlegungen ..................................... 53. Beschwerde gegen etwas ....................................... 54. einen Eindruck .......................................... 55. ein Abkommen ......................................... 56. Erinnerungen........................................... 57. großen Schaden ................................................ 58. die Gelegenheit .................................................... 59. sich eine Erkältung ..................................................... 60. Klarheit ..................................................... 61. den Vorschlag .......................................... 62. sich eine Krankheit ......................................... 63. ein Urteil .............................................. 64. den Plan .............................................. 65. jemandem Schaden .......................................... 66. Anzeige ............................................... 67. Vorbereitungen ............................................ 68. seinen Willen ................................................. 69. einen Befehl .............................................. 70. sein Versprechen .................................................. 71. Dummheiten .................................................. 72. einen Vertrag ............................................... 73. jemandem seine Zustimmung .................................................... 74. jemandem einen Rat ......................................... 75. Widerstand ..................................... 76. ein gutes Wort für jemanden ................................. 77. ein Geständnis ........................................ 78. eine Reparatur .......................................... 79. Krieg ................................................... 80. bei jemandem Beachtung/Interesse .......................... 81. ein gutes Wort für jemanden ................................................. 82. eine Einladung ................................................ 83. einen Beitrag ............................................. 84. Überlegungen .................................................. 85. Handel ......................................................Was heisst: 86. in den sauren Apfel beißen a) mit großer Vorsicht vorgehen b) im Leben keinen Erfolg haben c) zu einer unangenehmen Handlung gezwungen sein d) die wichtigste Person in einer Gruppe sein87. jemanden mit offenen Armen empfangen a) einen freundlichen Empfang bereiten b) Hilfe anbieten c) eine kluge Entscheidung fällen d) vorsichtig sein 88. mit einem blauen Auge davonkommen a) eine ungesetzliche Handlung machen b) nur leichten Schaden nehmen c) im Leben keinen Erfolg haben d) eine kluge Entscheidung treffen 89. jemandem goldene Berge versprechen a) mit jemandem mit großer Vorsicht umgehen b) jemandem einen freundlichen Empfang bereiten c) jemandem etwas mit gleicher Härte zurückgeben d) jemandem große Versprechungen machen, aber nicht einhalten 90. dunkle Geschäfte machen a) zu einer unangenehmen Handlung gezwungen sein b) Hilfe anbieten c) etwas überall weitererzählen d) eine ungesetzliche Handlung begehen 91. die erste Geige spielen a) die wichtigste Person in einer Gruppe sein b) eine kluge Entscheidung treffen c) sich keine unnötigen Sorgen machen d) optimistisch sein 92. etwas an die große Glocke hängen a) sehr laut sprechen b) schlechte Laune haben c) ein bestimmtes Geschehen überall weitererzählen d) sich keine unnötigen Sorgen machen 93. sich keine grauen Haare wachsen lassen a) im Leben keinen Erfolg haben b) sich keine unnötigen Sorgen machen c) jemandem die Wahrheit erzählen d) großen Schaden nehmen 94. auf keinen grünen Zweig kommen a) eine ungesetzliche Handlung begehen b) im Leben keinen Erfolg haben c) zu einer unangenehmen Handlung gezwungen sein d) immer das Schlechteste denken 95. jemanden wie ein rohes Ei behandeln a) mit jemandem mit großer Vorsicht umgehen b) jemandem ein Versprechen machen c) jemandem etwas Schönes zu essen kochen d) mit jemandem böse seinErgänze die richtige Lösung 96. Er lebt ... ... Hand ... ... Mund. a) mit der ... vor dem b) von die ... in der c) mit der ... in dem d) von der ... in den 97. Sie liegt ihren Eltern ... ... Tasche. a) neben der b) mit der c) in der d) auf der 98. Paul nimmt kein Blatt ... ... Mund. a) vor den b) in den c) in dem d) zwischen den 99. Das hat mich aber ... ... Palme gebracht! a) auf der b) auf die c) in die d) unter die 100. Erich hat meinen Rat ... ... Wind geschlagen. a) vor den b) auf den c) in den d) hinter den 101. Liegt dir Katja wieder ... ... Ohren? a) auf den b) vor den c) zwischen den d) in den 102. Unser Nachbar lebt ... ... Tag hinein. a) auf den b) in dem c) in den d) aus dem 103. Kein Wunder, dass er ... ... Haut gefahren ist. a) in die b) aus der c) zwischen die d) mit der 104. Jetzt sitzt du aber ... ... Tinte! a) in der b) an der c) an die d) in die 105. Sie verdient das Geld und er wirft es ... ... Fenster. a) aus das b) vor das c) in das d) aus demWas heisst....? 106. Ich werde mich aufs Ohr hauen! ............... 107. Er ist mit einem blauen Auge davon gekommen! ............... 108. Da hat dich jemand auf den Arm genommen! ................. 109. Dieser Witz hat einen Bart!.................. 110. Es ist alles in Butter!...................... 111. Ich drücke dir die Daumen!...................... 11. Sie hat ihn um die Ecke gebracht!.................. 113. Jetzt habe ich die Nase voll!..................... 114. Ich lege für Paula die Hand ins Feuer! .................115. Fritz hat kalte Füße bekommen................. 116. Schreib dir das hinter die Ohren!.................. 117. Endlich ist bei mir der Groschen gefallen! ................. 118. Karl hat sein Geld sauer verdient...................... 119. Susanne ist heute mit dem linken Bein zuerst aufgestanden. ..................... 120. Jetzt mache ich reinen Tisch!........................ 121. Herr Meyer sitzt hinter schwedischen Gardinen! ....................... 122. Fritz ist im siebenten Himmel!........................... 123. Jetzt musst du in den sauren Apfel beißen! ....................... 124. Häng das bitte nicht an die große Glocke! ....................... 125. Mein Bruder kommt auf keinen grünen Zweig! ........................ 126. Maria ist mit allen Wassern gewaschen! ....................... 127. Warum hast du mich im Stich gelassen? ........................... 128. Otto hat sich aus dem Staub gemacht! ........................... 129. Sag mir, wo dich der Schuh drückt!...........................Jugendsprache 1. Ich habe keinen Bock mehr! _____________________________________ 2. Hast du ein bisschen Knete für mich? ___________________________________ 3. Hier ist tote Hose! _____________________________________________ 4. Du gehst mir auf den Keks! ____________________________________ 5. Ist bei dir eine Schraube locker? ______________________________________ 6. Gib mir mal eine Kippe! _______________________________________ 7. Sie hat sich verdünnisiert! _______________________________________ 8. Karl ist total blau! ___________________________________________ 9. Karl hat seine Uhr vertickt! ________________________________________ 10. Das ist oberaffengeil! _____________________________________ 11. Ein Gruftie ist ... ___________________________________________ 12. Mach mich nicht an! _________________________________Redewendung Erklärung 1. jdm. im Nacken sitzen _________________________________ 2. sich Auge in Auge gegenüberstehen _______________________________ 3. jdm. auf den Schlips treten _____________________________ 4. jdn. mit dem Rücken anschauen __________________________________ 5. einem auf die Pelle rücken __________________________________ 6. mit jdm. Tuchfühlung aufnehmen _______________________________ 7. jdn. in die Enge treiben ___________________________________ 8. Schulter an Schulter ___________________________________ 9. jdm. zu nahe treten _________________________________ 10. jdm. auf den Fersen bleiben _______________________________________Was passt zusammen?
1. Das bringt mich auf die Palme. _____ 2. Das lässt mich völlig kalt. _____ 3. Das sind nur kleine Fische. _____ 4. Er hat ein Brett vor dem Kopf. _____ 5. Er hat eine lange Leitung. _____ 6. Er hat mir endlich reinen Wein eingeschenkt. ___ 7. Er muss die Beine unter den Arm nehmen. _____ 8. Er spuckt große Töne. _____ 9. Er will immer mit dem Kopf durch die Wand. ____ 10. Ich bin aus allen Wolken gefallen. _____ 11. Ich bin ihm auf den Schlips getreten. _____ 12. Ich habe mir den Mund verbrannt. _____ 13. Er hat sich übers Ohr hauen lassen. _____ 14. Mir fällt die Decke auf den Kopf. _____ 15. Mir geht ein Licht auf. _____ 16. Sie lässt die Flügel hängen. _____ 17. Sie tanzt immer aus der Reihe.________b. Sie beachtet die Regeln nicht. c. Er hat mir endlich die Wahrheit gesagt. d. Er muss sich beeilen. e. Das regt mich auf. f. Er gibt an. h. Er versteht nichts. i. Das interessiert mich nicht. j. Ich langweile mich. k. Das sind keine großen Probleme. l. Er braucht lange, um etwas zu verstehen. m. Ich verstehe. n. Ich war sehr überrascht. o. Er will immer alles mit Gewalt erreichen. p. Ich habe etwas gesagt, was ich lieber nicht sagen sollte. q. Ich habe ihn beleidigt. Sie hat keinen Mut mehr. a. Man hat ihn betrogen.
A) Versuchen Sie, die „Übersetzungen" zu Arbeiten Sie zu zweit oder zu dritt.B) Ordnen Sie die Redensarten
ReaktionGemütszustandBeurteilungBericht
Mir geht ein Licht auf.Sie lässt die Flügel hängen.Das sind nur kleine Fische.Ich bin ihm auf den Schlips getreten.
_______________________________________________________________
____________________________________________________
_______________________________________
Kennen Sie die Sprichwörter?Wählen Sie die passende Ergänzung.Tür - Lernen - Ostern - Herd - Feste - Huhn - Wand - Glashaus 1. Eigener _________ist Goldes wert. 2. Man soll die _____________feiern, wie sie fallen. 3. Zum____________ ist niemand zu alt. 4. Kommt Armut durch die ____________ins Haus, fliegt Liebe gleich zum Fenster hinaus. 5. Wer __________im sitzt, soll nicht mit Steinen werfen. 6. Ein blindes ____________findet auch einmal ein Korn.7. Grüne Weihnacht, weiße ____________. 8. Der Horcher an der hört seine eigne Schand._______________Herunterladen die Lösungen durch Sie klicken

almanca iş başvuru mektubu örneği indir

Almanca iş başvuru mektubu örneği indir. Başvurunuza başlarken Bewerbung auf Ihre Anzeige "Junge Systementwickler gesucht" örneğinde gördüğünüz gibi hangi ilanla ilgilendiğiniz belirtinKime yazdığınızı konuyla ilgili yetkili kişiye yazın.Firmaya veya herkese hitap eden hitap kullanmaktan kaçının.Örnek hitap:Sehr geehrter Herr Maier,Kelimeleri tekrarlamaktan, ne olur, lütfen, şirketiniz harika gibi yalvarma içeren abartılı cümle kurmaktan kaçınınYeteneklerinizi kanıtlayan, başvurulan işle alakalı diğer belgelerinizi de belgeye iliştirmeyi unutmayın.
Bewerbung auf Ihre Anzeige "Junge Systementwickler gesucht"Sehr geehrter Herr Maier,in den Salzburger Nachrichten las ich, dass Sie zum 15. Mai 2002 eine junge Systementwicklerin mit der Aufgabe einstellen wollen, Systeme zur laufenden Anpassung des internen Großrechners an die Bedürfnisse der Marketing-Spezialisten zu entwickeln. Ich bewerbe mich bei Ihnen, weil ich glaube, die dafür notwendigen Voraussetzungen mitzubringen.Nach dem Abitur studierte ich an der Universität Salzburg Informatik. Ich lernte in den ersten vier Semestern die Grundlagen des Programmierens. Anschließend verbrachte ich zwei äußerst interessante Auslandssemester an der Eidgenössischen Technischen Hochschule in Zürich, wo ich eine Vorliebe für kreative Systementwicklung entwickelte. Nach Salzburg zurückgekehrt, schloss ich mein Informatikstudium mit dem Diplomthema "Die Probleme der Bedarfsabklärung bei Systemanpassungen" ab.Meine ersten Praxiserfahrungen sammelte ich während eines zweijährigen Praktikums als Programmierer in der Firma ABP AG in Innsbruck. Nach dem Praktikum blieb ich weiterhin in dieser Firma als teilzeitangestellter Programmierer tätig. Zur Zeit gehört es zu meinen Aufgaben, Kundenwünsche im Bereich Textverarbeitung praxisnah zu realisieren.Ich bewerbe mich, um meine Vorliebe für Systementwicklung beruflich umzusetzen. Deshalb würde ich gerne im Bereich Systementwicklung in einem bedeutenden Unternehmen wie Ihrem selbständig arbeiten.Über Ihre Einladung zu einem Vorstellungsgespräch würde ich mich freuen.Mit freundlichen GrüssenMag. Julia MüllerAnlagen: 1 tabellarischer Lebenslauf 3 Kopien von Arbeitszeugnissen 1 Kopie des Diplomzeugnisses
Deutsch-LernenGelen Arama Terimleri almanca iş başvuru mektubu örneği indir, almanca bewerbung ve lebenslauf örnekleri, almanca is görüsmesi diyaloglari,almanca yazı örnekleri bewerbung

almanca posta-mail-mektup yazma kuralları

almanca posta-mail-mektup yazma kuralları: Deutsche Post'a göre amanyada yurk içi mektup/posta/mail gönderimlerinde kullanılacak adres bilgileri aşağıdaki gibi yazılmalıdır.

almanca posta-mail-mektup yazma kuralları

[isim] [sokak/cadde adı ve numarası] [posta kodu] [varacak yer]MeselaErich Müller Goethestr. 13 22767 HamburgAncak Herrn ile akkusativ durumda hitap biçimi de geçerlidir(İsviçre'de Herr biçimi uygun görülür).Bu durumda adres "bay Erich Müller'e şeklinde olur."Herrn Erich Müller Goethestr. 13 22767 HamburgAklınızda bulunsun Deutsche Post, 1 Eylül 1999'dan bu yana, "DE-22767 Hamburg" veya "D-22767 Hamburg" gibi sayısal posta kodunu artık herhangi bir ülke koduyla birlikte istemediğini belirtti.Uluslararası posta gönderimlerinde  Evrensel Posta Birliği'ne (UPU) göre, varış yerinin adı ve varış ülkesinin adı büyük harfle yazılır.Herrn Erich Müller Goethestr. 13 22767 HAMBURG GERMANYUPU'ya göre, varış ülkesinin adı tercihen menşe(gönderen) ülke dilinde yazılmalıdır. Ülkeler arası transitlerde karışıklığı önlemek için alıcı ülkenin adı ilaveten ingilizce veya başka bir uluslararası dilde yazılabilir.Fransızca UPU'nun resmi dilidir,1994'te ingilizce işe yarayan diğer dil olarak eklendi.Örneğin Türkiye'den Almanya'a gönderilen bir postada alıcı ülkenin adı mektup üzerinde Türkçe ve ingilizce olarak yer alır.Herrn Erich Müller Goethestr. 13 22767 HAMBURG ALMANYA – GERMANY

German Prepositions

Bu yazıda almanca edatları,cümle içinde kullanımı ve bu edatların nasıl okunduklarını öğreneceğiz.Ders kaynağını indirmek için burayı tıklayın>> Ayrıca burada verilen edatların ingilizce karşılıklarını ve açıklamalarıno da görebilirsiniz.Akkusativ durum alan edatlardurch gegen um für ohne bis Dativ durum alan edatlar aus mit von seit bei nach zu gegenüber außer Dativ durum alan edatlar während trotz (an)statt wegen außerhalb innerhalb Akkusativ ve Dativ alan edatlar (çift yönlü) an auf hinter in neben über unter vor zwischen 
Wortschatz und Grammatik sind integraler Bestandteil aller sprachlichen Aktivitaeten:Lesen, Hören, Sprechen, Schreiben – Wortschatz und Grammatik sind immer dabei! Wer bei isolierten oder kombinierten Text zu den vier Sprachfertigkeiten gute Ergebnisse erzielt, der braucht also nicht unbedigt gesonderte Tests zu Wortschatz und Grammatik zu absolvieren.Click here to download the presentation

Öğrenciler için almanca seviye belirleme sınavı

Dosyayı karşıdan yükleyerek hemen indirebilir ve öğrencinizin almanca seviyesini ölçebilirsiniz. Dosyayı indirmek için lütfen "download" veya "indir" butonuna tıklayınız.

 Almanca a1 seviye belirleme testi pdf indir

Hediye Kitaplar

Bu kitaplara nasıl sahip olurum?

  1. Buradan Almanca Youtube kanalımıza abone olun
  2. Bu yazının altına anlamlı bir yorum ile mail adresinizi bırakın.

Hepsi bu kadar! Mail adresinize kitapları göndereceğiz.

Almanca Der TashendiebEin Kaufmann machte einmal eine Reise.(1)Er stieg in einer Kleinstadt aus,(2) denn er wollte dort seinen Freund treffen. (3)In einem Hotel mietete er ein Zimmer(4) und ging dann in die Wohnung des Freundes.(5)Die Freunde saßen lange zusammen und erzählten.(6) Spät in der Nacht ging der Kaufmann in sein Hotel zurück.(7) Die Straßen der Stadt waren sehr dunkel, (8)und er konnte nur  schwer seinen Weg finden. (9)Niemand war auf der Straße. (10)Plötzlich hörte er Schritte.(11)   Ein Mann kam eilig um die Ecke einer Seiten Straße  und stieß mit dem Kaufmann zusammen.(12) Der Mann sagte eine Entschuldigung und eilte weiter.(13)Der Kaufmann blieb stehen. „ Wie viel Uhr ist es schon?”dachte er(14) und wollte auf seine Uhr sehen. (15)Er griff in die Tasche seiner Jacke,(16) aber er fand die Uhr nicht.(17) Auch die Taschen seiner Weste waren leer.(18)   Schnell lief er dem Mann nach(19) , faßte ihn am Mantel und rief: „Geben Sie mir sofort die Uhr!” (20)Der Mann erschrak sehr, denn die Stimme des Kaufmanns klang zornig.(21) Er gab ihm die Uhr, (22)und der Kaufmann ging zufrieden weiter.(23)Im Hotel ging er sofort in seiner Zimmer und machte Licht.(24)   Da sah er auf dem Nachttisch neben seinem Bett eine Uhr.(25) Er griff in seiner Tasche und fand –die Uhr des Mannes! (26)„Mein Gott!” sagte der Kaufmann, „ich bin ja ein Taschendieb und nicht dieser Mann!”(27)In dieser Nacht schlief der Kaufmann sehr schlecht. (28)Am Morgen brachte er die Uhr zur Polizei.(29) Diese konnte den Besitzer der Uhr schnell finden und gab sie ihm zurück.(30)Türkçe YankesiciBir zamanlar tüccarın biri bir seyahat yapar.(1) o küçük bir şehirde iner,(2) çünkü orda arkadaşıyla buluşmak ister.(3)Otelin birinde bir oda kiralar.(4)ve sonra arkadaşının evine gider.(5)İki arkadaş geç saatlere kadar otururlar ve uzun uzun dertleşirler.(6)Gecenin ilerleyen saatlerinde tüccar oteline geri döner.(7)Şehrin caddeleri çok karanlıktır,(8) ve tüccar yolunu zar zor bulur.(9)Caddede kimsecikler yoktur.(10)Tüccar birden ayak sesleri duyar.(11) Bir adam yandaki yolun köşesinden acele acele gelir ve tüccarla adam çarpışır.(12)Adam özür diler ve yine acele acele yoluna devam eder.(13)Tüccar durur. "Saat kaç oldu acaba" diye düşünür (14) ve saatine bakmak ister.(15)Elini ceketinin cebine uzatır,(16) ancak saati bulamaz.(17) Yeleğinin cepleri de boştur.(18)Tüccar hemen adama koşar,(19) onu ceketinin kenarından tutar ve "Hemen saati bana ver!" der.(20)Adam, tüccarın sesi kulağa kızgın geldiği için çok korkmuştur.(21) Adam tüccara saati verir,(22) ve tüccar memnun şekilde yoluna devam eder.(23)Otelde tüccar odasına gider ve ışığı açar.(24) sonra yatağın kenarındaki komodinin üzerinde bir saat görür.(25)Elini cebine uzatır ve o adamın saatini de görür! (26)"Aman tanrım! yankesici olan bemim, o adam değil" der   tüccar.(27)O gece tüccar çok kötü uyur.(28)Sabahleyin saati polise teslim eder.(29)Bu davranış saatin sahibinin bulunmasına ve saatin ona geri verilmesine yardımcı olur.(30)İngilizce the pickpocketA merchant once made a journey.(1) He got out in a small town,(2) because he wanted to meet his friend.(3) In a hotel, he rented a room(4) and then went to the apartment of his friend.(5)The friends sat together and talked a long time.(6) Late at night the merchant went back to his hotel(7). The streets were very dark,(8) and he could hardly find his way.(9) No one was on the street.(10) Suddenly, he heard footsteps.(11)   A man hurried around the corner of a side road and collided with the merchant.(12) The man said an apology and hurried on.(13)The merchant stopped. "what is the time" he thought(14) and wanted to look at his watch.(15) He reached into the pocket of his jacket,(16) but he did not find the watch.(17) The pockets of his waistcoat were empty.(18) He quickly ran to the man,(19) took him by the coat and said, "Give me immediately the clock!"(20) The man was very frightened, for the voice of the merchant sounded angry.(21) He gave him the clock,(22) and the merchant proceeded satisfied.(23)In the hotel, he immediately went to his room and turned on the light.(24)   Then he saw on the night table next to his bed a clock.(25) He reached into his pocket and found the watch of Man!(26) "My God," said the merchant, "I'm a pickpocket and not this man!"(27)That night the merchant slept very badly.(28) In the morning he brought the watch to the police. (29)This could find the owner of the watch and quickly  handed it back to him.(30)eilen — eilig — die Eile — Der Eilzug: Ich habe keine Zeit. Ich eile zum Bahnhof, ich bin in Eile. — Der Brief muss schnell fort, er ist eilig. klingen — klang klingeln — klingelte: Die stimme des Mannes klang zornig. Der Briefträger klingelte bei Frau Braun. bringen — mitbringen — zurückbringen: Herr Müller bringt mir die Zeitung. Ich muss sie ihm wieder zurückbringen. Dann bringe ich auch seinen Kindern etwas mit.laufen — nachlaufen — weiterlaufen: Dort läuft der Dieb. Wir laufen ihm schnell nach, aber er läuft weiter, und wir erreichen ihn nicht.mieten — vermieten:Ich brauche ein Zimmeri also muss ich es mieten.Frau Meier vermietet mir ein Zimmer, denn sie braucht es nicht.stehen bleiben — sitzen bleiben — liegen bleiben: Der Arzt sagt: „Bleiben Sie noch 3 Tage liegen” Die Polizei sagt: „Weitergehen bitte! Nicht stehen bleiben!”

“Wie” ve “Als” almanca oldukça sık kullanılır

“wie” ve “als” almancada karşılaştırma yapmak için kullanılır. Kimin neye benzediğini veya kimin kimden daha iyi, daha güzel, daha çalışkan vs. olduğunu belirtmek için “als” bağlacından faydalanırız.

WIE ve ALS kullanımı İkisi de bazı şeyleri karşılaştırmak için kullanılır, işte tam da bu yüzden hangisinin kullanılacağı karıştırılır. Aynı(eşit)derecede olan şeyleri karşılaştırırken WIE kullanılır. Burada bir üstünlük derecesi bulunmadığından böyle durumlara “Positiv” denir.(Gleichheit) Sie ist genau so schön WIE du!(O senin kadar güzel!) Schokokuchen mag ich genau so gern WIE Döner. ALS birbirinden farkı/farklı olan şeyler karşılaştırılırken kullanılır. Burada bir üstünlük derecesi bulunduğundan böyle durumlara “Komparativ” denir.(Ungleichheit) Du bist viel schöner ALS sie!(Sen ondan çok daha güzelsin!) Döner mag ich viel lieber ALS Schokokuchen. Aşağıdaki soruda boş bırakılan yere şıklardan hangisi gelecek bulmaya çalışın. Ich arbeite ___ eine Verrückte. a) wie b) als Burada kullanılan iki deyimin anlamını bilmeniz gerekmektedir: “WIE ein/e Verrückte/r zu arbeiten” çok çalışmak demektir. Ich arbeite WIE eine Verrückte. Gleichheit: Eine Verrückte und ich arbeiten auf die gleiche Art. ALS etw. arbeiten: Bir işi meslek olarak yapmak. Ich arbeite ALS Fliesenlegerin. Mein Job ist Fliesenlegerin. Positiv: Dieser Winter ist genau so kalt wie der vergangene Winter. Es ist genau so, wie ich es euch gesagt habe. Ich bin neunmal so klug wie ihr.Komparativ: Dieser Sommer wird noch viel heißer als der vergangene Sommer. Es ist weitaus komplizierter, als ich gesagt habe. Ich bin neunmal klüger als ihr. Beispiele Richtig: Ich bin viel schlauer als du. Der sieht ja genau so aus wie ich. Ist er größer als ich? Dauert das auch so lange wie letztes mal? Du siehst ja genau so aus wie vor 10 Jahren. Falsch: Bist du größer wie ich? Ich hab viel mehr Niveau als wie du! Ich bin besser in Deutsch als wie du, weil Deutsch das Einzige ist, was ich kann. Keiner von euch ist schlauer wie ich. Du siehst ja genau so aus als wie vor 10 Jahren. Daha fazlası… Als ich klein war, habe ich viel gespielt.(Temporalsatz) Als es regnete, gingen wir ins Haus.(Temporalsatz) Als kleines Mädchen war ich ein ganz großer Pferdefan.(Temporalsatz) Als Tierarzt muss man sehr viel über Tiere wissen.(Beruf) Du kannst diese Decke als Sattel benutzen.( einen Gegenstand benutzen man für bestimmte Zweck) Als erstes füttere ich mein Pferd.( zunächst, zuallererst) Als zweites kämme ich seine Mähne.( zweitens, an zweiter Stelle) Du siehst aus, als könntest du Schlaf gebrauchen.(Konjunktiv II) Thomas tut so, als gehöre ihm das Hotel.( als ob)
Birine selam göndermek için "an" edatı ile birlikte "viele Grüsse an ihn" biçiminde selam iletmeliyiz. "an" edatı hem Akk. hem Dat. kullanımı olan bir edattır. Burada Akk. olarak kullanılmıştır. Çünkü biz biliyoruz ki Almancada yönelme halinde Akk. durum kullanılır. -Selam nereye gidiyor? -birine gidiyor veya bir yerden bir yere gidiyor.Bu yüzden "Grüsse an + Akk." biçimi doğrudur. Ama selamı "sagen" fiilini kullanarak iletmek istersek edat kullanmaya gerek kalmaz, zaten sagen fiili dativ durum gerektirir.Sag ihm viele Grüße von mir. Ona benden çok selam söyle.Selam kişiden kişiye gidiyorsa "von" kullanırız, ancak selam şehirden kişiye veya nesneden kişiye gidiyorsa "aus" kullanmalıyız. Viele Grüße aus Eskişehir.(Eskişehir'den çok selamlar.) Viele Grüße aus der Redaktion!(Ofisten çok selamlar!)Tanıştığımıza memnun oldum demekKısaca: "es freut mich" veya uzunca "es freut mich, dich kennengelernt zu haben". Ben de memnun oldum demek için, kısaca "es freut mich AUCH", uzunca "es freut mich AUCH, dich kennengelernt zu haben."
Daha önceki dersimizde eğer bir ismin önünde artikel varsa "wie der Mann, das Kind usw." o isim belirlidir demiştik. Buna karşın ismin önünde artikeli yoksa sadece ein/kein kelimeleri(ein-Wörter) varsa isim belirsiz bir isimdir. Belirsiz tanımlıklar diğer adıyla ein-kelimeleri(ein-Wörter) Almancada unbestimmte Artikel olarak adlandırılır. Belirsiz artikeller bir ismin önünde bulunarak isim hakkında daha net bilgi verir.z.B. ein Lehrer; bir öğretmen, her hangi bir öğretmen… Bu şekildeki ifadelerde kimden bahsedildiği tahmin edilemez, çünkü ein bir ismi belirsiz yapar. “ein” belirsiz artikeliyle ilgili aşağıdaki tabloyu dikkatlice inceleyiniz.almancada-belirsiz-artikellerTablodan açıkça anlaşıldığı gibi ein kelimesi artikeller(der/die/das) gibi çekimlenir, ismin hallerini alır. Ancak farklı olarak çoğul isimlerin önünde asla bulunmaz. Bunun nedeni Almancada ein Autos(bir arabalar), ein Kinder(bir çocuklar) usw. diyemeyiz. Çünkü çoğul tek değildir. Buna rağmen çoğulun Dativ durumunda isim yine –n ve(ya) –en takısını alır.“ein” belirsiz tanımlığının kullanımına ilişkin aşağıdaki örnekleri inceleyiniz.belirsiz-artikeller Kein artikeli (der Artikel "kein"“Kein” artikeli “ein” artikeli gibi belirsiz bir tanımlık olmasına rağmen daha esnektir ve tıpkı belirli bir artikel gibi çekimlenir. “ein” artikeli çoğul bir ismin önünde bulunamıyordu ancak “kein” artikeli çoğul bir ismin önünde bulunabilir ve ismin ne olduğu ya da ne olmadığı hakkında net bilgiler verir.Aşağıdaki tabloyu inceleyiniz. almanca-kein-ne-demekIst das ein Auto? - Nein, das ist kein Auto, sondern ein Fahrrad. (Bu bir araba mı? –Hayır, bu bir araba değil, bilakis(ama) bir bisiklet.)Ist das ein Tisch? - Nein, das ist kein Tisch, sondern eine Lampe. (Bu bir masa mı? –Hayır, bu bir masa değil, bilakis(ancak) bir lamba)Sind das _ Tische? - Nein, das sind keine Tische, sondern _ Lampen. ( Çoğul !!! ) (Bunlar _ masalar mı? –Hayır, bunlar_ masalar değil, bilakis(fakat) bunlar _lambalar.)Bu derste "Almanca:Belirsiz artikeller Unbestimmte Artikel" konusunu öğrendik.
Bu derste "almanca partizip 1" konusunu öğreneceğiz Almancada Partizip I olarak bilinen fiil biçimi fiilin çekimlenemez/çekimlenmemiş şeklidir. Partizip I sıfat ya da zarf olarak kullanılır. Bir isim[1] veya fiil olarak kullanılamaz. Almancada Partizip I ingilizce fiillerin –ing formuna aşağı yukarı eşittir.Partizip Türkçe’de sıfat-fiil demektir. Almancada Partizip I ayrıca Praesens Partizip olarak bilinir.Türkçede bazı sıfat fiiller-Çabuk çalışan bir motor. -Çok gülen çocuklar. -Bazı yavaş büyüyen ağaçlar. -Herkes filmi  beğenerek izledi.Partizip I bir fiilin köküne –nd veya –end takıları eklenerek oluşturulur.Almancada Partizip I Örnekleri:almanca-partizip-1-konusu sein-ve-tun-fiilleriPartizip I bir sıfattır ve genelde kendinden sonra isim gelmelidir. Partizip I sıfat olduğu için doğal olarak sıfat eklerini almalıdır. Aşağıdaki almanca Partizip I cümle örneklerini inceleyin ve sıfat eklerini not edin.Partizip I bir niteleme sıfatı olarak kullanılır ve tanımladığı ismin solunda bulunur.
Auf der Hütte gibt es laufendes Wasser.Kulübenin üstünde akan bir su var.
Der stinkende Müll wird den Nachbarn stören.Kokan çöplük komşuları rahatsız edecek.
Der Clown hat die lachenden Gäste lange unterhalten.Palyaço gülen misafirleri uzun süre eğlendirdi.
Herr Reinert ist ein wohlhabender Mensch.Bay Reinert tuzu kuru(hali vakti yerinde) bir insandır.
Wir saßen neben dem knisternden Feuer.Çatırdayan ateşin yanında oturduk.
partizip-eins
  • Das Partizip I als Adjektiv.
Sıfat olarak Partizip I eş zamanlı gerçekleşen ya da tamamlanmamış olayları ifade etmek için kullanılır. Eş zamanlı demek iki olayın da gerçekleşme zamanının aynı olması demektir. Bu olaylardan biri daha az önemli olur ve Partizip I(sıfat-fiil) oluşur. Diğeri asıl önemli olan ve öne çıkan eylemdir ve cümlede yüklem(Prädikat) olur.
  • Der Hund liegt vor seiner Hundehütte und knurrt.(Köpek kulübesinde yatıyor ve hırlıyor)
  • Der Hund liegt knurrend vor seiner Hundehütte. (Köpek kulübesinde hırlayarak yatıyor.)
  • Der Chef ging aus dem Zimmer und lachte. (Şef kapıdan dışarı gitti ve güldü.)
  • Der Chef ging lachend aus dem Zimmer. (Şef kapıdan gülerek dışarı gitti.)
Partizip I cümlede tek başına durabilir. Bu durumda bile fiil çekim eki almaz.
  • Die Hausfrau kocht Suppe und telefoniert (Ev hanımı çorba pişiriyor ve aynı zamanda telefonla konuşuyor.)
  • Die telefonierende Hausfrau kocht(Telefonla konuşan kadın çorba pişiriyor.)
  • Der Vogel saß auf einem Ast. Dabei zwitscherte (Kuş bir dalda oturuyor ve ötüyor)
  • Der zwitschernde Vogel saß auf einem Ast. (Öten kuş bir dalda oturuyor.)
Partizip I bir ismin önünde niteleme sıfatı olarak durur ve genel sıfat çekim eklerini alır.partizip-formul[1] Partizip I cümlenin öznesi ise isim olarak kullanılır. (abwesend ) Alle Abwesenden haben diese wichtige Information nicht erhalten.
Das Präsens (Şimdiki Zaman)Präsens konusunu daha iyi anlamak için
  • sein ve haben
  • regelmäßigen (düzenli) unregelmäßigen (düzensiz)
  • trennbaren (ayrılabilen) ve untrennbare (ayrılamayan)
  • Modalverben ve reflexiven(dönüşlü)
Fiillerin nasıl çekimlendiğini önceden biliyor olmalısınız. Bu konulara önceki derslerimizde değindik. Kitabınızın içindekiler bölümüne bakarak ilgili konulara ulaşabilirsiniz.Präsens ne zaman ve nerede kullanılır?Şu anda olan olaylar.
Mastar1.PosizyonVerbOrta alanVerb 2
sitzenBerndsitztgerade in der Badewanne.
lesenErliestein spannendes Buch.
klingelnPlötzlichklingeltjemand an der Tür.
auf|machenDannmachtjemand die Badezimmertürauf.
Önceden başlayan ve hala devam eden olaylar
InfinitivPosition 1VerbMittelfeldVerb 2
lernenLuislerntschon seit 3 Monaten Deutsch.
wohnenErwohntseit vier Wochen in Oldenburg.
seinSein Freundinistim zweiten Monat schwanger.
an|springenLeiderspringtseit Tagen sein Auto nichtan.
Her zaman geçerli olan şeyler
InfinitivPosition 1VerbMittelfeldVerb 2
heißenDer MannheißtJürgen Beckenbauer.
kommenErkommtaus einem kleinen Dorf in Bayern.
seinEristGeschäftsmann von Beruf.
wohnen bleibenErbleibtfür immer in seinem Dorfwohnen.
Gelecekte olacak olaylar
InfinitivPosition 1VerbMittelfeldVerb 2
gehenMorgengehtFritz mit Susi ins Kino.
fliegenÜbermorgenfliegter mit ihr nach Amerika.
heiratenBaldheirateter sie.
Gelecekte olacak olaylar hakkında konuşmakAlmancada gelecekte olacak olayları anlatmak zor değildir. Gelecek olaylar Präsens ve gelecek zamanı işaret eden zamansal bir kelime ile kurulur. Aşağıdaki zamansal kelimeler gelecekte olacak olayları işaret eder.- sofort (in ein paar Sekunden) - gleich (in ein paar Sekunden / Minuten) - in 5 Minuten - in einer Stunde - bald (in ein paar Minuten / Stunden) - nachher (in ein paar Minuten / Stunden) - heute Abend - morgen - morgen früh - morgen Mittag / Abend - übermorgen - in drei Tagen - am kommenden Wochenende - nächste Woche - übernächste Woche - demnächst - in ein paar Tagen / Wochen) - bald (Tage / Wochen je nach Kontext) - in drei Wochen - im nächsten Monat - im kommenden Sommer / Winter - in einem halben Jahr - in zwei Monaten - nächstes Jahr - im nächsten Jahr - in drei Jahren - im Jahre 2089 - in der ZukunftGelecekte olacak olayları bildiren cümleler çoğunlukla uygun bir zamansal kelime ile başlar- Gleich kommt dein Vater von der Arbeit zurück. - Übermorgen fährt Ulrike in Urlaub. - In zwei Monaten wird unser Sohn volljährig.Bu derste "almanca zamanlar: şimdiki zaman Das Präsens" konusunu öğendik.

das Verb sein almanca olmak fiili sein

Das Verb “sein”" sein" düzensiz fiiller grubuna girer.Çekimi:das Verb sein almanca olmak fiili sein    Gramer açısından “sein” oldukça ilginç bir fiildir. Bir çok cümlelerde asıl fiil olarak kullanılmasının yanı sıra Perfekt cümlelerde yardımcı fiil olarak da kullanılır. Asıl fiil olarak “sein” 
  • Tanımak
    • Wer sind Sie?(siz kimsiniz?) - Ich bin Herr Niemand.(Ben bay Hiçkimse’yim.)
    • Wer bist du? - Sen kimsin?.
    • Wer ist das? (Bu kim?)- Das ist meine Freundin.(Bu benim kız arkadaşım.)
    • Wie ist Ihr Name?(İsminiz nedir?) - Mein Name ist Hase.(Benim adım Tavşan.)
    • Sind Sie Herr Meyer mit "ey"?(Siz Herr Meyer misiniz “ey” ile?) - Nein, ich bin Herr Meier mit "ei".(Ben bay Meier’im “ei” ile.)
    • Bist du Hakan? - Nein, ich bin Kenan.
 
  • Meslek
    • Was sind Sie von Beruf?(Mesleğiniz nedir?) - Ich bin Mechaniker.(Ben makinistim.)
    • Was machst du beruflich? (Ne iş yapıyorsunuz?)- Ich bin Fernfahrer.(Kamyon şoförüyüm.)
    • Bist du auch Student? (Aynı zamanda öğrencimisin?)- Ja, ich bin Studentin und studiere Physik an der AÜ Eskişehir.(Evet, öğrenciyim ve Anadolu Üniversitesi’nde fizik okuyorum.)
    • Was macht Ihr Mann?(Kocanız ne iş yapıyor?) - Er ist Pilot.(O pilot?)
    • Ich bin neu hier. Arbeiten Sie auch hier? (Burda yeniyim,aynı zamanda burada mı çalışıyorsunuz?)- Ja, ich bin der Direktor dieser Fabrik.(Evet ben bu fabrikanın müdürüyüm. )
    • Sind Sie der Hausmeister? (Ev sahibi misiniz?)- Nein, ich bin Mieter. Ich wohne hier.(Hayır kiracıyım. Burada otutuyorum.)
 
  • sein + sıfat (Sıfatların yüklem olarak kullanılması)
    • Wie ist dein neuer Freund?(Yeni erkek arkadaşın nasıl?) - Er ist jung, schön und reich. (O genç,yakışıklı ve zengin.)
    • Mein Sohn ist sehr müde.(Oğlum çok yorgun.) Er muss jetzt ins Bett.(Şimdi yatmalı.)
    • Petra ist außerordentlich hübsch.(Petra olağanüstü güzel.)
    • Es ist hier sehr laut.(Burası çok gürültülü.) Kannst du die Musik leiser machen! (Müziğin sesini kısabilir misin?)
    • Unser Nachbar ist schon wieder blau.(Komşumuz yine mavi.) (O çok alkol aldı.)
    • Was ist los? Du bist heute so seltsam.(Neyin var? Bugün çok garipsin.) - Ich muss dir etwas sagen.(Sana bir şey söylemeliyim.) Ich glaube, ich bin schwanger.(Sanırım ben hamileyim.)
 
  • sein + es (Yalın fonksiyonu) + Dativ-Tamamlama (Kişi dışı fiiller)
    • Mach das Fenster zu.(Pencereyi kapa.) Mir ist kalt.(Üşüyorum.) (Es ist mir kalt.)
    • Mir ist heiß.(Yanıyorum.) Ich geh eine Runde schwimmen.(Biraz yüzüp geleyim.)
    • Mir ist plötzlich so schlecht.(Birden çok kötü oldum.) Ich muss mich hinsetzen.(Biraz oturmam gerek.)
    • Machst du bitte das Fenster auf!(Pencereyi açar mısın lütfen.) Uns ist warm.(Yanıyoruz.)
    • Entschuldigen Sie bitte vielmals, das ist mir jetzt aber sehr peinlich.(Çok afedersiniz,ama bu bana şu an çok utanç verici.)
    • Das ist mir zu hoch.(Bu beni aşar.) (Bunu anlamıyorum.)
 
  • sein + Nomen (2xNominativ)
    • Warum verlässt du deine Freundin?(Kız arkadaşını neden terk ediyorsun?) Du bist ein Esel.(Sen bir eşeksin?)
    • Warum isst du nicht vernünftig, mein Sohn? (Neden doğru düzgün yemiyorsun oğlum?)Du bist ein kleines Schweinchen.(Sen küçük bir domuzsun.)
    • Du bist mein kleiner Prinz.(Sen benim küçük prensimsin.)
    • Du bist mein Sonnenschein, lass mich nie wieder allein!(Sen benim güneş ışığımsın,bir daha beni asla yalnız bırakma!)
    • Ihr Vater ist der reichste Mann in der Stadt.(Onun babası bu şehrin en zengin adamı.)
    • Dein Arbeitskollege ist der größte Pessimist auf Erden.(İş arkadaşın dünyanın en kötümser kişisi.)
  
  • Materyaller
    • Ist das ein Holztisch?(Bu tahta masa mı?) - Nein, der Tisch ist aus Glas.(Hayır masa camdan) Das ist ein Glastisch.(Bu bir cam masa.)
    • Ist das Haus aus Stein? - Nein, es ist aus Holz. Das ist ein Holzhaus.
    • Unser Ehering ist aus reinem Gold.(Nişan yüzüğümüz saf altından.)
    • Woraus ist die Kette? (Gerdanlık neyden?)- Sie ist aus Silber.(Gümüşten.)
    • Dieses Buch ist nicht aus Papier, sondern aus Papyrus.(Bu kitap kağıttan değil, ama papirüsten.)
    • Die Tasse ist aus Porzellan.(Fincan porselenden.)
 
  • Durumsal Tamamlama
    • Wo bist du? - Ich bin im Keller.(Nerdesin? – Bodrumdayım.)
    • Wo ist unser Geld?(Paramız nerde?) - Es ist auf der Bank.(Bankada.) Wo denn sonst? (Başka nerde?)
    • Ist das Telefonbuch auf dem Schreibtisch? (Telefon rehberi yazma masasının üzerinde mi?)- Nein, es ist im Schrank.(Hayır, dolapta.)
    • Sind die Kinder schon im Bett? (Çocuklar çoktan yattı mı?) - Nein, sie sind noch im Bad.(Hayır henüz yatmadılar.)
    • Wo ist Michael? - Er ist noch in Frankfurt.(Hala Frankfurt’ta.)
    • Seid ihr in München? (Müchen’de misiniz?)- Ja, wir sind auf dem Oktoberfest.(Evet, bira bayramındayız.)
 
  • Bilgi (İşaret Zamirleri)
    • Was ist das? - Das ist ein Telefonbuch.
    • Ist das ein Bett? - Nein, das ist kein Bett. Das ist eine Lampe.
    • Ist das dein Haus? - Nein, das ist das Haus meiner Eltern.
    • Sind das deine Kinder? - Nein, das sind die Kinder meines Bruders.
    • Ist das dein Porsche? - Natürlich ist das meiner.
 Deyim(bileşik fiiller)Bunlardan başka bir de bileşik fiiller vardır. Bu gruba giren kelime türleri beraber mastar oluştururlar, ama ayrı yazılırlar.
  • auf sein: Du siehst müde aus. Wie lange bist du schon auf? (Çok yorgun görünüyorsun,ne kadar zamandır ayaktasın?)
  • da sein: Sind alle Schüler da? (Bütün öğrenciler burada mı?) Nein, Jessica fehlt heute.(Hayır, Jessica bugün yok.)
  • beisammen sein: Über Weihnachten ist die ganze Familie beisammen.(Yılbaşında bütün aile bir arada olur.)
  • dabei sein: Wer fährt morgen mit nach Berlin? (Yarın Berlin’e kim birlikte geliyor?) - Ich bin dabei.(Ben seninleyim.) Ich fahr auch mit.(Ben birlikte geliyorum.)
  • los sein: Was ist mit dir los?(Neyin var?) Du siehst so traurig aus.(Çok üzgün görünüyorsun.) - Meine Katze ist gestorben.(Kedim öldü.)
  • zusammen sein: Ich bin seit 2 Wochen mit Susi zusammen.(İki haftadır Susi ile birlikteyim.)
ayrıca bkz das verb seinincoming search termsdas Verb sein almanca olmak fiili sein,das Verb sein almanca olmak fiili sein,das Verb sein almanca olmak fiili sein,das Verb sein almanca olmak fiili sein,das Verb sein almanca olmak fiili sein,das Verb sein almanca olmak fiili sein,das Verb sein almanca olmak fiili sein,das Verb sein almanca olmak fiili sein,das Verb sein almanca olmak fiili sein,das Verb sein almanca olmak fiili sein,das Verb sein almanca olmak fiili sein,das Verb sein almanca olmak fiili sein 
almanca gramer dersleri es zamiri ne demek

almanca gramer dersleri es zamiri ne demek

es zamiri "das Pronomen es" “es” zamirinin Almancada birden çok görevi vardır. Cümlede tek bir kelime yerine zamir olarak bulunabilir (Nom. ve Akk. durumda isimlerin, sıfatların, Partizip’lerin yerine kullanımı vardır). Artı cümlenin bir bölümü ya da tamamının yerine kullanılabilir.Bazı durumlarda es zamiri cümlenin birinci ya da üçüncü pozisyonunu işgal eder. Bazen es kullanmak zorunludur bazen isteğe bağlıdır.“es” zamirini kullanmanın zorunlu olduğu yerler
  • Nominativ veya Akkusativ durumda zamirler (ismin yerine)
  • Şahıs Dışı Özneler
    • Wie findest du das Bild?(Kitabı nasıl buluyorsun?) - Ich finde es nicht gerade schön.(Bence iyi değil.)
    • Helga, weißt du, wo mein Handy ist?(Helga kitabımın nerde olduğunu biliyor musun?) - Ich glaube, es liegt in der Küche.(Sanırım mutfakta.)
    • Jetzt fängt es schon wieder an zu regnen.(Şimdi zaten yeniden yağmur yağmaya başlıyor.)
    • Wie geht es Ihrer Frau? (Karınız nasıl?)- Ihr geht es schon viel besser.(Çok daha iyi.)
 
  • Şahıs Dışı Nesneler
    • Man hat es im Leben nicht immer leicht.(Hayat zor, yaşamak kolay değil.)
    • Mama, Karl möchte mich heiraten. Ich glaube, er meint es ernst.(Anne, Karl benimle evlenmek istiyor. Sanırım niyeti ciddi.)
“es” zamirini kullanmanın isteğe bağlı olduğu yerler
  • Öznenin yerini doldurur
    • Jemand steht vor der Tür. = Es steht jemand vor der Tür. (Kapının önünde biri duruyor.)
    • Ihnen wird geholfen. = Es wird ihnen geholfen.(Onlara yardım ediliyor.)
 
  • Yancümle Yerine
    • Es tut mir Leid, dass dein Vater tot ist. = Dass dein Vater tot ist, tut mir Leid.(Babanın vefatı beni çok üzdü.)
    • Es ist nicht sicher, ob er kommen kann. = Ob er kommen kann, ist nicht sicher.(Gelebilir mi gelemez mi belli değil
 
  • Bir konunun daha güçlü vurgulanması
    • Heutzutage lassen sich viele scheiden. = Es lassen sich heutzutage viele scheiden.(Günümüzde birçok boşanmalar oluyor.)
    • Leider haben viele Leute Geldprobleme. = Es haben leider viele Leute Geldprobleme.(Ne yazık ki birçok insanın para sorunu var.)
 Zamir olarak “es”Es bir ismin yerine kullanıldığı ve nötr cinsiyeti(cinsiyetsiz) gösterdiği için şahıs zamiri olarak kullanımı zorunludur. “es” sadece Nominativ ve Akkusativde kullanılır. “es” eğer Akkusativ durumda ise 1. Pozisyonda bulunamaz. Bu durumda “es” zamiri 3. Pozisyonda durur.(ya da 1. Pozisyon işgal edildiği zaman 4. pozisyonda)
  • Nominativ: Ich habe mir ein neues Hemd gekauft. Es hat 84 Euro gekostet.(Kendime yeni bir gömlek satın aldım. O 84 yuro tuttu.)
  • Akkusativ: Wo hast du es denn gekauft?(Nerede satın aldın ki onu?) - Ich habe es in der Einkaufspassage gekauft.(Onu alışveriş merkezinde satın aldım.)
 “es” bir sıfat ya da Partizip(sıfatfiil) yerine geçiyorsa “es” kullanmak zorunludur. Bu durumda bile “es” 1. Posizyonda değil 3. Pozisyonda(hem fiilden sonra ve hem öznenin arkasında) durur.
  • Dein Lehrer ist so hilfsbereit.(Senin öğretmenin çok yardımsever.) Meiner ist es leider nicht. (Benimki ne yazık ki yardımsever değil)
  • Warum ist dein Mann immer so fleißig?(Neden senin kocan çok çalışkan?) Mein Mann ist es leider nicht. (Benim kocam ne yazık ki öyle değil.)
  • Ist dein neuer Freund sportlich? (Yeni erkek arkadaşın sportif mi?)- Natürlich ist er es. (Elbette sportif)
“es” bir cümlenin tamamının ya da bir kısmının yerine geçiyorsa kullanımı zorunludur. Böyle durumlarda dahi “es” cümlenin birinci konumunda değil üçüncü konumunda(hem fiilin hem de öznenin arkasında)durur.
  • Mein Sohn, du hast ja schon wieder geraucht.(Oğlum yine sigara içmişsin.) Ich habe es dir doch verboten.(Ben sana onu yasakladım ama.)
  • Hast du Susi zum Geburtstag gratuliert? (Susi’nin doğum gününü kutladın mı?)- Ach du lieber Gott, ich habe es ganz vergessen. (ah! Güzel Allah’ım, ben onu tamamen unuttum.)
  • Man müsste nochmals den Keller aufräumen.(Bodrum yine temizlenmeli.) Aber ich mache es überhaupt nicht gern.(Ama ben onu yapmayı hiç mi hiç sevmiyorum.)
“es” kişi dışı fiillerle kullanılır.Neredeyse bütün fiillerin şahıs zamirlerle kullanımı vardır. Bu fiillerin bulunduğu cümlelerde belirtilen işi yapan bir şahıs vardır. Böyle fiillere “personliche Verben(şahıs fiillleri)” denir.
  • Ich liebe dich.
  • Und du liebst mich.
  • Er / Sie / Es liebt Kirscheis.
Bazı çok az fiiller sadece şahıs dışı kalan 3. Tekil şahıs zamiri “es” ile kullanılır. Dikkat ederseniz zaten bu fiilleri er, sie, ich, du ve çoğul zamirler ile birlikte kullanmak mümkün olmaz.(Ich regne. Du regnest. Er regnet.) İşte bu tip fiillere unpersonliche Verben(Şahıs dışı fiiller) denir. Bu fiillerin bulunduğu cümlelerde “es” Nominativ veya Akkusativ bir tümlecin yerine kullanılır. Bu açıdan kişi dışı fiillerde “es” kullanmak zorunludur. Kişi dışı kalan fiillere aşağıdakiler girer.
  • Duyu, his, sağlık durumu bildiren veya insana özgü durumlar
    • Wie geht es deiner Mutter?(Annen nasıl?) - Ihr geht es blendend. (Çok iyi)
    • Schmeckt es dir? (Tadını beğendin mi?)- Natürlich schmeckt es mir.(Elbette beğendim.)
    • brennen, duften, gut / schlecht gehen, gefallen, jucken, kalt sein, kratzen, kribbeln, riechen, schmecken, stinken, warm sein
  
  • Seslere karşılık gelen fiiller
    • Kannst du bitte mal die Tür öffnen?(Lütfen kapıyı açabilir misin?) Es hat jemand an der Tür geklopft. (Biri kapıyı çalıyor.)
    • In alten Häusern knarrt und knirscht es in allen Ecken.(Eski evlerde bütün köşelerinden gacır gucur sesler geliyor.)
    • blasen, klingeln, klopfen, knacken, knarren, knirschen, krachen, läuten, pfeifen, rascheln, rauschen, scheppern, summen
 
  • Hava durumunu tanımlayan fiiller
    • Bei dem gestrigen Gewitter hat es geblitzt und gedonnert.(Dünkü fırtınada gök gürledi, şimşek çaktı.)
    • Dabei hat es in Strömen geschüttet.(Bunun yanında şakır şakır döktü)
    • blitzen, dämmern, donnern, frieren, gewittern, gießen, hageln, nieseln, regnen, scheinen, schneien, in Strömen schütten, tauen, tröpfeln
 
  • Mevzu(mesele) tanıtan fiiller
    • Ich muss mit Ihnen sprechen(Sizinle konuşmam gerekiyor.) - Worum geht es? (Konu nedir?)- Es geht um den Mietvertrag.(Kira hakkında.)
    • Es gibt nicht wenige Frauen, die klüger sind als die klügsten Männer.(Bilge erkeklerden daha zeki kadınlar az değil.)
    • es dreht sich um, es geht um, es gibt, es handelt sich um, es heißt, es kommt darauf an, es scheint
 
  • Zaman kavramları ile kullanılan fiiller
    • Wie viel Uhr ist es jetzt? (Şu an saat kaç?)- Es ist schon spät, es ist schon 18 Uhr durch.(Geç oldu bile, çoktan 6’yı geçmiştir.)
    • Es dämmert schon. Es geht gleich die Sonne auf. (Tan yeri ağarıyor, güneşin doğmasına az kaldı.)
    • Es war im Sommer. / Es ist gleich Feierabend.(aynı iş günü) / Es ist noch früh. / v.b.
  
  • 3.konumda Akkusativobjekt olarak sabit(deyim) ifadelerle.
    • Viele Leute haben es immer sehr eilig.(İnsanların çoğu aşırı aceleci.)
    • Er hat es im Leben weit gebracht.(Hayatında çok şeye ulaşmış.)
    • Ich meine es doch nur gut mit dir.(Aslında niyetim iyi.)
    • Diese Aufgabe hat es in sich.(Görev zor ve karmaşık, uğraştırıcı.)
    • Er hat es auf mich abgesehen.(Beni hedef olarak gösteriyor.)
    • Im Urlaub lasse ich es mir gut gehen.(Tatilde iyi vakit geçirmemi sağlarım.)
    • Dadurch macht er es sich nicht leichter.(Böylece işi kolaylaştırmıyor.)
    • Ich lasse es darauf ankommen.(Bakalım ne olacak.)
 Bu fiillerin bazılarının hem şahıssal hem de şahıssal olmayan kullanımı vardır:  
  • Die Tomatensuppe schmeckt mir nicht. (Domates çorbasının tadını beğenmiyorum.)/ Es hat mir sehr gut geschmeckt. (Tadı çok hoşuma gidiyor.)
  • Im Sommer scheint oft die Sonne. / Es hat den ganzen Tag die Sonne geschienen.(Tüm gün güneş parladı.)
  • Der Fisch stinkt. / Hier stinkt es nach Fisch.(Burası balık kokuyor.)
  Bir yan cümleye temsilci olarak “es” Yan cümlelerde “es” bağıntılı(Temsilci) olarak kullanılır. Ancak kullanımı isteğe bağlıdır. Kullanımı:
  • Anacümle yan cümleden önce gelir, çoğu durumda “es” temsilci olarak kullanılır. (Ancak bazı fiillerde “es” kullanımı yaygın değildir.)
    • Stimmt es, dass Gerd eine neue Arbeitsstelle hat?
    • Ich bin es leid, von dem Geld meines Mannes leben zu müssen. Ich will arbeiten. (Kocamın parasına bağımlı yaşamaktan bıktım.Çalışmak istiyorum.)
 
  • Yan cümle ana cümleden önceyse ”es” kullanımı kalkar, temsilci olarak kullanılmaz.
    • Ja, dass Gerd eine neue Arbeitsstelle hat, stimmt.
    • Von dem Geld meines Mannes leben zu müssen, bin ich leid. Ich will arbeiten.
 Bu kural aşağıdaki yan cümleler için geçerlidir.
  • dass-cümleler için temsilci olarak “es”
    • Es ist schön, dass du gewonnen hast. / Dass du gewonnen hast, ist schön.
    • Es ist schade, dass du jetzt gehst. / Dass du jetzt gehst, ist schade.
    • Es ärgert mich, dass Toni faul ist. / Dass Toni faul ist, ärgert mich.
 
  • Dolaylı soru cümleleri için temsilci olarak “es”
    • Noch ist es nicht sicher, wer absteigt. / Wer absteigt, ist noch nicht sicher.(Kimin liste dışı kalacağı henüz belli değil.)
    • Es ist fraglich, ob er die Prüfung besteht. / Ob er die Prüfung besteht, ist fraglich.(Sınavı başaracağı şüpheli)
    • Es ist unwichtig, ob du kommst oder nicht. / Ob du kommst oder nicht, ist unwichtig.(Gelip ya da gelmemenin bir önemi yok.)
 
  • Mastar cümlelere bağlantılı olarak “es”
    • Es ist unmöglich, die Brücke zu reparieren. / Die Brücke zu reparieren, ist unmöglich.(Köprüyü tamir etmek mümkün değil.)
    • Ich finde es toll, mit euch zu fahren. / Mit euch in Urlaub zu fahren, finde ich toll.(Sizinle tatile gitmeyi harika buluyorum.)
    • Ist es wichtig, morgen dabei zu sein? / Morgen dabei zu sein, ist sehr wichtig.(Yarın orada olmam önemli mi)
Gelen Aramalar keywordsalmanca gramer dersleri es zamiri ne demek almanca gramer dersleri es zamiri ne demek almanca gramer dersleri es zamiri ne demek almanca gramer dersleri es zamiri ne demek almanca gramer dersleri es zamiri ne demek almanca gramer dersleri es zamiri ne demek almanca gramer dersleri es zamiri ne demek almanca gramer dersleri es zamiri ne demek almanca gramer dersleri es zamiri ne demek almanca gramer dersleri es zamiri ne demek almanca gramer dersleri es zamiri ne demek almanca gramer dersleri es zamiri ne demek almanca gramer dersleri es zamiri ne demek almanca gramer dersleri es zamiri ne demek almanca gramer dersleri es zamiri ne demek almanca gramer dersleri es zamiri ne demek almanca gramer dersleri es zamiri ne demek almanca gramer dersleri es zamiri ne demek Thank you mein-deutschbuch.de
Hava/Das Wetter
Bugün hava nasıl?
Wie ist das Wetter heute?
Hava sıcak
Es ist heiß
Hava soğuk
Es ist kalt
(hava)güzel
Es ist schön
(hava)kötü
Es ist schlecht
(hava)açık
Es ist klar
(hava) buz gibi
Es ist eisig
(hava)sıcak
Es ist warm
(hava)güneşli
Es ist sonnig
(hava) rüzgarlı
Es ist windig
(hava)bulutlu
Es ist bewölkt
(hava) puslu
Es ist dunstig
(hava)kapalı/bunaltıcı
Es ist schwül
(hava) rutubetli
Es ist feucht
(hava) sisli
Es ist nebelig
Kar yağıyor
Es schneit
Yağmur yağıyor
Es regnet
Buz tutuyor
Es friert
Yağmur yağacak gibi görünüyor.
Es sieht nach Regen aus.
Hava açıyor
Das Wetter klärt sich auf.
 
Alphabeth-Rap
Hallo Leute, ich zeig euch heute, wie's geht.
Hier kommt mein Buchstabier-Alphabet.
A wie ANFANG, B wie BITTE, C wie CABRIO,
D wie DANKE, E wie ERDE, F wie FARBENFROH.
G wie GERN, H wie HIER, I wie ICH ... und du.
JKL? Das heißt: JEDER KRIEGT LUST dazu.
M wie MEIN, N wie NEIN, O wie OPTIMAL,
P wie PARTY, Q wie QUATSCH, R wie REGIONAL.
S und T wie in SONNTAG und TELEFON,
U wie UHR, V wie VIEL, W wie WEIßT du schon?
X und Y sind meistens nicht vorne dran,
denn TAXI und TYP fangen anders an.
Doch gibt es sehr viele Wörter vorne mit Z.
Wir sind bald am ZIEL. Das ist echt ziemlich nett.
Ä wie ÄPFEL, Ü wie ÜBER - und das Ö kommt gleich.
Vielleicht seh'n wir uns mal in ÖSTERREICH?
In der Wörterstraße, das kann ich euch sagen,
müsst ihr einfach nach Alpha Betti fragen.
Ich hoffe, ihr kommt. Und wir fangen dann
mit dem Buchstabieren wieder von vorne an.
A wie Anfang, B wie Bitte, …
stets= her zaman,her daim z.B: Sie haben stets gut für ihre Kinder gesorgt.(Onlar her zaman çocuklarına iyi baktılar.)Bu cümlede aynı zamanda "sorgen für" şeklinde kullanım ve akkusativ gerektiren bir fiilin anlamını öğrenmiş olduk.
abhängen von / ankommen auf anlamı ne demek? Her iki kelimenin anlamı "-e bağlı" demek, ancak her zaman aynı yerde aynı durumlar için birbirinin yerine geçmezler.Es hängt von dir ab! ---------- Es kommt auf dich an!(Bu sana bağlı!)Her iki cümle içinde bulunulan durumlar göz önüne alındığında aynı anlama gelmeyebilir 1. Es hängt von dir ab! - (Mesela senin vereceğin karara bağlıdır.) Es hängt von dir ab, ob wir das machen.Bunu yapıp yapmacağımız sana bağlıdır. (sen istemiyorsan bunu yapmayız.) 2. Es kommt auf dich an! - (Yan anlam: Sen önemlisin!) Es kommt auf dich an, wenn wir das machen. (eğer bunu yapacaksak,sen başarı için önemlisin.)ilk örnekte "karar" önemli iken ikinci örnekte "birey" önemlidir.iki cümleyi bağlarken "dass" değil "ob" kullanmalısınız. Es kommt auf den Preis an, OB ich das Auto kaufe.(Arabayı alıp almayacağım fiyatına bağlıdır)Eğer fiyatı yüksek ise satın almayabilirim, param yetmeyebilir.
[Transcript]
Piggeldy wollte wissen, wo der Himmel anfängt.
Piggeldy gökyüzünün nerden başladığını bilmek istiyordu.
„Frederick", fragte Piggeldy seinen großen Bruder.
"Frederick," Piggeldy abisine sordu.
„Frederick, zeig mir, wo der Himmel anfängt!"
"Frederick, gökyüzünün başladığı yeri bana göster!"
„Nichts leichter als das", antwortete Frederick.
"Bundan daha kolayı yok [Bu çok kolay!]," diye cevap verdi Frederick.
„Komm mit."
"Gel [benimle]."
Piggeldy folgte Frederick.
Piggeldy Frederick’i takip etti.
„Wir gehen bis ans Ende dieser Straße", erklärte Frederick,
"Bu caddenin sonuna kadar gideceğiz," diye açıkladı Frederick,
„und wo die Straße aufhört, da fängt der Himmel an."
"ve cadde nerede biterse orası gökyüzünün başladığı yerdir."
„Prima!", freute sich Piggeldy. „Dann sind wir ja bald da."
Piggeldy memnun oldu "Harika!" [dedi] "Öyleyse evet yakında orada olacağız. "
„Zappel nicht so herum!", schimpfte Frederick.
"Etrafta hop hop zıplayıp durma!" diye azarladı Frederick.
„Lauf lieber ordentlich!"
"Düzgün yürümen, daha iyi!"
Piggeldy bemühte sich, ordentlich zu laufen.
Piggeldy düzgünce yürümeyi denedi.
„Wann fängt denn der Himmel nun endlich an, Frederick?", fragte er.
"şimdi en sonunda gökyüzü ne zaman başlar ki Frederick? " diye sordu(o).
Geduld, Bruder", sagte Frederick.
"Sabır, Kardeşim," dedi Frederick.
Als der Himmel aber noch immer nicht anfangen wollte,
Ama gökyüzü hala başlamak istemediği zaman,
fing Piggeldy wieder an.
diye başladı Piggeldy yine.
„Frederick, ich glaube, der Himmel fängt überhaupt nicht an."
"Frederick, Gökyüzünün başlayacağına hiç inanmıyorum."
„Dummes Zeug", brummte Frederick.
"Saçmalık," diye homurdandı Frederick.
„Frederick", jammerte Piggeldy, „ich bin schon ganz schlapp.
"Frederick," diye inledi Piggeldy, "Ben zaten çok yoruldum.
Können wir nicht etwas ausruhen, bevor wir an den Himmel kommen?"
Gökyüzüne varmadan önce biraz dinlenemez miyiz?"
„Ach, Quatsch!", sagte Frederick. „Wir sind ja bald da."
"Ah, işe yaramaz şey!" dedi Frederick. "Yakında orda olacağız"
„Fein", freute sich Piggeldy.
"İyi," [dedi] memnun olarak Piggeldy.
„Bekommt man im Himmel auch was zu fressen?"
"Gökyüzünde biri yemek için yiyecek de getirir mi? "
„Ich weiß es nicht", überlegte Frederick zweifelnd.
"Bunu bilmiyorum," şüpheyle düşündü Frederick.
„Ich habe noch nie etwas vom himmlischen Fressen gehört."
"Daha hiç göksel yiyecek diye bir şey duymadım."
Schließlich kamen sie an ein großes Wasser.
Nihayet büyük bir suya [su gövdesine] geldiler.
„Das ist Pech", stellte Frederick fest.
"Bu kötü şans," diye karar kıldı Frederick.
„Es ist noch ein großes Wasser zwischen dem Himmel und uns.
"Gökyüzü ve bizim aramızda hala büyük bir su[su gövdesi] var.
Aber dort hinten, wo das Wasser aufhört, dort fängt ganz bestimmt der Himmel an.
Ama orda arkada, suyun bittiği yerde, orda kesinlikle gökyüzü başlar.
Vielleicht können wir ja hinüberschwimmen."
Belki karşıya yüzebiliriz."
Piggeldy tauchte seinen rechten Vorderfuß ins Wasser.
Piggeldy sağ ön ayağını suya daldırdı.
„Brrr", schüttelte er sich.
"Brrr," [dedi kendini] sallayarak(titreyerek).
„Ist das aber kalt!
"Bu hiç olmadığı kadar soğuk!
und schwimmen kann ich sowieso nicht."
ve ben zaten yüzemem."
„Dann können wir eben nicht dahin, wo der Himmel anfängt", entschied Frederick.
"O zaman gökyüzünün başladığı yere gidemeyiz," diye karar verdi Frederick.
„Das hättest du vorher sagen sollen", murrte Piggeldy.
"Bunu daha önce söylemen gerekiyordu," diye mırıldandı Piggeldy.
Und Piggeldy ging mit Frederick nach Hause.
Ve Piggeldy Frederick ile eve gitti.
Vorbereitet von Ahmet Bergmann
Almanca dinleme alıştırmaları vol 7 ahmet bergmann a1-b2 from ahmet Bergmann on Vimeo.
[Transkript] 
Hallo und herzlich willkommen bei Yabla, [Merhaba ve Yabla’ya hoşgeldiniz]
dem revolutionären Programm zum Deutschlernen.[Almanca öğrenmede devrimci programa]
Yabla bietet dir das weltweit fortschrittlichste System: [Yabla sana dünyanın en gelişmiş sistemini sunuyor:]
Videos mit mehrsprachigen, interaktiven Untertiteln.[Çok dilli,alt yazılı interaktif videolar]
Es erscheinen jede Woche neue Videos mit Muttersprachlern[Her hafta yerli konuşmacılarla yeni videolar çıkıyor]
wie Fernsehserien, Musikvideos, Interviews, Nachrichten und so weiter.[televizyon serileri, müzik videoları,röportajlar, haberler vb. gibi]
 Diese Videos spiegeln wahre deutschsprachige Kultur wider,[Bu videolar gerçek almanca konuşma kültürünü yansıtıyor,]
also echtes zeitgenössisches Fernsehen auf Deutsch, ungekürzt und ohne Zensur. [gerçek, çağdaş almanca televizyon, kısaltılmamış ve sansürsüz. ]
Und wie funktioniert Yabla? Es ist ganz einfach. [ve Yabla nasıl çalışıyor? Oldukça basit]
Lass uns doch mal einige Eigenschaften und Funktionen des Yabla-Players erkunden. [hadi Yabla Player’ın bazı özelliklerini ve işlevlerini keşfedelim.]
Während ich dir die Funktionen erkläre, kannst du sie direkt ausprobieren. [Ben sana işlevleri açıklarken ,sen onları hemen deneyebilirsin.]
Also, möchtest du das Video anhalten, drücke "pause" und das Video bleibt stehen.[Şu halde videoyu duraklatmak istersen pause’ye bas ve video durur(duraklar). ]
Möchtest du weitermachen, drücke "play". [devam etmek istersen, play’e bas.]
 "Play" erscheint an derselben Stelle wie "pause", also in der Mitte der Kontroll-Leiste. ["Play" “pause” gibi aynı yerde, kontrol panelinin ortasında, görünür.]
 Möchtest du das Video zurückspulen, weil du nicht richtig gehört hast, was ich gesagt habe, [ne dediğimi duymadığın için videoyu geri sarmak istersen,]
drücke "back", und das Video wird zurückgespult. [“back”e bas ve video geri sarılmış oluyor.]
Möchtest du vorspulen, drücke "skip". [eğer hızlı ileri sarmak istersen “skip”e bas.]
Wie du bestimmt schon gemerkt hast, erscheint alles, was ich sage, hier unten geschrieben. [Şüphesiz zaten fark ettiğin gibi, bütün söylediklerim burada yazılı.]
Huhu, Wort für Wort hier unten.  [hu hu kelimesi kelimesine burada aşağıda.]
Wenn du ein Wort im Untertitel nicht verstehst, [Eğer alt yazıda bir kelimeyi anlamıyorsan.]
 dann kannst du es anklicken und seine Definition erscheint neben dem Video  [o zaman, onun üzerine tıklayabilirsin, ve onun açıklaması videonun yanında görünür.]
in mehreren Wörterbüchern. [birçok Sözlükte.]
Möchtest du den Untertitel ausblenden, [altyazıları gizlemek istersen,]
weil du schon gut Deutsch sprichst und den Untertitel gar nicht brauchst,  [zaten Almancayı iyi konuştuğun ve alt yazılara hiç mi hiç ihtiyacın olmadığı için ,]
 drücke "hide" und der Untertitel verschwindet. ["hide"e bas ve alt yazılar kaybolur.]
Nun kommen wir zu einer ganz besonderen Eigenschaft des Yabla-Players:[Şimdi Yabla Player’ın çok özel bir özelliğine geliyoruz:]
Du kannst das Video verlangsamen, indem du "slow" drückst. [“slow”a basarak videoyu yavaşlatabilirsin.]
Nun erscheine ich in Zeitlupe. [Şimdi yavaş çekimde görünüyorum.]
Allerdings bleibt die Tonhöhe erhalten, damit du mich trotzdem ganz deutlich verstehen kannst. [Ancak beni açık bir şekilde anlayabilmen için ses yüksekliği buna rağmen aynı kalır.]
Bist du nun bereit für eine Herausforderung? [Şimdi bir meydan okuma için hazır mısın? ]
Dann lass uns das Yabla-Spiel spielen. [Öyleyse hadi Yabla-Oyunu oynayalım.]
Dazu drückst du jetzt "play game". [Bunu yapmak için şimdi "play game"e bas.]
Nun erscheinen zehn zufällig ausgewählte Ausschnitte aus einem Video.
[Şimdi bir videodan rastgele seçilen 10 alıntı görünüyor olacak]
In diesem Video fehlen allerdings einige Wörter im Untertitel.
[Ancak, bu videoda bazı kelimeler altyazıdan kayıptır.]
Diese Wörter musst du ergänzen.
[Bu kelimeleri doldurmalısın.]
Ergänzt du sie richtig, erhältst du zehn Punkte.
[Bir kelimeyi doğru doldur,10 puan elde edersin.]
Sollte es mal nicht klappen,
[eğer yanlış varsa, ]
dann kannst du es noch einmal versuchen.[o zaman bir kez daha deneyebilirsin.]
Ich bin mir sicher, es wird klappen.
[Eminim, doğru olacak]
Vielen Dank für deinen Besuch bei Yabla. Wir hoffen dich natürlich bald wiederzusehen.
[Yabla’yı ziyaret ettiğin için çok teşekkür ederiz.Seni çok yakında tekrar görmeyi umuyoruz.]
Hm, am besten du registrierst dich gleich jetzt!
[Hm, Sanırım hemen abone olsan iyi olur!]
Also dann, tschüss und viel Spaß mit Yabla!
[Neyse o zaman, güle güle ve Yabla ile sana iyi eğlenceler!]
Thank you https://german.yabla.com/
Aitlik Artikelleri(Possessivartikel)
Bu dersimizde almanca aitlik sıfatlarını öğreneceğiz. Aslına bakarsanız bu konu oldukça önemlidir. Çünkü günlük hayatta aitlik bildiren cümleleri oldukça çok kuruyoruz. Aitlik denilince aklınıza sahiplik gelmelidir. Kimin neye sahip olduğunu aitlik sıfatlarıyla bildiririz. Eğer bu konuyu adamakıllı kavrayamazsak bir şeyin kime ait olduğunu ifade edemeyiz.  Bu sıfatlar: benim, senin, onun vs.
Wie ist sein Name? Wie ist Ihr Name?
Bunlara sıfat diyoruz çünkü bunlar bir ismin önünde tıpkı sıfat gibi durarak farklı durumlarda farklı şekiller alabiliyor. Aitlik sıfatları kişi zamirlerinin değişime uğramış halidir.
Hoşunuza giden bir şey gördüğünüzde onun sizin olmasını istersiniz. Bazen onun başka birinin olmasını istersiniz bu yüzden bir dilde sahiplik bildirmek önemlidir. Aitlik sıfatlarının çekimiyle alakalı bir ipucu verelim:
Aitlik sıfatları ein-kelimeleri(ein-Wörter) gibi davranış gösterir.
Almanca
Türkçe
mein-
benim
dein-
senin
sein-
onun
ihr-
onun
sein-
onun
uns(e*)r-
bizim
eu(e*)r-
sizin(çoğul)
ihr-
onların
Ihr-
sizin(resmi)
*unsere ve euer’deki e harfi bazı durumlara ve isim türlerine bağlı olarak düşer.
İyelik(aitlik) Sıfatları
İyelik artikelinin kökünü doğru tahmin etmek onu çekimlemede önemlidir. er=>sein demek istediğiniz yerde du=>dein dememeye dikkat edin.Farklı eklere göz atalım.
Aitlik sıfat ekleri tablosu
Nominativ
Akkusativ
Dativ
Genitiv
maskulin Singular
-
-en
-em
-es
neutral Singular
-
-
-em
-es
feminin Singular
-e
-e
-er
-er
Plural
-e
-e
-er
-er
Aitlik sıfat eklerini daha geniş ele alalım ve örnek cümleler verelim.
Nominativ
Cümlenin öznesidir. Bir cümlede nominativ haldeki öğe eylemi(yüklemi) yapandır. Cümledeki özne yüklem ilişkisi önemlidir. Haller aitlik sıfatlarının ne işine yarar bir bakalım.
Mein Bruder arbeitet als Ingenieur bei der Stadt. (Erkek kardeşim şehirde mühendis olarak çalışıyor.)
Cümlesini inceleyelim.  Bruder eril bir isimdir (der Bruder) ve fiili üçüncü tekil şahıs zamirine göre çekimler — arbeitet.
Kız kardeşim olsaydı şu şekilde olacaktı:
Meine Schwester arbeitet als Ingenieurin bei der Stadt. (Kız kardeşim şehirde mühendis olarak çalışıyor)

Akkusativ

 

Bir cümlenin dolaysız nesnesidir. Yüklemin yaptığı işten etkilenen kişi, yer ya da her hangi bir şeydir. Akkusativ gerektiren edatları unutmayın: bis, durch, entlang, für, gegen, ohne, um.  Eğer aitlik sıfatlarını Akkusativ’de kullanırsak şu şekilde olmalı:
Hast du mein Buch gesehen? (Kitabımı gördün mü?)
Neden mein? Çünkü dasBuch.
Aradığım köpeğim olsaydı aşağıdaki gibi olacaktı:
Hast du meinen Hund gesehen? (Köpeğimi gördün mü?)
Dativ
Cümlede kişi, nesne, yer ya da herhangi bir şey yerine geçen dolaylı nesnedir. Dativ durum gerektiren belirli fiiller vardır (danken, helfen, gehören usw.). Ayrıca dativ gerektiren edatlar da vardır: ab, aus, ausser, bei, gegenüber, mit, nach, seit, von, zu.
Ich gebe meinem Bruder das Buch. (Kitabı erkek kardeşime veriyorum.)
Cümleye baktığımızda dolaysız nesne olan kitaptır ve erkek kardeşime veriliyor. Yani Dativ dolaylı nesne durumumda olur ve dolaysız nesneyi kendine alır. Kız kardeşim olsaydı cümle şöyle olacaktı:
Ich gebe meiner Schwester das Buch. (Kitabı kız kardeşime veriyorum.)
Genitiv

 

Genitiv aitlik durumudur. Nasıl yani? Aitlik artikelinin aitlik hali mi?
Kesinlikle, ya benim kız kardeşim ya da erkek kardeşim bir şeyin sahibiyse. O zaman genitiv kullanmam gerekir. Tabi ki yine Genitiv edatlar vardır: anstatt, ausserhalb, innerhalb, statt, trotz, während, vewegen.
Die Freundin meines Bruders fährt einen roten Audi. (Erkek kardeşimin kız arkadaşı kırmızı bir Audi sürüyor.)
Kız arkadaş erkek kardeşimin, ancak o cümlenin öznesidir. Eğer arabayı kullanan benim kız kardeşimin arkek arkadaşı olsaydı cümle şu şekilde olacaktı:
Der Freund meiner Schwester fährt einen roten Audi Q7 (Kız kardeşimin erkek arkadaşı kırmızı bir Audi Q7 sürüyor.)
Eğer aitlik artikelleri ile isim arasına sıfat eklersek mesela şöyle “benim genç kız kardeşim” o zaman sıfat eklerini kullanmamız gerekir, tıpkı daha önceki derslerde Ein-kelimeleri’nde yaptığımız gibi.
Mask.
Fem.
Neut.
Plural.
Nom.
mein jüngerer Bruder
meine jüngere Schwester
mein grosses Büro
meine neuen Freunde
Akk.
meinen jüngeren Bruder
meine jüngere Schwester
mein grosses Büro
meine neuen Freunde
Dat.
meinem jüngeren Bruder
meiner jüngeren Schwester
meinem grossen Büro
meinen neuen Freunden
Gen.
meines jüngeren Bruders
meiner jüngeren Schwester
meines grossen Büros
meiner neuen Freunde
Tekrar hatırlatalım iyelik sıfatlarını, iyelik ertikellerini iyelik zamirlerini ya da adı her neyse doğru çekimlemek için kök çok önemlidir. Örneğin üçüncü tekil şahıs zamiri için “sein” yerine ikinci tekil şahıs zamirinin “dein” iyelik artikelini kullanmamaya dikkat edin. Özellikle konuşarak kurulan iletişimde bu ayrıntı daha önemlidir. Eğer iyelik artikellerinin köklerini yanlış kullanırsanız kimin neye sahip olduğu karışır.
Kendini Testet:
  1. Die Eltern achten viel besser auf __________ Kind. (onların)
  2. Ich wohne bei __________ Eltern. (benim)
  3. Gestern wollte ich mit __________ Vater sprechen. (onun,bayan)
  4. Die Menschen wollen __________ Leben geniessen. (onların)
  5. In __________ heutigen Gesellschaft gibt es viele Probleme. (bizim)
  6. Ich habe ihm ein Geschenk zu __________ Geburtstag gekauft. (onun,erkek)
  7. Kannst du mir mal __________ Auto für heute Abend leihen. (senin)
  8. Ich bin mit __________ Entscheidung nicht einverstanden! (senin)
  9. Hast du dich schon für __________ Geschenk bei __________ Tante bedankt? (senin)
  10. Morgen will ich __________ Bruder in __________ Ferienhaus besuchen. (senin, onun)
  11. Ich kann __________ Problem mit __________ Schwester gut verstehen. (onun, onun)
  12. Willst du dir mal __________ Auto ansehen, das wir bei __________ Bruder in __________ Autohaus gekauft haben? (bizim,benim, onun)
Bu yazı „Auf deutsch bitte.Deutsch als Fremdsprache für Türken“ adlı almanca eğitim kitabından alınmıştır. Tam öğrenme için kitabı incele »

almanyada belediyeye ikametgah kaydı yaptırmak bürger büro

Geçici bir süreliğine ya da sürekli kalmak için almanya'ya gelmişseniz ikametgah yerinizi belediyeye bildirmeniz gerekiyor.İkametgah adresinizi belediyeye bildirmezseniz almanyada hiç bir kurum resmi işlemlerinizi gerçekleştirmiyor.Bochum belediyesine ikametgah yerimi bildirdim.Aşağıda kendi ikametgah bilgilerimi içeren belgeyi paylaşıyorum.Burada verilen bilgiler ile adres yerinizi bildirip posta ve diğer vatandaşlık hizmetlerinden faydalanmaya başlayabilirsiniz.Özellikle Erasmus öğrenci değişim programı ile gelenlere bu bilgiler çok faydalı gelecektir.Gelen Aramalar
bürger büro'ya kayıt olmak
bürger büro'ya kayıt olmak
Anmeldung: kayıtBir kuruma bazı bilgilerinizi vererek kayıt olma işlemi. Örneğin üniversiteye öğrenci belgenizi vererek kayıt yapılma işlemine "anmeldung" denir. "anmelden(kayıt olmak)" fiilinden türetilen bir isimdir.  Almanya'ya belirli bir süreliğine gelmişseniz "Bürger Büro(Vatandaşlık bürosu)"'ya ikamet yerinizi kaydettirmeniz gerekiyor.lehrveranstaltungsnummer (ders kodu):Bir ders ya da eğitimi verilen konuya ilişkin bilgilendirici numara atanması.Einzugsdatum(giriş tarihi): Pasaportunuzda belirtilen giriş tarihi.
einzugsdatum
einzugsdatum
erfolgen: gerçekleşmek.
erfolhen kelimesinin anlamı
erfolhen kelimesinin anlamı
Gemeindeschlüssel: yeni daire anahtarı,Bürger büro'da kayıt olduktan sonra size verilen daire numarası.bestätigung: onay,doğrulama.die Meldebehörde: Rapor/kayıt etme yetkisi.
die meldebehörde
die meldebehörde
Gelen armalar
  • almanca kelime bilgisi
Viele Grüße an ihn.(Ona selam söyle/ona çok çok selamlar.)almancada birine selam iletmekMerhaba! Bugün Almancada birine selam göndermeyi öğreneceğiz. Türkçede birine selam iletirken "benden selam söyle", selamımı söyle" ya da kısaca "selam söyle" deriz.Almancada selam göndermek için "an" edatından faydalanırız. Bu edat selam iletilen kişi zamirinin önünde bulunur, ancak "an" hareket ve yönelme bildiren kelimelerle birlikte kullanılırken Akkusativ durum gerektirir, bu yüzden "an + Akk. Zamir" şeklinde kullanılır. Grüße kelimesinden dolayı "an + Akk." durumda kullandık. Çünkü "Grüße" bir yerden bir yere gittiği için hareket bildiriyor.

almancada edat alan fiillerin tam listesi

Merhaba arkadaşlar!Ben ahmet, bu yeni yazıda sizlere almanca edat alan fiillerin eksiksiz tam listesini sunuyorum.Liste tam 45 sayfa, üstelik tüm fiiller açıklamaları ve örnek cümleleriyle birlikte veriliyor.Bu liste özellikle almanca sınavlarına hazırlananların çok işine yarayacaktır.Aşağıda listedeki fiillerden bazılarını inceleyebilirsiniz.Devamını indirmek için resim üzerinde tek tıklamanız yeterlidir.abberufen von+Dativ Sie wurde von ihrer Steller abberufen.abhalten von+Dativ Das fernsehen hält die Kinder vom Lesen ab.
Almanca Zamansal Edatlar Listesi
Almanca edat alan fiiller tam liste indir
gelen aramalar:  

Almancada emir kipi cümleleri imperativsätze deutsch

Der Imperativ (Emir kipi)Emir kipini emir/talimat vermek veya isteklerimizi ifade etmek için kullanırız. Emir kipinde bir fiilin hangi eki alacağı kime hitap ettiğimize bağlıdır:almanca-emir-kipi Emir cümleleri nasıl kurulur? 1. Emir kipinin “du” formu mastardan –en eki atılarak ve köke –e ekleyerek yapılır. Bu –e eki konuşma dilinde genellikle atılır, hatta yazma dilinde atıldığı da sıkça görülür.2. “du” formundaki –e eki her zaman bir sessiz harften sonra gelen “–d”,   “–t”, “–ig”, ve     “–m” ya da “­n” harflerinden sonra bulunur. Örneğin yukarıdaki tabloda “warten”(=beklemek) fiiline bakınız.3. Mastar halinde iken sonu –eln ile biten fiillerdeki –e harfi emir kipinin “du” formuna göre çekimlendiğinde kökteki –e harfi düşer, ancak “ihr” form ve “Sie” formda düşmez. Yukarıdaki “handeln” (=davranmak) fiilini inceleyiniz.4. Emir kipinin "ihr" formu şimdiki zamanın "ihr" formu ile tam olarak aynıdır.5. Emir kipinin "Sie" formu tam olarak şimdiki zamanın "Sie" formuyla aynıdır, ANCAK kelime dizilişi yer değişir, fiil zamirden önce gelir.6. Özellikle şunu aklınızda bulundurun bütün emir kiplerinde sadece emir kipinin "Sie" formunda zamir kullanılır. Diğer emir kiplerinde zamirleri es(atlamak) geçmek zorundasınız. Emir kipinin "du" ve "ihr" formunda zamirleri kullanmamalısınız.

Bazı düzensiz fiillerin “du” emir kipiBu tip düzensiz ya da kuvvetli fiillerin şimdiki zamanın “du” formuna göre çekimlerine baktığımızda köklerinde bulunan “-e-” sesli harfinin “-i-”  ve ya “-ie-” şeklinde bir kök değişikliğine uğradığını görürüz. Bu kuvvetli fiiller emir kipinin “du” formunda çekimlenirken de kökteki bu sesli harf değişikliğini devam ettirir. Böyle fiiller asla emir kipinin “du” formunda “–e” ekini almazlar. Buna karşın “ihr” form ve “Sie” form bu sesli harf değişikliğinden etkilenmez.almanca-emir-kipleriAncak şunu unutmayın; emir kipinin “du” formundaki bu sesli harf değişikliği yalnızca kökünde “-e-” sesli harfi olan ve bu “-e-” sesli harf “-i-” veya “-ie-” şekline dönüşen fiiller içim geçerlidir. Şimdiki zamanın “du”  çekiminde köklerinde farklı sesli harf değişikliği olan diğer fiiller emir kipinde bu sesli harf değişikliğini göstermezler. Örneğin:
  • “fahren” fiilinin “du” emir kipi; fahr!  (fähr değil), fiilin şimdiki zaman çekimi du fährst olmasına rağmen.
  • “tragen” fiilinin “du” emir kipi trag! (träg değil), fiillin şimdiki zaman çekimi du trägst olmasına rağmen.
  • “laufen” fiilinin “du” emir kipi; lauf! (läuf değil), fiilin şimdiki zaman çekimi du läufst olmasına rağmen.
  • “stoßen” fiilinin “du” emir kipi; stoß! (stöß değil), fiilin şimdiki zaman çekimi du stößt olmasına rağmen.
“wir” emir kipiEmir kipinin emir vermekten ziyade “hadi şunu yapalım” anlamında kullanılan bir de “wir” formu vardır. Aynı emir kipinin “Sie” formu gibi “wir” form için fiili wir zamirine göre çekimliyoruz ve fiilden sonra “wir” zamirini getiriyoruz. Yalnız unutmayın zamir mutlaka kullanılmalıdır. “wir” formda ayrılan önekler cümlenin sonuna gider.
  • "Gehen wir!" (= "Gidelim!")
  • "Spielen wir!" (= "Oynayalım!")
  • "Lesen wir!" (= "Hadi okuyalım!")
  • "Fangen wir jetzt an!" (= "Hadi şimdi başlayalım!")
Biz Türkler “wir” formda cümleye “hadi” ifadesi ile başlamaya meyilliyiz. “Gidelim!” yerine “Hadi gidelim!” “Görüşürüz!” yerine “Hadi görüşürüz!” deriz.  Almanlarda buna gerek duysalardı cümlenin başına Los!, Nun! ifadelerini ekleyeceklerdi.“sein” fiilinin emir kipi“sein” Almancada belki en düzensiz fiildir. Bu fiil emir kipinde de düzensizlik gösterir. Bu fiilin “wir” ve “Sie” zamirine göre şimdiki zaman çekimiyle emir kipi çekimi farklıdır. Bütün zamirler için fiilin kökü sei- alınır ve hemen ardından kime emir verdiğimizi belirten şahıs eki gelir.
  • "Sei glücklich!" (= "Mutlu ol!")
  • "Seien wir optimistisch!" (= "İyimser olalım!")
  • "Seid pünktlich!" (= "Dakik olunl!")
  • "Seien Sie glücklich!" (= "Mutlu olunuz!")
Emir kipinin "wir" formunda konuşmacı yapılacak işe kendisini de dahil eder. Size "Machen wir!" diyen komutanınız veya patronunuz değilse bu bir emir değil ama bir öneri,teklif olabilir.

almancada isimlerin artikelini doğru tahmin etmek

Almanca öğrenenlerin başını ağrıtan en bela problem  belki de isimlerin cinsiyeti. Almancada bir isim toka takmıyor ki feminin olduğunu bilesin, bir ismin bıyığı yok ki eril olduğunu bilesin. Binlerce ismin artikelini tek tek öğrenmeye bir ömür yetmez. Bazen sallamasyon yapmaktan başka çaremiz kalmıyor, ama atınca tutturmamız gerekir yoksa çuvallarız. İsimlerin cinsiyetini doğru tahmin etmek için birkaç işe yarar tüyo var. İsimlerin hepsinin cinsiyeti tahmin edilemez ama birçoğununki edilir.Ama verilen tüyolarda bile her zaman istisna vardır. Düşünsenize isimlerin cinsiyetini tahmin etmek için kural veriyorsunuz ama bu kuralın istisnaları var pfff! Almanca bunu hep yapıyor… işimiz gerçekten çok zor :-(İşte tahmine başlıyoruz…Sonu –o ile biten isimlerin cinsiyeti nötr(neutral) olur:  das Auto, Büro, Kasino, Konto, Radio, Veto, Video, usw.ancak sonu –o ile biten isimlerin 3’te 1’i bu kurala uymaz yani istisnaaa kardeşim istisnaaa! Bu istisna isimlerin bir çoğu oldukça tanıdık isimlerdir,bunlara göz aşinalığımız vardır: die Avocado, der Euro, die Limo, der Zoo. İyi bir gözlemci bu istisna isimlerin hepsinin Latin kökenli (die Avocado)  olmadığını ve bunların uzun kelimelerin kısa söylenişi (die Limo,  die Limonade’nin kısa söylenişi) olduğunu fark eder.Sonu –ik ile biten isimlerin artikeli genelde die olur:  die Grammatik, Grafik, Klinik, Mathematik, Musik, Physik, Panik. Bu kurala güvenebilirsiniz, ancak yine de der Atlantik, der Pazifik, der Katholik, ve das Pik(iskambilde maça) isimlerinde görüldüğü gibi küçük istisnalar var. Bu istisnalar genelde yer isimlerinde görülür.Rahat rahat güvenebileceğiniz, her zaman tutan bir son ek –in; sonu –in ile biten isimlerin cinsiyeti %99 feminin olur.Bu ek eril isimler dişil isimlere dönüştüğünde ve erkek meslek adlarının bayan meslek adlarına dönüştüğünde görülür. (der Architekt/die Architektin, der Lehrer/die Lehrerin).Fakaaat bu bile her zaman yemez! Sonu –in ile bitmesine rağmen cinsiyeti feminin olmayan az miktar isim vardır: das Aspirin, der Harlekin, das Benzin, der Urin.Ama fark ettiyseniz –in ile biten istisna isimler insan isimleri değil.Sonu –er ile biten isimler genelde eril olur. Böyle isimler genelde bir iş yapan kimse(z.B. Schwimmer),ulus ve mesleki isimlerdir. Tabi yine şu→ ancaaaaak! kelimeyi söylemek durumundayım. Sonu –er ile bitmesine rağmen bazı isimlerin cinsiyeti maskulin  olmaz: das Fenster, die Mutter, die Schwester, die Tochter, das Wetter.Bu makaleyi okuyarak bütün isimlerin artikelini doğru tahmin edeceğini sanıyorsan yanılıyorsun. Korkarak söylesem de söylemek zorundayım. Bir ismin cinsiyetinin ne olduğunu o ismi öğrenirken aynı zamanda artikelini de öğrenerek bilebiliriz. En iyi yöntem budur.Sonu –er ile bitenler genelde maskulin olur.Not: Bir sürü maskulin –er isim olduğu için burada sadece istisnaları sıralıyorum.e Butter tereyağıe Feder kuş tüyü, tüy, kalem;yay,bahar s Fenster pencere s Futter besin, yemek, yems Gewitter fırtına,borae Jungfer kız kurusu,yaşlı kız; bakire, genç hanım e Kiefer çam ancak r Kiefer çene kemiği s Kupfer bakırs Lager yatak,kamp,depo e Leiter merdiven ancak r Leiter lider, müdür, yöneticis Messer bıçak ancak r Messer ölçü aleti e Mutter annes Poker poker (oyun) s Puder toz,pudra (aynı zamanda eril)s Opfer kurbane Schwester kız kardeş s Silber gümüş e Steuer vergi s Steuer dümens Theater tiyatro e Tochter kız evlats Wasser su s Wetter hava s Wunder mucize,meraks Zimmer oda-ik ile biten isimler genelde feminin olurNOT: istisna cinsiyetler * ile işaretlidir.r Atlantik* Atlantike Belletristik kurgu,edebi eserlere Dynamik canlılık(lar)e Ethik ahlaki kural(lar)e Fabrik fabrikae Grammatik dil bilgisi e Grafik teknik çizim(ler)e Hektik koşuştırmae Karibik Karayipler e Klassik klasik(muzik, tarz, dönem) e Klinik hastane,klinik e Komik komike Logik mantık e Lyrik şiire Mathematik matematik e Musik musik e Mystik gizemcilike Panik grammar r Pazifik* Pasifik e Physik fizik s Pik* maça (iskambil) e Politik politikae Romanik Roma mimarisi tarzı(biçim, dönem) e Romantik Romantik (biçim, dönem)e Statistik istatistike Trafik Tütüncü e Tragik facia-in ile biten isimler genelde feminin olur.NOT:Bir sürü –in ile biten feminin isimler olduğu için burada sadece istisnaları listeledim.s Aspirin aspirin r Harlekin palyaço s Benzin benzin r Urin idrar -o  ile biten isimler genelde nötr(neutral) olurNOT: Cinsiyet istisnaları * ile işaretlidir.s Abo abonelik (s Abonnement’in kısa yazılışı) s Auto oto, e Avocado* avokadoe Demo* (sokak) gösteri (e Demonstration’un kısa yazılışı) e Disco/Disko* disko  e Diskotheke’nin kısa yazılışı) r Domino* domino (parça) s Domino (oyun) r Dynamo* (etkin)güçr Eskimo* Eskimo r Euro* avros Fiasko başarısızlık r Flamingo* flamingo s Foto resims Kilo kilogram s Kino sinema s Klo hela r Kongo* Kongo (nehir) s Konto hesap e Kripo* polisler, cinayet masasır Limbo belirsizlik,zindan e Limo* yumuşak içecek (e Limonade’nin kısa yazılışı) s Logo işaret s Lotto piyangos Manko eksiklik s Motto özlü sözr Öko Yeşil (parti üyesi), odun kesicie Polio* çocuk felci s Polo kalın tişort r Popo* kıç, kalça, but s Porto posta ücretis Radio radyo r Realo* gerçekçi kimse s Risiko riziko,ihtimal s Rokoko Rokoko(süs) (tarz, dönem)r Saldo* bakiye (finan.) r Salto* takla,parende dönüş (jim.) r Scirocco* sıcak bir çöl rüzgarı e Soko* özel polis komisyonu/birimir Tacho* hızölçer (r/s Tachometer’in kısa yazılışı) r Techno* tekno (muzik türü) s Tempo hız r/s Toto* spor/futbol havuzu, spor kitabı r Trafo* trafo (elek.) s Tremolo sallantı,titreklik s Trio üçlüs Ufo UFO (tanımlanamayan uçan nesne) e UNO* BM (Birleşmiş Milletler)s Veto red s Video video r Voodoo* büyü,put r Vopo* polis (doğu almanya)r Zoo* hayvanat bahçesiKaynak: german.about.com

almancada artikeli her zaman die olan isimler

Her zaman dişil olan isimler(die/eine)
  • Sonu -heit, -keit, -tät, -ung, -schaft ekleriyle biten isimler - Örnekler: die Freiheit, Schnelligkeit, Universität, Zeitung, Freundschaft
  • Sonu –ie ile biten isimler: Drogerie, Geographie, Komödie, Industrie, Ironie
  • Hava taşıtı, gemi ve motorsiklet isimleri: die Boeing 747, die Titanic, die BMW (istisna der BMW). Bu isimlerin artikelinin die olması hepsinin aslında bir die Maschine olduğu için.
  • Sonu –ik ile biten isimler: die Grammatik, Grafik, Klinik, Musik, Panik, Physik
almanca-otel-kelimeleriİstisna: Sonu –ik ile biten isimlerin artikeli genelde die olur:  die Grammatik, Grafik, Klinik, Mathematik, Musik, Physik, Panik. Bu kurala güvenebilirsiniz, ancak yine de der Atlantik, der Pazifik, der Katholik, ve das Pik isimlerinde görüldüğü gibi küçük istisnalar var. Bu istisnalar genelde yer isimlerinde görülür.
  • Yabancı dillerden aşırılan ekler:  -ade, -age, -anz, -enz, -ette, -ine, -ion, -tur: Parade, Blamage (utanç), Bilanz, Distanz, Frequenz, Serviette (peçete), Limonade, Nation, Konjunktur(ekonomik durum)
İstisna: der Nomade.
  • Asal sayılar: eine Eins, eine Drei (bir,üç, beş … )
Kaynak: german.about.com

almancada zaman edatları Zeit - Präpositionen

Merhaba! Bu defa sizlere Almancada belirli bir zaman aralığı ile kullanımı olan edatların listesini sunuyorum. Bu liste günlük konuşmanız başta olmak üzere birçok almanca sınavlarında da işinize çok yarayacak.

---- ein paar Wochen habe ich mir einen Laptop gekauft.(vor)


---- übermorgen habe ich endlich Urlaub.(ab)


Ich fahre ---- 3 Tagen zu meiner Schwester nach Polen.(in)


Dort bleibe ich mindestens ---- übernächsten Donnerstag.(bis)


---- 3 Wochen ist das Wetter hier richtig scheiße. Aber es wird bald besser.(seit)


---- der Nacht ist es dunkel.(in)


Ich habe keine Zeit mehr. Ich muss ---- 5 Minuten losgehen.(in)


Das neue Museum ist zwei Wochen wieder offen.(seit)


Die Bar hat immer ---- mindestens 3 Uhr morgens auf.(bis)


Die Bar macht nie ---- um 3 zu.(vor)


---- ein paar Tagen habe ich einen alten Schulfreund wiedergetroffen.(vor)


Ich komme ---- einer halben Stunde.(in)


Das Theater hat Sommerpause und ist ---- Anfang Oktober geschlossen.(bis)


---- nächste Woche habe ich hoffentlich wieder mehr Zeit.(ab)


Ich rufe dich ---- 3 Stunden zurück.(in)


Ich versuche ---- heute Vormittag, dich anzurufen.(seit)


Ich hatte ---- 4 Tagen Geburtstag. (vor)


Ich habe ---- 4 Tagen Geburtstag. (in)


Die Oper von Wagner beginnt um 6 und dauert ---- um 3.(bis)


---- vorgestern habe ich nichts warmes mehr gegessen.(seit)


Ich arbeite immer ---- halb 8. Das heißt, ich bin nie ---- um 8 zuhause.(bis – vor)


---- vor zwei Tagen war hier echt schönes Wetter.(bis)


Ich war ---- 3 Jahren nicht mehr in Frankreich.(seit)


Ich war ---- 3 Jahren das letzte mal in Frankreich.(vor)


---- wann kann ich dich morgen früh anrufen? Nicht ---- um 7.(ab - vor)


Ich habe ihn ---- 9 Monaten kennengelernt.(vor)


---- 3 Tagen ist Weihnachten.(in)


---- einer Woche lag (legen) Schnee.(bis vor)


Ich muss mit der Arbeit spätestens ---- 3 Tagen fertig sein.(in)


Ich bin ---- letzten Mittwoch krank.(am)


---- wie viel Tagen ist dieser Jogurt im Kühlschrank? ---- vorvorletzter Woche.(seit – seit)


Den Film habe ich ---- einer Woche gesehen.(vor)


Ich hatte den Film ---- einer Woche nicht gesehen.(bis vor)

Almanca öabt soruları ve çözümleri ders

kämpfen: 1'den çok edat alan fiil. 'um' ile anlamı arzu edilen durumun ortaya çıkması, ortamın oluşabilmesi için belirlenen hedef doğrultusunda çalışmaları yoğunlaştırmak. 'für' ile anlamı fiziksel bir boyutu olan güç ya da güçlere karşı tek başına ya da topyekün mücadele vermek. Beğenilmeyen bir ideolojiye karşı her alanda savaş açmak. 'gegen' ile anlamı arkasında fiziki bir güç olan ideolojilere karşı mücadele vermek.für etwas kämpfen um etwas kämpfen gegen etwas kämpfen'gegen' ve 'für' için örnekler: Sie kämpfen gegen Gewalt und Rassismus, sie kämpfen für Demokratie und Menschenrechte, sie kämpfen für ihr Überleben in vielen Teilen der Welt, in denen die Menschen noch unter bitterer Armut leiden bzw. Kriege wüten.[kaynak:linguee.de] 'um' için örnek: Goebbels hatte 1942 in der Wochenzeitung «Das Reich» verkündet: «Das ist für uns der Sinn des Krieges: Wir kämpfen nicht um Ideale; wir kämpfen um die ukrainischen Weizenfelder, um das kaukasische Erdöl, den Reichtum der Welt.[kaynak:linguee.de]erschrecken + vor Dativ z.B.: "Er erschrickt sogar vor kleinen Hunden, wenn sie bellen." , "er ist vor dem Blitz erschrocken."kommen um + Akk.[kaybetmek, bir şeyden mahrum kalmak.] z.B.: "Alle Passengiere sind ums Leben gekommen."gehen um + Akk.[-le ilgili olmak]z.B.: "In dem Film geht es um große Roboter, die gegen Monster kämpfen." (Filmin konusu canavarlara karşı savaşan robotlar etrafında dönüyor.) see more>In diesem Artikel geht es um ÖABT.(Bu makale ÖABT ile ilgili/Bu yazı ÖABT hakkında.)Im Finale geht es um den Weltmeistertitel.(Bu finalin anlamı dünya şampiyonu kim olacak demek.)In dem Buch geht es um die erste große Liebe.(Kitabın konusu ilk büyük aşk.)handeln es sich um + Akk.[bir yazının,bir kitabın ve ya bir eserin türün belirtir.]z.B.: Bei diesem Buch handelt es sich um eine Enzyklopädie/ein Drama/einen Roman/ein Wörterbuch.Bei dem Text handelt es sich um ein Gedicht.Soru [ÖABT Almanca 2013]1. In welchem der folgenden Sätze ist das Verb mit einer falschen Präposition gebraucht? A)Wissenschaftler kämpfen um eine bessere Zukunft. B) Er erschrak an die Auswirkungen dieser Bestrebungen. C) Durch die Inflation ist er um sein ganzes Geld gekommen. D) Bei dieser Prüfung geht es doch um deine Existenz! E) In diesen Text handelt es sich um die Probleme der Umweltverschmutzung.E şıkkında "in diesen Text" ifadesinde bir yanıltma olsa da biz yanlış edatla kullanılan bir fiil arayacağız. Doğru cevap "B".  erschrickst erschrak ist erschrocken, erschrecken fiili asla "an" almaz.

almancada edat alan isimler Nomen mit Präpositionen

Merhaba! Bugün bu sayfada sizlere Almancada edat alan isimlerin tam listesini sunuyoruz. Bu liste sizlere ÖABT başta olmak üzere bir çok almanca sınavlarda hayli yardımcı olacak. Lütfen bu paylaşımı beğendiyseniz yorum yapmadan ve sayfamızı paylaşmadan sitemizden çıkmayınız.Teşekkürler!

Nomen mit Präpositionen
Was man über Präpositionen wissen sollte.
Präpositionen, auch Verhältniswörter genannt, gehören zu den Partikeln und sind daher in ihrer Form unveränderlich. Der Gebrauch der Präpositionen ist nicht einfach, da sie in verschiedenster Weise auftreten können. Daher macht eine Übersetzung einer einzelnen Präposition keinen Sinn, denn je nach Verwendungszweck erhält sie eine völlig neue Bedeutung. Man sollte also gezielt eine Präpositionalgruppe (Präposition + Bezugswort) übersetzen.



Man kann Präpositionen nach ihrem Gebrauch unterscheiden: Lokale Präpositionen / Fragewörter: wo, wohin, woher Wo wohnen Sie? - In Coesfeld.
Wohin geht Herr Janusch? - Zum Arzt.
Woher hast du das Buch? - Aus der Bibliothek.

Temporale Präpositionen / Fragewörter: wann, um wie viel Uhr, bis wann, seit wann ... Wann ist das Pokalendspiel? - Am kommenden Sonntag.
Um wie viel Uhr beginnt der Film? - Um 20:15 Uhr. Seit wann lernst du Deutsch? - Seit vier Monaten.

Modale, kausale, finale, konzessive Präpositionen, / Fragewörter: wie, warum, wozu, ... Warum bist du gestern nicht mitgekommen? - Wegen des schlechten Wetters.
Wozu lernen Sie Deutsch? - Für meine berufliche Karriere. Wann können Sie schlecht schlafen? - Bei Vollmond.

Verben mit Präpositional-Ergänzung: / Fragewörter: womit, worauf, wozu, ... sich interessieren für: Wofür interessiert sich Jochen? - Nur für Autos.
lachen über: Worüber lachst du? - Über seinen Witz.
leben von: Wovon lebt der Student? - Ich glaube, Von dem Geld seines Vaters.

Adjektive mit Präpositionen:
bereit sein zu: Wozu bist du noch nicht bereit? - Zum Heiraten.
böse sein auf: Auf wen kannst du niemals böse sein? - Auf meine Kinder. fähig sein zu: Wozu ist er nicht fähig? - Zum Arbeiten.

Nomengefüge
in Ordnung bringen: Bring das sofort wieder in Ordnung! in Ruhe lassen: Lassen Sie mich bitte in Ruhe.
zu Ende gehen: Alles geht irgendwann einmal zu Ende.

Eine Präposition steht niemals alleine. Bis auf sehr wenige Ausnahmen wird sie vor ein Bezugswort gestellt. Das Bezugswort ist in der Regel ein Nomen oder Pronomen. Ist das Bezugswort ein Nomen, hat es in der Regel so genannte Nomenbegleiter bei sich, wie z.B. Artikel und Attribute. Präposition + Nomen + eventuelle Begleiter bilden zusammen eine neue Wortgruppe. Diese Wortgruppe nennt man auch Präpositionalgruppe. Sie ist von der

Präposition abhängig. Da die Präposition einen bestimmten Kasus vorgibt, werden das Bezugswort und die dazugehörigen Begleiter entsprechend dekliniert. Man unterscheidet:

Präpositionen mit Akkusativ
bis, durch, für, gegen, ohne, um

Präpositionen mit Dativ
ab, aus, bei, mit, nach, seit, von, zu

Wechselpräpositionen
an, auf, hinter, in, neben, über, unter, vor, zwischen

Präpositionen mit Genitiv
außerhalb, innerhalb, trotz, während, wegen

Steht eine Präposition allein am Satzende, handelt es sich allerdings nicht um eine Präposition, sondern um ein Präfix eines trennbaren Verbs. Präfixe geben keine Kasusinformation!

Warum machst du denn immer das Fenster zu?
Einige Schüler schreiben während der Prüfung vom Nachbarn ab. Kommst du heute Abend um 22:00 Uhr ins Konzert der Toten Hosen mit?

Nomen
Präp.+Kasus
Beispielsatz
das Abkommen
über+(A)
Das Abkommen über einen schnellen Ausstieg aus der Atomenergie wurde von vielen begrüßt.
das Angebot
an+(A)
Das Angebot an die ausländischen Schüler musste aus
finanziellen Gründen eingestellt werden.
das Angebot
an+(D)
Die Schule hatte ein reichhaltiges Angebot an/von
Fremdsprachenkursen.
das Angebot
von+(D)
Die Schule hatte ein reichhaltiges Angebot an/von
Fremdsprachenkursen.
das Attentat
auf+(A)
Das Attentat auf den Präsidenten der USA wurde
Anfang der sechziger Jahre verübt.
das Bedürfnis
nach+(D)
Viele hatten das Bedürfnis nach einem intensiven
Meinungsaustausch.
das Beispiel
für+(A)
Er konnte kein Beispiel für seine theoretischen
Ausführungen geben.
das Bekenntnis
zu+(D)
Sein Bekenntnis zum Islam hatte keine negativen
Konsequnezen für ihn.
das Interesse
an+(D)
Das Ineresse des Lehrers an der Freizitgestaltung seiner
Schüler war groß.
das Interesse
für+(A)
Er zeigte großes Interesse für das Internet.
das Misstrauen
gegen+(A)
Das Misstrauen gegen seinen Freund war unbegründet.
das Misstrauen
gegenüber+(D)
Das Misstrauen in der Klasse gegenüber Mitschülern nahm zu.
das Mittel
gegen+(A)
Die Politiker suchen nach einem Mittel gegen den
Rechtsextremismus.
das Monopol
auf+(A)
Das Monopol auf die Briefzustellung obliegt der Post.

das Opfer
an+(D)
Das Opfer der Eltern an Geld und Zeit für ihre Kinder
zahlte sich am Ende aus.
das Opfer
für+(A)
Das Opfer der Eltern an Geld und Zeit für ihre Kinder
zahlte sich am Ende aus.
das Pech
bei+(D)
Er hatte Pech beim Sport.
das Pech
in+(D)
Er hatte Pech in der Prüfung.
das Pech
mit+(D)
Er hatte Pech mit seinem Auto.
das Produkt
aus+(D)
Das Produkt war aus mehreren Metallen.
das Recht
auf+(A)
Jeder hat das Recht auf einen Studienplatz.
das Recht
zu+(D)
Jeder hat das Recht zum Studium.
das Ringen
um+(A)
Das Ringen um den Erhalt der Arbeitsplätze war erfolglos.
das Schreiben
an+(A)
Das Schreiben an die Eltern wurde nicht abgeschickt.
das Spiel
mit+(D)
Das Spiel mit dem Feuer kann böse enden.
das Spiel
um+(A)
Das Spiel um den begehrten Pokal fand auf dem Schulhof statt.
das Streben
nach+(D)
Das Streben nach einem guten Abschluss wurde ihm
anerzogen.
das Talent
zu+(D)
Er hatte kein Talent zum Malen.
das Urteil
über+(A)
Sein Urteil über das Thema ist negativ.
das Verdienst
um+(A)
Seine Verdienste um die Universität sind groß..
das Verhalten
gegenüber+(D)
Das Verhalten des Schülers gegenüber seinen Mitschülern war lobenswert.
das Verhältnis
zwischen+(D)
Das Verhältnis zwischen der Lehrerin und den Schülern
war sehr gut.
das Verhältnis
zu+(D)
Das Verhältnis zu seinem Vater war gestört.
das Verlangen
nach+(D)
Sein Verlangen nach elterlicher Anerkennung war groß.
das Verständnis
für+(A)
Das Verständnis für Kinder ist groß.
das Vertrauen
in+(A)
Das in den Lehrer gesezte Vertrauen der Eltern war zerstört.
das Vertrauen
zu+(D)
Die Eltern hatten wenig Vertrauen zu der Lehrerin.
das Wissen
um+(A)
Das Wissen um die familiäre Situation der Schüler ist für Lehrer vorteilhaft.
das Zusammen-
treffen
mit+(D)
Das Zusammentreffen mit seinem Lehrer hätte er lieber
vermieden.
der Abschied
von+Dat
Der Abschied von seinen deutschen Freunden fiiel ihm
schwer..
der Abstand
zu+(D)
Der Abstand zur Familientradition wird bei vielen
größer.
der Abstand
zwischen+(D)
Der Abstand zwischen den weiterführenden Schulen
war gering.
der Angriff
auf+(A)
Der Angriff auf das Lager erfolgte in der Nacht.
der Anlass
für+(A)
Der Anlass für diese Aktion war die jüngste Entwicklung auf dem Arbeitsmarkt.
der Anlass
zu+(D)
Die Eltern sollten keinen Anlass zur Besorgnis haben.
der Ansatz
zu+(D)
Das war der Ansatz zur Toleranz in der Klasse.
der Anschlag
auf +(A)
Es wurde ein Anschlag auf das Flugzeug verübt.
der Anschluss
an+(A)
Man darf den Anschluss an die technologische Entwicklung nicht verpassen.

der Anspruch
an+(A)
Die Wirtschaft stellt hohe Ansprüche an die
Hochschulabsolventen.
der Anspruch
auf+(A)
Jeder hat einen Anspruch auf eine gute Schulbildung.
der Anstieg
um+(A)
Der Anstieg der Produktionskosten um die Hälfte führte zur Firmenschließung.
der Anteil
an+(D)
Er hat seinen Anteil an dem Geschäft seines Vaters
verkauft.
der Antrag
an+(A)
Der Antrag an das Prüfungsamt ist noch nicht
eingegangen.
der Antrag
auf+(A)
Der Antrag auf eine Verlängerung der Abgabefrist
wurde bewilligt.
der Appetit
auf+(A)
Er hatte Appetit auf türkische Süßspeisen
der Ärger
mit+(D)
Als Lehrer kann man auch Ärger mit den Eltern haben.
der Ärger
über+(A)
Der Ärger über das Desinteresse der Eltern nimmt zu.
der Aufsatz
über+(A)
Sein Aufsatz über die Situation der Migranten wurde heftig kritisiert.
der Aufstieg
auf+(A)
Der Aufstieg auf den Berg war sehr anstrengend.
der Aufstieg
zu+(D)
Der Aufstieg zum Geschäftsführer lag noch vor ihm.
der Auftrag
für+(A)
Aufträge für kleinere Unternehmen nehmen zu.
der Auftrag
zu+(D)
Er bekam den Auftrag zur Sanierung des Unternehmens.
der Ausbau
zu+(D)
Der Ausbau der Fachhochschule zu einer Universität
war sehr schwer.
der Ausbruch
aus+(D)
Sie wollte immer den Ausbruch aus den
gesllschaftlichen Konventionen.
der Ausschluss
aus+(D)
Verhaltensauffälligkeiten fördern den Ausschluss aus
dem Unterricht.
der Ausschnitt
aus+(D)
Sie las einen kurzen Ausschnitt aus dem Buch vor.
der Ausstieg
aus+(D)
Der Ausstieg aus dem Atomenergie ist beschlossen.
der Bedarf
an+(D)
Sein Bedarf an Sachbüchern wächst.
der Befehl
zu+(D)
Der Kommandant erteilte den Befehl zum Rückzug.
der Beitrag
zu+(D)
Sein Beitrag zur Integration der ausländischen Kinder war sehr groß.
der Bericht
über+(A)
Der Bericht über das Projekt wurde nicht akzeptiert.
der Beschluss
über+(A)
Der Beschluss über eine neue Studienordnung ist für viele vorteilhaft.
der Besuch
bei+(D)
Interessant war der Besuch bei der Firma Siemens.
der Beweis
für+(A)
Der Beweis für die Hypothese blieb aus.
der Bezug
auf+(A)
Hier fehlt der Bezug auf die Sekundärliteratur.
der Blick
auf+(A)
Der Blick auf die Uhr veranlasste ihn, seinen Vortrag zu beenden.
der Dank
für+(A)
Das ist der Dank für ihre Hilfe
der Dank
an+(A)
Der Dank gilt allen Kollegen.
der Druck
auf+(A)
Der Druck auf den Bundesvorsitzenden wächst.
der Durst
auf+(A)
Die Kinder hatten Durst auf eine Cola.
der Eid
auf+(A)
Die Minister legten den Eid auf die Verfassung ab.
der Einblick
in+(A)
Er verschaffte sich einen Einblick in eine andere Lebensweise.

der Eindruck
auf+(A)
Er machte einen guten Eindruck auf seinen Lehrer.
der Einfluss
auf+(A)
Der Einfluss der Medien auf das Freizeitverhalten der Kinder hat zugenommen.
der Eingang
in+(A)
Der Eingang in das Gebäude befindet sich auf der
rechten Seite.
der Eingriff
in+(A)
Der Präsident lehnt den Eingriff in die inneren
Angelegenheiten seines Landes ab.
der Einspruch
gegen+(A)
Der Rechtsanwalt erhebt Einspruch gegen das Urteil.
der Eintirtt
in+(A)
Kinder haben freien Eintritt ins Museum.
der Eintrag
in+(A)
Der Eintrag ins Klassenbuch hat keine abschreckende Wirkung mehr.
der Einwand
gegen+(A)
Der Einwand gegen den gemachten Vorschlag war
berechtigt.
der Ekel
vor+(D)
Die Schülerin empfand großen Ekel vor Schlangen.
der Entschluss
zu+(D)
Der Entschluss zur Teilnahme am Seminar wurde erst spät gefasst.
der Ersatz
für+(A)
Der Computer ist kein Ersatz für die Schreibmaschine.
der Gedanke
an+(A)
Der Gedanke an die Klausur macht ihm Angst.
der Gegensatz
zu+(D)
Er war der Gegensatz zu seinem Bruder.
der Gegensatz
zwischen+(D)
Der Gegensatz zwischen den Brüdern war ganz offensichtlich.
der Gehalt
an+(D)
Der Gehalt an Gold ist in dieser Kette sehr gering.
der Gestank
nach+(D)
Der Gestank nach Fisch war nicht auszuhalten.
der Glaube
an+(A)
Der Glaube an den Erfolg brachte ihn weiter.
der Griff
zu+(D)
Der Griff zum Hammer löste das Problem ganz schnell.
der Grund
für+(A)
Die Raumnot war der Grund für die Anmiterung der Kinosäle.
der Gruß
an+(A)
Der Gruß an den Adressaten ist obligatorisch.
der Hass
auf+(A)
Der Hass auf Ausländer ist bei Rechtsradikalen sehr ausgeprägt.
der Hinweis
auf+(A)
Der Hinweis auf die Fehler war hilfreich.
der Jubel
über+(A)
Der Jubel über die bestandene Klausur hielt sich in Grenzen.
der Kampf
gegen+(A)
Der Kampf gegen den Rechtsextremismus war bis jetzt
erfolglos.
der Kampf
um+(A)
Der Kampf um die Gleichberechtigung der
Geschlechter dauerte Jahre.
der Konflikt
zwischen+(D)
Es gab immer Konflikte zwischen Eltern und Kindern.
der Kontakt
mit+(D)
Sie hatten keine Kontakte mit deutschen Familien.
der Kontakt
zu+(D)
Sie pflegten Kontakte zu deutschen Familien.

der Kontakt

zwischen+(D)
Die Kontakte zwischen den deutschen und den ausländischen Familien waren in dieser Siedlung sehr eng.
der Lohn
für+(A)
Die gute Note war der Lohn für die harte Arbeit.
der Mangel
an+(D)
Der Mangel an Grammtikkenntnissen kann sich negativ auswirken.
der Mut
zu+(D)
Ihm fehlte der Mut zum Examen.
der Nutzen
für+(A)
Der Nutzen für den Lehrer ist nicht ersichtlich.

der Plan
für+(A)
Sie besprachen gemeinsam den Plan für das weitere
Vorgehen.
der Preis
für+(A)
Sie musste einen hohen Preis für ihren Erfolg zahlen.
der Rausschmiss
aus+(D)
Der Rausschmiss aus dem Seminar war ihm eine Lehre.
der Reichtum
an+(D)
Der Reichtum an wertvollen Rohstoffen brachte das Land voran.
der Respekt
vor+(D)
Die Schüler hatten Respekt vor der Lehrerin.
der Ritt
auf+(D)
Der Ritt auf dem Pferd war für die Kinder neu.
der Ruf
nach+(D)
Der Ruf nach härteren Gesetzen ist erneut lauter geworden.
der Schluss
aus+(D)
Der Wechsel des Studiengags war der Schluss aus dem
Gespräch in der Beratungsstelle.
der Schuss
auf+(A)
Der Schuss auf seinen Freund löste sich versehentlich.
der Schutz
vor+(D)
Er suchte Schutz vor dem Gewitter.
der Sieg
über+(A)
Der Sieg über die Gegner freute alle.
der Stolz
auf+(A)
Der Stolz auf seinen Sohn war ihm anzumerken.
der Streik
gegen+(A)
Der Streik gegen den Stellenabbau war erfolgreich.
der Streik
um+(A)
Der Streik um die Angleichung der Löhne in Osst und West war erfolglos.
der Streit
mit+(D)
Der Streit mit seinen Eltern war heftig.
der Streit
über+(A)
Der Streit über den Inhalt des Romans dauerte lange.
der Streit
um+(A)
Er gewann den Streit um das Fahrrad.
der Trieb
zu+(D)
Er hatte einen Trieb zum Verbrechen.
der Überblick
über+(A)
Es folgt ein kurzer Überblick über den Inhalt der Hausarbeit.
der Überfall
auf+(A)
Der Überfall auf eine Tankstelle blieb nicht ohne
Folgen.
der Überfluss
an+(D)
Der Überfluss an landwirschaftlichen Erzeugnissen
beschäftigt die Politiker.
der Übergang
zu+(D)
Der Übergang von der Realschule zum Gymnasium ist
nicht einfach.
der Umgang
mit+(D)
Der Umgang mit Kindern ist nicht immer einfach.
der Umstieg
auf+(A)
Die Politiker werben für den Umstieg auf öffentliche Verkehrsmittel..
der Untergang
in+(D)
Der Untergang des Schiffes im Mittelmeer wurde nicht
bekanntgegeben.
der Unterricht
in+(D)
Viele können dem Unterricht in deutscher Sprache
nicht folgen.
der Unterschied
zwischen+(D)
Es gibt einige Unterschiede zwischen dem Deutschen
und dem Türkischen.
der Unterschied
zu+(D)
Im Unterschied zum Deutschen ist das Türkische eine
agglutinierende Sprache.
der Vergleich
mit+(D)
Der Vergleich mit anderen Ländern zeigt, dass ...
der Verkauf
an+(A)
Der Verkauf von Alkohol an Minderjährige ist verboten.
der Verlust
an+(D)
Der Verlust an vernünftigen Freizeitmöglichkeiten hat
negative Auswirkungen.
der Verrat
an+(D)
Der Verrat an Freunden bleibt nicht folgenlos.
der Verstoß
gegen+(A)
Der Verstoß gegen das Gesetz wird geahndet.

der Verweis
auf+(A)
In der Arbeit fehlt der Verweis auf die
Sekundärliteratur.
der Verzicht
auf+(A)
Der Verzicht auf ein eigenes Auto fällt ihm schwer.
der Vorschlag
zu+(D)
Der Vorschlag zur Gestaltung des Raumes wurde begrüßt.
der Vorsprung
vor+(D)
Er hatte in Mathe einen Vorsprung vor seinen
Mitschülern.
der Vortrag
vor+(D)
Sein Vortrag vor der Klasse war gut.
der Widerspruch
gegen+(A)
Es gab Widerspruch gegen die Entscheidung.
der Widerspruch
zu+(D)
Sie entdeckte im Text einen Widerspruch zu den aufgestellten Thesen.
der Widerspruch
zwischen+(D)
Sie sieht keinen Widerspruch zwischen der Tradition
und der Moderne.
der Widerstand
gegen+(A)
Der Widerstand gegen die neue Hundeverordnung
wächst.
der Wille
zu+(D)
Sie hat den Willen zum Studium.
der Wunsch
nach+(D)
Viele Kinder äußerten den Wunsch nach einem Klassenausflug.
der Zorn
über+(A)
Der Zorn über die Ungerechtigkeit war groß.
der Zugriff
auf+(A)
Er hatte keinen Zugriff auf die persönlichen Daten seiner Mitarbeiter.
der Zusammenhang
mit+(D)
Der Zusammenhang des heutigen Vorfalls mit den
gestrigen ist nicht geklärt.
der Zusammenhang
zwischen+(D)
Es gibt einen Zusammenhang zwischen beiden
Vorfällen.
der Zusammen-
schluss
von+(D)
Heute wurde der Zusammenschluss von verschidenen
Hilfsorganisationen bekanntgegeben.
der Zuschuss
zu+(D)
Die Schule erhielt einen Zuschuss zu den Baukosten.
der Zutritt
zu+(D)
Der Zutritt zu der Bibliothek war ihm verboten.
der Zuwachs
an+(D)
Der Zuwachs an türkischen Unternehmen ist erfreulich.
der Zweifel
an+(D)
Es waren ihm Zweifel an der Wahrheit der Aussage gekommen.
die Abgabe
an+(A)
Am 13. Juni ist die Abgabe der Hausarbeit an den
Professor geplant.
die Abhängigkeit
von+(D)
Aufgrund der finanziellen Abhängigkeit von den Eltern
musste er zu Hause studieren.
die Abhärtung
gegen+(A)
Ich bereite mich auf die Abhärtung gegen die Erkältung
vor.
die Abnahme
um+(A)
Die Abnahme der Produktion um die Hälfte führte zu
Entlassungen.
die Abneigung
gegen+(A)
Er empfindet eine Abneigung gegen Erdbeeren.
die Abweichung
von+(D)
Wegen der enormen Abweichung der Endnote von der Vornote musste er in die mündliche Prüfung.
die Achtung
vor+(D)
Die Schüler hatten hohe Achtung vor dem Lehrer.
die Ähnlichkeit
mit+(D)
Der Sohn hat große Ähnlichkeit mit seinem Vater.
die Ähnlichkeit
zwischen+(D)
Die Ähnlichkeit zwischen Vater und Sohn ist nicht zu übersehen.
die Analogie
zu+(D)
Im Türkischunterricht war keine Analogie zum
Deutschunterricht zu beobachten.

die Anforderung
an+(A)
Die Anforderungen der Eltern an die Kinder nehmen
ab.
die Anfrage
an+(A)
Er schickte eine Anfrage an das Arbeitsamt.
die Anfrage
bei+(D)
Er startet eine Anfrage bei verschiedenen Unternehmen.
die Angleichung
an+(A)
Der Osten versucht die Angleichung an den Westen.
die Angliederung
an+(A)
Die Angliederung des Instituts an die Universität ist nicht erfolgt.
die Angst
um+(A)
Er hatte Angst um seine Kinder.
die Angst
vor+(D)
Er hatte Angst vor den älteren Schülern.
die Anhebung
um+(A)
Die Anhebung des Benizinpreises um zehn Prozent ärgert viele Menschen.
die Ansprache
an+(A)
Die Ansprache des Bundespräsidenten an die Bürger
war sehr eindrucksvoll.
die Ansteckung
mit+(D)
Die Ansteckung mit dem Grippevirus ist eine große
Gefahr.
die Anteilnahme
an+(D)
Die Anteilnahme an der Beerdigung des ehemaligen
Schulleiters war groß.
die Anteilnahme
bei+(D)
Die Anteilnahme bei der Bevölkerung war sehr groß.
die Antwort
auf+(A)
Er wusste keine Antwort auf die Frage.
die Antwort
an+(A)
Die Anwort an das Ministerium wurde gestern abgeschickt.
die Anwendung
auf+(A)
Die Anwendung der Theorie auf konkrete Sachverhalte
ist ein wichtiger Bestandteil des Studiums.
die Arbeit
an+(D)
Die Arbeit an dem Projekt war sehr mühselig
die Arbeit
über+(A)
Er schreibt an einer Arbeit über Goethe.
die Armut
an+(D)
Die Kinder sind durch die Armut an materiellem Besitz der Eltern eingeschränkt.
die Aufforderung
zu+(D)
Er hat bereits die dritte Aufforderung zur Abgabe der
Arbeit erhalten.
die Auflehnung
gegen+(A)
Eine Auflehung gegen die neue Rechtschreibung war
erfolglos.
die Auseinander- setzung
mit+(D)
Er hatte Angst vor der Auseinandersetzung mit seinen Eltern.
die Ausleihe
an+(A)
Die Ausleihe an Studierende anderer Universitäten ist hier ebenfalls möglich.
die Auslieferung
an+(A)
Die Auslieferung des Diktators an das
Kriegsverbrechertribunal erfolgte im letzten Jahr.
die Ausnahme
von+(D)
Dieser Fall bildet eine Ausnahme von der Regel.
die Ausrüstung
mit+(D)
Die Eltern müssen jetzt für die Ausrüstung der Kinder mit Schulbüchern sorgen.
die Aussicht
auf+(A)
Die Aussicht auf eine bessere Note motiviert die
Studierenden.
die Aussprache
gegen+(A)
Die Aussprache gegen das neue Hochschulgesetz war
erfolglos.
die Aussprache
über+(A)
Im Landtag gab es eine Aussprache über das neue
Hochschulgesetz.
die Ausstattung
mit+(D)
Die Ausstattung der Kinder mit Büchern und Heften
war ziemlich teuer.

die Bedingung
für+(A)
Sie erfüllt die Bedingungen für die angestrebte
Berufsausbildung.
die Befähigung
zu+(D)
Er hatte die Befähigung zum Geschäftsführer.
die Beförderung
zu+(D)
Er erhiehlt eine Beförderung zum Abteilungsleiter.
die Befreiung
aus+(D)
Die Befreiung der Inhaftierten aus dem Lager geschah in letzter Minute.
die Befreiung
von+(D)
Die Befreiung von 100 Geiseln war geglückt.
die Begegnung
mit+(D)
Viele fassen die Begegnung mit anderen Kulturen als eine Bereicherung auf.
die Begründung
für+(A)
Die Begründung für die Entscheidung war nicht
nachvollziehbar.
die Bekanntschaft
mit+(D)
Die Bekannschaft mit ausländischen Studierenden kann
vorteilhaft sein.
die Beliebtheit
bei+(D)
Die Beliebtheit des Lehrers bei den Schülern war nicht
zu übersehen.
die Belohnung
für+(A)
Er bekam eine Belohnung für seine Arbeit.
die Belohnung
mit+(D)
Man kann Kinder mit einer Belohnung motivieren.
die Bemerkung
über+(A)
Er musste sich für die Bemerkung über seinen Mitschüler entschuldigen.
die Bemühung
um+(A)
Die Bemühung um die korrekte Anwendung der
deutschen Grammatik macht sich bemerkbar.
die Benennung
nach+(D)
Die Benennung der Schule nach einem Politiker wurde
abgelehnt.
die Berechtigung
für+(A)
Er hat eine Berechtigung für die Erteilung des
muttersprahlichen Ergänzungsunterrichts.
die Bereitschaft
zu+(D)
Viele Politiker fordern eine Bereitschaft zum
frielidchen Zusammenleben verschiedener Kulturen.
die Berufung
auf+(A)
Die Berufung auf sein Ehrenwort hat so manchen
Politiker in Schwierigkeiten gebracht.
die Berufung
gegen+(A)
Die Berufung gegen das Urteil war ebenfalls erfolglos.
die Berufung
zu+(D)
Seine Berufung zum Professor erfolgte 1972.
die Beschäftigung
mit+(D)
Die Beschäftigung mit dem Thema brachte für ihn neue Erkenntnisse.
die Beschränkung
auf+(A)
Zeitsparend ist eine Beschränkung auf wichtige Fächer.
die Beschwerde
über+(A)
Die Schüler beschwerten sich über ihre Noten.
die Besinnung
auf+(A)
Eine Besinnung auf die demokratischen Grundwerte wäre hier angebracht.
die Bestrebung
nach+(D)
Die Bestrebungen nach Gesetzesänderungen sind im
Gange.
die Beteiligung
an+(D)
die Beteiligung an der Lehrveranstaltung war gering.
die Bewerbung
auf+(A)
Der Studierende schreibt eine Bewerbung auf die ausgeschriebene Stelle.
die Bezeichnung
für+(A)
Sie konnte keine Bezeichnung für den Sachverhalt
finden.
die Beziehung
zu+(D)
Er hatte die Beziehung zu seinen Eltern vernachlässigt.
die Beziehung
zwischen+(D)
Die Beziehunge zwischen den älteren und jüngeren Schülern war gut..
die Bindung
an+(A)
Die Bindung an die Heimat wird bei vielen Migranten
schwächer.

die Bitte
um+(A)
Die Bitte um eine schnelle Antwort wurde
berücksichtigt.
die Bitte
an+(A)
Die Bitte ist an den Dekan gerichtet.
die Differenz
zwischen+(D)
Die Differenz zwischen den ausländischen Schülern und den deutschen Schülern war gering.
die Diskussion
über+(A)
Die Diskussion über den Roman war sehr lebhaft.
die Distanz
zu+(D)
Die Distanz zur Familientradition wird bei vielen größer.
die Distanz
zwischen+(D)
Die Distanz zwischen den weiterführenden Schulen war
gering.
die Eifersucht
auf+(A)
Die Eifersucht auf seinen kleinen Bruder ließ mit der
Zeit nach.
die Eignung
für+(A)
Die Eignung für einen Beruf sollte bei der Berufswahl
berücksichtigt werden.
die Eignung
zu+(D)
Einige stellen zu spät fest, dass ihnen die Eignung zu
dem erlernten Beruf fehlt.
die Einbindung
in+(A)
Die Einbindung der verhaltensauffälligen Schüler in
den Unterricht fiel der Lehrerin sehr schwer.
die Einführung
in+(A)
Die Einführung in die Thematik war sehr kompliziert.
die Einladung
in+(A)
Sie bekam eine Einladung in ein Konzert.
die Einladung
zu+(D)
Er bekam eine Einladung zu ihrer Abschlussfeier.
die Einmündung
in+(A)
Hier ist die Einmündung des Rheins in die Nordsee.
die Einschreibung
an+(D)
Heute findet die Einschreibung an der Universität statt.
die Einschreibung
in+(A)
Heute erfolgt auch die Einschreibung in die einzelnen Kurse.
die Einsicht
in+(A)
Die Einsicht in die Klausuren ist erst nach einem Jahr
möglich.
die Einsparung
an+(D)
Durch die Einsparung an Lehrerstellen werden die
Klassen immer größer.
die Einstellung
zu+(D)
Er hatte die richtige Einstellung zum Studium.
die Einweisung
in+(A)
Der Lehrer entscheidet nicht allein über die Einweisung in die Sonderschule
die Einwirkung
auf+(A)
Die erzieherische Einwirkung auf das Kind war von
Vorteil.
die Empfindlichkeit
gegen+(A)
Die Empfindlichkeit der Augen gegen das grelle Licht
machte ihr das Lesen schwer.
die Entfernung
von+(D)
Die unerlaubte Entfernung vom Schulhof wurde streng
geahndet.
die Entfernung
zwischen+(D)
Die Entfernung zwischen dem Schulgebäude und der
Turnhalle betrug ca. 50 m.
die Entlassung
aus+(D)
Viele warten sehnlichst auf die Entlassung aus der
Schule.
die Entscheidung
für+(A)
Die Eltern begrüßten die Entscheidung ihrer Tochter für
das Studium.
die Entscheidung
gegen+(A)
Die Eltern bedauerten die Entscheidung ihrer Tochter
gegen das Studium.
die Entscheidung
über+(A)
Bei der Entscheidung über den Studienort wollten die
Eltern mitreden.
die Entschlossenheit
zu+(D)
Die Entschlossenheit zum erfolgreichen Abschluss des
Studiums war bei ihr schon sehr früh vorhanden.

die Entschuldigung
für+(A)
Die Entschuldigung für seinen Auftritt kam zu spät.
die Erhöhung
um+(A)
Die Erhöhung der Preise um das Doppelte wurde heftig kritisiert.
die Erinnerung
an+(A)
Die Erinnerung an seine verstorbene Frau hielt ihn
aufrecht.
die Erklärung
für+(A)
Die Erklärung für sein Verhalten war nicht
nachvollziehbar.
die Erkrankung
an+(D)
Er erfuhr sehr spät von der Erkrankung seines Vaters an
Krebs.
die Ermächtigung
zu+(D)
Er gab der Gesellschaft eine Ermächtigung zur
Abbuchung der Telefonkosten.
die Ernennung
zu+(D)
Sie freute sich sehr über die Ernennung zur
Klassenbuchführerin.
die Erwiderung
auf+(A)
Die Erwiderung auf seine Ausführungen kam
überraschend.
die Erziehung
zu+(D)
Die Erziehung der Kinder zur Toleranz gehört zu den
Aufaben der Schule.
die Fähigkeit
zu+(D)
Er besaß die Fähigkeit zu vielen Dingen.
die Fahndung
nach+(D)
Die Fahndung nach den Entflohenen verlief im Sande.
die Flucht
aus+(D)
Ihnen gelang die Flucht aus dem Libanon.
die Flucht
in+(A)
Ihm gelang die Flucht in den Westen/in die BRD.
die Flucht
vor+(D)
Ihnen gelang die Flucht vor dem Terrorregieme.
die Folgerung
aus+(D)
Die Folgerung aus dem ständigen Unerrichtsausfall war die Neueinstellung von 100 Lehrern.
die Forderung
nach+(D)
die Forderung nach besseren Studienmöglichkeiten war
erfolglos.
die Forderung
an+(A)
Die Kinder formulierten ihre Forderungen an die
Politik.
die Frage
nach+(D)
Die Frage nach dem Verbleib des Geldes ist immer
noch ungeklärt.
die Frage
an+(A)
Die Frage an den Referenten blieb unbeantwortet.
die Freilassung
aus+(D)
Die Freilassung aus dem Gefängnis war ein wichtiger Moment.
die Freilassung
gegen+(A)
Die Freilassung erfolgte gegen eine Kaution.
die Freude
an+(D)
Die Freude an der Sprache ist Voraussetzung für die Germanistik.
die Freude
auf+(A)
Die Freude auf das Semesterende ist groß.
die Freude
über+(A)
Die Freude über eine bestandene Klausur ist noch größer.
die Furcht
vor+(D)
Die Furcht vor dem Versagen ist groß.
die Garantie
für+(A)
Es gibt keine Garantie mehr für eine sichere Altersversorgung.
die Geduld
bei+(D)
Man braucht viel Geduld bei einer Hausarbeit.
die Geduld
mit+(D)
Die Lehrerin hatte viel Geduld mit den Kindern.
die Geheimhaltung
gegenüber+(D)
Sie beschlossen äußerste Geheimhaltung gegenüber Dritten.
die Gelegenheit
zu+(D)
Er hatte die einmalige Gelegenheit zur Präsentation
seiner Arbeit.
die Gemeinsamkeit
mit+(D)
Sie hatte keine Gemeinsamkeit mit ihrer Schwester.

die Genehmigung
zu+(D)
Die Genehmigung zur Ausreise wurde erteilt.
die Gewandheit
in+(D)
Er besaß große Gewandheit im Reden.
die Gewissheit
über+(A)
Nun hatte er Gewissheit über seine Note.
die Gewöhnung
an+(A)
Die Gewöhnung an eine neue Universität ist schwer.
die Grenze
zwischen+(D)
Der Fluss bildete die Grenze zwischen den Strädten.
die Grundlage
für+(A)
Gute Sprachkenntnisse bilden die Grundlage für einen erfolgreichen Schulabschluss.
die Haftung
für+(A)
Die Versicherung übernimmt keine Haftung für eigenes
Verschulden.
die Herkunft
aus+(D)
Man konnte ihm seine Herkunft aus der Türkei nicht
ansehen.
die Herrschaft
über+(A)
Er wollte die Herrschaft über das Volk.
die Hilfe
bei+(D)
Viele Schüler brauchten Hilfe beim Lösen der Aufgaben.
die Hoffnung
auf+(A)
Viele haben die Hoffnung auf einen Ausbildungsplatz
aufgegeben.
die Information
über+(A)
Die Information über die Sitzung war sehr dürftig.
die Kapitulation
vor+(D)
Die Kapitulation vor der Klausur war dumm.
die Klage
über+(A)
Die Klagen über das Desinteresse der Eltern nehmen zu.
die Klage
auf+(A)
Die Klage auf Schadenersatz war erfolgreich.
die Klage
gegen+(A)
Die Klage gegen die Universität war nicht erfolgreich.
die Klarheit
über+(A)
Sie hatte nun Klarheit über ihre Situation.
die Konsequenz
für+(A)
Die Schlägerei auf dem Schulhof hatte für beide Schüler negative Konsequenzen.
die Konsequenz
aus+(D)
Aus seinen Fehlern ergab sich die logische
Konsequenz, dass er für die Arbeit nicht gelernt hatte.
die Konzentration
auf+(A)
Wichtig ist die Konzentration auf das Wesentliche.
die Korrelation
zwischen+(D)
Die Korrelation zwischen dem Arbeitsaufwand und der Bezahlung stimmt in einigen Berufen nicht.
die Kritik
an+(D)
Die Kritik an den Seminarteilnehmern war hart.
die Lehre
aus+(D)
Die Lehre aus dem Praktikum veranlasste ihn zum Wechsel des Studiengangs.
die Lehre
von+(D)
Die Physik beschäftigt sich u.a. mit der Lehre vom
Schall.
die Lesung
aus+(D)
Die Lesung aus seinem neuesten Roman war
interessant.
die Liebe
zu+(D)
Er entdeckte seine Liebe zur Musik sehr früh.
die Literatur
über+(A)
Die Literatur über die deutsche Geschichte ist sehr umfangreich.
die Lust
auf+(A)
Die Kinder hatten Lust auf einen Spaziergang.
die Lust
zu+(D)
Die Kinder hatten keine Lust zum Lesen.
die Meldung
über+(A)
Es war eine Meldung über einen Flugzeugabsturz.
die Meldung
an+(A)
Die Meldung an die Zeitungen geschah in der Nacht.
die Mischung
aus+(D)
Das war eine Mischung aus mehreren Duftstoffen.
die Mithilfe
bei+(D)
Die Mithilfe bei der Veranstaltung war groß.
die Mitsprache
bei+(D)
Die Studierenden bestehen auf eine Mitsprache bei der Neustrukturierung der Universitäten

die Mitteilung
an+(A)
Die Mitteilung an die Eltern kam zu spät.
die Möglichkeit
zu+(D)
Nicht jeder hat die Möglchkeit zum Studium.
die Nachfrage
nach+(D)
Die Nachfrage nach neuen Computern ist groß.
die Nachricht
an+(A)
Er schrieb eine Nachricht an seine Familie.
die Nachricht
über+(A)
Die Nachricht über die bestandene Prüfung machte seine Eltern sehr glücklich.
die Nachricht
von+(D)
Die Nachricht von dem Flugzeugabsturz traf alle sehr.
die Nähe
zu+(D)
Die Nähe zum Stadtzentrum kann für eine Uni auch Vorteile haben.
die Neigung
zu+(D)
Die Eltern entdeckten seine Neigung zur Musik sehr
früh.
die Neugier
auf+(A)
Die Neugier auf das Studium ist groß.
die Notwendigkeit
zu+(D)
Für den Lehrer bestand keine Notwendigkeit zur Erneuerung seiner Unterrichtsmaterialien.
die Orientierung
an+(D)
Die Orientierung an den Fähigkeiten der Schüler war
für sie sehr wichtig.
die Pflicht
zu+(D)
Die Pflicht zum Gehorsam stand früher in der Schule
auf der Tagesordnung.
die Produktion
von+(D)
In dieser Fabrik erfolgt die Produktion von Fernsehern.
die Prüfung
auf+(A)
Das Gerät bestand die Prüfung auf Haltbarkeit nur knapp.
die Prüfung
in+(D)
Sie hatte keine Angst vor der Prüfung im Nebenfach.
die Qualifizierung
zu+(D)
Die Qualifizierung zum Computerexperten scheint für viele erstrebenswert.
die Rache
an+(D)
Die Rache an seinem Mitschüler brachte beide ins
Krankenhaus.
die Rache
für+(A)
Der Lehrer bekam die Rache für die schlechte Note zu
spüren.
die Reaktion
auf+(A)
Die Reaktion auf seine Note war nicht positiv.
die Rechnung
für+(A)
Er bekam die Rechnung für einen Computer zugeschickt.
die Rechnung
über+(A)
Die Rechnung über einen Betrag von 100 DM erschien
im teuer.
die Rede
von+(D)
In dieser Klasse war noch nie die Rede von einer
Klassenkasse.
die Reduktion
auf+(A)
Er lehnte die Reduktion der Schule auf eine Lehranstalt
ab.
die Reflexion
über+(A)
Die Reflexion über das eigene Verhalten kann sehr
erkenntnisreich sein.
die Relation
zwischen+(D)
Die Relation zwischen erbrachter Leistung und der
Honorierung stimmt nicht immer.
die Rettung
vor+(D)
Die Rettung vor den Fluten geschah in letzter Sekunde.
die Reue
über+(A)
Er empfand tiefe Reue über seine Taten.
die Rücksicht
auf+(A)
Die Lehrerin nahm immer Rücksicht auf die leistungsschwachen Schüler.
die Scheu
vor+(D)
Er war voller Scheu vor dem Hund.
die Schlussfolgerung
aus+(D)
Der Wechsel des Studiengags war die Schlussfolgerung aus dem Gespräch in der Beratungsstelle.
die Schuld
an+(D)
Die Schuld an dem Disaster trug er allein.

die Sehnsucht
nach+(D)
Die Sehnsucht nach geordneten Familienverhältnissen
war bei ihm groß.
die Senkung
um+(A)
Die Senkung der Preise um die Hälfte lockte viele in
die Geschäfte.
die Sorge
um+(A)
Die Sorge um seinen Vater ließ ihn nicht los.
die Spaltung
in+(A)
Die Spaltung in Arm und Reich ist schlecht.
die Spannung
zwischen+(D)
Die Spannungen zwischen den älteren und jüngeren Schülern ließen nach.
die Steigerung
um+(A)
Die Steigerung der Produktion um eine beträchtliche
Summe schaffte neue Arbeitsplätze.
die Suche
nach+(D)
Die Suche nach einem Ausbildungsplatz ist sehr
aufwendig.
die Synthese
aus+(D)
Viele versuchen die Synthese aus/von/zwischen
türkischer Tradition und westlichem Fortschritt.
die Synthese
von+(D)
Viele versuchen die Synthese aus/von/zwischen
türkischer Tradition und westlichem Fortschritt.
die Synthese
zwischen+(D)
Viele versuchen die Synthese aus/von/zwischen
türkischer Tradition und westlichem Fortschritt.
die Teilnahme
an+(D)
Die Teilnahme am muttersprachlichen
Ergänzungsunterricht ist freiwillig.
die Teilung
in+(A)
Die Teilung des Textes in einezlne Absätze erleichtert
das Verständnis.
die Tendenz
zu+(D)
Es ist eine zunehmende Tendenz zum Liberalismus zu
beobachten.
die Trauer
über+(A)
Die Trauer über das Unglück war groß.
die Trauer
um+(A)
Die Trauer um seine Eltern war groß.
die Treue
zu+(D)
Die Treue zu ihrer Firma zahlte sich aus.
die Übergabe
an+(A)
Die Übergabe der Klasse an einen neuen Lehrer fiel der Lehrerin schwer.
die Übersetzung
in+(A)
Die Übersetzung des Textes ins Türkische ist
fehlerhaft.
die Übersicht
über+(A)
Die Lehrerin verteilte eine Übersicht über die religiösen
Feiertage in den verschiedenen Kulturen.
die Übertragung
auf+(A)
Die Übertragung des Modells auf den vorliegenden Fall
ist nicht möglich.
die Umfrage
unter+(D)
Es wurde eine Umfrage unter den Studierenden
durchgeführt.
die Unterhaltung
mit+(D)
Die Unterhaltung mit dem Professor war für sie sehr
aufschlussreich.
die Unterscheidung
zwischen+(D)
Die Unterscheidung zwischen leistungsstarken und
leistungsschwachen Schülern war nicht einfach.
die Untersuchung
über+(A)
Eine Untersuchung über das Verhalten der Migranten in
der BRD kann für die Wirtschaft aufschlussreich sein.
die Urkunde
über+(A)
Er erhielt eine Urkunde über den Kauf des Hauses.
die Ursache
für+(A)
Die Ursachen für den Unterrichtsausfall sind weitgehend bekannt.
die Verantwortung
für+(A)
Er übernimmt die Verantwortung für den Konkurs des
Unternehmens.
die Verarbeitung
zu+(D)
Die Verarbeitung der Informationen zu einem Text fällt
vielen schwer.

die Verarbeitung
von+(D)
Der Computer ist für die Verarbeitung von Daten
konzipiert.
die Verbindung
mit+(D)
Die Verbindung des Computers mit dem Drucker muss
korrekt sein.
die Verheimlichung
vor+(D)
Die Verheimlichung der schlechten Note vor den Eltern
schadete ihm..
die Verleihung
an+(A)
Heute findet die Verleihung der Preise an die Gewinner
statt.
die Verlobung
mit+(D)
Er gab heute seine Verlobung mit einer Türkin bekannt.
die Verschwörung
gegen+(A)
Es gab eine Verschwörung gegen den Staat.
die Vertrautheit
mit+(D)
Die Vertrautheit mit dem Lehrer war positiv für die Schüler.
die Vertreibung
aus+(D)
Die Kinder können sich nicht mehr an die Vertreibung
aus ihrer Heimat erinnern.
die Verurteilung
zu+(D)
Die Verurteilung des Angeklagten zu einer Haftsrafe
stieß auf heftige Kritik.
die Verwandtschaft
mit+(D)
Die Verwandtschaft des Deutschen mit dem Englischen
ist unübersehbar.
die Verwendung
zu+(D)
Die Verwendung der Mittel zu anderen Zwecken ist
verboten.
die Verwunderung
über+(A)
Die Verwunderung über das Ausmaß der Katastrophe
war groß.
die Voraussetzung
für+(A)
Das Abitur ist die Voraussetzung für das Studium.
die Vorbereitung
auf+(A)
Die Vorbereitung auf die Klausuren war sehr anstrengend.
die Vorstellung
von+(D)
Die Schüler hatten noch keine Vorstellung von ihrem
künftigen Beruf.
die Wahl
zu+(D)
Er gewann die Wahl zum Klassensprecher.
die Warnung
vor+(D)
Die Schüler hatten die Warnung vor Hunden nicht beachtet.
die Wendung
zu+(D)
Schließlich gelang der Lehrerin die Wendung des
Vorfalls zum Positiven.
die Werbung
für+(A)
Auf dem Plakat sieht man Werbung für ein Produkt.
die Werbung
um+(A)
Die Werbung um junge Kunden nimmt zu.
die Wirkung
auf+(A)
Die Maßnahme zeigte keine Wirkung auf das Verhalten der Schüler.
die Wissenschaft
von+(D)
Astronomie ist die Wissenschaft von den
Himmelskörpern.
die Zahlung
an+(A)
Die Zahlung an die Hinterblienen erfolgte mit
Verspätung.
die Zulassung
zu+(D)
Er erhielt die Zulassung zur Prüfung.
die Zunahme
an+(D)
Die Gesellschaft ist besorgt über die Zunahme an gewaltbereiten Jugendlichen.
die Zunahme
um+(A)
Die Zunahme der Schülerzahlen um ein zehntel war der
Grund für die neue Einstellungswelle.
die Zurückhaltung
bei+(D)
Seine Zurückhaltung bei der Diskussion verwunderte
die Teilnehmer.
die Zuständigkeit
für+(A)
Ihm oblag die Zuständigkeit für die Planung.
die Zustimmung
zu+(D)
Er gab seine Zustimmung zu dem gemachten Vorschlag.

worden oder geworden?

worden ile geworden arasında ne fark var?Perfekt pasif cümlelerde werden görevi sein”a devreder. “das Mädchen hat die Zeitung gelesen.” (Kız çocuğu gazeteyi okudu.) öyle değil mi? Gazetenin durumu ne peki şimdi? “gazete okundu.” doğru mu? öyleyse Almancada durum pasifleri “sein” yardımcı fiiliyle belirtilir. “die Zeitung ist von dem Mädchen gelesen worden”“werden” tıpkı haben gibi bir cümlede asıl fiil ve yardımcı fiil olarak bulunabilir. Eğer “werden” bir cümlede yardımcı fiil olarak bulunuyorsa pasiflerde “worden” olur. Ama asıl fiil ise “geworden” olur. “werden” iki işleve sahip olduğu için iki tane geçmiş zaman formu vardır; “geworden”, “worden”ich werde alt.(yaşlanıyorum.) ==> ich bin alt geworden.(yaşlandım.)[werden bu cümlede asıl fiil.] werden asıl fiil olarak sıklıkla gerçek sıfatlarla birlikte kullanılır (alt,groß, klein, glücklich usw.). Ancak bir fiilin Partizip II olarak bulunduğu pasif cümlelerde “werden” yardımcı fiil olarak görev alır ve “worden” olur. Daha açık bir ifadeyle eğer sıfat aslında gerçek bir fiil ise, genelde geçmiş zamanda çekimlenmiş bir fiil(gekocht,gebrannt, gelesen usw.) “worden” kullanılır. Der Baum ist sehr groß geworden. –Ağaç çok büyük oldu. Bu cümlede büyük normal sıfattır. Bir Partizip II değildir. Bu yüzden “geworden”. Der Baum ist gebrannt worden. –Ağaç yanmış oldu(ağaç yandı.) Bu cümlede gebrannt brennen fiilinin Partizip II halidir ve sıfat fiil durumundadır, işte böyle bir fiilin sıfat fiil olduğu pasif cümlelerde “worden” kullanılır.Bu yazı 'Almanca gramer ve konuşma kitabı' adlı almanca öğrenme kitabından alınmıştır.Genel Kültür
Otto Liman von Sanders
Uzun yıllar Osmanlı ordusunun modernize edimesine yardım etti.Çanakkale savaşı dahil olmak üzere Osmanlı bayrağı altında birçok savaşı komuta etti.Osmanlı ordusunda Mareşal rütbesini kazandı.1918 yılının sonunda ingiliz general Edmund Allenby tarafından yenilgiye uğratıldı ve Malta'da savaş suçu işlediği iddiasıyla tutuklandı. 6 ay esir kaldıktan sonra serbest bırakıldı ve aynı yıl Alman ordusundan emekli oldu. Devamını Oku>>
Konjunktiv 2 Dilek Kipi Geniş AnlatımBaşlarken…
  • KII’yi gerçek dışı ifadelerde kullanırız: Ne yapmak isterdiniz? Ya da ne yapmış olmayı isterdiniz? Fakat gerçekte yapmıyorsunuz ve yapmadınız. KII’yi ayrıca istek cümlelerinde ve taleplerimizi nazikçe belirtmek için kullanırız.
  • Şimdiki zamanın dilek kipi iki şekilde yapılabilir: “würde + infinitiv” ya da fiilin geçmiş zaman haline(imperfekt d.h. Praeteritum) bağlı kalarak tek bir kelime ile.
Çoğu öğretmen ve ders kitaplarının birçoğu Konjunktiv II’yi karmaşık halde anlatır. KII karmaşık gelebilir fakat o kadar da korkulacak bir şey yok. Belki farkında değiliz ama aslında bu biçimi günlük hayatta o kadar çok sık kullanıyoruz ki… Sanırım bu yüzden dikkatimizden kaçıyor. Oysa bir restorana, lokantaya ya da kafeteryaya gittiğimizde garson bize;-Was möchtest du? veya – Was möchten Sie essen oder trinken? usw. demiyor mu? Biz de garsona:-Ich möchte einen Kaffee. Ya daIch möchte ein Bier trinken usw. demiyor muyuz?İşte bu KII’nin ta kendisi…Wie z.B.:-Wilkommen! Was möchten Sie trinken?(Hoş geldiniz! Ne içmek isterdiniz?)-Ich möchte ein Bier trinken.(Bir bira içmek istiyorum.)Bu gibi durumlarda KII’nin çıkış sebebi; sanki insanlara “-Ben bunu istiyorum.” Deyince onlara emir veriyormuş gibi hissedilmesi, sert bir ifade olarak görülmesi. Bu emri vaki durumu ortadan kaldırmak için KII’den yardım alıyoruz.almanca-mochten-fiiliAcaba pencereyi kapatabilir miydiniz?, Sinemaya gidelim mi diyecektim? Biz bira içecektik? Gibi nazik hitapları KII yardımıyla yapıyoruz.Gördüğünüz gibi KII’yi günlük hayatta çok sık kullanıyoruz. Adım gibi eminim günde defalarca “möchte” dediniz. Aslına bakarsanız diğer fiillerin de KII yapılışı bu şekildedir.mochten-fiilinin-cekimi Bu ders biraz uzun.Dersin devamını okumak istiyorsan lütfen buradan indir.

Bedeutungen und Gebrauch des Konjunktivs II(Konjunktiv 2'nin anlamı ve kullanım yerleri)

(1) Könnten Sie uns genauer schildern,wie der Unfall passiert ist?Höflichkeit
(2)Hätte der Autofahrer doch nicht überholt!Wunschsätze
(3) wenn der entgegenkommende Fahrer das Lenkrad nicht in letzter Sekunde herumgesissen hätte,wären beide Autos frontal zusammengestoßen.Konditionalsätze
(4) dieser Fahrer hat schnell reagiert,sonst hätte es einen schweren Unfall gegeben.Sätze mit sonst/andernfalls
(5)es sieht so aus,als ob der Beifahrer einen Schock erlitten hätte(habe).Komparativsätze
(6)er ist zu verwirrt, als dass er die Fragen der Polizisten beantworten könnte.(kann)Konsekutivsätze
(7)Es gibt keinen Autofahrer,der vor Unfällen sicher wäre(ist).Relativsätze nach negierter Feststellung
(8)Fast hätte es einen frontalen Zusammenstoß gegeben.Sätze mit fast/beinahe
(9)Auch wenn ich ein schnelles Auto hätte, würde ich nicht so rasen.Konzessivsätze
(10a) wie wäre es,wenn Sie zügig weiterfahren würden?Empfehlungen/Vorschläge
(10b) An Ihrer Stelle würde ich nicht an der Unfallstelle stehen bleiben
(10c) Er hätte das Überholverbot beachten müssen/sollen und hätte nicht überholen dürfen.
(10d)Es wäre besser(gewesen),mögliche Folgen vorher zu bedenken.
(11)Ich würde nie in einer Kurve überholen.etwas beser machen
(12) der rasante Autofahrer wäre vielleicht ein guter RennfahrerMöglichkeit
(13)Die Unfallfolgen müssten/dürften/könnten relativ schnell behoben seinVermutungen mit müsste/dürfte/könnte
(14) Ich hätte nicht gedacht,dass die Polizei so schnell am Unfallort ist.Erstauen
(15)Ob ich auch so schnell reagiert hätte?Zweifelnde Fragen
(16) Er behauptet,dass ihn die Sonne geblendet hätte(habe)Indirekte Rede
(17)Das hätten wir geschafft. Damit wären wir am Ende.Abschließende Feststellungen
Indikativ ile biz gerçek durumları bildiririz(real),KII ile gerçek olmayan, sadece düşüncelerimizi,varsayımlarımızı ve kurgularımızı belirtiriz(irreal).("der Fahrer hat überholt." gerçek cümleyi (2)'deki gerçek dışı ifadeyle karşılaştırınız.)Örneklerde gördüğünüz gibi KII’nin oldukça çok kullanım yerleri var.En çok gerçek dışı koşul cümlelerinde kullanılır.Bazı durumlarda isteğe bağlı olarak KII yerine, Indikativ (6)(7) Konjunktiv I (5)(16) kullanılır.TR
(1) Bize kazanın tam olarak nasıl gerçekleştiğini anlatabilir miydiniz?Kibarlık
(2)Sürücü sollama yapmasaydı keşke!Dilek cümleleri
(3) Karşıdan gelen sürücü son anda direksiyonu kırmasaydı iki araç kafa kafaya çarpışırdı.Şart cümleleri
(4) Bu sürücü çabuk davrandı yoksa  ağır bir kaza olurdu.sonst/andernfalls ile cümleler
(5)Yolcu bir şok geçirmiş gibi görünüyor.Kıyaslamalı(ölçmeli,değerlendirmeli) cümleler
(6)Kafası polisin sorularına cevap veremeyecek kadar çok karışık.Ardışık cümleler
(7)Kaza yapmaktan uzak hiçbir sürücü yok(herkesin başına kaza gelebilir.)Tespitlerle sabit ilgi cümleleri
(8)Nerdeyse/az kalsın kafa kafaya bir kaza oluyordu. fast/beinahe ile cümleler
(9)Hızlı bir arabam olsaydı bile ben bu kadar acele etmezdim.Kabul(olumlu yönde) cümleler
(10a) Hızlıca gitseydiniz nasıl olurdu?Tavsiyeler/Öneriler
(10b) Sizin yerinizde olsam kaza yerinde kalmazdım.
(10c) Sollama yasağına uymak zorunda olsaydı/gerekseydi/sollama yapmasına izin verilmemeliydi
(10d)Olabilecekleri önceden hesaba katmak iyi olurdu.
(11)Ben olsam kavşakta sollama yapmazdım.Daha iyisini yapmak
(12) Hızlı sürücü iyi bir yarışçı olabilir.Olasılık
(13)Kaza sonrası ortalık nispeten hızlıca temizlenmeli/izin verilmeli/temizlenmesi gerekirmüsste/dürfte/könnte ile varsayım
(14) Polisin hemen olay yerinde olacağını düşünmüyordum.Şaşkınlık
(15)Çok hızlı mı davrandım acaba?Kuşkulu sorular
(16) Güneşin gözlerini kamaştırdığını beyan ediyor.Dolaylı anlatım
(17)Bunu başarabilirdik. Bu bizi sonuca(sona) götürür.Son bulgular
Kaynak:Hueber
Konjunktiv II’nin formu(Zeitstufen)Konjunktiv II şimdiki zamanın dilek kipiKII’nin iki tane formu vardır.Gegenwart/Zukunft ve VergangenheitDie Gegenwartsform des Konjunktivs II(Dilek kipinin şimdiki zamanı)Şu an gerçekleşmesini  ve gelecekte gerçekleşmesini dilediğimiz şeyleri biz Gegenwartsform des Konjunktiv II(şimdiki zamanın dilek kipi) ile belirtiriz.örneğin: Çok param olsa(gegenwart),zengin olsam(Zukunft)Şimdiki zamanın dilek kipi bir fiilin Praeteritum çekiminden elde edilir.Fiilin bildirme kipinde zaten mevcut değilse köke –e takısını ekliyoruz.Zayıf fiiller umlaut’suz(sagte) KII forma sokulur.Kuvvetli ve karışık fiiller a,o ve u sesli harflerinin üzerine umlaut alır (käme,dächte,stünde),bazılarının çift kullanımı vardır(begönne/begänne,gewönne/gewänne,stünde/stände).Modal fiillerden dürfen,können,mögen,müssen umlaut alarak(müsste) KII yapılır, sollen ve wollen  umlaut’suz(sollte) KII yapılır.Eğer bir fiil KII mi yoksa indikativ Praeteritum mu ayırt edilemiyorsa(sagte,gingen) her zaman würde-form tercih edilmelidir.Karışık ve kuvvetli fiillerin artık kullanılmayan KII formunun yerine würde-form kullanır.Bu tip fiillerin(bräche,klänge,spränge;böte,fröre,schösse,erwürbe,schüfe,wüchse;ayrıca nennte,kennte dahil) KII formu würde-Form ile yapılır. Ancak sein ve haben temel fiilleri ile modal fiiller asla würd-Form ile KII yapılmaz(würde haben,würde sein,würde sollen).Konuşma dilinde genelde würde-Form kullanılır. Bekäme,gäbe,käme,ginge,ließe,wüsste gibi kuvvetli fiillerin başka türlü kullanımı yok denecek kadar azdır. Yazma dilinde bliebe,erschiene,fände,fiele,hielte,hinge,hieße,läge,liefe,nähme,riefe,säße,stünde gibi kullanımlar görülebilir.Sorularda daima würde-Form kullanılır(gingest du hin? yerine würdest du hingehen? ).Gelecekte olmasını istediğimiz bir şeyi dilersek( bekäme yerine bekommen würde: wenn er in der nächsten Woche die Nachricht bekommen würde, …).
Ind.Präs.Ind.Prät.Konjunktiv II Formen(KII şekli)Würde formen
ich kommekamkämekönntesagtehättewärewürde sagen
du komstkamstkäm(e)stkönntestsagtesthättestwär(e)stwürdest sagen
er/sie kommtkamkämekönntesagtehättewärewürde sagen
Wir kommenkamenkämenkönntensagtenhättenwärenwürden sagen
ihr kommtkamtkäm(e)tkönntetsagtethättetwär(e)twürdet sagen
sie kommenkamenkämenkönntensagtenhättenwärenwürden sagen
    Alıştırmalar Aşağıdaki cümleleri Gegenwart/Zukunft KII forma dönüştürün.Yapamadıklarınızı yorum formu ile bana sorun.K2-gegenwarts-und-zukunft-form       Kaynak:Hueber
geçmiş zaman formu formülü"]“sein”k2_formulu z.B.: er kam,er ist gekommen, er war gekommen => er wäre gekommen"haben"k2_formulu-1 z.B.: er sagte, er hat gesagt,er hatte gesagt => er hätte gesagt"Modalverben"konjunktiv_2_formuluz.B.: er musste sagen,er hat sagen müssen =>  er hätte sagen müssenVorgangs- und Zustandspassiv(Olay ve Durum pasifi)“werden”konjunktiv_2_formulu1z.B.: es musste gesagt werden,es hat gesagt werden müssen,es hatte gesagt werden müssen =>es hätte gesagt werden müssen"sein"k2_formulu-2z.B.: er war geöffnet,er ist geöffnet gewesen,er war geöffnet gewesen => er wäre geöffnet gewesenGeçmiş zamanın dilek kipi Indikativ Praeteritum’dan elde edilir.Yukarda verilen formüller net ve kullanışlıdır.Zor ve karışık gelen würde-Form tercih edilmez.(würde gesagt haben,würde gemacht worden sein.)Örnekler:Aşağıdaki  cümleleri KII forma dönüştürün.Yapamadıklarınızı yorum kutusu yardımıyla bana bidirin. konjuntiv-2-orneklerikaynak:Hueber

Sollen ile Müssen arasında ne fark var?

“Sollen” yapılsa iyi olur,ama yapmazsan sonucu çok da kötü olmaz. “Müssen” mutlaka yapılmalı aksi takdirde sonuçları korkunç olabilir. Sollen yapılması gereken sorumluluk bakımından müssen’e göre biraz daha hafif, biraz daha yumuşak kalır.

Buna göre “sollen” aşağıdaki gibi olabilir.

Man soll nicht lügen.
Yalan söylememeliyiz. (yalan söylemek iyi bir davranış değildir. Ama söyleyebilirsin tabi,bu sana kalmış.)

Ich soll meine Oma besuchen.
Büyük annemi ziyaret etmeliyim. (Çünkü uzun zamandır onu görmüyorum.)

Ich soll nicht rauchen.
Sigara içmemem gerekir.(Çünkü sigara sağlığa zararlıdır. Ama bunu yapmakta özgürüm,istersem içerim.)

Müssen

Man muss essen und trinken.
Yemek yemeliyiz ve su içmeliyiz.(Yoksa ölürüz.)

Du musst eine Fahrkarte kaufen, wenn du mit dem Zug fahren willst.
Trenle yolculuk etmek istediğinde bir bilet almalısın.(Yoksa ceza yersin.)

Studenten müssen bestimmte Prüfungen ablegen.
Öğrenciler belirli sınavları geçmek zorundalar.(Yoksa eğitimlerini tamamlayamazlar.)

Dürfen

Kinder dürfen nicht Auto fahren.
Çocukların araba sürmeye izinleri yok./Çocuklar araba sürmezler.(Araba sürmek çocuklara yasaklanmıştır.)

Man darf nicht ohne Führerschein fahren.
Ehliyetsiz araba sürülmez.(Çünkü yasak,sürersek ceza yeriz.)

Am Wochenende darf man länger schlafe.
Hafta sonu daha çok uyuyabiliriz.(Çünkü tatil ve işimiz yok.)

Yukardaki örneklerden sonuçla;

"sollen" tavsiyeden daha öte,bazen sıkı bir tavsiye,ama bir zorunluluk değil.

"müssen" Ceza bile gerektirebilen bir zorunluluk.

"dürfen" izin belirtir.Yapabilirsin,yapmakta özgürsün.

gibi durumlarda kullanılır.

eğer sollen'den önce nicht olumsuzunu kullanırsan nicht dürfen ile aynı anlama gelir.(nicht sollen = nicht dürfen)

Das solltest du nicht machen cümlesi ile du sollst das nicht machen aynı anlama gelen iki cümledir.Ancak sollten sollen'in KII çekimidir.Almanca kulağa kaba gibi gelse de aslında yapıda yeteri kadar kibar bir dildir.Almancada bir çok emir cümlesi du sollst[nicht]... . ile başladığı için Almanlar "du sollst" yerine kibar versiyonu "du solltest" kullanır.Bu tamamen kibar konuşmak içindir.

Das sollst du nicht machen. - Bunu yapmaya iznin yok. ("nicht dürfen" ile benzer)
Das solltest du nicht machen. ("Eğer bunu yapsaydın hiç iyi olmayacaktı." anlamı verilmek istendiğinde)

Gelen Aramalar:

Thank you: Lucy

BİLEŞİK İSİMLER(Zusammengesetzte Nomen)
Birden çok kelimeden oluşan yeni bir Almanca kelimenin artikeli her zaman türetilen ilk ismin artikelidir. Diğer bir deyişle bir kelime ne kadar kelime ile birleşirse birleşsin artikelini değiştiremez. Her zaman son ismin artikeli oluşan yeni ismin artikeli olur. Aşağıdaki tabloda bu durum açıkça görülmektedir, lütfen inceleyiniz.

almanca-birlesik-isimlerAlmancadaki uzun kelimeler hakkında Mark Twain şöyle diyor:

“Bazı almanca kelimeler o kadar uzun ki bir bakış açısına sahip olabilirler.”Gerçekten de almanlar uzun kelimelerini seviyor. Ancak 1998 yılında(Rechtschreibreform) doğru telaffuz reformu deklare edildi. Bu yeniden düzenlemede kocaman  kelimelerin(Mammut Wörter) arasına daha kolay okunabilmeleri için tire(-) konulması şiddetle tavsiye edildi. Bilim ve medya alanından bu tavsiyeye uyanlar oluyor: Software-Produktionsanleitung, Multimedia- Magazin.Bu upuzun almanca kelimeleri okuduğunuzda bunların birbirinden türediğini fark edeceksiniz.Substantiv+ Substantiv (der Mülleimer/ çöp kovası) Adjektiv + Substantiv (die Großeltern/ büyük ebeveyn) Substantiv + adjektiv (luftleer/ havasız) Verbstamm + Substantiv (die Waschmaschine/ çamaşır makinesi) Präposition + Substantiv (der Vorort/ kenar mahalle) Präposition + verb (runterspringen/ aşağı atlamak) Adjektiv + adjektiv (hellblau/ açık mavi)Bazı bileşik almanca isimlerde ilk kelime ikinci kelimeyi  daha belirgin ve detaylı olarak açıklama görevini üstlenir. Örneğin:  die Zeitungsindustrie(gazete endüstrisi).  Bazı bileşik isimlerde her bir kelime eşit değere sahiptir.(der Radiowecker/Radyolu çalar saat). Diğer uzun kelimelerin her biri birbirinden farklı kendi anlamları vardır.Örneğin: der Nachtisch(Tatlı) Önemli bileşik isim kuralları
  1. Yeni bileşenin anlamının  ne olacağını son kelime belirler. Mesela:über -> präposition, reden->verb überreden = verb (kandırmak,aklını çelmek)
 
  1. Bileşik kelimenin son ismi yeni kelimenin artikelini belirler. Mesela: die Kinder + das Buch = das Kinderbuch (Çocuk kitabı)
 
  1. Sadece son isim dönüştürülür. mesela:das Bügelbrett -> die Bügelbretter (ütü masaları)
 
  1. Sayılar her zaman bitişik yazılır. Mesela: Zweihundertvierundachtzigtausend (284 000)
 
  1. 1998,doğru yazım reformundan(Rectschreibreform) beri  fiil + fiil şeklindeki bileşik isimler artık bitişik yazılmıyor. Mesela böyle, kennen lernen/ tanı(ş)mak.
Bileşik İsimlere Harf EklemekUzun almanca kelimeler oluşturmak için bazen harf ya da harfler ekleme gereği duyarsınız.
  1. isim + isim bileşenlerine -e-  ekliyorsunuz:
    • -e- ilk ismin çoğulu -e- eklenerek yapılıyorsa. Die Hundehütte (der Hund -> die Hunde)
 
    • - er- İlk isim maskulin  ya da neutral  ise ve -er- eklenerek çoğul yapılıyorsa. Der Kindergarten (das Kind ->die Kinder)
 
    • -n- İlk isim dişil(feminin) ise ve çoğulu -en- eklenerek yapılıyorsa. Der Birnenbaum/ armut ağacı (die Birne -> die Birnen)
 
    • -s- İlk isim -heit, keit, -ung soneklerinin birinden biriyle bitiyorsa Die Gesundheitswerbung/ Sağlık ilanı
 
    • -s- genitiv durumda -s- alan bazı isimler için. Das Säuglingsgeschrei/ yeni doğan bebeğin ağlaması (des Säuglings)
 
  1. Fiil kökü + isim bileşimlerinde:
    • -e- ekliyorsunuz. Sonu b, d, g ve t ile biten fiil kökünden sonra. Der Liegestuhl/ şezlong
     
Special thanks: german.about.com
Sevgili arkadaşlar hepinize selamlar. Bu link altında Almancayı yeni öğrenen arkadaşların çok işine yarayacağını düşündüğümüz bir konuyu işleyeceğiz.
Tip! Akkusativ (Türkçe’de ismin –i hali anlamına gelir)
Belirtme durumlarıWen ;kimi Was ; Neyi ,Ne Wohin; Nereye? Eğer ki bir cümlede bu sorulara karşılık buluyorsak; o öğeleri –Akkusativ- halde söyleriz.Fomülize etmek gerekirse;Akusativde bestimmte(belirli) ve unbestimmte(belirsiz) Artikeller ve negatif halleri: Bestimmte; der-->den, ein-->einen,---keinen(negation) die-->die, eine-->eine, ---keine(negation) das-->das, ein-->ein, ---kein(negation)Örnek; essen(yemek),der Hamburger. Ahmet isst einen Hamburger.. !Dikkat edilirse ein, einen'e dönüşmüştür. Ahmet (bir) hamburgeri yiyor. işte buradaki -i hali Almancada bu şekilde gösterilir. Cümleye eğer "was isst Ahmet" diye sorarsak sorunun cevabını almakta olduğumuz görülür. (Er isst einen Hamburger)Türkçeyle karşılaştırmalı mı?Çeviri yaparken Türkçe düşünmemeliyiz. Almanlar Türkler gibi düşünemezler, bizler de onlar gibi... Örneğin Türkçe’de benötigen, erreichen, haben, fragen, brauchen usw.  fiilleri ismin -e hali ile kullanılırken,  Almancada akkusativ olarak kullanılır. Örneğin;sana soruyorum.(ich frage dich.[seni]) Sana ihtiyacım var.(ich brauche dich.[seni])Daha fazlası için aşağıdaki linkten bu konunun "Powerpoint" haline ulaşabilirsiniz...Dersin devamını indirindirmek için burayı tıklayın! Facebook grup adresi Bize Almanca ile ilgili aklında ne varsa sorabilirsin,aşağıdaki linkten Facebook almanca grubumuza katılarak ya da bu yazıya yorum bırakarak bize almanca ile ilgili sorular sor. Hergün düzenli olarak iletişim kanallarımızı kontrol ediyoruz. Bu yazıyı beğendiysen lütfen paylaş ve yorum yap.Okuduğun için teşekkür ederiz.Yeni derslerde görüşmek üzere hoşçakal! https://www.facebook.com/groups/291664834267534/

Temel Almanca Dersleri:Akkusativ relativ ilgi zamirleri

Ich brauche einen Wagen, den ich mir leisten kann.Almaya gücümün(paramın) yeteceği bir araba arıyorum.
Er ist ein Mensch, auf den man bauen kann.O güvenebileceğin bir insan.
Der Freund, auf den ich warte, ist neu in der Stadt.Beklediğim arkadaş şehirde yeni.
Ist das die Suppe, die du bestellt hast?Sipariş verdiğin çorba bu mu?
Die Frau, an die du denkst, war meine Lehrerin.Düşündüğün kadın benim öğretmenimdi.
Wo ist das Buch, das Sie mir geschenkt haben?Bana hediye olarak verdiğiniz kitap nerede?
Das Haus, in das Sie jetzt gehen, gehört meiner Mutter.Şu an girdiğiniz ev benim anneme ait.
Das sind Gäste, die ich besonders gern sehe.Bunlar özellikle görmeyi sevdiğim misafirler.

Akkusativ Durumda relativ zamir örnekleri(Mit dem Relativpronomen im Akkusativ)

unser mi unsere mi?(unser oder unsere?)

Almanca’da dört hal –nominativ,akkusativ,dativ ve genitiv vardır. İyelik zamiri –unser bu hallere ve cinsiyet türlerine göre unsere, unserer,unseres ve unseren olabilir.

Unser nominativ durumda maskulin ve neutral tekil isimler için kullanılır. Unsere tekil feminin ve tüm çoğul(plural) isimler için nominativ durumda kullanılır.

Er ist unser Freund – O bizim arkadaşımızdır.(maskulin,singular)

Das ist unser Auto – Bu bizim arabamız.(neutral,singular)

Sie ist unsere Tochter –O bizim kızımızdır.(feminin,singular)

Das sind unsere Fotos –Bunlar bizim resimlerimiz.

Unserer dativ durumda tekil feminin isimler için kullanılır.unserem dativ durumda maskulin ve neutral isimler için kullanılır.Er war mit unserem Vater zusammen – o babamızla beraberdi (maskulin, singular)Wir fuhren in unserem Auto – Arabamızla gittik. (neutral, singular)unseren dativ durumda  çoğul isimler için kullanılır. Er hat es von unseren Eltern bekommen –o onu ebeveylerimizden aldı.unseren akkusativ durumda tekil eril isimler için de kullanılır.Er hat gegen unseren Vater gespielt – O babamıza karşı oynadı.unserer ve unseres aitlik bildirken kullanılırdas Haus unserer Eltern – Ebeveynlerimizin evi (plural)das Geschenk unserer Mutter – Annemizin hediyesi (feminin, singular)das Auto unseres Bruders – erkek kardeşimizin arabası (maskulin, singular)die Farbe unseres Autos – arabamızın rengi (neutral, singular)
almanca-sahis-zamirleriYukardaki tabloda Almanca öğrenenlerin kafasını en çok karıştıran en sağda kırmızı ve siyah tonla belirttiğimiz kısımdır. Bunun nedeni Almancada hem resmi hem de gayri resmi hitabın olması, artı üçüncü çoğul şahıs zamir çekiminin de resmi(nazik) hitapla benzerlik göstermesi. O nedenle sadece üçüncü çoğul şahıs zamirinin çekimini öğrenmeniz yeterlidir.Çünkü resmi tekil şahıs zamirinin çekimiyle üçüncü çoğul şahıs zamirinin çekimi aynıdır.Tek yapmanız gereken resmi(nazik) hitap “siz” ifadesininin “Sie” şeklinde ilk harfini büyük yazmanız. Bir diğer kafa karıştıran zamir ise ikinci çoğul şahıs zamiri “ihr”. Bunu doğru kullanmanın mantığı şu şekildedir:Eğer sizi dinleyen bir kitleye(seyirci,öğrenci, grup vs.) hitap ediyorsanız “ihr” yok eğer tanımadığınız ya da aranızda resmiyet bulunan ya da saygı gösterdiğiniz birine hitap ediyorsanız  “Sie” zamirini kullanıyoruz!!! Not 1: Nazik hitap Sie ile üçüncü çoğul şahıs zamiri sie’nin çekimi aynıdır. Tek fark nazik hitabın ilk harfinin her durumda(nom./akk./dat./gen.) büyük yazılmasıdır.!!! Not 2: “siz” demek için bir kitleye sesleniyorsanız “ihr”, aranızda resmiyet olan birine sesleniyorsanız “Sie” kullanmalısınız.
"]GermanPräpositionen1.Er kam etwa um sieben Uhr heim,nachdem er durch die ganze Stadt gegangen war. 2. Sie saßen alle um den langen Tisch bis neun Uhr. 3. Trotz der großen Schwierigkeiten seit dem letzten Krieg haben die Deutschen den Mut nicht verloren. 4. Er wohnt bei seinem Onkel gegenüber dem weißen Haus. 6. Meiner Meinung nach tar er es gegen seine Überzeugung. 7.  Wir essen jeden Mittag zu Hause. 8. Sie gingen Richtung London. 9. Bei diesem Wetter ist es ganz unmöglich im Garten zu arbeiten. 10. Er ist nicht mittellos, weil er jetzt schon zwei jahre arbeitet. 11. Aus welchem Grund kamst du diese Straße entlang? 12. Mit sechs ging er zur Schule. 13. Wegen des kalten Wetters blieben sie zu Hause. 14. Gegen Ende des Monats kamen sie mit dem Schiff. 15. Während des letzten Krieges lebten viele Leute außerhalb der Großstädte. 16. Da er kein Geld bei sich hatte, konnte er nicht mit dem Zug fahren. 17. Er sagte mit ruhiger Stimme:  „Ja, es ist ein Bild von Dürer“. 18. Obwohl ich mitten unter all diesen leuten lebe, treffe ich außer dir kaum jemanden (fast niemanden). 19. Der Richter war ein Mann von 60 Jahren. 20. Was machst du an Weihnachten ? Wir fahren nach Paris.EnglishPrepositions1.he came home about seven o’clock after he had gone right round the town. 2. They all sat round the long table till nine o’clock. 3. In spite of the great difficulties since the last war the Germans haven’t lost (the) courage. 4. He lives at his uncle’s opposite the white house. 5. On our arrival we went immediately to bed 6. In my opinion he did it against his will. 7. We have launch every day at home. 8. They were walking in the direction of London. 9. In this weather it is quite impossible to work in the garden. 10. He is not entirely without means, for he has been working now (already) for two years. 11. For what reason did you come along this street? 12. He went to the school at the age of six. 13. Because of the cold weather they stayed at home. 14. They come by boat towards the end of the month. 15. During the last war  many people  lived outside the bigger towns. 16. As he hadn’t any money on him  he couldn’t go by train. 17.  He said in a quiet voice: “Yes, it is a picture by Dürer.” 18. Although I live in the midst of of all these people, except for you I hardly see anybody (I see almost nobody). 19. The judge was a man of sixty. 20. What are you doing at Christmas? We are going to Paris.TürkçeEdatlar1.O bütün şehri baştan sona dolaştıktan sonra yaklaşık olarak saat 7 gibi eve geldi. 2. Hepsi saat 9’a kadar uzun masanın etrafında oturdular. 3. Son savaştan beri süren büyük zorluklara rağmen Almanlar cesaretlerini kaybetmediler. 4. O beyaz sarayında karşındaki amcasında kalıyor(yaşıyor).5. Varışımızda  biz hemen yatağa gittik. 6. Bana fikrime göre(bence) o bunu arzularına karşı yaptı. 7. Hergün öğle yemeğini evde yeriz. 8. Lonra istikametine yürüyorlardı(gidiyorlardı). 9. Bu havada bahçede çalışmak gerçekten imkansız. 10.Zaten o iki senedir çalışıyor olduğu için, tamamen beş parasız değil(çaresiz). 11. Hangi sebeple bu cadde boyunca geldiniz? 12. O altı yaşında okula gitti. 13. Soğuk hava yüzünden evde kaldılar. 14. Onlar ayın sonuna doğru tekneyle geldi. 15. Son savaş sırasında pek çok insan büyük şehirlerin dışında yaşadı. 16. O üzerinde hiç para olmadığı için trenle gidemedi. 17. O kısık bir sesle: “Evet, bu Dürer tarafından yapılan bir resimdir.” dedi.  18. Bütün bu insanların ortasında yaşamama rağmen senin dışında(sen hariç) birilerini görmedim.(Nerdeyse kimseyi görmedim).19. Yargıç 60 yaşlarında biriydi. 20. Yılbaşında ne yapıyorsunuz? Biz Paris’e gidiyoruz.  
Nominativ Hal(Nominativ Kasus)
Bir isim veya zamir bir cümlede iki temel fonksiyondan birini yapıyorsa nominativ durumdadır.1) ÖzneCümlenin öznesi eylemi yapan herhangi bir şey, şahıs, fikir veya işi yapan ya da fiilin anlamını taşıyan varlık. Nominativ cümlede belirtilen işi kim ve ya ne yapıyor sorusuna vevap verir. ÖRNEKLER:
Das Auto fährt sehr schnell. Araba çok hızlı gidiyor."Araba" gitme eylemini yapıyor ve bu yüzden öznedir.
Meine Mutter schreibt schön. Benim annen güzel yazıyor. "Benim annem" Yazma işini yapıyor ve bu yüzden öznedir.
Du hast schicke Schuhe. Sen şık ayakkabılara sahipsin."Sen" sahip olma işini yapıyor ve bu yüzden öznedir.
 

 2) Yüklem Oluşturan İsimYüklem oluşturan bir isim veya yüklem oluşturan bir nominativ özneyi yeniden ifade eden bir isimdir.Yüklem oluşturan bir isim sadece sein, heißen, werden, ve bazen bleiben fiilleri ile oluşur.ÖRNEKLER:
Ich werde Lehrer. Ben bir öğretmen oluyorum."Ben" ve "öğretmen" aynı kişiyi kast eder. "Ben" özne, "öğretmen" yüklem oluşturan nominativ’dir.
Mein Bruder heißt Karl. Benim kardeşiminin adı Karl.Özne "benim kardeşim" ve yüklem oluşturan nominativ "Karl" aynı kişilerdir.
Das Geschenk ist ein Buch. Hediye bir kitap.Özne "hediye" ve yüklem oluşturan nominativ "kitap" aynı şeylerdir.
Cümlede bir ismin yüklem oluşturup oluşturmadığını anlamak için fiili eşittir(=) işareti ile yer değiştirin.Eğer eşitlik doğrulanıyorsa yani şu şekilde,eğer özne ve fiil tümleci aynı şeyden bahseden iki yöntem ise o zaman bir yüklem oluşturan isim buldunuz demektir.z.B: Ich = Lehrer (Doğru)Mein Bruder = Karl(Doğru), öyleyse Lehrer ve Karl yüklem oluşturan isimdir.

Nom Durumda İsimler ve ZamirlerUnutmayın en basit bir cümle özne ve yüklemden oluşabilir.(ör. Er geht. veya Das Kind schläft.) Çünkü her bir özneye sahiptir,her cümle nominativ’de en azından bir isim veya zamire sahip olur.

İsimler

Kişi Zamirleri
maskulinfemininneutralplural
der Onkel dieser Onkel ein Onkel kein Onkel unser Onkeldie Tante diese Tante eine Tante keine Tante unsere Tantedas Buch dieses Buch ein Buch kein Buch unser Buchdie Kinder diese Kinder Kinder keine Kinder unsere Kinderich du er, sie, es wir ihr Sie, sie
 
Merhaba! Ben Ahmet, bu yazımda sizlere Erasmus ile Almanya'ya nasıl staj yapmaya gideceğiz adım adım anlatacağım. Bu yazıyı okuyorsunuz çünkü şu an herhangi bir üniversitede Almanca eğitimi alıyorsunuz. Ya da herhangi bir eğitim fakültesinde Almanca Öğretmenliği okuyorsunuz. Bu yazıyı yazıyorum çünkü ben bu süreçten geçtim, sizden de aynı işlemleri yapmanızı isteyecekler. O yüzden yapmanız gerekeni önceden bilmeniz yararınıza olacaktır. Artı biz Türk öğrenciler çok benciliz bir şeyin nasıl yapıldığını öğrenince başka kimse öğrenmesin istiyoruz. Şimdi gelin adım adım Almanya'ya Erasmus ile nasıl staja gideceğiz görelim

1. Adım: Erasmus Staj Başvurusu

Bu ilk adımda Almanya'ya gitme isteğiniz bulunuyor. 4 yıllık öğrenim hayatınızın herhangi bir yaz döneminde Almanya'ya staja gidebilirsiniz. Almanca düzeyiniz iyi değilse 3. ya da 4. sınıfta gitmeniz daha güzel olur. Bu ilk adımı geçmek için her üniversite sonbahar ve bahar döneminde olmak üzere iki defa Erasmus başvurularını almaya başlar. Erasmus başvuru tarihi her dönemin başlamasından 1 hafta sonra olur. Detaylı bilgi içeren afiş öğrenci giriş kapılarına asılır. Ayrıca üniversiteniz sizin için öğretim görevlisinin birini Erasmus koordinatörü olarak atar. Erasmus koordinatörünüzün kim olduğunu fakülte sekreterliğinizden öğrenebilirsiniz. Erasmus ile staja gitmek istediğinizi üniversitenizin uluslararası ilişkiler birimi sitesinden bildirmelisiniz.Bu bildirme size sunulan bir formu doldurma ve bu formu fakülte sekreterliğinizden alacağınız en son transkriptinizi Erasmus koordinatörünüze verme şeklinde olur.Bazı üniversitelerde sadece uluslararası ilişkiler birimi sitesine öğrenci şifrenizle giriş yaparak dolduğunuz form bile yeterli olmaktadır.

2. Adım: Yabancı Dil Yeterlilik Sınavı

Hangi ülkeye gitmek istiyorsınuz? Ben Almanya'ya gitmek istiyorum. Çünkü Almanca öğretmenliği okuyorum.Hangi yabancı diliniz iyi ise o dilde yeterlilik sınavına girmeniz gerekiyor.Ben Almancadan girdim.Sınava 3 dilde girme hakkınız var [Almanca,Fransızca,İngilizce].Sınav tarihi ve yeri ulusarası ilişkiler birimi resmi sitesinde yayımlanır.Ayrıca uluslararası ilişkileri birimi ofisinden de sınav yerini ve tarihini öğrenebilirsiniz.
Resmi Büyütmek İçin Tıklayınız
Resmi Büyütmek İçin Tıklayınız
Yeterlik sınavını geçip geçmediğiniz yine üniversitenizin U.İ.B. sitesinden öğrenebilirsiniz.Aşağıda yeterlik sınavını geçen bazı öğrencileri görmektesiniz.
Büyütmek için tıklayınız
Büyütmek için tıklayınız
Yeterlik sınavını geçtiyseniz staj hakkı kazandınız demektir.Bu adımdan sonra staj yeri bulmak kısmı olan 3. adım gelecek.Tebrikler!

3.Adım Staj Yeri Bulmak

Staj yerini kendiniz bulmanız gerekiyor.Staj yerini nasıl bulacağınıza dair ipuçlarını U.İ.B. sitesinden ya da daha önceki yıllarda yurtdışına staja giden öğrenci arkadaşlarınızdan öğrenebilirsiniz.Staj yeri bulma genelde internet vasıtasıyla oluyor.Ben internetten arama yaptım, arama yaparken kurumun bir web sitesine sahip  olmasına ve kurumun yeterli büyüklükte olmasına dikkat ettim.Ayrıca mail yazışmalarına önem veren bir kurum işlemlerinizin hızlı sürmesine yardımcı olacaktır.Zira geç cevap veren bir kurumla iletişime geçmeyiniz, çünkü staj süreci boyunca karşı kurumla yazışmanız gerekecektir.Aşağıda Almanya'daki çeşitli kurumlara gönderdiğim staj istek maili görülmektedir.
Büyütmek için tıklayın
Büyütmek için tıklayın
Mutlaka kurumun biri size olumlu yanıt verecektir ve size kurumlarında çalışabileceğinizi belirtecektir.Olumlu yanıt aldığınız ve mail yazışmalarına önem veren bir kurumu seçtiktikten sonra yine bu kurumdan bir kabul mektubu almanız ve kurumla avrupa birliğince geçerli bir staj sözleşmesi yapmanız gerekiyor. Bana gelen bir kabul mektubu Karşı kurumla yaptığım staj sözleşmesi Sözleşmede sizin ve karşı kurumun doldurması gereken kısımlar var,bu kısımları doldurması için sözleşemeyi e-mail ile karşı kuruma göndermelisiniz.Daha sonra onlar sözleşmeyi doldurup imzalı ve mühürlü olarak adresinize posta ile gönderecekler.Not: Bu aşamada önemli nokta işlemlerinizin gecikmemesi için karşı kurumdan sözleşmeyi postaya vermeden önce taratıp kopyasını e-posta adresinize göndermelerini rica edin,zira postanın elinize ulaşması 2 haftayı bulabilir.

4.Adım Geniş Kapsamlı Seyehat Sağlık Sigortası Yaptırmak

Yurtdışına çıkacak tüm kişiler "Geniş Kapsamlı Seyehat Sağlık Sigortası" yaptırmak zorundadır.Yaptığınız sigorta poliçesinin "Sağlık", "Kaza" ve "Mesuliyet" sigortasını kapsayacak şekilde düzenlenmesine dikkat ediniz.Yaptırdığınız poliçe sigorta şirketini tarafından imzalanıp kaşelenmelidir.İmzalanmayan ve kaşe basılmayan sigorta poliçesi geçersizdir.

5.Adım Harçsız Pasaport Başvurusu yapmak

Staj yerini buldunuz ve staj sözleşmeniz size posta ile adresinize kurum tarafından gönderildi.Size gönderilen bu kabul mektubunu ve yaptığınız staj sözleşmesini harçsız pasaport almak için UİB görevlisine teslim etmeniz gerekiyor.Pasaportunuz zaten varsa yeni bir pasaport başvuru yazısı almanıza gerek yok.Ayrıca staj sözleşmenizin uygun bir şekilde düzenlendiğinden emin olun,örneğin okulunuzun kapanma tarihinden önce belirtilen staj başlama zamanı sorun olabilir.Sizin okulunuz tahmini olarak 15 haziranda bitiyorsa sözleşmede staja başlama tarihini en erken 20 haziran ya da üzeri bir tarih belirtin.

6.Adım Vize Mektubu Almak

Gideceğiniz ülkenin konsolosluğu size daha kolay vize versin diye UİB durumunuzu belirten bir yazı yazıyor.Tabi bu vize mektubunu almak için bazı belgeleri önceden erasmus ofisine teslim etmeniz gerekiyor.Bunlar:
  • Erasmus Staj Hareketliliği Sözleşmesi(üç adet orjinal)
  • Erasmus Staj Harekeliliği Hibe Sözleşmesi *
  • Erasmus Giden Öğrenci Bilgi Formu
  • Sigorta Poliçesi Fotokopisi
  • Euro Hesabı Açtığınız Bankanın Dekontu
* Bu sözleşmeyi üniversitenizin UİB sayfasında bulabilirsiniz.

7.Adım Konsolosluktan Randevu Almak

Gideceğiniz ülkenin konsolosluğundan vize randevusu almak için erasmus ofisinden vize mektubunuzu ve "Erasmus Staj Hareketliliği Sözleşmesi" nin iki kopyasını almanız gerekiyor.Bazı ülkeler vize randevusunu aracı firmalar vasıtasıyla alıyor, örneğin ben idata adındaki bir firma vasıtasıyla Almanya'ya konsolosluğundan vize randevusu aldım.Firma 12 ila 20 TL arasında değişen bir randevu ücreti alıyor ve bu ücreti kredi kartınızla ödüyorsunuz ya da onların banka hesap numarasına yatırıyorsunuz.İşlemleriniz hızlı olması için kredi kartını tercih edebilirsiniz.Randevu ücretini ödedikten sonra size bir randevu tarihi veriyorlar ve randevu anında yanınızda bulunması gereken belgeleri, randevu saatini, konsolosluk adresini size mail ile bildiriyorlar.Belirtilen gün ve saatte konsolosluka hazır bekliyor olmalısınız, randevu saatine geç kalmanız durumunda yeni bir randevu tarihi almanız gerekebilir, bu da sizin lehinize olur zira vize işlemlerini ne kadar erken hallederseniz o kadar iyi olur.Böylece uçak biletinizi daha erken alma şanısınız olacaktır.Erken alınan uçak bileti biraz daha uygundur.
ähnlichbenzergleichaynı
angenehmhoşnutleichtkolay
begreiflichanlaşılırnützlichkullanışlı
behilflichfaydalıpeinlichutanç verici
bekannttanıdıkschädlichzarar verici
bequemrahatteuerpahalı
dankbarteşekkür borçlu(müteşekkir)verwandtyakın
fremdyabancıwillkommenhoş karşılamak

Kuvvetli Fiillerin Çekimi

Fiil

Kök değişikliği. Präsens(3.Tekil Şhs.)

Präteritum-Fiilin 2. Hali(3.Tekil Şhs.)

Perfekt-Fiilin 3. Hali-(V3)

gehen

--

ging

gegangen

schreiben

--

schrieb

geschrieben

fahren

fährt

fuhr

gefahren

trinken

--

trank

getrunken

kommen

--

kam

gekommen

sprechen

spricht

sprach

gesprochen

Tekil

Çoğul

Resmi(Tekil ve Çoğul)

Durum(Hal)

Birinci Şahısİkinci Şahıs

Üçüncü Şahıs

Birinci Şahıs

İkinci Şahıs

Üçüncü Şahıs

İkinci Şahıs

(Türkçe yalın hal)

ben

sen

o (m)

o (f)o (n)

biz

siz

onlar

Siz

Nominativ (özne)

ich

du

er

sie

es

wir

ihr

sie

Sie

Akkusativ(dolaysız nesne)

mich

dich

ihn

sie

es

uns

euch

sie

Sie

Dativ (dolaylı nesne)

mir

dir

ihm

ihr

ihm

uns

euch

ihnen

Ihnen

Genitiv (aitlik)

meiner

deiner

seiner

ihrer

seiner

unser

euer

ihrer

Ihrer

Yukardaki tabloda Almanca öğrenenlerin kafasını en çok karıştıran en sağda kırmızı ve siyah tonla belirttiğimiz kısımdır. Bunun nedeni Almancada hem resmi hem de gayri resmi hitabın olması, artı üçüncü çoğul şahıs zamir çekiminin de resmi(nazik) hitapla benzerlik göstermesi. O nedenle sadece üçüncü çoğul şahıs zamirinin çekimini öğrenmeniz yeterlidir.Çünkü resmi tekil şahıs zamirinin çekimiyle üçüncü çoğul şahıs zamirinin çekimi aynıdır.Tek yapmanız gereken resmi(nazik) hitap “siz” ifadesininin “Sie” şeklinde ilk harfini büyük yazmanız. Bir diğer kafa karıştıran zamir ise ikinci çoğul şahıs zamiri “ihr”. Bunu doğru kullanmanın mantığı şu şekildedir:Eğer sizi dinleyen bir kitleye(seyirci,öğrenci, grup vs.) hitap ediyorsanız “ihr” yok eğer tanımadığınız ya da aranızda resmiyet bulunan ya da saygı gösterdiğiniz birine hitap ediyorsanız  “Sie” zamirini kullanıyoruz!!! Not 1: Nazik hitap Sie ile üçüncü çoğul şahıs zamiri sie’nin çekimi aynıdır. Tek fark nazik hitabın ilk harfinin her durumda(nom./akk./dat./gen.) büyük yazılmasıdır.!!! Not 2: “siz” demek için bir kitleye sesleniyorsanız “ihr”, aranızda resmiyet olan birine sesleniyorsanız “Sie” kullanmalısınız. 
Ahmet Bergmann tarafından yazılan " AUF DEUTSCH BITTE" adlı e-Kitabın yeni bir versiyonu indirilebilir.NOT: Kitabın adı Grammatik und Konversation olarak değiştirilmiştir.incelemek için BURAYI tıklayın
Der Genitiv(Wesfall)
Daha önceki dersimizde Türkçe ismin hallerini açıklamıştık ve akkusativ konusuna değinmiştik. Bu dersimizde Genitiv konusuna değineceğiz. Genitiv denildiğinde aklınıza aitlik durumu gelsin.Türkçe’de aitlik durumuna  ismin –in hali diyorduk, buna Almanca’da Genitiv deniyor. Genitiv kimin sorusuna cevap verir. Genitiv Almanca’da konuşma dilinden daha çok yazma dilinde görülür. Günlük konuşulan Almancada  çoğunlukla genitiv yerine von kullanulır: Das Auto von meinem Bruder.(Erkek kardeşimin arabası.) gibi. Yazma dilinde bir isim Genitiv durumda des/eines(maskulin ve neutral)  şeklini ya da der/einer(feminin ve plural) şeklini alır. Genitiv’in sadece iki tane şekli(des ya da der) olduğu için bu ikisini öğrenmeniz yeterlidir. Ancak eril(maskulin) ve cinsiyetsiz(neutral) durumda isimlere ayrıca bir -es ya da -s  takısı eklenir. Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz.das Auto meines Bruders erkek kardeşimin arabası die Bluse des Mädchens kız çocuğunun bluzu der Titel des Filmes (Films) filmin adıGenitiv durumda dişil(feminin) ve çoğul(plural) isimler bir ek almaz. Dişil genitiv (der/einer) dişil dativ ile benzerlik gösterir.Ich gebe eine rote Rose zu der netten Frau.(Hoş  kadına kırmızı bir gül veriyorum.)Die Brieftasche der netten Frau ist gestohlen.(Hoş kadının cüzdanı çalındı.)Birinci cümlede “der” dativ durumda iken ikinci cümlede genitiv durumda kullanılmıştır. Burdan sonuçla artikeli die olan tekil isimlerin dativ ve genitiv yapılışı aynıdır diyebiliriz.Tabiki birinci cümleyi zur netten Frau şeklinde yazabilirdik, ama feminin genitiv ve feminin dativ kullanımda die artikelinin değişimini göstermek istedik.Dersimizin konusu değil artı sonraki dersimizde ele alacağız ama yine de hatırlatmak istiyorum çoğul feminin dativ yapıda isimler eğer zaten -(e)n ile bitmiyorsa ilaveten –en ya da –e takısı alır ve die artikeli der değil den şeklini alır. Şimdilik buna takılmayıp akılda tutmanız yeterli, zaten sonraki dersimizde buna ayrıca değineceğiz. –den schönen Frauen(güzel kadınlara); den anderen Leuten(diğer insanlara)

bestimmte Artikel(belirli)

Fall (durum)

Mask.

Neu.

Fem.

Plur.

Nom

der

das

die

die

Gen

des (-es/s)*

der

unbestimmter Artikel (bir)

Nom

ein

ein

eine

keine

Gen

eines (-es/s)*

(k)einer

*Not:Bazı eril isimler nominativ hariç genitiv ve diğer durumlarda ilaveten bir –en ya da –e takısı alır.
Sıfat ekleri:Genitiv durumda sıfatlar hemen hemen her zaman –en takısı alır. Örnekler: des neuen Autos, der hohen Kosten
Almanca genitiv durum için kullanılan kelime der Wesfall, ve soru kelimesi wessen(kimin)’dir.: Wessen Buch hast du?(kimin kitabı var sende?)Şehirlerin, isimlerin ya da ülkelerin iyelik eki:Almanca aitlik durumunu şehirler, isimler ya da ülkeler için belirtmek istersek bu isimlere üst tırnak işareti () olmadan sadece s ekleriz. Karls Haus, Marias Buch, die Geschichte Deutschlands. Malesef  bir çok alman konuşmacı bunu İngilizcedeki gibi kullanma taraftarı.Karl’s Haus gibi. Ama bu kullanımın hala Almanca standartlarına uymadığı düşünülüyor.Genitiv ifadeler: Genitiv bazı deyimsel ifadelerde kullanılır.Ende der Woche gehen wir. Haftanın sonunda gidiyoruz. Ich muss das Anfang des Monats bezahlen. Bunu ayın başında ödemek zorundayım.Şimd  Genitiv ile alakalı özel durumlara değinelim: Maskulin ve neutral isimlerin genitiv yapılışı kolayca tahmin edilebilir. Bu isimlere –es ya da –s takısı ekleyerek Genitiv yapabiliriz. Sonu s, ss, ß, sch, z ya da tz ile biten nerdeyse bütün isimler Genitiv’de –es ya da –s takısı alır. Ancak bazı isimlerin Genitiv’de alışılmışın dışında bir kullanımı vardır.Bunların bir çoğu Genitiv’de –es ya da –s yerine  –n takısı alan eril(maskulin) isimlerdir.Bu gruptakilerin çoğu(ama hepsi değil) dativ ve akkusativ durumda –n ya da –en alan zayıf  isimlerdir, artı bazı neutral(cinsiyetsiz) isimler .İşte bir kaç örnek:der Architekt - des Architekten (mimar) der Bauer - des Bauern (çiftçi, köylü) der Friede(n) - des Friedens (barıi,sükunet) der Gedanke - des Gedankens (düşünce, fikir) der Herr - des Herrn (beyefendi, bey) das Herz - des Herzens (kalp) der Klerus - des Klerus (rahip) der Mensch - des Menschen (kişi, insan) der Nachbar - des Nachbarn (komşu) der Name - des Namens (isim)Sıfatlar tüm durumlarda ve çoğulda genitiv çekim yaparken –en takısı alır demiştik, Hatta sıfatlar belirli ya da belirsiz artikellerle bile genitiv çekim yapılırken –en takısı alır, artı dieser kelimesiyle dahi. des roten Autosmeiner teuren Kartendieses neuen TheatersAma bunun da istisnaları var bazı  renklerde ve şehir isimlerinde bu –en takısı düşer. – der Frankfurter Börse.(Frankfurt menkul kıymetler borsası.)Genitiv sıfat çekimindeki –en takısı dativ sıfat çekimindekiyle aynıdır. Hatta bu Genitiv ifadelerde artikelsiz bile uygulanır: scheweren Herzens.(bin bir güçlükle.)Şimdi bazı neutral ve maskulin isimler için genitiv durumda görülen, normalin dışında kalan ilave istisnalara göz atmaya devam edelim:Genitiv ek almayanlar: Aşağıdaki isimlerde genitiv ek düşer:
  • Bir çok yabancı kelimeler - des Atlas, des Euro (ayrıca des Euros), die Werke des Barock
  • Bir çok yabancı coğrafi isimler - des High Point, die Berge des Himalaja (ya da des Himalajas)
  • Haftanın günleri, aylar - des Montag, des Mai (ayrıca des Maies/Maien), des Januar
  • Unvan isimleri (ek sadece ünvandadır) - des Professors Schmidt, des amerikanischen Architekten Daniel Libeskind, des Herrn Maier ancak... des Doktor (Dr.) Müller ("Dr." ismin bir parçası olarak kabul edilir.)
Kalıplaşmış Genitiv İfadeler: Genitiv Almancada bazı deyimsel ve kalıplaşmış ifadelerde kullanılır. Bu durum uzun uzun cümle yazmaktan kaçınmanın sonucu olarak ortaya çıkar.
  • eines Tages – bir gün
  • eines Nachts – bir gece (dikkat düzensiz genitiv form)
  • eines kalten Winters - soğuk bir kış günü
  • erster Klasse fahren – birinci sınıf yolculuk için
  • letzten Endes – en sonunda(her şey söylenip her şey yapıldığında)
  • meines Wissens – bildiğim kadarıyla,bildiğime göre
  • meines Erachtens – bence/kanaatimce
“eines tages” geride bıraktığım ya da ileriki günlerin birinde demektir.Yaşanılan ya da yaşanılacak günün tarihi tam belli olmadığı durumlarda kullanılabilir.Öyleyse bunu hem gelecek hem de geçmiş zaman için kullanabiliriz.Diğer genitiv kalıplar da benzer sebeplerden ötürü ortaya çıkmıştır.Genitiv yerine çoğu kez von kullanılır:
  • Tekraramaktan kaçınmak için: der Schlüssel von der Tür des Hauses
  • Garip söylemlerden kaçınmak için: das Auto von Fritz (eski moda kullanım   des Fritzchens ya da Fritz' Auto)
  • Almanca konuşma dilinde: der Bruder von Hans, vom Wagen (eğer kasdedilen açık ve belli ise)
Aşağıdaki gibi durumlarda genitiv yerine von’lu bir ifade kullanılmalıdır:
  • zamirlerle: jeder von uns(hepimiz), ein Onkel von ihr(bir amcanız)
  • artikelsiz bir tekil isim ya da düşmüş bir sıfat varsa: ein Geruch von Benzin(benzin kokusu), die Mutter von vier Kindern.(dört çocuklu anne)
  •  viel ya da wenig kelimelerinden sonra: viel von dem guten Bier(iyi biraların  çoğu)
Yukarda da bahsettiğimiz gibi almanca günlük konuşmalarda dativ genitiv’in yerini  alıyor gibi görünüyor. Ama Almancada genitiv hala dilbilgisinin sıkıntılı bir bölümü durumunda.Eğer Genitiv’i yeterince anlamadığınızı düşünüyor ve bu yüzden üzülüyorsanız kendinizi boşu boşuna geriyorsunuz zira yeni doğan bir alman bile en son Genitiv’i öğreniyor. Zaten gramer dizilimine baktığınızda Genitiv’in en son sırada olduğunu görürsünüz. Bu durumların Almanca sıralaması nominativ , akkusativ, dativ ve en son genitiv şeklindedir.Umarım burada anlattıklarım die Sprache der großen Dichter.(büyük şairlerin dili)’ni anlamana ve bu dilin uzmanı olmana yardımcı olur.

Akkusativ ( ismin -i hali )

Akkusativ - Öncesinde Türkçede ismin halleri neler bir hatırlayalım. Türkçede ismin 5 hali vardır ve bunlar:

İsmin yalın hali(isim),  –i hali(ismi), e–hali(isme), –de hali(isimde),  ayrılma hali(isimden) ve son olarak –in hali(ismin).

Almancada da aynı şekilde ismin halleri vardır. Bunlar:  der Nominativ, der Akkusativ, der Dativ ve der Genitiv. Diğer durumları sonraki dersimizde öğreneceğiz ama biz bu derste Akkusativ duruma odaklanacağız. Der Akkusativ denildiğinde aklınıza yönelme ve gösterme hali gelsin. Akkusativ nereye(wohin), neyi(was) ve kimi(wen) sorularına cevap verir.

Wohin gehst du?(nereye gidiyorsun?)
–Ich gehe in das Kino.(Sinemaya gidiyorum.)

–Wen liebst du am meisten? (en çok kimi seviyorsun?)
–Ich liebe meinen Hund am meisten. (en çok köpeğimi seviyorum.)

Was machst du gerade? [şu an ne(yi) yapıyorsun?]
–Ich lese ein Buch von Franz Kafka? (Franz Kafka’nın bir kitabı okuyorum.)

Akkusativ aktif bir cümlenin dolaysız nesnesidir,  yani cümlede yapılan işten doğrudan etkilenir.  der ve ein Akkusativ durumda den/einen şeklini alır.

Maskulin isimlerin Akkusativ zamirleri

Er(erkekler için "o") zamiri Akk. durumda ihn(onu) şeklini alır.  Bununla ilgili aşağıdaki örnekleri inceleyiniz.

Der Hund beißt den Mann. Köpek ısıyor adamı.
Er beißt ihn. o (köpek)  onu (adamı) ısırıyor.
Den Mann beißt der Hund.  Adamı ısıyor köpek.
Beißt der Hund den Mann? Isırıyor mu köpek adamı ?
Beißt den Mann der Hund?  adamı köpek mi ısırıyor?

Çünkü dolaysız nesne geçişli fiillerin yaptığı eylemi üzerine alır. Yukarıdaki örnekte adam eylemden etkileniyor. Yani eylemi yapan değil. Tüm eylemi yapan köpektir. Birkaç geçişli fiillere daha örnek verelim:

kaufen

bir şey satın aldığınızda nesnenin üzerine giden siz oluyorsunuz ve satın aldığınız nesne sizin kaufen(satın almak)  eyleminizden etkileniyor.

haben (bir şeye sahip olmak)

 bir şey dolaysız nesnedir. Kişi nesneye etki eden durumundadır.

Akkusativ durumda belirli artikeller

Bestimmter Artikel

Fall

(Durum)

Mask.

Fem.

Neu.

Plur.

Nom.

der

die

das

die

Akk.

den

die

das

die

den Bleistift
den Mann
den Wagen

den Präsidenten*
den Jungen*

*Not: Bazı isimler Nominativ durum hariç Akk. ve diğer durumlarda ilaveten -en ya da -n eki alır. Bunlar genelde N-Deklination’u olan isimlerdir.

Interrogativpronomen (kim? - kimi?)

Nom.
(Menschen)

wer?
kim?

wer?
kim?

wer?
kim?

wer?
kim?

Akk.
(Menschen)

wen?
kimi?

wen?
kimi?

wen?
kimi?

wen?
kimi?

Unbestimmter Artikel (ein)

Fall
(Durum)

Mask.

Fem.

Neut.

Plur.

Nom

ein

eine

ein

keine*

Akk

einen

eine

ein

keine*

einen Bleistift
einen Mann
einen Wagen

einen Präsidenten**
einen Jungen**

 

*Not:  “keine” olumsuzluk kelimesi eine belirsiz artikelinin  olumsuzudur ve çoğul şekli yoktur. Ama keine hiç/yok anlamında ise çoğul isimlerle beraber kullanılır. Örnek: "In Venedig gibt es keine Autos." (Venedik’te hiç araba yok.)

**Not: Bazı maskulin isimler Nominativ durum hariç diğer durumlarda ayrıca bir -en veya -e eki alır.

Bir fiilin geçişli olup olmadığını anlamak için önce nesne söylemeden cümleye başlayın. Eğer kulağa acayip geliyorsa ya da cümlenin sonuna bir nesne ekleme gereği duyuluyorsa muhtemelen fiilimiz geçişlidir. Örneğin:

Benim …var.(Ich habe….)
 O …satın aldı(er kaufte…).

Her iki cümle “ne” sorusuna cevap verir. Senin ne var? Ne satın aldın?  Ya da her ne ise, hepsi dolaysız nesnedir ve Almancada Akkusativ durumdadır. Diğer taraftan eğer bunu uyumak, ölmek ya da dans etmek gibi geçişsiz bir fiille yaparsanız cümlede dolaysız nesne kullanmak gerekmez. Bir şeyi uyuyamazsınız, ölemezsiniz ya da dans edemezsiniz.

Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz.

Ich habe einen roten Wagen gekauft.(Ben kırmızı bir araba satın aldım.)  O zaman benim artık:

Ich habe einen Wagen.(Benim bir arabam var.)

Öyleyse ilk cümlede kullanılan haben yardımcı fiil olan, ikinci cümlede kullanılan ise asıl fiil olan haben’dır. Sahip olmak anlamında kullanılan haben cümlenin asıl fiilidir.

Geçişli fiillerin kullanımı

Ayrıca Almancada bazı fiiller hem geçişli hem de geçişsiz olabilir ama bilmeniz gereken eğer dolaysız bir nesne varsa Akkusativ kullanım gerekecek demektir. Bu tür fiilleri cümle içinde kullanırken cümlenin nesnesi var mı yok mu ona bakarız. Eğer Nesne varsa “haben” ile yok ise “sein” ile cümleyi kurarız.

Sonuç

Özetle Almanca Akk. durum(der Wenfall)  der’i den’e dönüştürür. Akk. soru kelimesi wen(kimi): Wen hast du gestern gesehen?(dün kimi gördün?)

Bununla ilgili başka bir yazıyı burada okuyabilirsiniz. Buna ilaveten yazı içinde hiç bahsetmedim ama Almancada Akk. ve Dat. alan çift yönlü edatlar da bulunur.

Esakademi online dershane: ekiple tanışın… ben,sen, o ve diğerleriHerkese Merhaba,Yeni bir online dersimize daha hoş geldiniz,bugün sizlerle nominativ kişi zamirlerine bir göz atıcaz…tamam tamam..neyse gramer deyip sizi korkutmak istemiyorum hadi onlara “ben, sen ve ekibin gerisi” diyelim. İki sebepten ötürü bunlara bakma gereği duyuyoruz:1)      Bunlar çok önemlidir çünkü birinin ya da bir şeyin ismini söylemeden hitap etmenize izin verir2)      Fillerin çekiminde kullanılırİşte ekibimiz:ben                 – ich     (okn: ikh şu an)sen            - du     (okn:  du:)o            - sie     (okn: zi: )o              – er       (okn: e:r)o                - es      (okn:es Eskişehir’in ilk iki harfi gibi )biz            - wir     (okn: via)siz hepiniz    - ihr     (okn: iır)onlar         – sie      ( okn: zi:)İşte kahramanlarımız bunlar. Bunları öğrenmek çok zor değil. Bunların içinde insanlara öğrenmesi zor gelen “siz hepiniz”. Her nedense birçok kişinin bu formu kullanmada zorluk çektiğini düşündüm, eğer bir dinleyici kitlesi içinde belirli birini kastetmiyorsanız bu tek biri değil herkes demek. Şimdi bilmeniz gereken birkaç şey var o yüzden okumayı burada yarıda kesmeyin.1)      “o” demek için almanca ayrı ayrı kelimeler vardır. Bunun nedeni cinsiyetler, Almanca’ da üç tane isim cinsi vardır: dişil, eril, cinsiyetsiz. Her şey bu üç isim cinsinden birine sahiptir. Öyleyse “o” için üç ifade mevcuttur –die,der ve das. Bundan sonra r eril isimleri e dişil isimleri ve s cinsiyetsiz isimleri temsil edecek.İsimlerdeki cinsiyetlerin bir mantığı var mı? üzgünüm ama yok.Hepsi sallama uyduruk sıradan.Bir bayan e-die Frau ve bir adam r-der Mann buraya kadar iyi hoş güzel ama bir kız çocuğu cinsiyetsiz s(neutral) – das Mädchen ve bir mutfak eşyası lavabo (e) –die Spüle…bundan sonra kadınlara lavabo şakası yapmayacağım. 2)      Şimdi daha önce İspanyolca,Fransızca ve İtalyanca gibi roman dillerini öğrenmeye çalışanlardan bazılarınız “Allah’a şükür daha önce düzensiz cinsiyetleri öğrenmişim,o çabalarım açığı kapatır” diyecek.Üzgünüm ama sizi hayal kırıklığına uğratmak zorundayım. Almancadaki düzensiz roman dillerindeki düzensiz değil.Almanca’da güneş parlak, hayat veren güvenilir bir kadındır –die Sonne ve ay benzi atmış,utangaç her zaman çocuklarının yanında olmayan bir adamdır – der Mond. Buna karşın Romen dillerinde güneş eril iken ay dişildir.Bu yüzden karşılaştığın her şeyin cinsiyetini öğrenmeyi dene.Hemen öğrenmem lazım diye endişelenme akıcı konuşmaya sahip talkshow’cuların spikerlerin bile cinsiyet tahminleri bazen tutmuyor.Ama biz aklımızda tutacağımız asıl noktaya geri dönelim.Aşağıdaki gibi bir cümle: Bir pizza satın aldım ama o lezzetli değildi.Almancası:Ich habe eine Pizza gekauft, aber sie war nicht lecker.Bu cümlede “sie” bayan zamiri olmasına rağmen pizza cansız ve cinsiyetsiz bir varlıktır. “es” dememiz gerekir diye düşünebilirsiniz ama Pizza Almancada dişil bir isimdir, o nedenle dişil zamir “sie” kullanmak durumundayız. Bay insanlar için “er” bayan insanlar için “sie” ve kişi dışı şeyler(yağmur yağıyor=es regnet)  için “es” kullanıyoruz. Ama diğer şeyler için bu cinsiyet isimlerinden hangisini kullanacağınızı bilmeniz gerekir.Dikkat etmeniz gereken ikinci bir nokta Almancadaki 4 durumdur, 3 tanesini dersimizde ele alacağız. Dördüncü durum, neyse ya şimdi sadece onun varlığını kabul edelim ve burada bırakalım. Acil olarak ona ihtiyacımız yok.Birçok insan her biri farklı harf değişikliği gösterdiği için ismin hallerini sinir bozucu buluyor. İsmin hallerini farklı bir kıyafet olarak düşünebilirsiniz. Her durumun farklı bir görevi vardır mesela iş hali, boş vakit hali ve eğlence hali. Öyleyse her ne zaman biri ya da bir şey iş yapacağı vakit belirli bir tarza ve belirli bir şekle girecek. Tabi ki bu durumda zamirlerinde belirli olması gerekir. Yani yukarda söz edilen arkadaşlar (Ich,du vb.) kişi zamiri ekibinin durum -1 için kostümü ve diğer durumlar için kostümleri vardır. ich, du, sie, er, es, wir, ihr, sie durum -1’deler.Bunlar “eylem-kostümü” giyerler. Neden eylem-kostümü? Çünkü bu tarzı işi kendileri yaptıkları zaman giyerler. Aslında bu varsayılan(default) kostümdür . Yani sözlükteki resimler “eylem-kostümü” ile yapılmıştır. Eylem-kostümü giyenler bir cümledeki eylemi yapanlardır.Sen 24 yaşındasın.Du bist 24 Jahre alt.Ben sana bir şey soruyorum.Ich frage dich etwas.İkinci örmekte sen sadece yerinde oturuyorsun ve eylemi ben yaparken ilk örnekte sen 25 yaşında olma eylemini yapansın.Tamam da ikinci cümlede “sen” nasıl “seni” oldu? Diyeceksiniz. Sormak fiilinden kaynaklanan bir durum.Normalde biz bir şeyi sorarız yani sormak fiili akkusativ(ismin –i) halini gerektirir.Ancak Türkçe’de sormak fiili hem ismin –i halinde hem de –e halinde kullanılır –sana soruyorum, seni soruyorum gibi.Fakat Almanca’da sormak fiili her durumda gerçek anlamda(ismin –i) kullanılır.O halde ikinci cümlede –du tembel kostümünü giyiyor.Bu durum İngilizcede bile var, “he” bazen tembel kostümü giyip “him” oluyor.Fakat bu konular Almanca’da biraz daha ayrıntılı.Şu an onların hepsini hatırlamak zorunda değilsiniz, akılda tutmanız gereken ve önemli olan bu derste gördüğümüz kelimelerin aktif(iş) kostümlerini giydiğidir.Onlar ilk durumdalar. Diğer giyimler farklı görülebilir, bazen benzerler fakat şimdi onlar hakkında kafa yormaya gerek yok.Hakkında bazı şeyler söylemek istediğim üçüncü şey ise “sie” –bu hem o(bayan) hem de onlar demektir. Fakat “sie” kibar olmak için yeterli değil.  Arkadaşlarınıza ya da aynı yaşta olduğunuz insanlara “du” diye hitap edebilirsiniz, ancak bu kişi üniversitedeki profesörünüz ise ona “Sie” diyerek hitap etmeniz gerekir. Çünkü “du” samimi bir hitap tarzı olduğu için nezaketsiz bir söylem olur.O zaman hadi şimdiye kadar ne öğrendik tekrarlayalım. Tekil kişi zamirleri:Ich, du, sie/er/esÇoğul kişi zamirleri:wir, ihr, sieBunlar birinci durumdalar öyleyse iş kostümlerini giyiyorlar. Şimdi bu kelimelerle fiillerin üzerine gidebiliriz ve basit ama içeriğinde anlam yüklü cümleler kurabiliriz.This post can be read in English
Günün kelimesi – “der Abwasch” Merhaba bugün seninle der Abwasch (okn.:apvaş) kelimesinin anlamına göz atıcaz.der abwash kelimesinin anlamıDer Abwasch, kesinlikle dünyada çok az kişinin üstesinden gelmekten zevk aldığı bir şeydir. Onun yüzünden dünyanın her yerinde ev işleri konusunda birçok kez kavgalar olmuştur. Hatta bulaşık makinesinin icadı bile alevlenen bu kavgaları önleyememiştir. Tabii insanların artık bulaşıkları kendi elleriyle yıkamaları gerekmiyor ama bulaşık makinesinin illaki açılıp kapanması gerekir.Abwasch ismi temel fiil olan waschen kelimesini de içinde barındıran abwaschen fiilinden gelir. Waschen yıkamak, temizlemek demektir ve kirli olan her şey için temizlemek anlamında kullanılabilir. Arabalar, köpekler, kendinizi, kendinizin kısımlarını, bulaşıkları, elbiseler ve hatta uyuşturucudan kazanılan kara parayı aklamak anlamı için kullanabirsiniz. O zaman waschen ayrıca aklamak demektir. Waschen yukarda da saydığımız gibi değişik anlamları karşılayan bir fiildir, öyleyse waschen ile aşağıdaki gibi cümleler kurabiliriz:Ich wasche meine Haare.Du wäschst deine Hände.Er wäscht sein Drogengeld.waschen’ın ge-form’u gewaschen şeklindedir ve haben yani perfekt kullanım gerektirir. Bu fiilin gerçek geçmiş zaman kipi wusch şeklinde olmalıydı ancak bir anne çocuğuna yemek verirken aşağıdaki gibi sorarsa çok tuhaf olurdu:Wuschest du dir die Hände?Hast du dir die Hände gewaschen?“Peki hangisi doğru olanı?” ya da “ikincisini kullanamayız mı?” diye  soruyorsanız insanların konuştuğu ikincisi ama siz bakmayın onlara alman arkadaşlarınızla birincisini söyleyin kesinlikle çok güleceksiniz.Waschen çok fazla ek almaz, aldığı ekler ise:wegwaschenauswaschenmitwaschenreinwaschendurchwaschen,  weißwaschenverwaschen ve … abwaschen. Bunlar hayli çok zaten diye düşünebilirsiniz ama zamanınız olursa gehen fiili için kaç tane var bir bakın derim. Ab edatı genelde bir şeyi bir şeyden ayırmak, uzak tutmak demektir öyleyse abwaschen  her ne zaman bir yüzeyden bir şeyi temizlemek istediğinizde kullanılabilir.Örneğin: bir tabak,bir duvar ya da bir yüz(surat).Die Mutter wäscht dem Kind das Gesicht.(Annesi çocuğun yüzünü temizliyor.)Die Mutter wäscht dem Kind den Schmutz vom Gesicht ab.(Annesi kiri çocuğun yüzünden arındırıyor) Birinci cümlede anne çocuğun yüzünü yıkarken ya da temizlerken ikinci cümlede çocuğun yüzündeki kirleri ortadan kaldırarak onu kirden uzak tutuyor. Abwashen fiilinin asıl anlamı bulaşıkları yıkamak demektir ve tek başına kullanılır. Aşağıdaki:Ich muss abwaschen.Cümlesi fiilin kullanımına ilişkin harika bir örnektir.Evet bulaşıkları yıkamalısınız. Şimdi tam olarak der Abwasch nedir? Bulaşıkları yıkama işlemi değildir – das Abwaschen bulaşık yıkama işlemidir. Pons ve leo’ya göre der  Abwasch’ın tercümesi yıkama, Google Translate de yıkama diye tercüme ediyor ama ben şahsen onları yıkama eyleminden ziyade, anlamını kirli tabak yığını gibi algılıyorum.Kitaplarda aşağıdaki gibi bir cümleye rastlayabilirsiniz.In der Küche stand der Abwasch von einer Woche.Bu demek oluyor ki birinin bir haftalık bulaşıkları mutfakta duruyor. Şimdi eğer mutfakta Abwasch varsa Almanca biz onu ne yapıyoruz? Pardon duyamadım “yıkıyoruz mu dediniz?” Türkiye’de olsa doğru ama Almanya’da biz onu “yapıyoruz”. Temizleme, yıkamak ya da halletmek demiyoruz peki ne diyoruz? Yapmak diyoruz. Eğer Abwasch’ınız çok büyük ise dikkat etmelisiniz.Keine Angst, ich kümmere mich um den Abwasch.(merak etmeyin bulaşığı ben hallederim.)Bu kulağınıza daha kahramanca gelebilir ama en yaygın ifade machen ile olanıdır.Mein Freund macht nie den Abwasch. = Mein Freund wäscht nie ab.Ich muss noch den Abwasch machen. = Ich muss noch abwaschen.Abwash’ın grameri çoğulu olmadığı için gerçekten kolaydır. Abwasch’ınız eğer üzerine ekleme yaparsanız sadece büyür fakat her zaman tekdir ve her zaman bellidir. Abwasch dativ ve genitiv yapıda ilaveten bir ek harf almaz. Şimdi eğer bulaşık yıkamaktan nefret ediyor ve bu işi sizin yerinize yapacak makinenin adını bilmek istiyorsanız… onun adı die Geschirrspülmaschine’dir. Çok mu uzun? O zaman eline süngeri deterjanı al ve eski usülle yap :). Neyse gevezeliğimi bağışlayın hemen çenemi kapıyorum.This post can be read in English
KALPGünün kelimesi  – “Liebling”Merhaba bugün “Liebling” kelimesinin anlamına göz atacağız.(der) Liebling – (okn.: li:bling)Şimdi diyeceksiniz: “Evet. Bu kelime nerden geliyor ben biliyorum.” Tabiki Liebe ve Liebling kelimesinin kökeni aynıdır,bu kelimelerin kökü –lieb.Lieb sevgililer, kibar ve efendi kişiler arasında farklı anlamlara gelebilir.–        Liebe Maria, heute bin ich in Berlin gekommen…–        Keine Angst, keine Angst! Der tut nichts… der ist ganz lieb.(Korkma! Korkma! Bişey yapmaz... çok sevimlidir.)Birinci cümleyle bir mektubu yazmaya başlanabilirken ikinci cümle küçük köpekler onların kemiğini almışsınız gibi size havladığında yaşlı bir bayan tarafından söylenebilir, lieb kelimesi sevgilim ve hoş gibi anlamlara gelmez o yüzden kullanımına dikkat etmelisiniz. Eğer odanız lieb görünüyorsa, odanıza giren birinin başına zarar gelmeyecek gibi görünüyordur. İyi bir bira size lieb geliyorsa, size iyi davranıyor ve tüm dertlerinizi yok ediyor demektir.Ama bira sevgiliniz anlamına gelmez o yüzden lieb kelimesini şimdilik canlı şeyler için kullanmak daha iyidir.Ancak asıl kelimemiz Liebling’e gelelim. Bence bu kelimenin en iyi iki Türkçe karşılığı “sevgilim”  ve “canımın içi” ifadeleridir. Bu kelimeyi köpeğiniz için kullanabilirsiniz ancak her yaştaki sevgililer tarafından da kullanılır. Tabiki sevgililerin birbirine hitap ettikleri birçok kelime var. Hayvan krallığı sevgililerin kullanabileceği tavşan(Hase) fare(Maus),solucan(Schnecke),ayı(Bär) gibi birçok isim barındırır. Sevgililer arasında Almanca Wikipedia’ya göre en yaygın kullanılanı Schatz kelimesidir. Schatz’ın kelime anlamı hazine demektir o zaman fena bir seçim sayılmaz ama kulağa bir içki bardağı demek olan şat(shots) kelimesi gibi gelebilir.Şimdi kendinizi mumla aydınlatılmış bir odada, kanepe üzerinde kırmızı şarap yudumluyor olarak hayal edin. Şatlarla(Shots) sessizliğin tadını çıkarmayı… Güzel huylu,çilek dudaklı bir “Liebling(sevgili) seksi dili “l” için çırpınıyor –kulağa daha uygun gibi geliyor :).Şimdi eğer Almancadaki en yaygın tatlı sözler hangisi diye Wikipedia listesine baktıysanız şöyle diyebilirsiniz: “O zaman neden Liebling’i öğrenmek zorundayız ki?” listede kendine zar zor yer buluyor. Cevap Liebling’in ikinci anlamıdır.Eğer aşkınıza daha ilk buluşmanızda olduğunuzdan henüz sevgilim demeye hazır değilseniz.Liebling ayrıca favori demektir,bu yüzden  hala kullanabileceğiniz bir kelimedir.Sadece kelimenin sonuna küçük bir “s” koyuyoruz ve ardına herhangi bir isim yapıştırıyoruz.Bu şekilde aşkınız hakkında detaylı olarak öğrenmek istediklerinizi ve onun ilgi alanlarını sorabilirsiniz.–        Was ist dein Lieblingsfilm?–        Was ist dein Lieblingslied? (şarkı)–        Was ist dein Lieblingsessen? (yiyecek)–        Was ist deine Lieblingsfarbe? (renk)–        Was ist deine Lieblingspferderasse? (at ırkı)Aklınızda bulunsun Lieblings tek başına işe yaramaz, yani eğer şöyle demek isterseniz:“Aman Allah’ım bunların Efes ™  biraları var burda???  bu benim favorim!!!”Tekrar bira demeniz gerekecek:Oh Gott, die haben Efesbeer™ hier??? Das ist mein LieblingsBIER!İyice kavramak için hepinizin beklediği birazcık da gramer bilgisi verelim.Liebling’in çoğulu Lieblinge'dir. Kural değişmez ÇOĞUL DATIV hariç diğer durumlarda fazladan bir “-n” takısı eklemeniz gerekmez.This post can be read in English
“je… desto…” ifadesinin anlamı ve gramer incelemesi“je…desto” (okn.: yeğ desto)ne kadar ekmek o kadar köfte” cümlesini eminim hepiniz en az bir kere duymuşsunuzdur veya en az bir kere siz de söylemişsinizdir. “je… desto…” söz öbeğinin anlamını aslında bu cümle gayet iyi açıklıyor. Belirli bir miktar artarken diğer miktar da aynı oranda artar. Yarım ekmeğe 5 köfte ekliyorsanız tüm ekmeğe 10 köfte eklersiniz. Yani ekmeğin miktarı arttıkça köftenin miktarı da artar. Bu kalıbın Türkçe karşılığı “ne kadar… o kadar…” ifadesidir.
  • Ne kadar ders çalışırsam, o kadar bilgili olurum.
  • Film hakkında ne kadar çok düşünürsem, filmi o kadar az görmek istiyorum.
  • Ne kadar büyük, o kadar iyi.
Je’nin tek başına kendi anlamı “bir” demek ama cümle içinde kullanıldığında anlamı “başına” demek olur. Ürünlerin ne kadarı kaç para gibi durumları belirtmek için kullanırız.“Bir parçası 10 Euro” , "ürün başına 10 lira talep ediyorum."gibi…
  • Die Äpfel kosten 10 Euro je Kilo.(Elmanın bir kilosu 10 Euro.)
Je’nin bir diğer anlamı ise “hiç” demektir.Fakat bu “boş” ve “yok” anlamındaki “hiç” değil “en az bir kez” anlamındaki “hiç” gibidir.
  •  ”Gramer hiç eğlenceli oldu mu?” – “Hat Grammatik je/jemals Spaß gemacht?”
  • “Hiç Almanya’da bulundunuz  mu” – “Waren Sie jemals in Deutschland gewesen?
Eğer cümlemizde “her zaman” ya da “herhangi bir zaman” ifadesini kullanmak istersek o zaman “immer” dememiz gerekir.
  •  “Hat Grammatik je Spaß gemacht?” – “Nein!”
  • “Hat Grammatik immer Spaß gemacht?” – “Nein!”
Birinci cümledeki “Hayır” cevabı konuşmacının gramerden zevk aldığı tek bir anın bile olmadığını gösterir. ikinci cümlededeki “Hayır” cevabı ise HERZAMAN değil ama çoğu zaman zevk alındığını belirtir.Desto’nun tek başına bir anlamı bulunmuyor fakat je ile birlikte bir şey ile başka bir arasındaki paralel ilişkileri özetlemek için kullanılır. “Je” ne kadar ve “desto” o kadar ifadesinin yerini tutar.
  • Ne kadar ders çalışırsam, o kadar bilgili olurum.
  • Je mehr ich studiere, desto weiser werde ich.
  • Ne kadar uyursam,o kadar yorgun oluyorum.
  • Je mehr ich schlafe, desto müder bin ich.
Desto je’nin yerine kullanılabilir ama gözlemlerime göre konuşma dilinde buna pek rastlamazsınız. Zaman zaman hem desto hem de je yerine kullanılabilen, okunuşu “uumzo” şeklinde olan “umso” diye bir kelime daha vardır.
  • Je früher ich aufstehe, umso länger ist mein Tag.
  • Umso mehr ich nachdenke umso weniger gefällt mir die Idee.
Cümlelerinizde umso kullanmaktan kaçınmanızı tavsiye ediyorum.Çünkü umso anlamı “mek için” olan um zu(okn.:uum tsuu) ile karışabilir.Yanlış bir telaffuz cümlenizin anlamını tamamen değiştirebilir ve ne demek isteğinizi anlamak oldukça zor olacaktır.Bu yüzden cümlelerinizde “je… desto…” kalıbını tercih edin, en çok kullanılanı da budur zaten.This post can be read in English 
der kater “der Kater” “der Kater”  (okn:ka:tea/'ka:tır [der] erkek kedi; içki mahmurluğu)Bu kelimenin birbirinden oldukça farklı iki anlamı vardır.İlki erkek kedi demektir.Almanca’da dişi kedilere eine Katze denir ve ayrıca Katze tüm kedi türleri için kullanılan geçerli bir kelimedir.Kater kelimesinin diğer anlamı tamamen farklı bir şey… yoksa değil mi? Dilinizin üzeri tüylü tüylüdür, tam bir uyku ihtiyacı hissedersiniz,zaman zaman halınızın üzerine kuscağınız gelir.Tüm bunların yanı sıra genellikle kötü bir baş ağrısı hissedilir ve bazen “ah! Keşke o son Tequila-shots’larını kafaya dikmeseydim” dersiniz.Şimdi nasıl oluyor da “erkek kedi”  ve “içki mahmurluğu” için kullanılan kelime aynı oluyor diyeceksiniz.Yazım olarak aynı olsa da almanca’da bu kelimenin iki tane anlamı vardır.Türkçe’deki “el” kelimesi gibi. “el” sözcüğünün “yabancı,başkası” ve  nesneleri tutmak için kullandığımız “uzuv” anlamı vardır.Konuşmacının “Kater” sözcüğünü hangi anlamda kullandığını içinde bulunulan durumdan çıkarabiliriz.Eğer oda arkadaşınız öğle vakti  mutfağa giriyor ve aşağıdaki cümle gibi mırıldanıyorsa:
  • Ich habe einen Kater.
Büyük ihtimalle arkadaşınız akşamdan kalmıştır,şayet odasında sizden sakladığı bir kedisi yoksa ve eğer varsa bu tüylü,hırıltılı sırrını size söylemeye çalışmıyorsa.Şimdi diyelim ki bir daire arıyorsunuz ve aşağıdaki gibi bir ilan gördünüz…“Hi, ich bin Maria und ich suche einen Mitbewohner/eine Mitbewohnerin für ein schönes, sonniges Zimmer im Hinterhaus. Es gibt eine große Küche und ein Bad mit Badewanne. Ich bin 31 und sehr nett. Achso, noch etwas: ich habe einen Kater.”Muhtemelen Maria size bir erkek kedisi olduğunu söylüyor.Ancak eğer Maria ilanı yazarken akşamdan kalmaysa ve bu onun için  çok önemliyse, Maria  “Akşamdan kalmak” ifadesi ilanında bahsedilmeyi hak ediyor diye düşünebilir.O zaman Maria’nın ne demek istediğini anlamanın bir yöntemi yoktur, ama sizin için bu durum ilk sohbette hemen kaynaşmak açısından iyi bir araç olacaktır.Kelimeler aynı olmasına rağmen günümüzde alkolden gelen “Kater” kelimesinin kökeni “Katharr” sözcüğüdür.Katharr kelimesi 19. Yüzyılda öğrencilerin okula gelmediklerinde ya da durumlarını örtbas etmek için kullandıkları bir mazeret kelimesidir.Şimdi “Akşamdan kalmayım” cümlesiyle aynı anlama gelen başka bir cümle yok mu?  diye sorabilirsiniz.Evet var tabiki. “içki mahmurluğu(akşamdan kalma)” sözünün almanca karşılığı “verkatert” kelimesidir.O halde tam cümle aşağıdaki gibi olur:
  • “Ich bin verkatert.”
Kater” kelimesinin görüldüğü üçüncü bir  söz ise “Muskelkater” ifadesidir. “Kas ağrısı,kas tutulması” anlamına gelen bu söz bazen spor yaptığınızda kaslarınızda görülen bir durumdur. O zaman eğer spor yapmaktan kaslarınız acıyorsa Almanca “ich habe einen Muskelkater” diyebilirsiniz.“Kater” kelimesinin erkek kedi olarak son örneği “puss in boots(çizmeli kedi)” filmidir.Bu filmin(masalın) almanca adı şudur:  “Der gestiefelte Kater”.Bu isim bir Hollywood filmi kadar akılda kalıcı değil ama ana kahramanı daha iyi ifade ediyor ve kesinlikle masal için en iyi seçim.“Kater” kelimesini bir hayli özetledik,şimdi her zamanki gibi biraz da gramer bilgisi verelim“der Kater” kelimesinin çoğulu “die Kater” ve yeri gelmişken hatırlatayım sonu –er ile biten kelimeleri çoğul yapmak için kelimenin artikelini sadece “die” yapıyoruz.Eğer bir tane Kater’ınız varsa Dativ ve Genitiv yapıda bir değişiklik yoktur.Fakat birden çok Kater’ınız varsa Dativ yapıda ilaveten bir –n takısı eklemek zorundasınız.Ich gebe den Katern etwas zu fressen.This post can be read in English
Bank-Plastik-Masa-Modelleri“der Tisch”der  Tisch    (Fiş kelimesi gibi söylenir ama f’li değil t’li olarak)Tisch is where your dish is!Ein Tisch bazı türleri listelemek anlamında kullanıldığında tablo olarak sınıflandırırız. Böyle durumlarda Tisch kelimesinin anlamı tablo ya da liste demek olur. Tisch kelimesi Almanca’ya Latince discus veya yunanca diskos kelimesinden evrimleşerek girmiştir.Bu kelimeler apaçık “Disc” kelimesinin kökenidir ve Tisch’in ortak özelliklerine sahiptir.Disc kısaca:Düz,yatay ve üzerine bazı eşyalar koyulabilen bir nesnedir.(Uyarı:Diskin üzerine bazı fiziki eşyalar koymak ona zarar verir,ancak biz diske bazı yöntemlerle maddeler koyuyoruz. Film,resim gibi)Atası diskus göz önüne alındığında ingilizce table kelimesinin belirli bir tipi olan desk kelimesi hakkında biraz hayal gücümüzü kullanabiliriz.Türkçemizde olduğu gibi Almanca’da bile iki kelimeyi birleştirerek kelimeye uygun yeni anlamlar yükleyebiliriz.Tisch kelimesini de amaçlar doğrultusunda bir kelimeyle birleştirerek ona yeni görevler verebiliriz.Tisch’in kullanımı değiştiği için üstlendiği görev ve pozisyon da değişir.Ama sonuç olarak genel görevi olan üzerine eşyalar koyulabilen bir nesnedir.Ein Schreibtisch:ingilizce’deki desk kelimesinin karşılığıdır.Türkçe’ye yazma masası diye çevrilir.Zaten adından da anlaşılacağı gibi üzerinde yazı yazmak için kullanılır.Ein Nachttisch: küçük bir mobilya türüdür.Yatağınızın kenarında bulunur.Ein Küchentisch:Mutfağınızda bulunan masadır.Ein Holztisch:Tahta bir masadır, ein Billardtisch: bilardo masası demektir, bu şekilde örnekler çoğalıp gider…“Der Nachtisch” Tisch kelimesinden üretilen özel bir kelimedir, şindi diyeceksiniz… “evet evet ben bunu biliyorum,bu yatağımın kenarındaki küçük bir mobilya türü”Ama yanılıyorsunuz o Nacht-tisch şeklinde yazılıyordu bu ise Nach-tisch şeklinde yazılıyor. “Ein Nachtisch” bir tatlıdır. Evet haklısınız “Nach” bir edattır ama almancası gelişmiş öğrenciler çok kolay tahmin edebilir,bu kelime üç durum için farklı anlamda kullanılabilir.Birbiri ardına gelen şeyleri sıralarken “sonra” anlamı vardır.Örnek: Der Frühling kommt nach dem Winter. İşte bu yüzden Nach-tisch kelimesindeki Tisch ana yemek(main dish) demektir.Masadaki ana yemek yendikten sonra masaya tatlılar gelir, masadan sonra=nachtisch=ana yemekten sonra hepsi aynı anlama gelir ve nach ana yemeğin yenildiğini belirtir. O zaman yemekten sonra tatlı bir şeyler canınız çektiğinde şöyle bir şey diyebilirsiniz:- Gibt es einen Nachtisch?Nachtisch yerine aynı anlama gelen das Desert kelimesini kullanabilirsiniz ama Fransız aksanıyla söylemeniz gerekir… pardon ya yani Almancalaşmış Fransızca demek istiyorum.Tisch kelimesinden üretilen diğer bazı isimler:Tischbein(masanın ayağı), Tischtennis(masa tenisi), Tischdecke(masa örtüsü) ve bu şekilde bir çok örnekler bulunur.Yani ein Tisch bir masa demektir fakat kökeni İngilizcedeki desk kelimesiyle aynıdır.Çeşitli kullanım amacına göre anlamında değişiklikler görülebilir.Peki İngilizcedeki table kelimesinin Almancada kuzeni var mı?Eve var, bir ziyafette büyük bir masa, karatahta ya da bir paket çikolata anlamına gelen die Tafel, table(masa) kelimesinin kuzenidir. Neyse umarım burada hepinizin beklediği kadar biraz gramatik bilgi verebildim.Tisch kelimesinin çoğulu die Tische’dir.Tisch kelimesine çoğul dativ hariç, dativ ve genitiv hallerde fazladan bir harf eklemenize gerek yok.Çoğul dativ’de kelimenin sonuna ilaveten bir –n takısı ekleriz.Ich träume von den billigen IKEA-Tischen.this post can be read in English
“sein”“Sein” (okn.: zaıyn) “Sein” Türkçesi “olmak” demektir. Bu fiil belki Almanca’daki en düzensiz fiildir. Ancak diğer dillerde örneğin Fransızca’da “olmak” fiili daha karmaşıktır. Bu fiilin mastar hali ya da sözlük yazım biçimi kafa karıştırıcı olabilir. Çünkü bu kelime ayrıca “onun” demektir. 3. tekil şahıs er,es zamirinin genitiv hali de “sein” biçimindedir. Ancak okuduğunuz parça bu karışıklığı giderecektir. Metnin içeriğine bakarak “sein” kelimesinin hangi anlamda kullanıldığını kavrayabilirsiniz.Bu fiilin şimdiki zaman çekimi aşağıdaki gibidir.Ich                 bin       schön. Du                  bist      schön. Sie (er/es)   ist         schön.Wir                sind       schön Ihr                 seid       schön. Sie                 sind      schön.Düzensiz bir fiil olduğu için şimdiki zaman çekimi biraz zor gibi görülebilir.Ancak bu fiilin geçmiş zaman çekimi[di’li geçmiş zaman] biraz daha kolaydır.Ich                 war          in London. Du                 warst      in London. Sie (er/es)  war         in London.Wir                waren     in London. Ihr                 wart        in London. Sie                 waren     in London.“sein” fiilinin  3.hali [Partizip II] “gewesen” şeklindedir ve genel olarak geçmiş zaman ifadeleri  “sein” ile kurulur.“Sein” kelimesinin kalıp olarak kullanımı İngilizcedeki “to be”  ile neredeyse aynıdır. Bu fiil Türkçede cümlelerin sonuna getirdiğimiz “dir” ifadesidir aslında. Ancak biz Türkçede konuşmanın ahengi bozulmasın diye her cümlenin sonuna “dir” eklemeyiz. Örneğin: “Tuvalet nerededir?” cümlesini biz Türkler “Tuvalet nerede?” diye söyleriz. Buradaki “dir” ifadesi Almanca’daki “sein” fiilinin karşılığıdır.“sein” kelimesini çok sık kullanacaksınız,çünkü durum pasifi dediğimiz sıradan durumları biz “sein” ile belirtiyoruz.Örnek: Der laden ist geschlossen, ich bin geboren, Brot ist gekocht.Bundan başka aktif cümleleri pasif  şekle sokmak için yine “sein” yardımcı fiili imdada koşar. z.B.:

aktif

pasif

Ich habe das Brot gekocht

Das Brot ist von mir gekocht worden

“sein” kelimesinin anlamını kavramak için Shakespeare’in ünlü sözünü Almanca nasıl söyleyebiliriz bir bakalımSein oder Nichtsein,  das ist hier die Frage.Almancası gelişmiş öğrenciler Nichtsein’ın büyük yazıldığını ve böylece bir isim halini aldığını hemen fark eder. Bu “to be, or not to be…” ifadesinin en yaygın tercümesi olarak görülür. Ancak bu en mantıklısı değildir ve orijinal anlamına en yakın olanı da değildir.Nichtsein’ın kelime anlamı “ mevcut olmamak” demektir. Oysa orijinal versiyonda Hamlet iki olay hakkında düşünüp taşınıyor.Almancada onun iki şey arasında karar vermesi gerekirdi. “olmamak” sözü ile gerçekten hamlet var olmamayı mı kastediyor yoksa başka bir şeyi mi? Dürüst olmam gerekirse hamlet var olmamak değil başka bir şey kastediyor. Ama ben Almanlardan bu İngilizce söz öbeğinin çok kez aşağıdaki gibi söylendiğini duydum ve ben de olsam böyle yazardım.Sein oder nicht sein, das ist hier die Frage.Bu telaffuz olarak önceki ile aynı fakat anlam olarak orijinal ingilizceye daha yakın. Çünkü iki eylem arasında seçim bekleyen  şey  “sein” ve “nicht sein”.This post can be read in english
"]Merhaba arkadaşlar! Sizler için yine harika bir metin inceleme hazırladık, üstelik Türkçe, İngilizce ve Almanca karşılaştırmalı, böylece anlamadaki zorluğu daha hızlı aşacağınızı umudediyoruz.Ayrıca anlamadığınız yerleri metnin altında bulunan yorum bölümüne yazabilirsiniz,yorumlarınız anında bize ulaşıyor.Teşekkürler! German Präpositionen1.Er kam etwa um sieben Uhr heim,nachdem er durch die ganze Stadt gegangen war. 2. Sie saßen alle um den langen Tisch bis neun Uhr. 3. Trotz der großen Schwierigkeiten seit dem letzten Krieg haben die Deutschen den Mut nicht verloren. 4. Er wohnt bei seinem Onkel gegenüber dem weißen Haus. 6. Meiner Meinung nach tar er es gegen seine Überzeugung. 7.  Wir essen jeden Mittag zu Hause. 8. Sie gingen Richtung London. 9. Bei diesem Wetter ist es ganz unmöglich im Garten zu arbeiten. 10. Er ist nicht mittellos, weil er jetzt schon zwei jahre arbeitet. 11. Aus welchem Grund kamst du diese Straße entlang? 12. Mit sechs ging er zur Schule. 13. Wegen des kalten Wetters blieben sie zu Hause. 14. Gegen Ende des Monats kamen sie mit dem Schiff. 15. Während des letzten Krieges lebten viele Leute außerhalb der Großstädte. 16. Da er kein Geld bei sich hatte, konnte er nicht mit dem Zug fahren. 17. Er sagte mit ruhiger Stimme:  „Ja, es ist ein Bild von Dürer“. 18. Obwohl ich mitten unter all diesen leuten lebe, treffe ich außer dir kaum jemanden (fast niemanden). 19. Der Richter war ein Mann von 60 Jahren. 20. Was machst du an Weihnachten ? Wir fahren nach Paris.English Prepositions1.he came home about seven o’clock after he had gone right round the town. 2. They all sat round the long table till nine o’clock. 3. In spite of the great difficulties since the last war the Germans haven’t lost (the) courage. 4. He lives at his uncle’s opposite the white house. 5. On our arrival we went immediately to bed 6. In my opinion he did it against his will. 7. We have launch every day at home. 8. They were walking in the direction of London. 9. In this weather it is quite impossible to work in the garden. 10. He is not entirely without means, for he has been working now (already) for two years. 11. For what reason did you come along this street? 12. He went to the school at the age of six. 13. Because of the cold weather they stayed at home. 14. They come by boat towards the end of the month. 15. During the last war  many people  lived outside the bigger towns. 16. As he hadn’t any money on him  he couldn’t go by train. 17.  He said in a quiet voice: “Yes, it is a picture by Dürer.” 18. Although I live in the midst of of all these people, except for you I hardly see anybody (I see almost nobody). 19. The judge was a man of sixty. 20. What are you doing at Christmas? We are going to Paris.Türkçe Edatlar1.O bütün şehri baştan sona dolaştıktan sonra yaklaşık olarak saat 7 gibi eve geldi. 2. Hepsi saat 9’a kadar uzun masanın etrafında oturdular. 3. Son savaştan beri süren büyük zorluklara rağmen Almanlar cesaretlerini kaybetmediler. 4. O beyaz sarayında karşındaki amcasında kalıyor(yaşıyor).5. Varışımızda  biz hemen yatağa gittik. 6. Bana fikrime göre(bence) o bunu arzularına karşı yaptı. 7. Hergün öğle yemeğini evde yeriz. 8. Lonra istikametine yürüyorlardı(gidiyorlardı). 9. Bu havada bahçede çalışmak gerçekten imkansız. 10. Zaten o iki senedir çalışıyor olduğu için, tamamen beş parasız değil(çaresiz). 11. Hangi sebeple bu cadde boyunca geldiniz? 12. O altı yaşında okula gitti. 13. Soğuk hava yüzünden evde kaldılar. 14. Onlar ayın sonuna doğru tekneyle geldi. 15. Son savaş sırasında pek çok insan büyük şehirlerin dışında yaşadı. 16. O üzerinde hiç para olmadığı için trenle gidemedi. 17. O kısık bir sesle: “Evet, bu Dürer tarafından yapılan bir resimdir.” dedi.  18. Bütün bu insanların ortasında yaşamama rağmen senin dışında(sen hariç) birilerini görmedim.(Nerdeyse kimseyi görmedim).19. Yargıç 60 yaşlarında biriydi. 20. Yılbaşında ne yapıyorsunuz? Biz Paris’e gidiyoruz.Kaynak:Langenscheidt

Aktiv-Passiv mit Modalverben (modal fiillerin aktif pasif yapılışı)

Indikativ-aktiv

Indikativ-Passiv

Präsens:

ich kann deutsch sprechen

Deutsch kann (von mir) gesprochen werden

Präteritum:

ich konnte deutsch sprechen

Deutsch konnte (von mir) gesprochen werden

Perfekt:

ich habe deutsch sprechen können

Deutsch hat (von mir) gesprochen werden können

Plusquamperfekt:

ich hatte deutsch sprechen können

Deutsch hatte (von mir) gesprochen werden können

Futur I

ich werde deutsch sprechen können

Deutsch wird (von mir) gesprochen werden können

Futur II

ich werde deutsch haben können sprechen

Deutsch wird (von mir) haben gesprochen werden können

Merhaba arkadaşlar! Bugün sizlerle yeni bir Almanca metin inceleyeceğiz.Almanca metnin hem ingilizce hem de Türkçe anlamlarını beraberinde ele alacağız.Öğrenmek istediğimiz hedef dil Almanca ancak Türkçe ve İngilizce anlamlarını beraberinde ele alarak cümlelerin anlamlarına daha geniş bir açıdan bakacağız.

Deutsch(german)

Hallo!(1) Ich bin Veronika aus Ungarn.(2) Dieses Foto wurde im Sommer an einer Hochzeit gemacht.(3) Ich nahm vorher noch nie an Hochzeit teil.(4) Deshalb war es sehr schwierig die entsprechende Kleidung auszuwählen.(5) Ich träge normalerweise eher sportliche Outfits. (6)Schuhe mit hohen Absätzen und diese Kleidung waren für mich sehr ungewöhnlich.(7) Am Abend auf der Hochzeitsfeier habe ich schon ohne Schuhe getanzt.(8) :-)

English

Hello! (1) I'm Veronica from Hungary. (2) This picture was taken in the summer at a wedding. (3) I was never previously attended wedding. (4) Therefore it was very difficult to select the appropriate clothing. (5) I usually wear rather sporty outfits. (6) Shoes with high heels and these clothes were very unusual for me. (7) On the evening of the wedding party I've danced without shoes. (8) :-)

Türkçe

Merhaba! (1) Ben Macaristan’dan Veronica. (2) Bu resim yazın bir düğünde çekildi. (3) Daha önce hiç bir düğüne katılmamıştım. (4) Bu yüzden uygun bir kıyafet seçmek çok zordu. (5) Ben genelde oldukça sportif kıyafetler giyerim. (5) Yüksek topuklu ayakkabılar ve bu elbiseler benim için çok sıradışı. (7) Düğün akşamı, partide ayakkabısız dans ettim. (8) :-)

kaynak: http://www.facebook.com/dw.learngerman?ref=stream

Düzensiz Filler Listesi

Mastar HaliPräsens | Şimdiki zaman
(3ncü tekil şah.)
Präteritum | Geçmiş zaman(3ncü tekil şahıs.)Partizip Perfekt(V3)Anlamı
gären-gärte ya da gorist/hat gegärt ya da gegorenmayala(ndır)mak
gebärengebärt ya da gebiertgebarhat geborendoğ(ur)mak
gebengibtgabhat gegebenvermek
gedeihen-gediehist gediehengelişmek
gehen-gingist gegangenyürümek, gitmek
gelingen-gelangist gelungenbaşarmak
geltengiltgalthat gegoltendeğeri olmak
genesen-genasist geneseniyileşmek
genießen-genosshat genossenzevk almak
geschehengeschiehtgeschahist geschehenvuku bulmak
gewinnen-gewannhat gewonnenkazanmak,elde etmek
gießen-gosshat gegossendökmek,boşaltmak
gleichen-glichhat geglichenandırmak,benzemek
gleiten-glittist geglittenuçmak, kay(dır)mak
 Not:begleiten, refakat etmek anlamında , zayıf çekimlenir.
glimmen-glommhat geglommen(dumansız)içten yanmak
grabengräbtgrubhat gegrabenkazmak
greifen-griffhat gegriffenkapmak,ele geçirmek
haben (düzensiz.)hathattehat gehabtsahip olmak
haltenhälthielthat gehaltentutmak,dur(dur)mak
 Not: beinhalten,-den oluşmak anlamında ise , zayıf çekimlenir.
hängen-hinghat gehangenasmak,asılı durmak
hauen-hiebhat gehauenyontmak, (sertçe) vurmak
 Not: hauen zayıf fiil gibi de çekimlenebilir ve anlamda bir değişiklik olmaz.
heben-hobhat gehobenkaldırmak
heißen-hießhat geheißençağrılmak, adı olmak
helfenhilfthalfhat geholfenyardım etmek
kennen (karışık)-kanntehat gekannttanımak
klingen-klanghat geklungen(zili) çalmak
kneifen-kniffhat gekniffençimdiklemek
kommen-kamist gekommengelmek
können (modal)kannkonntehat gekonnt(yetenek) -e bilmek,
kriechen-krochist gekrochenemeklemek, sürünmek
ladenlädtludhat geladenyüklemek
lassenlässtließhat gelassenizin vermek
laufenläuftliefist/hat gelaufenkoşmak
leiden-litthat gelittenacı çekmek
 Not: verleiden, bozmak, berbat etmek anlamında ise, zayıf çekimlenir.
leihen-liehhat geliehenborç, ödünç vermek
lesenliestlashat gelesenokumak
liegen-laghat gelegenyatmak, yatıyor olmak
lügen-loggelogen(yalan) söylemek
Mastar HaliPräsens | Şimdiki zaman
(3ncü tekil şah.)
Präteritum | Geçmiş zaman. (3ncü tekil şahıs.)Partizip Perfekt(V3)Anlamı
mahlen-mahltehat gemahlenezmek,öğütmek
meiden-miedhat gemiedenkaçınmak,sakınmak
melkenmilkt ya da melktmelktehat gemolkensağmak
 Not: bazı bölgelerde, molk , präteritum(geçmiş zaman) olarak ve gemelkt geçmiş zaman(V3) kullanılır .
messenmisstmaßhat gemessenölçmek
misslingen-misslangist misslungenbaşarılı olamamak
mögen (modal)magmochtehat gemochthoşlanmak, beğenmek
müssen (modal)mussmusstehat gemusst-meli, zorunda olmak
nehmennimmtnahmhat genommenalmak
nennen (karışık)-nanntehat genanntad koymak
pfeifen-pfiffhat gepfiffenıslık çalmak
preisen-prieshat gepriesenövmek, methetmek
quellenquilltquollist gequollen(kaynaktan)fışkırmak
ratenrätriethat geratenöğüt vermek
reiben-riebhat geriebenovmak, sürtmek
reißen-rissist/hat gerissenyırtılmak, gözyaşı
reiten-rittist/hat geritten(ata) binmek
rennen (karışık)-rannteist/hat gerannt(hızlı) koşmak,yarışmak
riechen-rochhat gerochenkok(la)mak
ringen-ranghat gerungengüreşmek
rinnen-rannist geronnendamlamak, sızmak
rufen-riefhat gerufenaramak,bağırmak
salzen-salztehat gesalzentuzlamak
saufensäuftsoffhat gesoffeniçmek, kafayı çekmek
saugen-soghat gesogenemmek
 Not: saugen fiilinin zayıf çekimi kuvvetli çekimi kadar vardır.
schaffen-schufhat geschaffenyaratmak,başarmak
 Not: schaffen zayıf fiil gibi çekimlenebilir. Bu durumda yönetmek, idare etmek, çalışmak anlamı olur.
scheiden-schiedist/hat geschiedenayırmak, ayrılmak
scheinen-schienhat geschienengörünmek, parlamak
scheißen-schisshat geschissens*çmak(ayıp)
scheltenschiltschalthat gescholtenazarlamak
scheren-schorhat geschorenmakaslamak, kırkmak
 Not:scheren zayıf fiil olarak çekimlendiğinde ilgilendirmek anlamında olur.
schieben-schobhat geschobenitmek, dürtmek
schießen-schossist/hat geschossenatış yapmak
schinden-schindetehat geschundensoymak,derisini yüzmek
schlafenschläftschliefhat geschlafenuyumak
schlagenschlägtschlughat geschlagenvurmak, dövmek
schleichen-schlichist geschlichensürünmek, yavaşça sokulmak
schleifen-schliffhat geschliffenbilemek,keskinleştirmek
 Not: schleifen zayıf fiil olarak çekimlendiğinde sürüklemek anlamı olur.
schließen-schlosshat geschlossenkapa(n)mak
schlingen-schlanghat geschlungensarmak
schmeißen-schmisshat geschmissenatmak, fırlatmak
schmelzenschmilztschmolzist/hat geschmolzeneri(t)mek  
Mastar HaliPräsens | Şimdiki zaman
(3ncü tekil şah.)
Präteritum | Geçmiş zaman(3ncü tekil şahıs.)Partizip Perfekt(V3)Anlamı
schneiden-schnitthat geschnittenkesmek
schreiben-schriebhat geschriebenyazmak
schreien-schriehat geschrienhaykırmak,bağırmak
schreiten-schrittist geschrittenadım atmak
schweigen-schwieghat geschwiegensessiz olmak
schwellenschwilltschwollist geschwollenkabar(t)mak
schwimmen-schwammist/hat geschwommenyüzmek
schwinden-schwandist geschwundengözden kaybolmak
schwingen-schwanghat geschwungensallamak,savurmak
schwören-schworhat geschworenyemin etmek
sehensiehtsahhat gesehengörmek
sein (düzensiz)istwarist gewesenolmak
senden (karışık)-sandtehat gesandtgöndermek
 Not: senden zayıf fiil gibi çekimlenebilir. Bu durumda (radyoda) yayınlamak anlamı olur.
sieden-siedete ya da sotthat gesottenkayna(t)mak
singen-sanghat gesungenşarkı söylemek
sinken-sankist gesunkenbatmak
sinnen-sannhat gesonnenderin derin düşünmek
sitzen-saßhat gesessenoturmak
sollen (modal)sollsolltehat gesolltgereklilik,-meli, -malı
spalten-spaltetehat gespalten/
gespaltet
yarmak,ikiye bölmek
speien-spiehat gespientükürmek, kusmak
spinnen-spannhat gesponnendönmek,kaçık olmak
sprechensprichtsprachhat gesprochenkonuşmak
sprießen-sproßist gesprossenfilizle(n)mek
springen-sprangist gesprungenatlamak
stechenstichtstachhat gestochen(iğne,diken) batırmak
stehen-standhat gestandenayakta durmak
stehlenstiehltstahlhat gestohlenhırsızlık yapmak
steigen-stiegist gestiegentırmanmak
sterbenstirbtstarbist gestorbenölmek
stinken-stankhat gestunkenkötü kokmak
stoßenstößtstießist/hat gestoßenitmek,vurmak,çarpmak
streichen-strichist/hat gestrichensıvazlamak
streiten-stritthat gestrittentartışmak
Mastar HaliPräsens | Şimdiki zaman
(3ncü tekil şah.)
Präteritum | Geçmiş zaman(3ncü tekil şahıs.)Partizip Perfekt(V3)Anlamı
tragenträgttrughat getragen(giysi)giymek,taşımak
 Not: beauftragen ve beantragen fiillerinin zayıf çekimleri vardır.
treffentriffttrafhat getroffenkarşılaşmak
treiben-triebist/hat getriebensür(ükle)mek
treten-trittist/hat getretenayakla basmak
trinken-trankhat getrunkeniçmek
trügen-troghat getrogenaldatmak,ihanet etmek
tun-tathat getanyapmak
verderbenverdirbtverdarbist/hat verdorbenbozmak,yıkmak
verdrießen-verdrosshat verdrossenkızdırmak,canını sıkmak
vergessenvergisstvergaßhat vergessenunutmak
verlieren-verlorhat verlorenkaybetmek,kaybolmak
verzeihen-verziehhat verziehenbağışlamak
wachsenwächstwuchsist gewachsenbüyümek,yetişmek
wägen-woghat gewogentartmak
waschenwäschtwuschhat gewaschenyıkamak
weichen-wichist gewichengeri çekilmek,boyun eğmek
 Not: weichen yumuşatmak anlamında ise zayıf fiildir.
weisen-wieshat gewiesenişaret etmek,göstermek
wenden (karışık)-wandtehat gewandtdöndürmek,yöneltmek
 Not: wenden zayıf fiil gibi çekimlenebilir, özellikle etrafında dönmek anlamında ise.
werbenwirbtwarbhat geworbenilan vermek, reklam yapmak
werden (düzensiz.)wirdwurdeist gewordenolmak,-cek, -cak
werfenwirftwarfhat geworfenfırlatmak
wiegen-woghat gewogenağırlığında olmak
 Not: wiegen salla(n)mak anlamında ise zayıf fiildir.
winden-wandhat gewundensarmak,dolamak
wissen (karışık/düznsiz.)weißwusstehat gewusstbilmek
wollen (modal)willwolltehat gewolltistemek
wringen-wranghat gewrungen(çamaşır) sıkmak,burmak
ziehen-zogist/hat gezogençekmek,kımıldamak
zwingen-zwanghat gezwungenzorlamak
Mastar HaliPräsens | Şimdiki zaman
(3ncü tekil şah..)
Präteritum | Geçmiş zaman(3ncü tekil şahıs.)Yardımcı Fiil +Partizip Perfekt(verb3)Anlamı
backenbäckt ya da backtbackte or bukhat gebackenfırında pişirmek
befehlenbefiehltbefahlhat befohlenemretmek
 Not: fehlen, bulunmamak, eksik olmak anlamında ise zayıf fiil gibi çekimlenir.
beginnen-begannhat begonnenbaşlamak
beißen-bisshat gebissenısırmak
bergenbirgtbarghat geborgenkurtarmak
berstenbirst ya da berstetbarsthat geborsteninfilak etmek
bewegen-bewoghat bewogenseben olmak
 Not: bewegen hareket ettirmek anlamında ise zayıf fiil gibi çekimlenir.
biegen-boghat/ist gebogenbükmek, döndürmek
bieten-bothat gebotenönermek
binden-bandhat gebundenbağlamak,birleştirmek
bitten-bathat gebetenistemek,rica etmek
blasenblästblieshat geblasenüflemek
bleiben-bliebist gebliebenkalmak
bratenbrätbriethat gebraten(tavada) kızartmak
brechenbrichtbrachist/hat gebrochenkırmak,ara vermek
brennen (karışık)-branntehat gebranntya(k)nmak
bringen (karışık)-brachtehat gebrachtgetirmek
denken (karışık)-dachtehat gedachtdüşünmek
dreschendrischtdroschhat gedroschen(harman)dövmek
dringen-drangist/hat gedrungeniçine almak, nüfuz etmek, acele etmek
dürfen (modal)darfdurftehat gedurft-ebilmek, izin verilmek
empfehlenempfiehltempfahlhat empfohlentavsiye etmek
erkiesen-erkorhat erkorenseçmek, ayırmak
erklimmen-erklommhat erklommenölçeklemek (tırmanmak)
erlöschenerlischterloschist erloschen(ışık) sönmek
 Not: erlöschen geçişlidir, söndürmek anlamında zayıf fiil gibi çekimlenir.
erschreckenerschrickterschrakist erschrockenkorkmak, ürkmek
 Not: erschrecken geçişlidir, korkutmak anlamında ise zayıf fiil gibi çekimlenir.
essenissthat gegessenyemek
fahrenfährtfuhrist/hat gefahrenarabasürmek, gitmek
fallenfälltfielist gefallendüşmek
fangenfängtfinghat gefangenyakalamak
fechtenfichtfochthat gefochtendövüşmek, çit
finden-fandhat gefundenbulmak
flechtenflichtflochthat geflochtentutturmak, örmek, dokumak
fliegen-flogist/hat geflogenuçmak
fliehen-flohist geflohenkaçmak,sıvışmak
fließen-floßist geflossenakmak
fressenfrisstfraßhat gefressen(hayvanlar için) yemek
frieren-frorist/hat gefrorendonmak

almanca zayıf(schwach) kuvvetli(stark) karışık(gemischt) fiiller

almanca-zayif-fiiller Almanca’da 3 türe yakın fiil vardır,3 tür vardır diyemiyoruz çünkü düzenli ve düzensiz fiillerin yanı sıra bir de karışık fiiller vardır, karışık fiiller hem düzenli fiillerin hem de düzensiz fiillerin özelliğini gösterdiği için bunları kesin kategoriye alamıyoruz. Bu yüzden Almanca da 2,5 tür fiil vardır demek daha doğru olur.Burda buçuk kısmı karışık fiillerdir.  Fiillerin her bir türü(düzenli, düzensiz, karışık) geçmiş zamanda(fiilin ikinci ve üçüncü hali) farklı bir ek alır ve her fiilin kendine has karakteristik çekimi vardır. Güçlü fiiller “düzensiz” dir, zayıf fiiller “düzenli” dir ve karışık fiiller zayıf fiil gibi çekimleri olsa da onlar düzensizdir. 1. Zayıf [Düzenli] fiillerBunlar geçmiş zaman çekiminde bir değişiklik olmayan fiillerdir Praeteritum ve KII’de –te, PII(V3)’te –t ekini alır.sagen, sagte, (habe) gesagt; einkaufen, kaufte ein, (habe) eingekauft; wandern, wanderte, (bin) gewandert2. Kuvvetli [Düzensiz] fiillerBu fiiller şimdiki zaman dahil olmak üzere bir çok zamanda çekiminde değişiklik olan fillerdir. Bu değişiklik köklerindeki sesli harfte olur.(genelde 1. ve 3. tekil şahıs çekimlerinde belirli bir son ek bulunmaz); bunların geçmiş zaman son eki –en’dir:gehen, ging, (bin) gegangen; sehen, du siehst [şimdiki zamanda kökte değişiklik], sah, (habe) gesehen2a. Karışık Fiiller [Namı diğer Düzensiz zayıf fiiller]Bu fiiller zayıf fiiller gibi V2(Praeteritum) ve KII’de –te ekini, V3’de –t ekini alır, ancak buna rağmen düzenli değildirler, çünkü bunların sesli harflerinde değişiklikler vardır.Aşağıdaki karışık fiiler(ve onların bileşimleri,aynı yapıya sahip diğer fiiller) en bilinen karışık fiillerdir:haben, du hast, hatte, (habe) gehabt
  • kennen, kannte, gekannt
  • wissen, wusste, gewusst
  • denken, dachte, gedacht
  • bringen, brachte, gebracht
  • rennen, rannte, (bin) gerannt [koşmak]
  • nennen, nannte, genannt [isim vermek (isimlendirme anlamında)]
  • brennen, brannte, gebrannt [Yakmak]
 Hangisi Hangisi nerden bileceğiz?1.  Eğer bir fiilin özel formlarını öğrenmek için zaman harcadıysanız, muhtemelen o kuvvetli fiildir, zira zayıf fiiller düzenlidir.  Bu nedenle özellikle, eğer yeni bir fiil gördünüz ve o size tamamen tanıdık gelmiyorsa ya da değişik geliyorsa o fiilin zayıf fiil olma şansı vardır ve doğru tahmin ettiyseniz Perfekt’te –t ekini Praeteritum’da –te ekini alır.2. Eğer fiilin İngilizce ile bir bağı, akrabalığı varsa, o zaman Almanca hali kuvvetlidir(genellikle benzer sesli harf değişiklikleri vardır).İngilizcesi düzenli ise Almancası da düzenli, İngilizcesi düzensiz ise Almancası da düzensizdir. Örnekler:
laugh, laughed, laughed (zayıf)lachen, lachte, gelacht (zayıf)
sing, sang, sung (kuvvetli)singen, sang, gesungen (kuvvetli)
love, loved, loved (zayıf)lieben, liebte, geliebt (zayıf)
stand, stood, stood (kuvvetli)stehen, stand, gestanden (kuvvetli)
live, lived, lived (zayıf)leben, lebte, gelebt (zayıf)
speak, spoke, spoken (kuvvetli)sprechen, sprach, gesprochen (kuvvetli)
cook, cooked, cooked (zayıf)kochen, kochte, gekocht (zayıf)
swim, swam, swum (kuvvetli)schwimmen, schwamm, geschwommen (kuvvetli)
bring, brought, brought (karışık)bringen, brachte, gebracht (karışık)
Bu durumun istisnaları vardır, bu yüzden dikkatli olmakta fayda var
run, ran, run (kuvvetli)rennen, rannte, gerannt (karışık)
help, helped, helped (zayıf)helfen, half, geholfen (kuvvetli)
3. Almanca’ya öğrenmeye başladığınız ilk yıllarda şimdiki zaman çekiminde köklerinde değişiklik ollduğunu farkettiğiniz fiiller kuvvetlidir, mesela şunlar:
sehener/sie/es siehtsahgesehen
essener/sie/es isstgegessen
fahrener/sie/es fährtfuhrgefahren
4. Bu kısmı çok seviyorum, sonu –ieren ile biten bütün fiiller zayıftır, ancak unutmayın bunlar geçmiş zamanda “ge-“ ön ekini almazlar. Örneğin:
studierenstudiertehat studiert
explodierenexplodierteist explodiert
sich konzentrierenkonzentrierte sichhat sich konzentriert
 Yararlanılan kaynaklar: http://www.lsa.umich.edu/german/hmr/index.htmlKısaltmalar: KII, Konjunktiv zwei(dilek kipi), V3 / PII , Fiilin üçüncü hali,Bu dersimizde almanca zayıf(schwach) kuvvetli(stark) karışık(gemischt)  fiiller konusunu öğrendik.

ALMANCADA AKTİF ve PASİF CÜMLELER – aktive und passive sätze im Deutschen

Almanca Aktif Pasif Cümleler
Almanca Aktif Pasif Cümleler

“ALMANCADA AKTİF ve PASİF CÜMLELER –  aktive und passive Sätze im Deutschen”  konusunu daha iyi anlayabilmek için önce bir kaç Türkçe cümle yazalım ve inceleyelim. “Ali arabayı yıkıyor” cümlesinde Ali özne durumundadır ve fiili yani eylemi, işi yapandır. Ali yapılan işten etkilenen değildir. “Araba” ise nesne durumundadır ve eylemden yani yapılan işten etkilenen durumundadır. Pasif cümlelerde yapılan işten etkilenen öğe cümlenin hem öznesi hem de nesnesi olur. Öznesi ve nesnesi aynı olmadığından yukarıda verilen örnek cümle aktif yapıdadır. Bir cümlenin aktif mi yoksa pasif mi olduğunu anlamak için yükleme şu soruyu sorarız:

—Eylem kim tarafından yapılıyor ?

 Yani kısaca “Kim tarafından” sorusunu sorarız. Eğer “Başkası tarafından yapılıyor.” cevabını alabiliyorsak cümle pasiftir, ama “Başkası tarafından” cevabını alamıyorsak o cümle “Aktif” bir cümledir.

“Araba yıkanıyor” cümlesine “kim tarafından yıkanıyor ?” sorusunu soralım. “Başkası tarafından” cevabını alabiliyoruz. O halde cümlemiz "Pasif" yapıdadır. Şimdi kuralı öğrendiğimize göre Aktif-Pasif konusunu Almanca için inceleyebiliriz.

1-ALMANCA AKTİF CÜMLELER

 

Almanca’da toplam 6 tane zamanda aktif cümle kurabiliriz. Bunlar:

  1. Präsens ( Şimdiki Zaman )
  2. [i]Präteritum / Imperfekt ( Öyküleme Biçimi )
  3. Perfekt ( -di’li Geçmiş Zaman )
  4. Plusquamperfekt (-mişli Geçmiş Zaman )
  5. Futur I ( Gelecek Zaman )
  6. [ii]Futur II (Gelecek Zaman-2 )

Şimdi bu zamanları ve hangi durumlarda kullanıldıklarını inceleyelim.

1.1-  Präsens ( Şimdiki Zaman )

 

İçinde bulunduğumuz anda yapmakta olduğumuz eylemleri ifade etmek için kullanılır.

z.B.: Ich gehe nach Hause. (eve gidiyorum. )
Er spricht am Telefon mit dem Lehrer. (Telefonda öğretmek ile konuşuyor )
Meine Mutter kocht Spaghetti in der Küche. ( Annem mutfakta spagetti pişiriyor. )
Ich weiß nicht, wo er jetzt ist. ( O şimdi nerde bilmiyorum. )

Şimdiki Zamanın Gelecek Zaman Anlamı

Ancak zaman kayması Türkçe dahil bir çok dilde olduğu gibi Almancada da vardır. “Ich gehe morgen nach Hause.” cümlesinde “morgen” zaman zarfını kullanarak cümleye gelecek zaman anlamı kattık. Cümle şimdiki zaman kalıbı ile kurulmasına rağmen “morgen” zaman zarfından dolayı “yarın eve gideceğim” anlamı ortaya çıktı ve cümle gelecek zaman kalıbına büründü.

 

Şimdiki Zamanın Geniş Zaman Anlamı

“Ich gehe ins Kino.” cümlesi de şimdiki zaman kalıbı ile kurulmasına rağmen, genel olarak yaptığımız bir alışkanlığımızı belirtmek istiyorsak “geniş zaman” anlamı kazanır. “Ich gehe oft ins Kino am Wochenende.” cümlesi şimdiki zaman kalıbı ile kurulmasına rağmen, sıkça yaptığımız bir alışkanlığı belirttiği için “geniş zaman” kalıbına büründü ve “Ben hafta sonları çoğu zaman sinemaya giderim” anlamı kazandı.

z.B.: Das Wasser kocht bei 100 Grad. (Su 100 derecede kaynar. )
Der Zug fährt vom Bahnhof um 8 Uhr ab. (Tren istasyondan saat sekizde ayrılır. )

1.2- Präteritum / Imperfekt

 

Bu zamanın Türkçede tam karşılığı yoktur. Cümlenin anlamına bakarak 3 tane durum ortaya çıkarabiliriz. Bunlar:

=> Geçmişteki Alışkanlıklarımız

=> Geçmişte Belirli bir Zaman Periyodunda Yaptığımız Şeyler

=> Perfek ile Benzer Şekilde -di’li Geçmiş Zaman Olarak

Präteritum’la ilgili bir kaç örnek cümle yazarak bu zamanı daha iyi anlamaya çalışalım.

— als ich 12 Jahre alt war, spielte ich Fußball. Jetzt spiele ich  Klavier. ( Ben 12 yaşındayken futbol oynardım. Şimdi piyano çalıyorum. )

— Ich spielte Fußball im Garten, während er in der Küche war. ( O mutfakta iken ben bahçede futbol oynuyordum. )

— Ich spielte Fußball gestern mit meinem Hund im Wald. (Dün ormanda köpeğimle futbol oynadım. )

Görüldüğü gibi tek bir zaman ( Präteritum ) ile kurulmuş cümleden birden çok anlam çıkabilmektedir. O nedenle cümleyi anlayabilmek için metnin konusunu ve akışını takip etmemiz gerekir.

1.3-Perfekt (-di’li Geçmiş Zaman)

 

Bu zamanın Türkçede tam bir karşılığı vardır.  Bu yüzden bu zamanı anlamak ve öğrenmek oldukça kolaydır. Perfekt bir cümle kurmak için “haben” ve “sein” yardımcı fiilleri kullanılır. Biz bu zamanı içinde bulunduğumuz ana kadar çoktan bitmiş, geçmişte olmuş, bitmiş olayları anlatmak için kullanırız. Bir cümlenin “haben” ile mi yoksa “sein” ile mi kurulacağına karar vermek için şu durumları göz önünde bulundurmalıyız:

    Bir hareket ya da hal, durum değişikliği bildiren fiiller “sein” ile

    Genelde içinde -i halinde bir nesne bulunduran cümleler “haben” ile kurulur.

z.B.: Ich habe heute Morgen das Auto gewaschen. ( Bu sabah arabayı yıkadım.)

Arabayı –i halinde bir nesnedir.

Ich bin in die Schule gegangen. ( Okula gittim. )

  • Neyi gittim?
  • Cevap yok.

Das Baby ist sofort eingeschlafen. ( Bebek çabucak uyudu. )

 !.. uyanıklıktan uyku durumuna geçiş hali o yüzden “sein” kullanılır. Artı uykuyu uyuyabiliriz.

  • Neyi uyudu?
  • Uykuyu “uykuyu” –i halinde bir nesne.

1.4- Plusquamperfekt (-mişli Geçmiş Zaman / Geçmiş Zamanın Hikayesi)

 

Bu zamanında Türkçede karşılığı vardır. Türkçedeki -mişli geçmiş zaman diğer bir ifadeyle “geçmiş zamanın hikayesi” bu zaman formunun tam karşılığıdır. Bu zaman formunu oluşturmak için “haben” ve “sein” yardımcı fiillerini Präteritum (=fiilin 2. hali) yani fiilin 2. halini kullanırız. Asıl fiil ise Perfekt’de olduğu gibi partizip (=PII=V3) yani fiilin 3. hali ile çekimlenmiş olarak cümlenin sonuna gider. “haben” ve “sein” yardımcı fiilleri çekimlenirken değişikliğe uğrar asıl fiilde bir değişiklik olmaz. Asıl fiil “Partizip” olarak cümlenin sonunda durur.

“haben” ve “sein” Präteritum Çekimleri

haben ve sein yardımcı fiillerinin şahıslara göre Präteritum çekimleri şu şekildedir:

haben

sein

 

 

1.5- Future I

Bu zaman formu ile gelecekte yapmak istediğimiz planları ifade ederiz ve “werden” yardımcı fiilini kullanırız. “werden” yardımcı fiili şahıslara göre çekimlenirken değişikliğe uğradığı halde asıl fiil mastar halinde cümlenin sonunda bulunur. “werden” fiilinin şahıslara göre çekimi şu şekildedir.

 

werden

1.6- Future II

Gelecekte belirli bir zaman diliminde, planlanan eylemi tamamlamış, yapmış olacağımızı ifade etmek için bu zamanı kullanırız.

z.B.: Ich werde meine Hausaufgaben gemacht haben. (Ev ödevlerimi yapmış olacağım.)

Future II Oluşturma Formu

werden + v3 + haben/sein

“werden” yardımcı fiili şahıslara göre çekimlenir, asıl fiil Perfekt (PII/V3) olarak cümlenin sonunda bulunur. Futur II’de “werden” yardımcı fiilinin diğer şahıslara göre çekimi şu şekildedir:

Şimdi bu 6 zaman formu ile ilgili birer örnek cümle verelim

Präsens: Ich mache meine Hausaufgaben. (Ev ödevlerimi yapıyorum.)

Präteritum: Ich machte meine Hausaufgaben. (Ev ödevlerimi yaptım /yapardım / yapıyordum.)

Perfekt: Ich habe meine Hausaufgaben gemacht. (Ev ödevlerimi yaptım.)

Plusquamfekt: Ich hatte meine Hausaufgaben gemacht. (Ev ödevlerimi yapmıştım.)

Futur I: Ich werde meine Hausaufgaben machen. (Ev ödevlerimi yapacağım.)

Futur II: Ich werde meine Hausufgaben gemacht haben. (Ev ödevlerimi yapmış olacağım.)

Daha fazla örnek

Du wirst in die Schule gegangen sein.(Okula gitmiş olacaksın.)

Ihr werdet nach Deutschland geflogen sein. (Almanya’ya uçakla gitmiş olacaksınız.)

Wir werden die Sätze erklärt haben. (Cümleleri açıklamış olacağız.)

2- PASİF CÜMLELER

Arabayı yıkıyorum. => Benim tarafımdan araba yıkanacak.

Almanca aktif bir cümleyi pasif yapmak için “werden” yardımcı fiilini kullanırız. Präsens bir cümle “werden” yardımcı fiili ile şu kurala göre pasif yapılır:

Präsens: werden + PII(V3)

–Das Auto wird von mir gewaschen. (Araba benim tarafımdan yıkanıyor.)

Pasif Präteritum: werden + PII(V3)

— Das Auto wurde von mir gewaschen. (Araba benim tarafımdan yıkandı.)

Pasif Perfekt: sein + PII(V3) + worden

— Das Auto ist von mir gewaschen worden. (Araba benim tarafımdan yıkandı.)

Pasif Plusquamperfekt: waren + PII(V3) worden

–Das Auto war von mir gewaschen worden. (Araba benim tarafımdan yıkanmıştı.)

Pasif Futur I: werden + PII(V3) + werden

–Das Auto wird von mir gewaschen werden. (Araba benim tarafımdan yıkanacak.)

Pasif Futur II: werden + PII(V3) + worden + sein

— Das Auto wird von mir gewaschen worden sein. (Araba benim tarafımdan yıkanmış olacak.)

3-MODALVERBEN MIT PASSIV

3.1- Präsens Passiv mit Modalverben

Präsens bir cümleyi modalverb kullanarak pasif yapmak için şu kuralı kullanabiliriz

Modalverb + PII(V3) + werden

— Das Auto soll heute von jemandem gewaschen werden. (Araba biri tarafından yıkansa iyi olur / yıkanmalı / yıkanması gerekir)

— Das Auto muss heute  von jemandem gewaschen werden. (Araba bugün biri tarafından yıkanmalı / yıkanmak zorunda.)

Veya cümleyi “Arabanın biri tarafından yıkanmaya ihtiyacı var.” olarak çevirebiliriz.

–Das Auto darf heute von jemandem gewaschen werden. (Araba bugün biri tarafından yıkanabilir / yıkanmaya izni var.)

— Das Auto kann heute gewaschen werden. (Araba bugün yıkanabilir. )

Görüldüğü gibi modalverb’in asıl fiil olarak kullanıldığı bir Präsens cümleyi pasif yapmak için sadece modalverb’leri çekimliyoruz.

3.2- Präteritum

Modalverb Präteritum + PII(V3) + werden

Präteritum bir cümleyi “modalverb” kullanarak pasif yapmak için sadece modalverb’in kendisini Präteritum yapmak yeterlidir. Cümlenin diğer öğelerinde bir değişiklik söz konusu değildir.

— Das Auto sollte heute von jemandem gewaschen werden. (Araba biri tarafından yıkansa iyi olurdu / yıkanmalıydı.)

— Das Auto konnte heute Morgen gewaschen werden, ob Peter nicht spät war. (Peter geç kalmasaydı araba bu sabah yıkanabilirdi / yıkanmış olabilirdi.)

Veya
Das Auto konnte heute Morgen gewaschen werden. (Araba bu sabah yıkanabildi.)

— Das Auto mussten heute Morgen gewaschen werden. (Araba bu sabah yıkanmalıydı / yıkanmak zorundaydı.)

— Das Auto durfte heute Morgen gewaschen werden. ( Araba bu sabah yıkanabilirdi./ Buna izin vardı.)

3.3- Perfekt Passiv mit Modalverben

Aşağıdaki kurala göre içinde modalverb bulunan bir cümleyi Perfekt Passiv yapabiliriz.

haben + PII(V3) + werden + modalverb

— Das Auto hat heute Morgen gewaschen werden müssen. (Araba bu sabah yıkanmalıydı.)

— Das Auto hat heute Morgen gewaschen werden können. (Araba bu sabah yıkanabilirdi.)

— Das Auto hat heute Morgen gewaschen werden dürfen. (Arabanın bu sabah yıkanmaya izni vardı / yıkanmalıydı.)

— Die Autos haben heute Morgen gewaschen werden müssen. ( Arabalar bu sabah yıkanmak zorundaydı.)

3.4- Plusquamperfekt Passiv mit Modalverben

İçinde modalverb bulunan bir cümleyi Plusquamperfekt Passiv yapmak için sadece “haben” yardımcı fiilini Präteritum forma sokarız. Cümlenin diğer öğelerinde bir değişiklik söz konusu değildir.

— Das Auto hatte heute Morgen gewaschen werden müssen. (Araba bu sabah yıkanmak zorundaymış.)

— Das Auto hatte heute Morgen gewaschen werden können. (Araba bu sabah yıkanabilirdi.)

— Das Auto hatte heute Morgen gewaschen werden dürfen. (Araba bu sabah yıkanabilirdi./buna izni vardı.)

— Die Autos hatten heute Morgen gewaschen werden müssen. (Arabalar bu sabah yıkanmak zorundaydı.)

3.5- Futur I  Passiv mit Modalverben

werden + PII(V3) + werden + Modalverb

— Das Auto wird heute Morgen gewaschen werden müssen. (Araba bu sabah yıkanmak zorunda olacak.)

— Das Auto wird heute Morgen gewaschen werden können. (Araba bu sabah yıkanabilecek.)

— Das Auto wird heute Morgen gewaschen werden dürfen. (Araba bu sabah yıkanabilir./buna izni olacak.)

— Die Autos werden heute Morgen gewaschen werden müssen. (Bu sabah arabalar yıkanmak zorunda olacak / yıkanma gereği duyacak.)

[i] Türkçe’de tam karşılığı yoktur, kullanıldığı yerleri dersin devamında ele alacağız.

[ii] Planlaması gelecek için kurulan ve yapılmış olacağı öngörülen eylemler için kullanılır. Buna da ders içinde değineceğiz.

Lütfen bu yazıda hata varsa bildiriniz

Yorum bırakmayı unutmayınız. Buraya tıklayarak dersi PDF olarak indirebilirsiniz.

ALMANCA KONUŞMAK İÇİN DİNLEME ALIŞTIRMALARI DESTEĞİ DERS KAYNAK DOSYALARI

Oku
Ich heiße Elfi Boehm und bin seit Oktober 1991 als administrative Sekretärin in der deutsch-russischen Abteilung tätig. Ich bin am 24. Juni 1961 (also zusammen mit John Cabot, der mir allerdings um ein paar Jährchen voraus war) in Neufundland angekommen und lebe seitdem auf dieser schönen Insel. Auch meine beiden Töchter sind hier geboren, aber sie sind inzwischen erwachsen und leben jetzt mit ihren Männern (einem Finnen und einem Amerikaner) in Toronto bzw. Chicago.
Doch nun zurück zum Jahre 1961. Meine erste Arbeitsstelle fand ich durch die Hilfe meines Mannes bei McNamara Industries, wo ich mich fast drei Jahre lang um die Lohnbuchhaltung und obendrein um die deutsche Korrespondenz des Konsuls, Herrn Sann, kümmerte. Mein Gehalt belief sich auf stolze 175 Dollar pro Monat, was nicht gerade zu meiner besten Stimmung beitrug. Jedenfalls war ich froh, als ich meine Siebensachen packen konnte, weil wir eine Familie gründen wollten.
Ich bin dem Arbeitsmarkt dann 26 Jahre lang ferngeblieben. Obwohl mir die Erziehung meiner Kinder sehr viel Spaß gemacht hat, fanden die Worte einer Freundin "Elfi, there is nothing inspiring about doing dishes" in meinem Herzen großen Anklang. Ja, Hausarbeit allein füllte mich wirklich nicht aus, und ich begann, alle möglichen Abendkurse an der Universität zu belegen und als Volontär zu arbeiten. Wurde in den Vorstand des Sinfonieorchesters gewählt, bereitete die Giocoso-Sänger und zahlreiche Solisten auf ihre deutschen Vorstellungen im KIWANIS Musik Festival vor, gründete zusammen mit einer Freundin und leitete fünf Jahre lang die deutsche Sonnabendschule für Kinder und arbeitete mich im Laufe der Jahre zum "Master Official" (Meister-Kampfrichter) des kanadischen Schwimmverbandes hoch. Im Jahre 1977 wurde mir "The Queen's Silver Medal for Outstanding Service to the Community" verliehen. Es waren interessante, aber auch recht anstrengende, arbeitsreiche Jahre.
Als meine Kinder mit ihrem Studium fertig waren und Neufundland verließen, habe ich mich noch einmal auf die Schulbank gesetzt, um mir Computer (ein Buch mit sieben Siegeln für mich) ein wenig näher anzuschauen. Hierdurch erhielt ich das nötige Selbstvertrauen, nach vielen Jahren noch einmal auf Arbeitssuche zu gehen. Resultat: siehe Satz 1 dieses Berichtes.

Kaynakça
Audio Kaynağı: http://www.mun.ca/german/German/tutorials/1000/tut_s1/audio/elfi1.wav
Metin kaynağı: http://www.mun.ca/german/German/tutorials/1000/tut_s1/elfiaudio.html
Elfi Boehm: http://www.mun.ca/german/German/tutorials/1000/tut_s1/tutorial.html
Bilinmeyen Kelimeler
Resultat e {re'zulta:t} s sonuç
Berihten {bı'rihtın} haber vermek; anlatmak,rapor etmek.
Arbeitssuche job search, iş aramak
Selbstbewusstsein {n}; Selbstbewußtsein {n} [alt]; Selbstvertrauen {n} self-confidence , Kendinden emin
hierdurch; hiermit {adv} through this; hereby Bu aracılığıyla , bundan dolayı bu vesile ile bu vesileyle böylelikle sonuç olarak şimdi burada bu vesile ile
Nötig {'nö:tih} gerekli,lüzumlu, lazım
Kampfrichter {m}; Kampfrichterin {f} [sport] referee
neufundland; n. newfoundland, large island and province in eastern canada; breed of dog with a long straight back and a dense oily coat , Kanada'nın batısında geniş bir ada....
Anzuschauen: {'anşauın} bakmak, seyretmek v. 'anşauın bakmak, seyretmek bakmak
im Laufe der Jahre in the course of the years boyunca ,esnasında ,sırasında
verliehen; vergeben; zuerkannt; zugesprochen awarded , Ödüllendirilmek
Siegeln {'zi:gıln} mühürlemek, damgalamak ,
Das ist ein Buch mit sieben Siegeln. It's a closed book. Bu kapalı bir kitap.
tätig faal, aktif, etkin ,
administrative idareyle ilgili ,yönetimle ilgili
Abteilung departmanı ,daire başkanlığı
allerdings şüphesiz, fakat bununla beraber, {alır'dings} aslında, kuşkusuz
voraus {fo'raus} önde, ileride; önceden
inzwischen su ana dek, bu aralıkta; bu esnada
Lohnbuchhaltung en;payroll department maaş bordrösü,ücret hesaplama departmanı
Obendrein {'o:bın'drayn} üstelik, üstüne üstlük
Korrespondenz en {korespon'dents} e haberleşme; mektuplaşma, yazışma
Konsul e {kon'zul} r konsolos
Gehalt er s. gı'halt maaş, aylık
Stolze gururlu
Stimmung ruh durumu ,duygudurum ,düşünce yapısı ,en {'ştimung} e ruh hali; hava; atmosfer; müz. Akort
Beitrug katkı, katkı payı
seine Habseligkeiten/Siebensachen zusammen haben to have all one's kit together
ferngeblieben absented bulunmamak,yok
Erziehung education,breeding; eğitim,terbiye,yetiştirme
Anziehung {f}; Anziehungskraft {f}; Zugkraft {f}; Wirkung {f}; Anklang {m} appeal; başvurmak,müracaat
Arbeitsmarkt iş gücü piyasası
Belegen {bı'le:gın} örtmek; kanıtlamak; işgal etmek
Vorstand e {'fo:rştant} yönetim kurulu; başkan
gewählt kultiviert; gewählt {adj} refined; arıtılmış, rafine edilmiş
bereiten verursachen; bereiten {vt} to give {gave; given}
Es kursieren zahlreiche Gerüchte, dass ... Rumours abound that ... bol olmak,dolu olmak, bollaşmak
etw. an die eigenen Bedürfnisse/Vorstellungen anpassen; individuell gestalten {vt} to customize; to customise [Br.] sth. özelleştirmek, kendine özgü yapmak
durchführen; verwalten; führen; leiten; managen [ugs.] {vt} to manage çalıştırmak, yürütmek, yönetmek, idaret etmek
sonnabends; samstags {adv}; jeden Sonnabend; jeden Samstag on Saturdays; each Saturday; every Saturday Cumatesi kursları
Verband {m} [aviat.] formation formasyon
anstrengend; mühsam {adj} hard zor
Schulbank {f} [school] school desk okul sırası
arbeitsreich {adj} work-filled dolu pozisyon, job-filled;personel alınmış, full of work, filled with work, busy  es ist arbeitsreich, das zu tun      it requires a lot of work to do that
Der Club erhielt eine Geldstrafe von 10.000 EUR wegen finanzieller Unregelmäßigkeiten. The club was fined EUR 10,000 for financial irregularities
Bir başka Almanca dersimizde görüşmek üzere Auf Wiedersehen! :-)

TürkçeDeutsch
Fark etmez / sıkıntı değilDas ist mir (völlig) egal.
Fena değil!Nicht schlecht!           
Kesinlikle olmaz!Auf keinen Fall!
Haklısın! / Haklısınız!Du hast Recht! / Sie haben Recht!
Buna inanamıyorum!Nicht zu fassen!
Hadi gidelim!Gehen wir!
Fikrim yok.Keine Ahnung.
Ne oluyor?Was ist los?
Beni ara! / Beni arayınız!Ruf mich an! / Rufen Sie mich an!
Bu harika!Das ist ja toll!
Günaydın      Guten Morgen!
NasılsınWie geht's dir/ Ihnen?
İyi  akşamlar!Guten Abend!
Hoş geldiniz(Birini selamlarken)Willkommen!
Teşekkür ederim. İyiyim!Danke, mir geht's gut!
Ya sen?Und dir/Ihnen?
İyi/ idare ederGut/ So la-la
(çok) teşekkür ederim!Danke (vielmals)!/ Vielen Dank!
Bir şey değil! ( "teşekkür ederim" için)Gern gescheh'n!/ Keine Ursache!/ Kein Problem!
Hey! dostum!Hey! Kumpel! (sadece erkekler için)
Neler yeni?Was gibt's Neues?
Çok değilNicht viel.
İyi geceler!Gute Nacht
Daha sonra görüşürüz!Bis später!
Güle güle!Auf Wiedersehen!/ Tschüß!
KayboldumIch habe mich verlaufen!
Yardım edebilir miyim?Kann ich dir/ Ihnen helfen?
Bana yardım edebilir misin?Kannst du/ Können Sie mir helfen?
(banyo/ eczane) nerede?Wo ist (das Badezimmer/ dieApotheke?)
Düz gidin! sonra sola/ sağa dönün!Gehen Sie geradeaus! Dann links /rechts abbiegen!
John’u arıyorum.Ich suche John.
Bir dakika lütfen!Einen Augenblick, bitte! / einen Moment bitte!
Hatta kalın lütfen! (telefon)Bleiben Sie dran, bitte!
Bu kaç para?Was kostet das?/ Wie teuer ist das?
Affedersiniz ...! (bir şey sorarken)Entschuldigen Sie bitte...!
Pardon! ( geçebilir miyim alamında)Darf ich mal vorbei?
Benimle geliniz!Kommen Sie mit!
(İngillizce/ Almanca) biliyor musunuz?Sprechen Sie (Englisch/ Deutsch)?
Sadece biraz.Nur ein bißchen
İsminiz nedir?Wie heißen Sie?
Benim adım...Ich heiße... / Mein Name ist...
Bay.../ Bayan.…/ küçük hanım…Herr/ Frau/ Fräulein (artık kullanılmıyor)
Sizi tanığıma memnun oldum!Schön, Sie kennenzulernen!
Çok naziksin!Du bist/ Sie sind sehr freundlich!
NerelisinWoher kommst du/ kommen Sie?
Almanya’lı/ Amerika’lıyımIch komme (aus den U.S.A./ aus Amerika / aus Deutschland)
AmerikanımIch bin (Amerikaner)
Nerede yaşıyorsun?Wo wohnst du/ wohnen Sie?
Amerika!da/Almanya’da oturuyorumIch wohne (in den U.S.A./ in Amerika/ in Deutschland
Burayı sevdin mi?Gefällt es dir/ Ihnen hier?
Almanya harika bir ülkeDeutschland ist wunderschön
Mesleğin nedir?Was ist dein/ Ihr Beruf?
Bir (çevirmen/ iş adamıyım)Ich bin (Übersetzer/Dolmetscher) / Geschäftsmann
Almancayı seviyorumIch mag Deutsch
Bir aydan beri almanca öğreniyorum.Ich lerne seit einem Monat Deutsch
Bu harika!Oh! Das ist toll!
Kaç yaşındasın?Wie alt bist du/ sind Sie?
Ben (yirmi, otuz...) yaşındayım.        Ich bin (zwanzig, dreißig,...) Jahre (alt).
Gitmem lazımIch muß gehen/ los!
Hemen geri döneceğim!Ich bin sofort wieder da!
İyi şanslar!Viel Glück!
Doğum günün kutlu olsun!Alles Gute zum Geburtstag!
Mutlu yeni yıllar!Ein frohes neues Jahr!
Mutlu noeller!Fröhliche Weihnachten!
Tebrikler!(Herzlichen) Glückwunsch!
Afiyet olsun! (yemek için...)Guten Appetit!
Bir gün Almanya’yı ziyaret etmek isterim     Ich möchte eines Tages (mal) nach Deutschland reisen
John’a benden selam söyleGrüß/ Grüßen Sie John von mir!
Çok yaşa (hapşırınca)Gesundheit!
İyi geceler ve tatlı rüyalar!Gute Nacht und träum was schönes!
Affedersiniz, sizi anlamadım!Entschuldigung, ich habe Sie nicht verstanden!
Pardon, üzgünüm (bir hata için)Entschuldigung!/ Es tut mir leid!
Problem yok!Kein Problem!/ Keine Ursache!
Tekrar söyleyebilir misin?Kannst du/ Können Sie das nochmal wiederholen?
Yavaş konuşabilir misin?Kannst du/ Können Sie (etwas) langsamer sprechen?
Bunu not alın lütfen!Schreib/ Schreiben Sie es bitte auf!
Anlamıyorum!Ich verstehe das/ dich/ Sie nicht! (das:bunu, dich:seni, Sie:siz nazik)
Bilmiyorum!Ich weiß (es) nicht!
Hiç fikrim yok.Ich habe keine Ahnung.
Bunun adı Almancada ne?Wie heißt das auf deutsch?
İngilizcede "gato" ne demek?Was bedeutet "nacht" auf englisch?
Almancada nasıl "please" diyorsunuz?Wie sagt man "please" auf deutsch?
Bu nedir?Was ist das (hier)?
Almancam kötü.Mein Deutsch ist schlecht.
Almancamı geliştirmem gerekIch muß (mein) Deutsch üben.
Endişelenme!(Nur) Keine Sorge!
İyi/ kötü/ idare eder.gut/ schlecht/ so la-la
Büyük/ Küçükgroß/ klein.
Bugün/ şimdiheute/ jetzt
Yarın/ Dünmorgen/ gestern
Evet/ Hayırja/ nein
Buyurun! (Bir şey verirken)Bitte sehr!/ Bitte schön!
Bunu beğeniyor musun?Gefällt's dir/ Ihnen?
Bu gerçekten çok hoşuma gidiyor!Mir gefällt es sehr gut!
Açım/ susuzum.Ich habe Hunger/Durst.
Sabahleyin/ sabahları/ Akşamleyin/akşamlar/Geceleyin.      am Morgen/morgens/ am Abend/abends/ in der Nacht
Bu/ şu/ burada/oradadies(es/er/e)/ das. hier/ dort.
Ben/ sen. o/ o.Ich/ Du. Er/ sie
Gerçekten mi!Wirklich?!/ Echt?!
Bak!Guck (mal)/ Schau (mal)!
Acele et!Beeil dich!/ beeilen Sie sich!
Ne? Nerede?was?/ wo?
Saat kaç?Wie viel Uhr ist es?/ Wie spät ist es?
Saat 10. 07:30 ö.s.Es ist zehn Uhr. Sieben Uhr dreißig/ halb acht.
Bunu bana ver!Gib mir das!
Hasta hissediyorum.Ich fühle mich nicht wohl.
Bir doktora ihtiyacım varIch brauche einen Arzt.
Bir, iki, üçeins, zwei, drei
Dört, beş, altıvier, fünf, sechs
Yedi, sekiz, dokuz, onsieben, acht, neun, zehn
Eczane arıyorumIch suche eine Apotheke
Yan etkileri var mı?Gibt es irgendwelche Nebenwirkungen?
Doktorum bana ... dedi.Mein Arzt sagte (mir) ...
Ders iptal edildi.Die Stunde ist ausgefallen
Telefon numaram ...Meine Telefonnummer ist ...
İstediğin zaman beni arayabilirsinDu kannst mich jederzeit anrufen
Bana mesaj atabilirsinDu kannst mir eine SMS/Textnachricht schicken
Bana mail atabilirsinDu kannst mir eine E-Mail schreiben
Ben bunu neden düşünmedim?Warum ist mir das nicht eingefallen?
Bunu ben de fark ettim.Das ist mir auch aufgefallen
Telefon faturası geldi.Die Telefonrechnung ist fällig
Afiyet olsun!Guten Appetit!
SıkıldımMir ist langweilig
Sessiz ol!Sei ruhig! Sei leise
Kaybol!Verschwinde!
Neyin var?Was hast Du?
Deli misin?Spinnst Du?
Beni yalnız bırak!Lass mich in Ruhe!
Seni özlüyorumIch vermisse dich
Seni seviyorumIch liebe dich
Senden hoşlanıyorumIch mag dich/Ich habe dich gern
Yarın akşam vaktin var mı?Hast Du morgen Abend Zeit?
Seni akşam yemeğine davet etmek istiyorumIch möchte Dich zum Abendessen einladen.
Güzel görünüyorsun!Du siehst schön aus!
Kendinden biraz daha bahsedebilir misin?Kannst Du mir mehr über Dich erzählen?
BekarımIch bin Single
EvliyimIch bin verheiratet
İlgilenmiyorum!Interessiert mich nicht!
Telefon numaranı alabilir miyim?Kann ich deine Telefonnummer haben?
Yürüyüş yapmak ister misin?Möchtest Du spazieren gehen?
Sadece şaka yapıyorumIch mache nur Spaß
Ciddiyim.Ich meine es Ernst.
Ben vejetaryenimIch bin Vegetarier
Ben veganımIch bin ein Veganer
Domuz yemiyorum!Ich esse kein Schweinefleisch!
Alkol almıyorum.Ich trinke keinen Alkohol
Aman tanrım!Liebe Güte!
Tanrım!Ach je!
Tüh!Mist!

Listeyi ve devamını indirmek için buraya tıklayınız.


Buraya eklemek istediğin başka çok sık kullanılan kelime, ifade ya da cümle var mı yoruma yaz.

in

Dışardan içeriye doğru yönelmeyi belirtir. Farklı durumlarda "wo" ve "wohin" sorularına cevap verir. "Das" artikeli ile beraber akkusativ(wohin) formda "ins" şeklini alır. "der" ve "das" artikeli ile beraber dativ(wo) formda "im" şeklini alır.z.B.: Heute Abend gehen wir ins Kino.(Bu akşam sinemaya gidiyoruz)das Kino: -wohin? -ins KinoAhmet ist jetzt im Kino.(Ahmet şimdi sinemada.)das Kino: --wo? -- im Kino.Um wieviel Uhr sind wir in İstanbul? (Saat kaçta İstanbul'dayız.) --wo? --in İstanbulWas kostet eine Stange Zigaretten in Frankfurt? (Bir karton sigara Frankfurt'ta kaç para?) --wo? --in Frankfurt"in" edatının kullanıldığı diğer yerler» in edatı yönelme halinde kıta, ülke, köy ve şehirlerle kullanılırz.B.: Ich fliege um 8.00 Uhr in die Türkei. (Saat sekizde Türkiye'ye uçuyorum.) --wohin? --in die TürkeiMeine Großeltern sind in der Turkei, sie wohnen in Eskişehir. (Dedemgiller Türkiye'de, onlar Eskişehir'de oturuyor.) --wo? -- in der Türkei» Belirli artikeli olan ülkelerle "in"Bazı ülkelerin belirli artikeli olmasına rağmen bazı ülkeler artikelsizdir. Bu durumda artikeli olan ülkelere "wohin" ile yönelme halinde "in" kullanırız, ancak artikeli olmayanlarla "nach" kullanırız.z.B.: Ich fahre in die Türkei. (Türkiye'ye gidiyorum.) Ich fahre in den Irak. (Irak'a gidiyorum.)!!ANCAK Ich fahre nach Frankreich.(Fransa'ya gidiyorum.) Ich fliege nach Italien.(İtalya'ya gidiyorum.)»in der SchachtelZaman, nesne, mekan, durum bildiren cümlelerle "in" kullanılır.Tomas soll um 07.00 Uhr in der Schule sein.(Tomas saat yedide okulda olmalı.)Das Baby ist in der Schachtel.(Bebek kutunun içinde.)Das Essen wird in 6 Minuten fertig sein.(Yemek 6 dakika içinde hazır olacak.)Mein Bruder kann in 5 Minuten für die Schule fertig sein.(Erkek kardeşim 5 dakika içinde okula hazır olabiliyor.)Du lebst weiter in meinem Herzen.(Hala kalbimde yaşıyorsun.)in einer Woche, in diesem Jahr  usw.

nach

Bir yerden başka bir yere yönelmeyi belirtir."wohin" sorusuna cevap verir. Şehirler, kıtalar ve ülkelerle kullanılır.z.B.: jedes Wochenende fahren wir nach Eskişehir, dort wohnen unsere Großeltern.(Her haftasonu Eskişehir'e gidiyoruz, dedemgil orda oturuyor.)wir fahren im Sommer nach Antalya.(Yazın Antalya'ya gideriz.)Ich muss jede Woche nach İstanbul fahren, dort wohnt meine Freundin.(Her hafta İstanbul'a gitmek zorundayım, kız arkadaşım orda oturuyor.)nach Berlin fahren(Berlin'e seyahat etmek)Der Wind weht von Osten nach Westen.(pusula: Rüzgar doğudan batıya esiyor.)»Meiner Meinung nachBana göre, bence, benim fikrime göre gibi ifadelerle "nach" kullanılır.z.B.: Meine Meinung nach ist es zu teuer.(Bence o çok pahalı.)nach ihm ist seine Freundin nicht hübsch.(Ona göre kız arkadaşı güzel değil.) ,  Laufe ihm nach! (Ondan sonra git!)»nach dem FrühstückBir olaydan, eylemden, aktiviteden sonra anlamını vermek için "nach" kullanılır.Nach dem Frühstück im Hotel werden wir uns Abreise fertig machen und fahren nach Kumluca ...(Oteldeki kahvaltıdan sonra hareketimizi tamamlıyoruz ve kumlucaya gidiyoruz...)

bis

-e kadar; "bis" edatı bize -e kadar anlamını verir. Cümlede edat olarak kullanıldığında akkusativ nesne alır.z.B.: Sie bleiben vom 19. Mai bis 6. Juni.(Onlar 19 Mayıs'tan Haziran'ın 6'sına kadar kalıyorlar.)Wir fahren nur bis Köln.(Yalnızca Köln'e kadar gidiyoruz.)bis heute=bu güne kadar; bis morgen=yarına kadar; bis jetzt=şu ana kadar; bis auf weiteres=yeni bildiriye kadar; bis auf Widerruf=şimdilik, iptal edilinceye kadar; von Montag bis Freitag=pazartesiden cumaya kadar.

über

Bir edattır. Hem akkusativ hem de dativ nesne alır. Akkusativ nesne aldığında "wohin" sorusuna dativ nesne aldığında "wo" sorusuna cevap verir. Daha iyi anlaşılması için über {prp; wo? +Dat.; wohin? +Akk.} kuralını akılda tutabiliriz. Über + den kısaca übern yazılabilir. Diğer kelimelerle birleşerek yeni anlamlar türetebilir.» hinüber{zarf};öbür tarafaz.B.: Ich ging hinüber, um ihn zu begrüßen.(Karşıya ona merhaba demek için gittim.)Es gibt nur fünf Boote, einige werden also hinüberschwimmen müssen.(Sadece 5 bot var, o yüzden bazı insanlar karşıya yüzmeli.)»herüber{zarf}; Bu tarafaz.B.: Mein Cousin kommt nächste Woche aus Spanien herüber.(Kuzenim gelecek hafta İspanya'dan buraya geliyor.)daha fazla örnekMir gegenüber war er immer freundlich.(Bana karşı her zaman kibardı.)Die Bank ist gleich gegenüber von der Kirche.(Banka tam kilisenin karşısında.)Ich sehe die Sterne über mir.(üstümdeki yıldızları görüyorum.)Das Buch ist über dem Tisch.(Kitap masanın üzerinde.) ==> wo?Ich lasse das Buch über den Tisch.(Kitabı masanın izerine bırakıyorum.) ==>wohin?
Ich denke oft über das Buch von Stephen King „The Green Mile“ nach.(Sık sık Stephen King'in "The Green Mile" adlı kitabı hakkında kafa yoruyorum.)
»von...über...nach...z.B.: wir werden von İzmir über Antalya nach Ankara oder İstanbul reisen.(İzmir'den hareket edip,Antalya üzerinden Ankara ya da İstanbul'a seyahat edeceğiz.)

von

edat(prp) olarak kullanımı ==> -ineine Kreation von Johann Sebastian Bach.(Johann Sebastian Bach'ın bir eseri) , ein Gedicht von Goethe. (Goethe'nin bir şiiri.) , ein Stück vom Kuchen. (bir parça kek) , von bester Qualität. (en kalitelisi) , ein Freund von ihm. (onun bir arkadaşı) , südlich von Ankara. (Ankara'nın güneyi.)von {prp; +Dat.}"von" edatından sonra bir isim gelirse, ismin artikeli Dativ olur.z.B.: vom (= von dem) Morgen bis zum Abend. (Sabahtan akşama kadar.) , von A bis Z. (A'dan Z'ye.) , von jetzt an(bundan sonra, artık)Bir film, kitap oyun vs. ile ilgili olarak yazarını belirtirken İngilizce'de "by" kullanılır.Bunun Almanca karşılığı "von" dur.z.B.: Ich habe ein Buch geschrieben. (Ben bir kitap yazdım.) Das Buch wurde von mir geschrieben/Das Buch ist von mir geschrieben worden. (Kitap benim tarafımdan yazıldı.)özet olarak "von":
  • tarafından(yazar),
  • -den(bir yerden)
  • -in (birinin/bir şeyin) aitlik anlamlarını vermek için kullanılır.
aus oder von?aus: dativ edat olan aus birinin ırkını ya da nereli olduğunu vurgulamak için kullanılır.z.B.: ich komme aus Deutschland.(Ben Almanya'lıyım.)herhangi bir ürünün tamamının ya da parçalarının hangi ülkelerde üretildiğini belirtmek için "aus" kullanırız.z.B.: Der Computer ist aus Japan, aber der Monitor ist aus Taiwan. (Bilgisayar Japon malı, fakat monitör Tayvan'da üretiliyor.)
  • kapalı bir alandan(oda, bina vs.) geliniyorsa ya da kapalı bir kutu,kap ve çantadan bir şey çıkartılıyorsa "aus" kullanılır.
z.B.: Der Lehrer kommt jetzt aus dem Klassenzimmer.(Öğretmen şu an sınıftan geliyor.)Frau Müller nimmt enen Dollar aus ihrer Tasche.(Bayan Müller çantasından 1 dolar çıkarıyor.)von: Birinin ya da bir şeyin ayrılma noktasını ya da en bulunduğu mekanın belitmek için "von" kullanılır.z.B.: Ahmet kommt von der Arbeit.(Ahmet iş yerinden geliyor.) Cümle Ahmet'in en son bulunduğu yeri vurgular.Der Zug fährt in 10 minuten von İstanbul ab.(10 dakika içinde tren İstanbul'dan ayrılacak.)Von welchem Bahnsteig fährt der Zug nach Ankara ab?(Ankara'ya tren hangi perondan hareket edecek?) "von" edatının diğer özelliği ise aitlik bildirmesidir.z.B.: Das Auto von Peter ist leider kaputt.(Peter'in arabası ne yazık ki bozuk.)Almanca Video Dersler Burada
"Das" işaret zamiri olarak kullanıldığında "bu" ya da "bunlar" anlamını verir. Bu/Bunlar kim? , Bu/ Bunlar ne? gibi soruları "das" ile sorarız.z.B: --Wer ist das?(Bu kim?) --Das ist Herr Müller.(Bu bay Müller.) "Bu kim?" ya da "Bunlar kim?" sorularını tek bir soru kalıbı "wer ... das?" ile sorarız. O halde hem çoğul hem de tekil için "wer ... das?" soru kalıbını kullanmak durumundayız.wer ist das?=kim o?/bu kim? ,  wer sind das? = onlar kim?/bunlar kim?was ist das? = bu ne? , was sind das? = bunlar ne?Gramer olarak "wer" "was" tekil kullanımı vardır, yalın halde "was sind das? ya da "wer sind das?" olarak sormak yanlış olur. Ancak çoğul bir özne ile cümle içinde kullanabiliriz.z.B: wer sind diese Leute?(Bu insanlar kim?) , was sind Primzahlen?([Kendinden başka sayıya tam] bölünemeyen sayılar nelerdir?)daha fazla örnek...Das ist mein Wagen. Das sind meine Kinder.Sonuç olarak "bunlar kim?" diye sormak yerine "bu insanlar kim?" diye sormak daha doğru olur.Bunlar kim? anlamında "wer sind die?" soru kalıbını kullanırsak hafif aşağılayıcı, olumsuz bir durum ortaya çıkar. Bir gruba ya da kişilere "die" diye hitap edersek olumsuz bir durum söz konusudur. Grubun bizim grubun dışında kalan bir unsur olduğunu ima eder. Tanımadığımız, kim olduklarından emin olmadığımız kişiler hakkında "die" kullanmaktan kaçınmalıyız."wer sind sie" Onlar kim? anlamını verir, fakat "wer sind Sie?" siz kimsiniz? sorusu ile karıştırılabilir. Bu iki ayrım cümlenin içeriğinden anlaşılabilir.z.B: "Da stehen einige Personen. Kennst du sie?  Wer sind sie?" (Orada bazı insanlar duruyor,onları tanıyor musun? kim onlar?)" Da stehen einige Personen. Kennst du die? Wer sind die?"  aynı anlamı verir fakat "die" aradaki mesafeyi belirtir.--"Das sind Fatma und Peter."(Bunlar Fatma ve Peter.)--"Wer sind die?"  bu cümlede "die" şaşkınlık, şaşırma durumu belirtir.Hem çoğul hem tekil için "Das""--Das ist ein Buch."(Bu bir kitap) --Das sind die Bücher von Peter.(Bunlar Peter'ın kitapları.) 

Almanca Soru Kelimeleri ve kalıpları Fragewörter

Soru kelimeleri hakkında bilinmesi gerekenler

Bilmediklerimizi soru kelimeleri yardımıyla öğreniriz. Birine soru sorduğumuzda "ja" veya "nein" cevabını alırız.  "Ja" cevabı aynı fikirde olduğumuzu ya da bir şeyi kabullendiğimizi belirtir. Zıt durumlar için "nein" cevabı verilir. Bu tür soru şekline Almanca'da Ja/Nein Frage (evet/hayır soruları) denir. Ja/Nein Frage soru kalıbında soru kelimesi her zaman cümle başında bulunur. Bu yüzden soru kelimeleri 1.pozisyondadır. Soru kelimesinden hemen sonra ise soruyu kime sorduğumuzu belirten özne gelmek zorundadır.z.B.: Aşağıdaki tabloyu inceleyiniz.

Ja-/Nein-Frage

-

Cevap Cümlesi

1.Posizyon/ Fiil

2nci pos. / Özne

Cümle sonu

-

Ja / Nein,

Açıklama

Liebstdumich?-Ja,ich liebe dich.
Liebterdich nicht?-Doch,*er liebt mich.
KochtihrSuppe?-Nein,wir kochen Eier.
Cümlelerin Anlamı
--Beni seviyor musun? --O seni sevmiyor mu? --Çorba mı pişiriyorsunuz?--Evet, seni seviyorum. --Bilakis, o beni seviyor. --Hayır, yumurta pişiriyoruz.
*Olumsuz soruya vevap verirken bilakis, tam tersi anlamındaki "doch" kelimesini kullanırız.

W-Frage

Almanca'da "w" harfi ile başlayan soru kelimeleri vardır "wie, warum" gibi. Bu yüzden bunlara w-frage(w- soruları) deniliyor. W-frage birinin adını, yaşını, nerde oturduğunu öğrenmeye yönelik, belirli şeyler hakkında bilgi sahibi olmak amacıyla yöneltilen soru kalıplarıdır. Soru kelimesi cümlenin başında bulunur, 2. sırada fiil, 3. sırada özne yer alır.z.B.:

W-Frage

-

Cevap Cümlesi

1nci poz. / W-Frage

 2nci poz. / Fiil.

Cümle sonu

-

Bilgi

WieheißenSie?-Ahmet Bergmann
WowohnenSie?-In Eskişehir
WasmachenSie hier?-Ich studiere Deutsch
Cümlelerin Anlamı
--Adınınız nedir? --Nerde oturuyorsunuz? --Burda ne yapıyorsunuz?--Ahmet Bergmann --Eskişehir'de. --Almanca öğreniyorum.
»  W-Frage Genel BakışBu tip soru kalıbları yer-yön bildirebilir.  Akkusativ, dativ ve genitiv yapıda çok sık kullanılır.z.B.: Aşağıdaki tabloyu inceleyiniz.

Bilgi

W-Frage

Fiil

Özne

Cümle sonu

-

Açıklama

Nominativ

WersindSie?-Ahmet Bergmann.

Nominativ

Wasistdas?-Ein Auto.

Akkusativ

Wenliebstdu?-Nur dich.

Akkusativ

Wasputztdugerade?-Meine Schuhe.

Dativ

Wemgehörtdas Geldhier?-Natürlich mir.

Genitiv

Wessen Uhristdas?-Das ist Hakans Uhr.

Yer

Woistdie Uhr?-Auf dem Tisch.

Yön

WohinfährtAngelajetzt?-Zur Uni.

Yön

WoherkommtNick?-Aus Amerika.

Edatlarla

Mit wemhatTomgetanzt?-Mit Angelina.

Edatlarla

Worandenkstduoft?-An die Prüfung.
Cümlelerin Anlamı
--Siz kimsiniz? --Bu nedir? --Kimi seviyorsun? --Şu anda neyi temizliyorsun? --Burdaki para kime ait? --Bu kimin saati? --Saat nerde? --Angela şimdi nereye gidiyor? --Nick nerden geliyor(nereli) --Tom kimle dans etti? --Sık sık neyi düşünüyorsun?--Ahmet Bergmann. --Bir araba. --Sadece seni. --Ayakkabılarımı. --Bana tabiki. --Bu Hakanın saati. --Masanın üzerinde --Üniversiteye. --Amerikadan geliyor.(Amerikalı) --Angelina ile. --Sınavı
»  W-Frage ile bir iş ya da eylem hakkında bilgi alabiliriz. Merak ettiğimiz durumlar ve sorunlar hakkında bilgi sahibi olabiliriz.

Bilgi

W-Frage

Fiil

Özne

Cümle sonu

-

Açıklama

Eylem

Wasmachstdugerade?-Ich lese.

Eylem

WashatPaulagemacht?-Sie hat geschlafen.

Sorun

Wasistmit ihmlos?-Er hat Kopfschmerz.

Olay

Wasistgesternpassiert?-Ali ist hingefallen.

Olay

Wasistgesterngeschehen?-Albert ist gestorben.

İlgi

WasinteressiertMark?-Das andere Geschlecht.

Merak/İlgi

Waswollteerwissen?-Ob du verheiratet bist.
Cümlelerin Anlamı
--Şu anda ne yapıyorsun? --Ona n'oluyor?/Nesi var? --Dün ne oldu? --Dün ne vuku buldu? --Mark neye ilgi duyuyor? --O ne bilmek istiyor?--Okuyorum. --Baş ağrısı var./Başı ağrıyor. --Ali düştü. --Albert öldü. --Karşı cinse. --Senin evli olup olmadığını.
»  W-Frage Zamanlarla Kullanımı

Zarf Bil.

W-Frage

Fiil

Özne

Cümle sonu

-

Açıklama

Zaman

Wannkommtder Zug?-Gleich.

Zaman

Wie langebleibstdudort?-Zehn Tage.

Zaman

Für wie langeverreisenSie?-Für drei Wochen.

Zaman

Wie oftgehstduschwimmen?-Jede Woche.

Zaman

Ab wannsindSiein Urlaub?-Ab nächster Woche.

Zaman

Bis wannhabtihrgefeiert?-Bis zum Morgen.

Zaman

Seit wannrauchenSienicht mehr?-Seit sieben Jahren.

Zaman

Von wann bis wannmüssenSiearbeiten?-Von 8 - 17 Uhr.

Saat

Wie viel Uhristesjetzt?-Genau 12:35 Uhr.

Saat

Wie spätistes?-10 nach 12.

Saat

Um wie viel Uhrfängtder Filman?-Um 20:45 Uhr.
Cümlelerin anlamı
--Tren ne zaman geliyor? --Orada ne kadar kalıyorsun? --Ne kadar süreliğine seyahate çıkıyorsunuz? --Ne sıklıkta yüzmeye gidiyorsun? --Ne zamandan sonra tatildesiniz? --Ne zamana kadar kutladınız? --Ne zamandan ne zamana çalışmak zorundasınız? --Şu anda saat kaç? --Saat kaç? --Film saat kaçta başlıyor?--Hemen,şimdi. --On gün. --Üç haftalığına. --her hafta. --Gelecek haftadan sonra. --Sabaha kadar --Saat sekizden beşe kadar. --Saat tam 12:35. --Onikiyi on geçiyor. --Saat 20:45'te.
»  W-Frage yer zarfları ve yer edatları ile kullanımYer-yön ve bir işin gerçeğini, kaynağını öğrenmek için kullanırız.

Zarf

W-Frage

Fiil

Özne

Cümle sonu

-

Açıklama

Yer

Woistdas Mädchen?-Im Garten

Yön

Wohingehstdu?-Nach München.

Kaynak

Woherhastdudas Geld?-Von Uroma.
Cümlelerin anlamı
--Kız çocuğu nerede? --Nereye gidiyorsun? --Parayı nerden buldun?--Bahçede. --Münih'e. --Büyük anneden.
»  W-Frage neden sonuç bildiren cümlelerde çok sık kullanılır

Durum

W-Frage

Fiil

Özne

Cümle sonu

-

Açıklama

kausal

Warumliebstdumich nicht?-Weil du kein Geld hast.

kausal

Weshalbmachstdudas?-Aus Neugier.

kausal

WeswegenspieltHansnicht mit?-Wegen einer Grippe.

kausal

Wiesogehstdunach Hause?-Weil ich müde bin.

kausal

Aus welchem Grundhastduihn gehauen?-Aus Rache.

final

WozumachtRitasich hübsch?-Um den Männern zu gefallen.
Cümlelerin anlamı
--Neden beni sevmiyorsun? --Bunu neden yapıyorsun? --Hans niçin  birlikte oynamıyor? --Neden eve gidiyorsun? --Hangi sebepten dolayı onu bağladın? --Rita ne için süslenip püsleniyor?--Çünkü hiç paran yok. --Meraktan. --Bir grip yüzünden. --Yorgun olduğum için. --İntikamdan. --Erkekler hoşlansın diye.
»  Soru artikelleri ile birlikte W-Frage

Bilgi

W-Frage

Fiil

Özne

Cümle sonu

-

Açıklama

Tercih

Welche Fraugefälltdir?-Die blonde.

Tercih

An welchem KurssindSieinteressiert?-An dem Grundkurs.

Tercih

Mit welchem Autoseidihrgefahren?-Mit meinem.

Kalite

Was für Autosgefallendireigentlich?-Schnelle.

Kalite

Mit was für einem Autoseidihrgefahren?-Mit einem Audi.

Kalite

An was für ein GeschenkhabenSiegedacht?-An ein teures.
Cümlelerin anlamı
--Hangi kadın hoşuna gidiyor? --Hangi kursla ilgileniyorsunuz? --Hangi arabayla gittiniz? --Tam olarak ne tür arabalar hoşuna gidiyor? --Ne tür bir araba ile gittiniz? --Ne tür bir hediyeyi düşündünüz?--Sarışın --Temel kurs ile. --Benimki ile. --Hızlılar. --Bir Audi ile. --Pahalı bir hediyeyi.
» W-Frage ile Zarf cümleleri

Blgi

W-Frage

Fiil

Özne

Cümle sonu

-

Açıklama

Zarf

WiegehtesIhrer Frau?-Danke, gut.

Zarf

WiegehtesIhrer Frau?-Ihr geht es besser.

Miktar

Wie vielverdienenSiepro Monat-Leider viel zu wenig.

Miktar

Wie viele GeschwisterhatPeter?-Ich glaube sieben.

Ölçü

Wie weitistesbis Ankara?-Ungefähr 25 km.

Ölçü

Wie tiefsolldas Lochsein?-Vielleicht 50 m.

Ölçü

Wie altistdas Babyjetzt?-6 Wochen.

Ağırlık

Wie schweristder Koffer?-18 kg.

Tahmin

Wieistdas Bett?-Es ist bequem.

Zarf

Wiesingter?-Er singt schlecht.
Cümlelerin anlamı
--Eşiniz nasıl? --Eşiniz nasıl? --Ayda ne kadar kazanıyorsunuz? --Tam olarak ne tür arabalar hoşuna gidiyor? --Peter'in kaç kardeşi var? --Burdan Ankara ne kadar uzaklıktadır. --Bu çukurun derinliği ne kadar olmalı? --Bebek şimdi kaç yaşında? --Valiz ne kadar ağır? --Yatak nasıl? --O nasıl şarkı söylüyor?--Teşekkür ederim, iyi. --Daha iyi. --Malesef çok az. --Sanırım yedi. --Bir Audi ile. --Aşağı-yukarı 25 km. --Belki 50 m. --6 haftalık. --18 kg. --Rahat --Kötü şarkı söylüyor.

Was >> Ne >> Şey

Relativ cümlelerde "şey" ya da "ne" anlamları vardır.

z.B.: Tu das, ... der Arzt gesagt hat! Schalefen ist das beste, ... du jetzt machen kannst.

Boş bırakılan yere gelecek kelimeyi bulmak için cümleye doktorun dediği şey ne sorusunu sorarız. --Doktor ne dedi?

--Doktorun dediği şey ne?

Öyleyse cümlenin anlamı "doktorun dediği şeyi yap" olur. Devamındaki cümlede ise yine "uyumak şimdi yapabileceğin en iyi ..."  boş bırakılan yere relativ cümlelerde "şey" anlamındaki "was" gelir.

Worunter >> Neyin altında >> Onun altında

worunter'in relativ cümledeki anlamı "onun altında" dır. z.B.: Der Schlosser öffnete die Tür mit einem Dietrich, ... man einen hakenförmig gebogenen Draht versteht.

Çilingir kapıyı maymuncuk ile açtı ... kıvrık çengel şeklinde bir kablo anlaşılıyor.

Çilingir kapıyı bir maymuncuk ile açtı, onun altında kıvrık, çengel şeklinde bir kablo anlaşılıyor. Der Schlosser öffnete die Tür mit einem Dietrich, worunter man einen hakenförmig gebogenen Draht versteht.

Worüber >> Neye/Ne hakkında >> Bunun hakkında

Worüber'in relativ cümlelerde anlamı "bunun hakkında, bu duruma" dır. Cümleye "neye?, ne hakkında?" sorularını yöneltiriz. Cümle bu sorulara "bu duruma, bunun hakkında" şeklinde cevap veriyor ise boş bırakılan yere "worüber" yazarız.

z.B.: Die Frau gab dem Schlosser zwanzig Euro, ... dieser sich sehr freute. >> Kadın çilingire 20 oyro verdi, ... o çok memnun oldu. >> Kadın çilingire 20 Avro verdi, o bu duruma çok memnun oldu.

Wozu >> Neye, ne için, ne maksatla ,hangi maksatla, neden >> Bu maksatla

Wozu'nun relativ cümledeki anlamı "bu maksatla" dır. Boş bırakılan yere gelebilecek belirteç istendiğinde, boşluktan sonraki cümleye "neye, ne maksatla, ne için, hangi maksatla" sorularını yöneltiriz. "Bu maksatla" cevabını alabiliyorsak, boş bırakılan yere gelebilecek belirteç "wozu" dur.

z.B.: Die jungen gingen auf eine zweiwöchtige Wanderung, ... sie sich ein Zelt ausgeliehen. Gençler iki haftalık bir dağ yürüyüşüne gittiler, ... bir çadır ödünç aldılar. --Ne maksatla bir çadır ödünç aldılar? --Bu maksatla.  Mantıklı ve alakalı cevap verilebiliyor, o halde boş bırakılan yere gelebilecek belirteç "wozu" dur.

Wovor

Bazı fiiller kendinden sonra proposition olarak "vor" alır. "warnen" fiili buna örnektir. "warnen vor" ile birisini bir şeye karşı uyarmak anlamındadır. Wo soru zamiri ile birlikte "wovor" şeklinde yazılır.

z.B.: Sie kamen in schlechtes Wetter, ... sie schon gewarnt worden waren. (Kötü havaya yakalandılar, ... zaten uyarılmışlardı.) Boş bırakılan yere gelebilecek belirteç "warnen" fiilinden dolayı "wovor" dur. Sie kamen in schlechtes Wetter, wovor sie schon gewarnt worden waren. Kötü havaya yakalandılar, buna karşı zaten uyarılmışlardı.

Woraus >> Neden, neden yapılmış >> Bundan

"woraus"relativ cümlelerde "bundan" anlamındadır. Boş bırakılan yere gelebilecek belirteci bulmak için boşluktan sonra gelen cümleye "neden, neden yapılmış" sorularını sorarız. "Bundan, bundan yapılmış" cevaplarını alabiliyorsak, boş bırakılan yere gelebilecek belirteç "woraus" dur.

z.B.: Frau Krüger sammelte Erdbeeren, ... ihr Mann einen sehr guten Wein bereitete Bayan Krüger çilekler topladı, ... kocası çok iyi bir şarap hazırladı.

--Kocası şarabı neden hazırlıyor? -- Şarap neden hazırlanmış? --Bundan, bundan yapılmış.

Cevap mantıklı ve boş bırakılan yere uygun düşüyor, o halde boş bırakılan yere gelebilecek belirteç "woraus" dur.

Frau Krüger sammelte Erdbeeren, woraus ihr Mann einen sehr guten Wein bereitete. Bayan Krüger çilekler topladı, bunlardan kocası çok iyi bir şarap hazırladı.

Wodurch >> Ne suretle, hangi sayede, neyin sayesinde >> Bunun sonucunda, bu suretle, bu yüzden

"wodurch" relativ cümlelerde "bunun sonucunda, bu suretle, bu yüzden" anlamındadır. Boş bırakılan yere gelebilecek belirteç istendiğinde, boşluktan sonraki cümleye "ne suretle, hangi sayede, neyin sayesinde, neyin sonucunda" sorularını sorarız. "bunun sonucunda, bu suretle, bu yüzden,böylece" cevaplarını alabiliyorsak boş bırakılan yere gelebilecek belirteç "wodurch" dur.

z.B.: Aber im letzten Jahr hatte er etwas falsch gemacht, ... der Wein zu Essig geworden war. Ama o geçen sene yanlış birşeyler yapmıştı, ... şarap çok sirkeli olmuştu. Cümleye "ne suretle, hangi sayede, neyin sayesinde, neyin sonucunda" sorularından birini soralım; -- Şarap neyin sonucunda sirkeli olmuştu?

--Bunun sonucunda.

Mantıklı ve anlamlı bir cevap alıyoruz ve cümlenin anlamı bozulmuyor, tersine eksik cümle tamamlanıyor. O halde boş bırakılan yere gelebilecek belirteç "wodurch" dur.

Aber im letzten Jahr hatte er etwas falsch gemacht, wodurch der Wein zu Essig geworden war.

Ama o geçen sene yanlış birşeyler yapmıştı, böylece  şarap çok sirkeli olmuştu.

Wogegen >> hangi şeye karşı, Neye karşı >> Buna karşı

"wogegen" relativ cümlelerde "buna karşı" anlamındadır. Boş bırakılan yere gelebilecek belirteci bulmak için boşluktan sonraki cümleye "hangi şeye karşı" sorusunu yöneltiriz. Eğer "buna karşı" cevabını alıyorsak, boş bırakılan yere gelebilecek belirteç "wogegen" dir. z.B.: Die regierung hatte die BAFöG- Gelder heruntergesetzt, ... Studenten und Schüler protestierten. Hükümet federal  eğitim ve öğrenim bursunu azaltmıştı, ... yüksek okul ve diğer öğrenciler protesto ettiler.

Boş bırakılan yere gelebilecek belirteci bulmak için cümleye "neye karşı" sorusunu soruyoruz. Cevap bir şeye karşı anlamında kullanılan "wogegen" dir.

Die regierung hatte die BAFöG- Gelder heruntergesetzt, wogegen Studenten und Schüler protestierten.

Hükümet federal  eğitim ve öğrenim bursunu azaltmıştı, buna karşı, yüksek okul öğrencileri ve diğer öğrenciler bunu protesto ettiler.

Wobei >> Neyin yanında, ne ile birlikte, neyin yanı sıra >> Bunun yanısıra

"wobei" relativ cümlelerde "bunun yanısıra/yanlarında" anlamındadır. Boş bırakılan yere "bunun yanısıra"  ifadesini yazarız, anlam bütünlüğü oluşuyorsa boş bırakılan yere gelebilecek belirteç relativ cümlelerde "bunun yanısıra/...ile birlikte" anlamındaki "wobei" dır.

z.B.: Sie veranstalteten einen Demonstrationsmarsch, ... sie große Protestschilder vor sich hertrugen. Onlar bir gösteri yürüyüşü düzenlediler, ... önlerinde büyük bir protesto pankartı taşıdılar. Boş bırakılan yere "bunun yanı sıra" ifadesi uygun düşüyor, o halde boşluğa "wobei" gelmelidir.

Sie veranstalteten einen Demonstrationsmarsch, wobei sie große Protestschilder vor sich hertrugen.

Onlar bir gösteri yürüyüşü düzenlediler, bunun yanı sıra önlerinde büyük bir protesto pankartı taşıdılar.

1. İnternet

Günümüzde internet artık her evde var. Dil öğrenmenize yardımcı olacak dersleri internette bulabilirsiniz. Hergün yüzlerce yeni ders internette yayımlanıyor. Bu kadar dersler arasından mutlaka biri sizin işinize yarayacaktır. Faydalı olduğunu düşündüğünüz bir eğitim sitesinin internet adresini bilgisayarınıza kaydederek yeni konuları takip edebilirsiniz.

2.Televizyon

Televizyon dinlemek dil öğrenmeye yardımcı olabilecek başka bir yöntemdir. Televizyonların hemen hemen hepsinin artık alt yazı özelliği bulunmaktadır. Alt yazılı yabancı bir film DVD’si alarak dinlediğinizi anlama(listening) yeteneğinizi geliştirebilirsiniz.

3. Kitaplar

Kitap okumaktan geri kalmamalısınız.Etrafınızda bulunan eğitim kitaplarını okuyunuz.Hikaye, tiyatro,roman,masal kitaplarını da okumak için kendinize zaman ayırınız.

4. Bloglar,Şarkı Sözleri ve Türlü Kaynaklar

Günümüz interneti artık şirketlerin değil, bireylerin hakimiyeti altına girdi. Eskiden internette var olmak pahalı ve zahmetli bir işdi. Günümüzde bireyler kendi sitelerini,bloglarını(web log) kurup özgür makaleler yazabiliyor. Bu bireyler arasında şiir,hikaye,günlük notlar vb. yazılar yazanlar vardır. Bu kişilerin yazılarını takip ederek dilinizi geliştirebilirsiniz.

5-Üç belleğinizi de kullanın

İnsanın bir dili öğrenmesine yardımcı olacak üç belleği vardır:

Görmek,dinlemek,konuşmak; Yeni okuduğunuz bir dersi sesli olarak telaffuz etmeye çalışın. Bunu tek başınıza yapmak zor oluyor ve motive olamıyorsanız bir arkadaşınız ile beraber bunu yapmayı deneyebilirsiniz. Öğrenmeye çalıştığınız dersi sesli olarak da dinleyiniz, böylece üç belleğinizi de kullanmış olursunuz. Son olarak ne öğrendiğinizi kağıda dökmeye çalışınız.

6-Yaşadığınız Şehir,Mahalle, Kasaba

Yaşadığınız şehirde ve yerde  bulduğunuz, gördüğünüz şeyleri öğrenmeye çalıştığınız yabacı dildeki anlamını tahmin etmeye çalışın ve o nesneyi cümle içinde kullanın.

Ayrıca etrafınızdaki meslek gruplarının yabancı dildeki anlamını öğrenmeye çalışın. Örneğin yaşadığınız mahalledeki “kasap” ya da “terzi” gibi meslek adlarını öğrenmeye çalıştığınız yabancı dile tercüme etmeye çalışabilirsiniz.

 

7-Kendi Dilinizle Karşılaştırma  Yapın

Yabancı bir dili öğrenmeye başlamadan önce kendi dilinizin gramer konularını bildiğinizden emin olmalısınız. Bu size o dilin gramer konularını daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır. Öğrenmeye çalıştığınız yabancı dil hedef kaynağınız,kendi diliniz ise kontrol noktası olmalıdır,yani aşağıdaki formülü uygulamalısınız.   Hedef Dil(kaynak dosyalar) => Kendi Diliniz => Hedef Dil

8.Odanızı Kelimelerle DonatınRenkli karton kağıtlarını 10 x 4 cm ebatlarında makasla kesin, bu kartlara Almanca ve Türkçe kelimeler yazın ve odanızın her tarafına bu kartları yapıştırın, gözünüz Almanca bir karta odaklandığında onun Türkçe anlamını düşünün, Türkçe bir kelimeye odaklandığında ise Almanca anlamını bulmaya çalışın.Tüm kelimeleri öğrendiğinizden emin olduktan sonra, bu işlemi başka Türkçe ve Almanca  kelimeler ekleyerek tekrarlayın. Göreceksiniz ki zamanla tüm kelimeler hafızanıza kazınacaktır.9.Kelimelere Çağrışım VerinBu çok zevkli ve eğlenceli yöntemdir. Kelimelere çağrışım vererek onları kolayca hatırlayabilirsiniz.Nedir çağrışım vermek? sorusunu sorduğunuzu duyar gibiyim, bu tamamen bir kelimeyi hatırlamak için ona benzer kolay bir kelimeyi ek olarak zihinde tutmaktır.Bazen çevremizde çok rastlarız ” Seni gördükçe aklıma ali, veli, vs. geliyor” Bu yöntemi dil öğrenirken de kullanabiliriz, bir kelimeyi aklımızda çağrışım yapması için kolay hatırlanır bir nesne ile eşleyebiliriz, böylece kelime karşımıza çıktığında kolay olan nesneyi hatırlarız, kolay nesne de bize İngilizce kelimeyi hatırlatacaktır.mesela: “Can” yetenek bildiren bir modal verb’dir -ebilmek, -abilmek anlamı vardır. Can adında bir de arkadaşımız olsun. Bu kelimeyi öğrenirken “Can çok yeteneklidir, resim yapabilir,dikiş dikebilir” cümlesini de öğrenelim, ” Can” kelimesinin anlamını unuttuğuzda arkadaşımız olan Can aklımıza gelir, “Can çok yeteneklidir” cümlesinden yetenek bildiren bir modal verb olduğunu anlarız, “resim yababilir, dikiş dikebilir” cümlelerinden -ebilmek, -abilmek anlamı olduğunu anlarız.Değişik çağrışım teknikleri üreterek kelimeleri daha kolay zihinde tutabilirsiniz10.Doğal Dil EdinimiBir çocuğun kendi anadilini öğrendiği yöntemdir.Bu çok doğal bir öğrenme yöntemidir.Eğer kendinizi tamamen Almanca konuşulan bir dünyanın içine sokabiliyorsanız, kesinlikle Almanca’yı kolayca öğrenebilirsiniz. Almanca konuşulan bir dünyada bulunmak, Almanca’dan başka bir dili konuşmamayı gerektirir.Bu yöntemi uygulamak için :Televizyon izlemek, radyo dinlemek, gazete dergi okumak, Almanca yemek tarifleri ile yemek yapmak, çeşitli sözlü ve yazılı talimatları izlemek gerekir.Bu yöntem Almanca konuşmayan, ama Almanca konuşan ülkeye taşınmış kişiler için çok etkilidir.11-Ders Olarak YazmakÖğrendiğiniz yeni konuları başkalarının da faydalanması adına ders olarak yazabilirsiniz.Bunu yapmak için PC’nizi kullanabilirsiniz.İnternet erişiminiz varsa yazmaya başlamak için kendinize ücretsiz bir adres alabilirsiniz.Yazınızı yayımladıktan sonra bir okur kitleniz olacak ve yazınıza yorumlar yapılacaktır, bu da size en doğruyu öğrenmeye, en doğruyu yazmaya zorlayacaktır.Sonuç olarak hem siz daha iyi öğreneceksiniz hem de başkalarınında öğrenmesine yardımcı olacaksınız.
Haben Fiilinin Bilinmesi Gereken Özellikleri:"haben" bir cümlede yardımcı fiil ve asıl fiil olarak kullanılabilir."haben" yardımcı fiil olarak Perfekt yapıda kullanılır."haben"  bir şeye sahip anlamlarında ise asıl fiil olarak kullanılır.z.B: Er hat ein Auto. (Onun bir arabası var.) , ihr habt kein Geld und keine Zeit.(Hiç paranız ve zamanınız yok.)"haben" Fiilinin Çekimi:

Tekil

h a b e n

Çoğul

1. Şahıs

ich

hab e

wir

hab en

1. Şahıs

2. Şahıs

du

ha st

ihr

hab t

2. Şahıs

3. Şahıs

er / sie / es

ha t

sie / Sie

hab en

3. Şahıs

"haben" ile "sein" Arasındaki Farklar:"haben" ile "sein" fiilini karıştırıyor olabilirsiniz. Aşağıdaki kural bu karışıklığın giderilmesine yardımcı olabilir.

haben + Nomen(isimler)

sein + adjektiv(sıfat)

haben

sein

Subjekt

Verb

Nomen

Subjekt

Verb

Adjektiv

Der kleine Hund

hat

großen Durst.Der kleine Hund

ist

sehr durstig.
Die Kinder

haben

keinen Hunger.Die Kinder

sind

nicht hungrig.
Das Kind

hat

oft Angst.Das Kind

ist

sehr ängstlich.
Der alte Mann

hat

keine Kinder.Der alte Mann

ist

kinderlos.
Die alte Frau

hat

eine schwere Krankheit.Die alte Frau

ist

sehr schwer erkrankt.
Der Schüler

hat

einen großen Erfolg.Der Schüler

ist

sehr erfolgreich.
Cümlelerin tercümesi;1) ---Küçük köpeğin büyük susuzluğu var. , --- Küçük köpek çok susuz.2) --- Çocukların hiç açlığı yok. , ---Çocuklar aç değil.3) ---Çocuğun çok endişesi var. , ---Çocuk çok endişeli.4) ---Yaşlı adamın hiç çocuğu yok. , ---Yaşlı adam çocuksuz.5) ---Yaşlı bayanın kötü bir hastalığı var. , --- Yaşlı bayan çok kötü hasta.6) ---Öğrenci büyük bir başarıya sahip. , ---Öğrenci çok başarılı."haben" Fiilinin Kullanıldığı Zamanlar:

Zaman

Durum1

Verb1

Ara cümle

Verb2

PräsensAhmethatvier Geschwister
PerfektMeine Mutterhatheute Morgen viel Pechgehabt.
PräteritumHerr Müllerhattegestern ins Kino keinen Freund
PlusquamperfektDie Menschenhattenschon oft sehr viel Glück

gehabt.

1- Ahmet'in 4 kardeşi var2-Annemin bu sabah hiç keyfi yoktu. ya da -Annemin bu sabah çok can sıkıntısı vardı.3-Bay Müllerin dün discoda hiç arkadaşı yoktu.5-İnsanların zaten çok mutluluğu varmış.**Bu cümle Türkçe'ye "İnsanlar zaten çok mutluymuş" şeklinde tercüme edilebilir. O halde geçmişte başlamış ve devam eden bir mutluluk vardır diyebiliriz.Perfekt Zamanda "haben" ile Cümle Kuruluşu:Bir cümlede "haben" hem yardımcı hem de asıl fiil olarak kullanılır demiştik. Perfekt yapıda "haben" tek cümlede her iki durumda bulunur.Öğelerin dizilişi şahıslara göre çekimlenmiş asıl fiil + yardımcı fiil + partizip II şeklinde olur.

Perfekt = haben + Partizip II(fiilin 3.hali)

 

Tekil

haben + Partizip II

Çoğul

1. Şahıs

ich

habe ... gehabt

wir

haben ... gehabt

1. Person

2. Şahıs

du

hast ... gehabt

ihr

habt ... gehabt

2. Person

3. Şahıs

er / sie / es

hat ... gehabt

sie / Sie

haben ... gehabt

3. Person

  • Gestern hat Abelard sehr viel Angst gehabt.(Dün Abelard çok korktu.)
  • Cansu hat am Wochenende kein Glück gehabt.(Cansu'nun hafta sonunda hiç neşesi yoktu.)
Präteritum: "haben" fiilinin Präteritum hali "hatten" dır.

Çekim:

Singular

hatten

Plural

1. Person

ich

hatte

wir

hatten

1. Person

2. Person

du

hattest

ihr

hattet

2. Person

3. Person

er / sie / es

hatte

sie / Sie

hatten

3. Person

  •  Gestern hatte Peter sehr viel Angst.(Dün Peter çok korktu.)
  •  Stefan hatte am Wochenende kein Glück.(Stefan'ın hafta sonu hiç şansı yoktu.)
Plusquamperfekt:Asıl fiil "haben" ile Plusquamperfekt zamanda cümle kuruluşu "haben" ın geçmiş zaman(Präteritum) hali ve partizip II(fiilin 3.hali) ile yapılır.

Plusquamperfekt = hatten + Partizip II

 

Singular

hatten + Partizip II

Plural

1. Person

ich

hatte ... gehabt

wir

hatten ... gehabt

1. Person

2. Person

du

hattest ... gehabt

ihr

hattet ... gehabt

2. Person

3. Person

er / sie / es

hatte ... gehabt

sie / Sie

hatten ... gehabt

3. Person

 --- Gestern hatte Peter sehr viel Angst gehabt.(Dün Peter çok korkmuştu.)---Stefan hatte am Wochenende kein Glück gehabt.(Stefan'ın hafta sonu hiç neşesi yoktu.)
Almanca Akkusativ yapı ismin -i halidir. Neyi ve kimi sorusuna cevap verir. Ich verstehe den Satz nicht.(Cümleyi anlamıyorum.) ,das Wort und die Regel.(Kelimeyi ve kuralı)Er wiederholt einen Satz.(O bir cümleyi tekrarlıyor) , ein Wort und eine Regel. (bir kelimeyi ve bir kuralı)Akkusativ yapıyı en çok  belirli artikellerle(bestimmt) kullanırız. Belirsiz artikellerin (ein, kein) ve şahıs zamirlerinin(personalpronomen), akkusativ kullanımları vardır ve bunların akkusativ yapılışı belirli artikeller gibidir.

Belirli artikellerin Akkusativ Formu

Belirli Artikeller

           

der

das

die

Nominativ(yalın hal)derdasdie
Akkusativ(-i hali)dendasdie
Dativ(bulunma hali)demdemder
Genitiv(iyelik hali)desdesder
Belirli artikellerin -"der" hariç- akkusativ formda bir değişikliğe uğramadığını görüyoruz. Der artikeli ise akkusativ formda "den" oluyor.(1) Der Lehrer diktiert den Satz. (Öğretmen cümleyi yazdırıyor.) (2) Der Polizist warnt das Kind vor demVerkehr.(Polis çocuğu trafiğe karşı uyarıyor)Artikeli das olan isimlerin ismin yalın hali ve -i halinde, artikeli değişmez.z.B: das Kind (çocuk),das Kind (Çocuğu)Aynı şekilde "die" artikelinin de akkusativ formunda değişiklik olmaz.z.B: die Frau (Kadın), die Frau (kadını)Belirli artikeller gibi belirsiz artikeller ve şahıs zamirleri de benzer yapıya sahiptir.z.B: der Mannkein Mann (hiç bir adam), keinen Mann (hiç bir adamı), keinem Mann (hiç bir adama), keines Mannes (hiç bir adamın)ein Mann;ein Mann (bir adam), einen Mann (bir adamı), einem Mann ( bir adama), eines Mannes (bir adamın)mein Vater;mein Vater (benim babam), meinen Vater (benim babamı), meinem Vater (benim babama), meines Vaters (Benim babamın)
Sadece Maskulin singular(eril tekil) yapının akkusativ formu vardır, diğer artikeller akkusativ formda değişikliğe uğramaz. Belirsiz artikeller (ein, kein) ve kişi zamirleri(personalpronomen) için de bu bir kuraldır.
 

1. Singular/Einzahl (Tekil isimler)

Adından da anlaşılacağı üzere tekil varlığı belirten ve karşılayan kelimelerdir. z.B.: — Ahmet hat ein Auto. (Ahmet’in bir arabası var.) — Sein Haus ist sehr groß. (onun evi çok büyük.)

Yukarıdaki örnekte ein Auto ve sein Haus tekil haldedir.

2. Çoğul isimler Plural ( Mehrzahl )

Yapısında, anlamında birden çok varlığı andıran ve çokluk ya da çoğul eki almış kelimelerdir.

z.B.: — Ahmet hat viele Autos. (Ahmet’in bir sürü arabaları var.)Seine Autos sind sehr teuer. (Onun arabaları çok pahalı.)Almanca tekil kelimelerin nasıl çoğul yapılacağına dair genel geçer bir kural yoktur. Buna karşın bir çok kelimeyi çoğul yapmak için “(e)n” ya da “ e” kullanılır. Bir kısım kelimeler ise Umlaut “( ä / ö / ü )” alarak çoğul olur.

UNUTMA: Bütün çoğul isimlerin artikeli “ die ” olur.

Die Pluralformen (Çoğul yapı)

Aşağıdaki çoğulları ayırt etmek kolaydır:
-er, -en, el, -chen, -lein ekleri ile biten maskulin (eril) ve neutral (cinsiyetsiz) isimler çoğulda hiçbir ek ya da takı almazlar. Bu tür kelimeleri çoğul yapmak için kelimenin başına “die” artikeleni koymak yeterlidir.

Maskuline Nomen(eril isimler) sesli harflerinin – a, o ve u – üzerine genelde bir Umlaut alır.

das Fenster – die Fensterder Fehler – die Fehlerder Apfel – die Äpfel
das Mädchen – die Mädchender Garten – die Gärtender Vater – die Väter
das Männlein – die Männleindas Zeichen – die Zeichender Vogel – die Vögel
Bazı maskulin isimlerin çoğul yapılışı

Bir çok maskulin isimleri ve neutral isimleri çoğul yapmak için ismin sonuna –e eki koyulur. Maskulin isimler çoğulda genelde Umlaut alır, aynı şekilde feminin isimler de…

der Ball – die Bälledas Boot – die Bootedie Kuh – die Kühe
der Tag – die Tagedas Gedicht – die Gedichtedie Laus – die Läuse
der Tisch – die Tischedas Telefon – die Telefonedie Nacht – die Nächte
sonuna -e alarak çoğul yapılan isimler

n-Deklination çekimi  olan bütün eril isimler, birçok dişil isimler, birçok yabancı kökenli kelimeler bazı cinsiyetsiz isimler gibi çoğulda sonlarına -(e)n takısını alır. Bu gruptaki isimler neredeyse her zaman Umlaut’ suz çoğul yapılır.

der Junge – die Jungendas Auge – die Augendie Frage – die Fragen
der Löwe – die Löwendas Bett – die Bettendie Idee – die Ideen
der Student – die Studentendas Ohr – die Ohrendie Straße – die Straßen
umlaut almadan çoğul yapılan isimler

» Bir çok cinsiyetsiz isimler, bazı eril isimler gibi çoğulda sonlarına –er takısını alır. Bu gruba giren isimlerin birçoğu ayrıca sesli harflerinin -a, o, ve u- üzerine Umlaut alır.

das Buch – die Bücherdas Land – die Länderdas Wort – die Wörter
das Haus – die Häuserder Mann – die Männerder Wald – die Wälder
das Bild – die Bilderdas Kind – die Kinderdas Licht – die Lichter
-er ile çoğul yapılan ve sesli harflerinin üzerine umlaut alan isimler

» sonu a, i, o, u  harfleri ile biten isimlerin çoğul yapılışı basitleştirilmiştir. Alman diline İngilizceden giren yabancı kelimeler gibi sonu a, i, o, u ile biten kelimelerin çoğul yapılışı oldukça basittir. Bu tür kelimeler çoğulda sonlarına –s takısı alır.

das Foto – die Fotosdas Kino – die Kinosdas Taxi – die Taxis
das Sofa – die Sofasdie Oma – die Omasder Opa – die Opas
der Lkw – die Lkwsder Pkw – die Pkwsdas Team – die Teams
sonu a, i, o ve u ile biten isimlerin çoğul yapılışı

Sonu nis  ve –in ile biten kelimeler

das Ereignis – die Ereignissedas Ergebnis – die Ergebnisse
die Ärztin – die Ärztinnendie Lehrerin – die Lehrerinnen
sonu -nis ve -in ile biten isimlerin çoğul yapılışı

3. Yabancı kelimelerin çoğul yapılışı (Die Pluralformen bei Fremdwörtern)


Yabancı kökenli kelimeler çoğulda orijinal eklerini korur, korumayanlar ise –en Almanca çoğul ekini alır. Seçtiğimiz bazı yabancı kökenli kelimelerin çoğul yapılışı aşağıdaki gibidir.

-en eki ile çoğul yapmak (Pluralformen mit -en)

das Album – die Albender Atlas – die Atlantendas Datum – die Daten
die Firma – die Firmender Globus – die Globendas Konto – die Konten
das Museum – die Museendas Risiko – die Risikendas Thema – die Themen
-en ile çoğul yapılan yabancı kökenli isimler

Yabancı kökenli çoğul ekler (Fremde Pluralendungen)

der Index – die Indizesdas Komma – die Kommatadas Lexikon – die Lexika
das Praktikum – die Praktikadas Solo – die Solidas Visum – die Visa
Yabancı kökenli kelimelerin çoğul yapılışı

4. Sadece Tekil ya da Çoğul Kullanımı Olan İsimler

Bazı isimler cümle içinde sadece ya çoğul ya da tekil olarak kullanılabilir.

nur Singular (sadece tekil)nur Plural (sadece çoğul)
das Alterder Ärgerdie Alimentedie Einkünfte
der Friedendas Gelddie Elterndie Ferien
die Gedulddas Glückdie Gebrüderdie Geschwister
die Hitzedie Kältedie Kostendie Lebensmittel
der Lärmdie Zeitdie Leutedie Personalien
sadece tekil ve çoğul kullanımı olan isimler

Sadece Tekil— Ich habe kein Geld. — Peter hat keine Zeit. — Die Lehrerin hat viel Geduld. usw.Sadece Çoğul— Meine Eltern sind nicht da. —Die Ferien sind schön. —Die Lebensmittel sind teuer. usw.

5. Dativ’de Çoğullar (Pluralformen im Dativ)

UNUTMA: Çoğul isimler dativ durumda sonlarına ilave bir -n eki alır.

Mit den Jahren hat sich Rolf stark verändert.(Yıllar Rolf’u çok değiştirdi.)

sich verändern geçişsiz bir fiildir. Geşiçsiz filler nesne almaz Yani geçişsiz fiille kurulu bir cümlede özne hem eylemi yapar hem de eylemden bizzat kendisi etkilenir.Buna göre yukarıdaki örnekte Rolf değişme/değiştirme eylemini kendisi yaptığı gibi yine kendisi değişme eyleminden etkileniyor.Öyleyse bu cümleyi "Yıllar geçtikçe Rolf çok değişti" şeklinde de tercüme edebiliriz. Lütfen dikkat edin değiştirme eylemini yapan yıllar değil bizzat Rolf'dur.
— Die Eltern haben ihren Kindern zu Weihnachten Fahrräder geschenkt.(noelde ebeveynler çocuklarına bisiklet hediye ettiler.)
— Wie geht es deinen Freunden?(Arkadaşların nasıl?)
Seit Monaten hat es hier nicht mehr geregnet.(Aylardan beri buraya bir daha yağmur yağmadı.) — Das Essen hat unseren Gästen sehr gut geschmeckt.(Misafirler yemeğin tadından memnun kaldılar.) Schmecken hem geçişli hem de geçişsiz kullanımı olan bir fiildir.Yukardaki cümlede yemeğin tadına misafirler bakarken tadına bakılan yemektir.Yani eylemden etkilenen yemektir.Dolayısıyla bu cümlede schmecken geçişli fiil olarak kullanılmıştır ve cümleyi pasifleştirmiştir.Çünkü cümlenin “Yemeğin tadı misafirlerimiz tarafından çok beğenildi” anlamı da vardır. istisna!
Çoğul isimler dativ durumda sonlarına ilave bir -n eki alır demiştim. Ancak aşağıdaki durumlarda -n eki bulunmaz, düşer.
Eğer bir kelime –s eki ile çoğul yapılıyorsa…
z.B.: — Mit diesen Fotos ist er weltberühmt geworden.(Bu fotoğraflarla o dünya çapında meşhur oldu. — Bei den Omas ist es manchmal am schönsten.(Büyük anneler bazen en iyisidir.) Bir isim zaten –n takısı ile bitiyorsa… z.B.: —  Jochen hat gestern nur mit einem hübschen Mädchen getanzt.(Jochen dün sadece bir güzel kızla dans etti.) — Auf den Straßen ist man sich heute nicht mehr sicher.(Bugünlerde artık kimse caddelerde güvende değildir .)
Birden çok kelimeden oluşan yeni bir Almanca kelimenin artikeli her zaman türetilen ilk ismin artikelidir. Diğer bir deyişle bir kelime ne kadar kelime ile birleşirse birleşsin artikelini değiştiremez. Her zaman ilk ismin artikeli oluşan yeni ismin artikeli olur. Aşağıdaki tabloda bu durum açıkça görülmektedir,lütfen inceleyiniz.almanca-birlesik-isimler

SIFATLARIN DERECELENDİRİLMESİ(Steigerung der Adjektive)

Sıfatlar derecelendirilebilir. Sıfatın ilk yani derecelendirilmemiş hali olumlu durumdadır. Sıfatlar üstünlük derecelerine göre Komparativ (yakın üstünlük derecesi) ve Superlativ (en üstünlük derecesi) olarak adlandırılır.

Sıfatların Derecelendirilmesi

Bu dersi PDF olarak indirebilirsiniz. İndirme linki sayfanın altındadır.

Der Komparativ

iki nesne ya da iki şahsı karşılaştırır ve aradaki farkı gösterir.

Ahmet ist groß (1,89 m), aber İbrahim ist noch größer (1,93 m).
Ahmet uzun, ama İbrahim daha uzun.

Gestern war das Wetter schön (leicht bewölkt, 25 Grad) und heute wird es noch schöner (sonnig, 28 Grad).
Dün hava güzeldi(açık bulutlu,25 derece), ve bugün daha güzel (güneşli 29 derece.)

Der Superlativ

 En az 3 ya da daha fazla insanları/nesneleri karşılaştırırken veya  şahısların ya da nesnelerin sıradışı en üstünlük derecelerini ifade etmek için kullanılır.

Hatice ist klein (1,60 m). Elif ist kleiner (1,58 m) und Zeynep ist die kleinste (1,55 m).
Hatice küçük(1,60 m). Elif daha küçük (1,58 m) ve Zeynep en küçük (1,55 m).

Ein VW Golf ist teuer (25.000 Euro). Ein Audi A4 ist teurer (30.000 Euro) und ein Porsche Carrera GT ist am teuersten(650.000 Euro).

Bir VW Golf pahalı (25.000 Euro). Bir Audi A4 daha pahalı (30.000 Euro) ve bir Porsche Carrera GT en pahalısı (650.000 Euro).

» Derecelendirilen sıfat bir ismin önünde bulunabilir, o halde sıfatlar bir ismin önünde bulunarak onun rengini, şeklini ve durumunu belirtir. Bu durumda olan sıfatlara niteleme sıfatları denir.

Der Fabrikarbeiter will sich ein teures Auto kaufen.
Fabrika işçisi pahalı bir araba satın almak istiyor.

Sein Vorgesetzter hat sich ein teureres Auto gekauft.
Onun amiri daha pahalı bir araba satın aldı.

» Cümlede bir işi, hareketi ya da yargıyı bildiren kelimelere yüklem diyoruz. Sıfatlar cümlede yüklem görevinde de bulunabilir ve derecelendirilebilir. Bu şekildeki sıfatlara durum zarfı denir.

Europäerinnen sind sehr hübsch. (Avrupalı bayanlar güzel.)
Afrikanerinnen sind noch hübscher. (Afrikalı bayanlar daha güzel.)
Russinnen sind am hübschesten. (Rus bayanlar en güzeli.)

Sıfatların Derecelendirme Tablosu

Sıfatlar derecelendirilirken Komparativ formda –er takısını alır. Superlativ form  ise
am …-(e)sten ya da bestimmte Artikel (belirli artikel) + -(e)ste formülü ile yapılır.

almanca sıfatların derecelendirme tablosu

Örnekler

Angela ist sehr neugierig. (Angela çok meraklı.)

Ihre Freundin Bettina ist noch neugieriger. (Onun bayan arkadaşı Bettina daha meraklı.)

Aber meine Schwiegermutter ist am neugierigsten. (Ama benim kaynanam en meraklısı.)

Meine Schwiegermutter ist (von allen) die neugierigste.(Benim  kaynanam (hepsinin) en meraklısı.)

Mein kleiner Bruder ist (von allen) der neugierigste.(Benin küçük erkek kardeşim (hepsinin) en meraklısı.)

Das kleine Mädchen ist (von allen) das neugierigste.(Küçük kız çocuğu (hepsinin) en meraklısı.)

» Süperlativ belirli bir artikel ile yapıldığında, artikel cinsiyeti belirtir.
(e) harfi sonu -d, -ß, -sch, -t, -tz, -x ya da -z  ile biten sıfatlarda daha düzgün bir telaffuz için konuşmaya yardımcı olur. Bu harfe Almanca’da konuşma yardımcısı, konuşmaya yardım eden anlamında Aussprachehilfe denir. Kelimenin  daha estetik olarak telaffuz edilmesine yardımcı olur. Biz Türkçede bu tür harflere kaynaştırma harfi diyoruz. Türkçede iki sesli harf yan yana bulunmaz, o yüzden iki ünlü arasına bir kaynaştırma harfi girer. Dilimizde en çok kullanılan kaynaştırma harfi y kaynaştırma harfidir. 
z.B.: su(y)u bize getir -> Suyu bize getir.

komparativ

Buna Benzer Diğer Sıfatlar…

blind, blöd, dicht, echt, fest, fett, feucht, fies, fix, glatt, heiß laut, leicht, leise, mies, mild, müde, nett, rasch, sanft, satt, schlecht, spät, spitz, stolz, weise, wild, zart.

Ayrı Özeliğe Sahip Sıfatlar

» Bazı sıfatların derecelendirilmesi bir Umlaut ile yapılır.

derecelendirmesi umlaut ile yapılan sıfatlar

Buna benzer diğer sıfatlar…
dumm, gesund, grob, hart, krank, rot, scharf, stark, schwach, warm.

» Bir kısım sıfatların derecelendirilmesi düzensizdir. Bunlar aşağıdaki ekleri alır.

düzensiz sıfatlar

*: gern ile neyi daha çok sevdiğimizi belirtiriz.

Ich trinke gern Apfelsaft.(Elma suyu içmeyi severim.)
Bier hat er lieber.(Bira içmeyi daha çok seviyor.)
Am liebsten trinkt sie Wein.(En çok şarap içmeyi seviyor.)

Sıfatların Niteleme Sıfatı Olarak Kullanımı

» Sıfatların derecelendirme yapılırken bir ismin önünde niteleme sıfatı olarak bulunabilir ve ismin durumunu derecelendirerek bildirir.
z.B.:
In Frankreich gibt** es guten Wein. (Fransa’da iyi şarap var.)

Die Franzosen sagen, dass es in Frankreich einen besseren Wein gibt.
(Fransızlar diyor ki: " Fransa’da daha iyi şarap var.")

Mein Vater sagt aber, dass man den besten Wein in der Türkei kaufen kann.
(Ama babam en iyi şarap Türkiye’de satın alınabilir diyor.)

Cansu ist eine fleißige Schülerin.(Cansu çalışkan bir öğrenci.)
Charlotte ist eine fleißigere Schülerin.(Charlotte daha çalışkan bir öğrenci.)
Caroline ist die fleißigste Schülerin.(Carolin en çalışkan öğrenci.)

** : var anlamındaki es gibt kalıbı kendinden sonra gelen ismi  akkusativ yapar. Çünkü es gibt ne var? sorusuna cevap verdiği için gramer olarak dolaysız bir nesnedir(Akkusativobjekt).
z.B.:
Der Stuhl
Es gibt ein Stuhl da drüben. (Yanlış)
Es gibt einen Stuhl da drüben. (Doğru)

Karşılaştırma Yapmak
» Sıfatlara derecelendirme vererek iki şahıs ya da iki nesneyi karşılaştırabiliriz. Bu karşılaştırma bize iki imkan tanır.

1- Benzerlik/Aynı Olma Durumu(Gleichheit)

İki nesne ya da iki şahıs arasındaki benzerlik veya aynı olma durumunu belirtmek için:

so + Adjektiv + wie formülü kullanılır. Bu kalıbın alternativi so … wie ve aşağıdaki benzer kalıplardır.
gleich … wie, ebenso … wie, genau so … wie, doppelt so … wie
z.B:
 Elmar ist genau so stur wie sein Vater.(Elmar, babası gibi, inatçı)
Die Tochter ist ebenso hübsch wie ihre Mutter.(Kız evlat annesi gibi güzel.)
Dein Bruder ist dreimal so fleißig wie du.(Erkek kardeşin senin gibi çalışkan.)
Dein Vater liebt dich ebenso sehr wie deinen Bruder.(Baban seni, erkek kardeşin gibi, çok seviyor)

2-Zıtlık, Zıt olma Durumu(Ungleichheit)

Zıtlık durumu  Komparativ + als, ya da nicht / kein- + so + Adjektiv + wie  kuralına göre yapılır.
 z.B:
Dein 14-jähriger Sohn ist schon viel größer als meine 17-jährige Tochter.
(14 yaşındaki oğlun, benim 17 yaşındaki kızımdan çok daha büyük.)

Er gewinnt zwar öfter als ich, aber dennoch bin ich viel intelligenter als er.
(Benden daha sık kazanıyor, ama gerçi ben ondan daha zekiyim.)

Mein neuer Freund ist nicht so gemein wie mein alter Freund.
(Yeni arkadaşım eski arkadaşım gibi kaba değil.)

In Deutschland gibt es nicht so schöne Strände wie in Südamerika.
(Almanya’da Güney Afrika’daki gibi güzel plaj yok.)

Superlativ(en üstünlük) Derecesini Sınırlamak:

Bazen öyle durumlar olur ki bu durumlardan çok etkileniriz, çok beğeniriz. Bazen biri ya da bir şey bizi çok etkiler. Fakat bu nesne ya da şahsın en iyi ya da en güzel olduğundan emin olamayız. Bu gibi durumları sıfatların en üstünlük derecesini(Superlativ) sınırlandırarak ifade etmeye çalışırız.

z.B:
Ich war schon mal an einem der schönsten Orte dieser Welt.
(Bu dünyanın en güzel yerlerinden birindeydim.)

Charlotte ist einer der fleißigsten Schüler in dieser Klasse.
(Charlotte bu sınıftaki en çalışkan öğrencilerden biridir.)

Unsere Lehrerin ist eine der hübschesten Lehrerinnen, die ich jemals gesehen habe.
(Öğretmenimiz gördüğüm en güzel öğretmenlerden biridir.)

Dersimizin sonuna geldik, lütfen dersi iyice anladığınızdan emin olmadan sonraki derse geçmeyiniz. Dersi beğendiyseniz beni yeni dersler yazmaya cesaretlendirmek için yorum yapın, paylaşın.

Bu yazıya Google'a "almancada sıfatların derecelendirilmesi" yazarak ulaşabilirsiniz.
Bu dersi PDF olarak indirmek için burayı tıklayın.

Almanca Konuşma ve Gramer Kitabı

2 Adet Almanca Kitabı Youtube kanalımıza abone olan herkese hediye

1. Hediye

Kitap Hakkında
Yazar: Ahmet Bergmann
Tip: PDF
Sürüm: Tam Sürüm
Sayfa Sayısı: 269
Tür: Ders Kitabı

2. Hediye

Kitap Hakkında

Yazar: Ahmet Bergmann
Sürüm: Tam sürüm
Sayfa Sayısı: 80
Tür: Test kitabı
Biçim: PDF

Bu kitaplara nasıl sahip olurum?

  1. Buradan Almanca Youtube kanalımıza abone olun
  2. Buradaki yazının altına anlamlı bir yorum ile mail adresinizi bırakın.

Hepsi bu kadar! Mail adresinize kitapları göndereceğiz.

Almanca Adjektiv Deklination/Sıfat Çekimleri

Almancada sıfat çekimlerinde artikeller yine başrol oynar. Sıfat bir isim ile belirli/belirsiz artikel arasında bulunur. Türkçede olduğu gibi bir ismin önünde bir ya da daha fazla sıfat bulunabilir. Bu durum sıfatın çekimine etki etmez. Bir ismin önünde ne kadar sıfat olursa olsun çekimi tek sıfat çekimi ile paraleldir.

Belirli artikel ile sıfat çekimi

z.B.: der warme Tag(der Tag=>nominativ)

Belirli artikel ile sıfat çekimi & çoğul isimler:

Çoğul bir ismin önünde bulunan sıfatı çekimlemek kolaydır. Her durumda sıfat -en son ekini alır.  Aşağıdaki tabloyu inceleyiniz.
tablo2

» Çoğul hariç, nominativ çekimlerde tüm sıfatlar sonuna -e takısı alır. Buna karşın ismi niteleyen bir sıfatın önünde kendi öz artikeli der/die/das değil de ein belirsiz artikeli varsa ismin artikelini belirtmemiz gerekir. Aşağıda warmer sıfatında -er takısına bakarak Tag isminin artikelinin der olduğunu anlıyoruz.

z.B.: ein warmer Tag (der Tag=>nominativ)

Belirsiz Artikel ile Sıfat çekimi

Belirsiz artikel ismin hallerini(-es=>-in hali, -em=>bulunma ve ismin -e hali,-en=>-i hali) alırken sıfatın ise artikelin ekini(-er=>der, -es=>das, -e=>die) aldığını görüyoruz.

»Bir ismi niteleyen birden çok sıfat varsa çekimi aşağıdaki gibidir.

Yukardaki tabloda da görüldüğü gibi bir ismi niteleyen birden çok sıfat varsa, tek bir sıfat varmış gibi hepsi aynı kurala göre çekimlenir.İsmin önündeki sıfat sayısı çekime etki etmez.

Aşağıdaki tablo konuyu daha iyi anlamanıza yardımcı olabilir.

Yukardaki tabloda gri renkle belirtildiği gibi  maskulin&feminin&neutral Nom. ve  neutral&feminin Akk. tipindeki sıfat çekimlerinde -e son ekinin değişmeden sabit kaldığını görmektesiniz. Bu durumdan şu sonuca varabiliriz: artikelin yapısında değişiklik olmuyorsa son ek daime -e dir, ya da artikelde bir değişiklik oluyorsa son ek daima -en olur. Bu konu ile ilgili olarak diğer bir ipucu ise: Dativ, Genitiv ve Plural’da sıfatın son eki daima -en olur.
Sıfafın çoğul bir isimle çekimlenmesi

Yukardaki tabloda  bir sıfat çoğul bir ismi niteliyorsa daima -en ekini aldığını farkettiniz mi?

Tablolarla kafanızı karıştırmak istemiyoruz. Örnek cümlelerle konuyu daha iyi anlamaya çalışalım.

Haben Sie hier ein spielendes kleines Kind gesehen?
Buralarda oyun oynayan küçük bir çocuk gördünüz mü?

Der Großvater des spielenden kleinen Kindes ist mein Onkel.
Oyun oynayan küçük çocuğun dedesi benim amcam.

Ein alter Mann steht an der Ecke, er sieht sehr bedürftig aus.
Köşede yaşlı bir adam duruyor, o çok yoksul görünüyor.

Ich habe dem alten Mann ein Stück frisches Brot gegeben.
Yaşlı adama bir parça taze ekmek verdim.

Der alte Mann hat das frische Brot gegessen.
Yaşlı adam taze ekmeği yedi.

Die hübsche junge Frau hat *einen gut aussehenden Freund.
Genç güzel bayanın yakışıklı bir erkek arkadaşı var.

Wie nennt man einen intelligenten sensiblen und gut aussehenden Mann?
Zeki, anlayışlı ve yakışıklı bir erkeğe ne denir?

*Haben + Akk.

Haben yardımcı fiilinden sonra gelen zamir ya da artikel akkusativ halde olmak zorundadır. Yukarıdaki cümlede ein gut aussehender Freund olması gerekirken haben yardımcı fiilinden dolayı cümle einen gut aussehenden Freund şeklinde olmak zorunda.

İsimlerin artikelsiz çekimi

Bir ismi niteleyen sıfattan önce belirli ya da belirsiz hiç artikel yoksa çekimi aşağıdaki gibidir.


İstisna: Maskulin Genitiv ve neutr Genitiv durumda sıfatların "kühles Weins, frisches Brotes" şeklinde değil "kühlen Weins, frischen Weins" şeklinde çekimlendiğini görüyoruz. Buna karşın turuncu renkle belirgin yazıldığı gibi diğer sıfatlar artikelin doğal eklerini alıyor.
Bu dersimizde Almanca'da sıfat çekimleri,belirli sıfat çekimleri, belirsiz sıfat çekimleri gibi konularıöğrendik.Gelecek dersimize sıfatların derecelendirilmesi konusu ile devam edeceğiz. Okuduğunuz için teşekkürler!

Ders kaynağını PDF olarak indirmek için buraya tıklayın.

Tekil şahıs zamirleri

Yukarıdaki tabloya dikkatli baktığınızda 3.tekil dişil şahıs zamiri ile 3.çoğul şahıs zamirinin çekimlerinin Dativ hariç aynı olduğunu rahatlıkla fark edersiniz. Bu benzerliği yukarıdaki tabloda sarı arka zemin rengiyle, farkı ise mavi yazı rengiyle belirttik. Artı aşağıdaki ayrı bir tabloda gösterdiğimiz 2.tekil şahıs nazik hitap zamiri ile 3.çoğul şahıs zamirin çekimleri arasındaki tek farkın nazik hitap şeklinin ilk harfinin her durumda büyük yazıldığını fark etmiş olmalısınız.

Bir diğer kafa karıştıran zamir ise ikinci çoğul şahıs zamiri “ihr”. Bunu doğru kullanmanın mantığı şu şekildedir:

Eğer sizi dinleyen bir kitleye(seyirci, öğrenci, grup vs.) hitap ediyorsanız “ihr” yok eğer tanımadığınız ya da aranızda resmiyet bulunan ya da saygı gösterdiğiniz birine hitap ediyorsanız  “Sie” zamirini kullanıyoruz.

* Kafanızın karışmaması için tabloda vermedim ama Türkçemizde olduğu gibi Almancada da nazik hitap vardır. Almancada nazik hitap "sie" 3. çoğul şahıs zamirinin baş harfi büyük yazılarak oluşturulur. Nazik hitap şeklini çoğuldan ayırt etmek için zamirin baş harfine bakarız. Çünkü nazik hitap cümlenin neresinde olursa olsun baş harfi büyük yazılır. Buna göre "Sie" nazik hitap zamirinin çekimi aşağıdaki gibidir.

Örnek cümleler

Könnten Sie mir bitte das Brot reichen?(Ekmeği bana uzatabilir miydiniz lütfen?)
Ich werde Ihnen Bescheid sagen.(Size bilgi vereceğim.)
Ich liebe dich.(seni seniyorum.)
Unser Lehrer gab uns Anleitungen wie wir das Modell bauen sollten.(Öğretmenimiz
bize modeli nasıl yapmalıyız konusunda talimatlar verdi.)
Wie geht es Ihnen?(Nasılsınız?)
Er hat seiner Firma treu gedient.(Firmasına sadık olarak hizmet verdi.)
Gibt es noch weitere Fragen?(Başka sorular varmı?)

KARIŞIK FİİLLER(gemischte Verben)

Bu fiiller hem zayıf fiillerin hem de kuvvetli fiillerin özelliklerini taşıdığı için bunlara karışık fiiller diyoruz. Fiilin 2. ve 3. hallerinde (Geçmiş Zaman) zayıf fiiller -et ya da -(e)t takısını alır, zayıf fiillerin bu özelliği karışık fiiller için de geçerlidir. Karışık fiiller de tıpkı zayıf fiiller gibi partizip perfekt ve präteritum çekimlerde -et ya da -(e)t takısını alır. Kuvvetli fiiller gibi karışık fiillerin de köklerinde değişiklik meydana gelir.

Karışık fiillerin çekim şeması:

mastarŞimdiki zaman kök değişikliği(3.Tekil şahıs)Präteritum(3.Tekil Şahıs)Partizip Perfekt
brennen--branntegebrannt
kennen--kanntegekannt
wenden--wandtegewandt
denken--dachtegedacht
wissenweißwusstegewusst


Not: Karışık fiiller arasında bulunan wissen fiilinin şimdiki zamanda kuvvetli çekimi de vardır.

tekilçoğul
1. şahısich weißwir wissen
2. şahısdu weißtihr wisst
3. şahıser weißsie wissen
  

Modalverben (modalfiiller) karışık fiillerin bir alt kümesidir, öyle ki wissen fiili gibi çekim kuralları vardır. Bu bakımdan; 1) sollen hariç şimdiki zamanda köklerinde değişiklik olur, 2) şimdiki zaman 1. ve 3. Tekil şahıs çekiminde şahıs eklerini almazlar. Modalfiiller kuvvetli fiillerin kırıntısı gibidir, bu bakımdan; 1) sollen ve wollen hariç präteritum ve partizip perfekt formda köklerinde değişiklik olur. 2) präteritum ve partizip perfekt formda -te ve -(e)t eklerini alırlar.

mastarşimdiki zaman kök değişikliği.(3ncü tekil şahıs)Präteritum
(3ncü tekil şahıs.)
Partizip perfekt/ortaç/sıfatfiil
dürfendarfdurftegedurft
könnenkannkonntegekonnt
mögenmagmochtegemocht
müssenmussmusstegemusst
sollensollsolltegesollt
wollenwillwolltegewollt
Zayıf fiiller çekimlenirken köklerinde hiçbir değişiklik olmaz. Kuvvetli fiiller ise çekimlenirken fiil kökünde bazı değişiklikler olur. Bu değişikliğin bir kuralı yoktur. Her fiil farklı değişiklikler gösterebilir. O nedenle kuvvetli fiilleri tek tek öğrenmek zorundayız. Bir fiilin kuvvetli olup olmadığını anlamak için fiili er/sie/es/du şahıs zamirlerine göre çekimleriz, eğer fiil kökünde bir değişiklik oluyorsa  kuvvetlidir.
Almanca fiilin kökünü bulmak için -en takısını atarız. Gehen, geh(kök), -en(ek) = gitmek, git(kök), -mek(ek)
z.B.: sprechen:Er spricht, sie spricht, es spricht, du sprichst. Fiil kökünde değişiklik var, o yüzden "sprechen" fiili kuvvetli(düzensiz) bir fiildir.sagen:Er sagt, sie sagt, es sagt, du sagst. Fiil kökünde hiç bir değişiklik yok, öyleyse "sagen" fiili zayıf(düzenli) fiildir.

Kuvvetli Fiillerin Çekimi Aşağıdaki Gibidir.

Kökünde değişiklik olan tüm fiilller kuvvetlidir.
Tabloda gösterildiği gibi bir fiil her kipte değişikliğe uğramaz. Örneğin kommen ve fahren fiillerinin 3. halleri gekommen, gefahren.Kuvvetli fiillerin bir çoğu şimdiki zamanın 2. ve 3. tekil şahıs çekiminde, örneğin fährt, spricht şeklinde çekimlenirken, bir çoğunun şimdiki zaman çekiminde kökde değişiklik olmaz. zB.: geht, trinktAlman dilinde kuvvetli fiillerin ortak noktası fiillerin geçmiş zaman kipinde hepsinin kökünde değişiklik olması ve tüm kuvvetli fiillerin 3. halinde -en takısını almasıdır.z.B.: gesprochen, gefahrenKuvvetli fiillerin geçmiş zaman formundaki değişikliğin bir kuralı olmadığı için bu fiilleri tekrar tekrar okuyup ezberleyerek ya da sözlüklere göz atarak öğrenmeliyiz. Kuvvetli fiillerin bir listesini buradan indirebilirsiniz. Artık günümüzde Alman diline kuvvetli fiiller eklenmiyor. Aslında yıllardan beri bazı kuvvetli fiiller zayıf fiile dönüşüyor. Bu gün bir çok kuvvetli fiil zayıf fiil olmuş durumda.

Düzensiz(Kuvvetli) Fiillerin Tüm Zamanlarda ve Tüm Şahıslarla Çekimi

Aktiv Form

1. Örnek: schreiben - schrieb - geschrieben (Fiil kökü: -schreib- / -schrieb- )
PERSONPRÄSENSPRÄTERITUM
Ichschreibeschrieb
Duschreibstschriebst
Er / Sie / Esschreibtschrieb
Wirschreibenschrieben
Ihrschreibtschriebt
Sieschreibenschrieben
PERSON PERFEKTPLUSQUAMPERFEKT
Ichhabe geschriebenhatte geschrieben
Duhast geschriebenhattest geschrieben
Er / Sie / Eshat geschriebenhatte geschrieben
Wirhaben geschriebenhatten geschrieben
Ihrhabt geschriebenhattet geschrieben
Siehaben geschriebenhatten geschrieben
PERSONFUTUR IFUTUR II
Ichwerde schreibenwerde geschrieben haben
Duwirst schreibenwirst geschrieben haben
Er / Sie / Eswird schreibenwird geschrieben haben
Wirwerden schreibenwerden geschrieben haben
Ihrwerdet schreibenwerdet geschrieben haben
Siewerden schreibenwerden geschrieben haben
Dikkat: Präsens  ve Präteritum zamanda cümle kurarken: fiil kökü + şahıs ekiPerfekt ve Plusquamperfekt zamandaŞahıslara göre çekimlenmiş "haben" yardımcı fiili + "ge" + fiil kök + "en"(fiilin 3ncü hali). Futur 1' de cümle kurarken: Şahıslara göre çekimlenmiş "werden" yardımcı fiili + mastar fiil (z.B: gehen)

Futur 2: Şahıslara göre çekimlenmiş "werden" yardımcı fiili + Fiilin 3ncü hali + Mastar halinde "haben" Formül çerçevesinde cümle kurulur.

Aşağıdaki fiiller de benzer şekilde çekimlenir:

fliegen - flog - geflogen | glimmen - glomm - geglommen |  meiden - mied - gemieden |  saufen - soff - gesoffen |  lügen - log - gelogen |  schwören schwor - geschworen |  gären - gor - gegoren | quellen - quoll - gequollen |

Tüm kuvvetli fiillerin Präteritum ve  Partizip Perfekt(fiilin 3ncü hali) çekiminde kökte eşit bir  sessiz harf(ler) vardır.

2. Örnek: rufen - rief - gerufen (kök: -ruf- / -rief- )
PERSONPRÄSENSPRÄTERITUM
Ichruferief
Durufstriefst
Er / Sie / Esruftrief
Wirrufenriefen
Ihrruftrieft
Sierufenriefen
PERSON PERFEKTPLUSQUAMPERFEKT
Ichhabe gerufenhatte gerufen
Duhast gerufenhattest gerufen
Er / Sie / Eshat gerufenhatte gerufen
Wirhaben gerufenhatten gerufen
Ihrhabt gerufenhattet gerufen
Siehaben gerufenhatten gerufen
PERSONFUTUR IFUTUR II
Ichwerde rufenwerde gerufen haben
Duwirst rufenwirst gerufen haben
Er / Sie / Eswird rufenwird gerufen haben
Wirwerden rufenwerden gerufen haben
Ihrwerdet rufenwerdet gerufen haben
Siewerden rufenwerden gerufen haben
Dikkat: Präsens ve Präteritum zamanda cümle kurarken: fiil kökü + şahıs ekiPerfekt ve Plusquamperfekt zamandaŞahıslara göre çekimlenmiş "haben" yardımcı fiili + Partizip Perfekt(fiilin 3ncü hali).Futur 1' de cümle kurarken: Şahıslara göre çekimlenmiş "werden" yardımcı fiili + mastar fiil (z.B: gehen)Futur 2: Şahıslara göre çekimlenmiş "werden" yardımcı fiili + Fiilin 3ncü hali + mastar halinde "haben"Formül çerçevesinde cümle kurulur.
Aşağıdaki fiiller de benzer şekilde çekimlenir:fahren - fuhr - gefahren | fangen - fing - gefangen | raten - riet - geraten | kommen - kam - gekommen | stoßen - stieß - gestoßen | laufen - lief - gelaufen | heißen - hieß - geheißenTüm kuvvetli fiillerin Präsens ve  Partizip Perfekt(fiilin 3ncü hali) çekiminde kökte eşit bir  sessiz harf(ler) vardır.3. örnek: bitten - bat - gebeten (kök: -bitt- / -bat- / -bet- )
PERSONPRÄSENSPRÄTERITUM
Ichbittebat
Dubittestbatest
Er / Sie / Esbittetbat
Wirbittenbaten
Ihrbittetbatet
Siebittenbaten
PERSON PERFEKTPLUSQUAMPERFEKT
Ichhabe gebetenhatte gebeten
Duhast gebetenhattest gebeten
Er / Sie / Eshat gebetenhatte gebeten
Wirhaben gebeten hatten gebeten
Ihrhabt gebetenhattet gebeten
Siehaben gebetenhatten gebeten
PERSONFUTUR IFUTUR II
Ichwerde bittenwerde gebeten haben
Duwirst bittenwirst gebeten haben
Er / Sie / Eswird bittenwird gebeten haben
Wirwerden bittenwerden gebeten haben
Ihrwerdet bittenwerdet gebeten haben
Siewerden bittenwerden gebeten haben
Dikkat: Präsens ve Präteritum zamanda cümle kurarken: Fiil kökü + şahıs ekiPerfekt ve Plusquamperfekt: Şahıslara göre çekimlenmiş "haben" yardımcı fiili + Partizip Perfekt(fiilin 3ncü hali).Futur 1' de cümle kurarken: Şahıslara göre çekimlenmiş "werden" yardımcı fiili + mastar fiil (z.B: gehen)Furur 2: Şahıslara göre çekimlenmiş "werden" yardımcı fiili + Partizip Perfekt(fiilin 3ncü hali) +  "haben" ya da "sein" yardımcı fiili.
Aşağıdaki fiiller de benzer şekilde çekimlenir:schwimmem - schwamm - geschwommen | schwinden - schwand - geschwunden  | liegen - lag - gelegen  | helfen - half - geholfen  | gebären - gebar - geboren  | hängen - hing - gehangenTüm kuvvetli fiillerin Präsens, Präteritum ve Partizip Perfekt çekiminde kökte farklı sesli harf vardır.Düzensiz Fiileri Tam Listesine Buradan Ulaşabilirsiniz.


ARTİKELLER(Die Artikel)

Örğrencilerim bana "artikel nedir?" diye soruyorlar. Almancada artikel tanımlık demektir. Türkçede tanımlık bulunmuyor, ama İngilizcede "the" tanımlığı var.

Almancada ise 3 tane artikel bulunur(der, die, das). Her ismin kendine ait bir artikeli vardır. Bu artikellerin bir ismin önünde bulunması o ismi bilinen(belirli) yapar d.h. das Auto, der Mann usw. Almanca artikelleri cinsiyet konusu değil gramer konusu olarak görür. Yani Almanca bu artilelleri cümle kurmak için kullanıyor. Şimdi bu artikeller neler inceleyelim:

“der” Artikeli

Bu artikelin hangi tür isimlere ait olduğunu anlamak için bir deyim oluşturalım “er kişi der kişidir ya da erkek adam der olur” bu uydurduğumuz deyimden anlayacağınız üzere der artikeli maskulin isimlerin önünde bulunur.
“die”  Artikeli

Bu artikel dişil(feminin) isimlerin önünde bulunur.

“das” Artikeli

Bu artikel neutral isimlerin önünde bulunur. “das” artikeli canlı varlıkların dışında kalan nesnelerin artikeli olarak da bilinir. Çünkü sadece nesnelerin cinsiyeti olmaz. Almanlara göre bir kız çocuğu bile cinsiyetsizdir das Mädchen. Eski alman dilinde varlıkların cinsiyetleri artikellerle kesin olarak belirtilse de günümüzde o kadar önemli değildir. Günümüzde isimlere artikeller rastgele veriliyor, ama eskiden bir isme artikel verilirken ismin taşıdığı anlam dikkate alınırdı. Almancada güneş kadına, ay adama benzetilir. Güneş tıpkı bir kadın gibi hayat veren, mutluluk veren bir dişi olarak görülür bu yüzden almanlar güneşe die Sonne diyor. Ay solgun yüzlü, hayattan bezmiş evini ve ailesini ihmal eden bir adama benzetilir bu yüzden der Mond.

Belirli ve Belirsiz Artikeller

Yukardaki tabloda singular isimlerin belirli ve belirsiz durumlarını gösterdik.

Almanca belirsiz çoğul isimlerin önünde “ein” belirsiz artikeli bulunmaz(eine Autos diyemeyiz ama keine Autos diyebiliriz). Çünkü “ein” anlam olarak teklik ifade eder. Buna karşın “ein” artikelinin olumsuzu durumundaki “kein” artikeli çoğul isimlerle beraber kullanılabilir. Aşağıdaki tabloyu inceleyeniz.

Bir ismin artikelinin ne olduğunu ancak o ismi artikeliyle birlikte öğrenerek bilebiliriz ama yine de bazı isimlerin artikelini isimlerin yapısından anlamak mümkündür.

İsimlerin artikelini tahmin etmek için ipucu

  • Sonu –ung ile biten bütün isimlerin artikeli “die” olur.

z.B.: die Zeitung, die Übung.

  • Sonu –or ile biten bütün isimlerin artikeli her zaman “der” olur.

z.B.: der Senator, der Dictator

  • Sonu –chen ile biten bütün isimlerin artikeli her zaman neutral(cinsiyetsiz) “das” olur.

z.B.: das Mädchen, das Brötchen. eki

Bu şekilde daha bir çok ismin artikelini son ekinden tahmin edebiliriz. İşte akılda kalıcı çözümler:

maskulin(der): -or, -ling, -(i)ismus, -ig

feminin(die): -ung, -keit, -schaft, -(i)tät, -ik, -tion, -heit, -ei

neutral(das): -chen, -ma, -um, -ment, -lein, -tum

Doğrusunu söylemek gerekirse bunları bu şekilde hatırlamak çok zordur, bu zorluğu eklerin yerlerini değiştirip onları  tek bir kelimeymiş gibi okuyarak aşabiliriz. Sizler için bu ekleri tek bir kelime haline getirmeye çalıştım.

Artikeli;

 “der” olanlar için: der Ig-ling-or-(i)smus

“die” olanlar için: die Heit-ung-keit-ei-schaft-tion-(i)tät-ik

“das” olanlar için: das Tum-chen-ma-ment-um-lein

Almanca fiiller temel olarak üç kategoriye ayrılır bunlar:
  1. Zayıf Fiiller(düzenli)
  2. Kuvvetli Filler(düzensiz)
  3. Karışık Fiiler
Bundan başka Almancada fiillerin diğer halleri de vardır. Bu dersimizde fiilerin yukarıdaki üç özelliği üzerinde duracağız. Sonraki dersimizde ise fiilerin diğer özelliklerini anlatmaya çalışacağız. Fiillerin diğer özellikleri ise şunlardır:
  • Ayrılabilen fiiller
  • Ayrılamayan fiiller
  • Geçişli Fiiller
  • Geçişsiz Fiiller
  • Dativ Fiiller
  • Genitiv Fiiller
  • Dönüşlü Fiiler
  • Edat Alan Fiiller(achten auf, denken an)
  • Kişidışı Fiiller(regnen,donnern)
Bu fiilleri sonraki dersimizde öğreneceğiz. Almanca fiil çekimi konusuna geçmeden önce bazı fiilerin kendine özgü çekimleri vardır. Bu fiiller çekimlenirken bazılarının fiil kökünde değişiklik olur, bazılarında harf düşmesi meydana gelir ve bazılarına ise kaynaştırma harfi eklenir.Almanca'da bir çok kelime -en eki ile biter.Sonu -ln ya da -rn ile biten kelimelerde -e harfi düşer. Bunlar şahıslara göre çekimlenirken de -e harfi düşer.z.B.: sammeln, wandern, liefernalmanca-fiil-cekimiSonu d, n, m, t (dinamit) ile biten kelimeler, -t ve -st şahıs çekim eklerinde d, n, m, t harfleri ile bu ekler arasına -e kaynaştırma harfi girer. z.B:finden arbeiten, zeichnen, atmen

du arbeitest, er zeichnet, sie atmet du findest

Not: Sonu m ve n harfleri ile bitmesne rağmen, eğer m ve n harfinden önce l, r ya da h harfi bulunuyorsa bu kural geçerli değildir.z.B.: Lernen ---> du lernest(yanlış),du lernst (Doğru)l, h, r harflerinden önce sesli harf olmalıdır, z.B: lernen. Zeichnen --> du zeichnst (Yanlış), du zeichnest (Doğru)Sonu -s, -ss, , -x ya da -z ile biten kelimeler, -st du şahıs çekim ekinde düşer.Fiil: bremsen, heißen, heizenDu Formda Çekimi: du bremst, du heißt, du heiztŞimdiki zamanın çoğulunda sein hariç tüm fiiller düzenlidir.

z.B: wir sprechen, wir laufen, wir sehen

Zayıf Fiiller

Şimdiki zamanda zayıf fiillerin çekimi fiilin köküne aşağıdaki ekler getirilerek oluşturulur.Fiil kökü + Şahıs Çekim ekleri: -e, -(e)st, -(e)t, -en, -(e)t, -enz.B.: Aktiv

zayif-fiil-cekimlerilieben ==> lieben, liebte, geliebt (Kök: -lieb-)

almanca-zayif-fiillerin-cekimi

Präsens ve Präteritum Form Fiil Kökü + Şahıs Çekim Ekleri Perfekt ve Plusquamperfekt Form “Haben” yardımcı fiili + Fiilin 3. Hali (V3) Futur I Form “werden” yardımcı fiili + Mastar Fiil

Futur II Form “werden” Yardımcı Fiili + Fiilin 3. Hali (V3) + “haben” Yardımcı Fiili

Formülü çerçevesine göre oluşturulur.Bu dersimizde Almanca gramer konularında zayıf fiiller konusunu öğrendik, gelecek dersimizde kuvvetli fiiller konusu ile dersimize devam edeceğiz. Dersi beğendiyseniz lütfen yorum yapmayı unutmayın. Dersi PDF olarak indirmek için buraya tıklayın
sinavlarda-nasil-basarili-olunur

Sınavlarda Başarılı Olmanın Püf Noktaları

Her ne kadar sınavlarda başarılı olmak için önceden ders çalışarak sınava hazırlanmış olmak gerekli olsa da bazı dikkat edilmesi gereken noktalar vardır. Sınavlarda başarıyı yakalamak için 2 dönem vardır:

1.Sınav öncesi
2.Sınav anı

Sınav Öncesi Yapılması Gerekenler:

Düzenli ders çalışın, ders çalışma saatleriniz planlı olmalıdır.En ideal ders çalışma saatleri sabah kalktığınız an ve yatmadan önceki zamandır .Çünkü güne başlarken beyniniz ne ile meşgul ise o kalıcı olur. Sabah kalktığınız anda beyniniz dinlenmiş ve fit durumdadır. O nedenle beyninize girdiğiniz ilk veri çok önemlidir. Diğer ideal ders çalışma zamanı ise yatmadan önceki 1 saati kapsar. Bu bir saat içinde ders çalışıp yattığınızda çalışmanızın üzerine başka veri girmediği için beyindeki bilgiler güncel olacaktır.

Sınavda size lazım olacak evraklarınızı günler öncesinden tamamlayın kimlik, sınav bilgi formu v.b., bu belgeleri son anda tamamlamaya çalışırsanız stres yaşayabilirsiniz. Stres de beyne zarar verdiği için sınavınızı olumsuz etkileyecektir.

Sınava gireceğiniz binayı bir gün önceden gidip görmek, sınavın kontrolünü ele almak için gereklidir. Çünkü sınav binasını önceden gördüğünüzde merakanınızı gidermiş olursunuz, ve bu sizde bir rahatlama hissi verir.

Spor yapmaktan geri kalmayın. Spor yapmak vücudunuzu dinç ve dinamik yapar. Sadece vücut sporu değil beyninize de spor yaptırın. Bulmaca çözmek beynin çalışma ve algılama fonksiyonlarını harekete geçirir. Kitap okuyarak da beynin anlama ve algılama fonksiyonlarını harekete geçirebilirsiniz.

sinavda-yapilmasi-gerekenler

Sınav Anında Yapılması Gerekenler

Sınava girdiğiniz dersliğe vardığınızda sıranıza oturun ve etrafa kısa bir göz atın. Sınıfta bulunan tabloları, resimleri, masayı, sandalyeyi hatta diğer sınava giren adayları kısa da olsa inceleyin, merakanızı giderin.

Sınav kitapçıkları dağıtıldığında cevap formu vs. evrakların adınıza düzenlenmiş olup olmadığını kontrol edin. Doldurmanız gereken kısımları dikkatlice doldurun.
Salon görevlisi uyulması gereken kuralları okumaya başlayacaktır, söyleyecekleri şeyler standarttır. Sınav süresi şu kadar, yanınızda cep telefonu bulundurmayın, kopya çekmeyin vesaire vesaire. Oralı bile olmayın siz zaten sınav süresini biliyorsunuz. Salon görevlisi konuşurken siz soru kitapçığını karıştırın, böylece bir kaç soruyu önceden çözmüş olursunuz.

Sınav başladığında elbette bazı sorular zor bazı sorular kolaydır. Zor sorulara takılmadan kolay soruları bir bir halledin. Çünkü zor sorularda fazla zaman harcadığınızda kolay soruları yapmak için zamanınız kalmayabilir.

Soru kitağçığında doğru şıkkı daire içine alın, yanlış olduğunundan emin olduğunuz şıkkın üzerine çarpı koyun böylece üzerinde düşünmeniz gereken şıkları en aza indirgemiş olursunuz. Daha sonra geri dönüp çözmek üzere es geçtiğiniz sorunun yanına soru işareti koyun, geri dönüp çözdüğünüzde ise check işareti koyun.

Bir soruyu çözdükten sonra hemen cevap formunu doldurmak için çabalamayın. Bunu soru kitapçığıyla işiniz kalmadığında yapmanız daha iyi olur, ya da belirli aralıklarla bunu yapın mesela 20 soruda bir, 30 soruda bir, böylece zamanı seri kullanmış olursunuz.

Sınav anında en önemli konu ise cevap formunu doldururken şık atlamayın. Yanlışlıkla bir şık atladığınızda diğer tüm şıklarda yanlış olacaktır. Bunu önlemek için işaretlediğiniz cevabın kutucuğunun yanında işaret parmağınızı bekletin. Tüm cevaplarınız bittikten sonra cevap kağıdında işaretlediğiniz şık ile soru kitapçığında işaretlediğiniz şık eşleşiyormu konrol edin. Bunu tek tek yapmanıza gerek yok, bir kaç rakamda bu konrol edilebilir, örneğin 17nci,  51nci, 78nci, 23ncü sorular. Eşleşme doğru ise diğerlerinin de doğru olacağı ihtimali yüksektir.

Not: Bu konu ile ilgili öğrencilere aktarmak istediğiniz diğer noktalar varsa lütfen yorum yapınız.

Şu konulara yorum yapabilirsiniz:

Sınavlarda başarılı olmanın püf noktaları, sınavlarda başarılı olmanın sırları, sınavlarda dikkat eksikliği, sınavlarda dikkat toplamak, sınavlarda nasıl başarılı olunur.

Yorumlarınızı bekliyoruz...

Almanca fiiller, fiil çekimleri

1. MASTAR HALİNDEKİ FİİLLER

Mastar deyince aklımıza fiilin hiç çekimlenmemiş, çekim eki almamış hali gelecek, özetle fiilin yalın halinden bahsediyoruz. Türkçede fiiller kök + ek şeklinde iki parçadan oluşur. Mesela gelmek fiiline bakalım. "gel" kök ve "-mek" ektir. Aynı durum Almanca için de geçerlidir. Bir fiil Almancada da kök ve ekten oluşur. Mesela sagen fiiline bakalım "sag-" kök ve "-en" mastar ekidir. Almanca fiiller kök ve -en ekinden oluşur, -en ekine Türkçedeki -mek, -mak ekine eşittir diyebiliriz. Bu fiillere şimdiki zaman mastarı da diyebiliriz. Ayrıca Alman dilinde -n, ern, eln ekleri ile biten birçok kelime vardır. z.B.: "sein, wandern, ändern, sammeln".

almanca-fiiler-das-verb2

Alman dilinde şimdiki zaman mastarının dört hali vardır

z.B.: Er wird sein Essen gegessen haben. (O yemeğini yemiş olacak.)

Er wird gegangen sein.(o gitmiş olacak.)

Das Essen wird von meinem Bruder gegessen werden.(yemek kardeşim tarafından yenmiş olacak.)

Diese Nachricht wird von jedem gehört werden.(bu haber herkes tarafından duyulmuş olacak.)

Bunun dışında Alman dilinde fiiller mastar halinde können, möchten, müssen, dürfen, sollen, wollen modal fiilleri (modal verb) ile birlikte bir cümle kurarken bulunur. Hören, sehen, spüren gibi algılama fiilleri ile cümle kurarken de fiiller mastar halinde bulunabilir. Bundan başka gehen, lassen, lehren, bleiben, helfen gibi çok az bir fiil grubu cümle içinde kullanıldığında fiil nesne ve mastar halinde cümlenin sonunda bulunur.

z.B.: Ich kann nicht fliegen.(uçamıyorum./uçma yeteneğim yok.)

Du sollst deine Übungen machen.(Alıştırmalarını yapmalısın.)

Sie soll ihr Essen schon gegessen haben.(O yemeğini zaten yemiş olmalı)

Das Auto wird heute gewaschen werden.(Araba bugün yıkanmış olacak.)

Ich hörte ihn kommen.(onun geldiğini duydum.)

Wir gehen am Wochenende schwimmen.(Hafta sonu yüzmeye gidiyoruz)

Lass mich gehen.(bırak gideyim/gitmeme izin ver)

Die Kinder gehen Fussball spielen.(Çocuklar futbol oynamaya gidiyor.)

2. Fiillerin sıfat-eylem hali

z.B.: reisend(seyahat eden)   weinend(ağlayan)

ein weinendes Kind(ağlayan bir çocuk)   Die reisende Frau(seyahat eden kadın)

Bir davranışın, bir hareketin veya bir şahıs ya da nesnenin nasıl olduğunu ifade etmek için fiilin sonuna -n takısı getiririz. -n takısından önce fiil mastar halindedir. Bu halde olan fiiller durum bildiren sıfat yapısındadır.

z.B.: spannend(heyacanlı)   dringend(acil)   wütend(kızgın bir şekilde)   bedeutend(önemli ölçüde)

Fussball spielen ist spannend.(Futbol oynamak heyacanlıdır.)

Dein Verhalten ist überraschend.(Senin davranışların şaşırtıcı.)

Bir fiili geçmiş zaman(Perfekt/Vergangenheit) yapıda kullanarak o fiili ortaç yapabiliriz. Bu yapıyı -yıkanmış tabak, -pişmiş yemek gibi ifadeler için kullanırız. Fiil soylu kelimeler oldukları için bu tür kelimelere sıfat-fiil diyebiliriz.

    3. Zayıf Fiilerin Ortaç (V3)Yapılışı

weak-verbs-in-german

Zayıf fiiller Perfekt yapıda iken fiilin sonuna -(e)t eki getirilerek ortaç yapılır. Eğer fiil zaten d, n, m, t (dinamit) harflerinden biri ile bitiyorsa -t harfinden önce ilaveten "e" getirilir. M ve n harfinden önce başka bir sessiz "l, r" harfi geliyorsa köke yine (er/sie/es/du formda) "e" getirilir.

4. Kuvvetli Fiillerin ortaç(V3) Yapılışı

almanca-kuvvetli-fiiller

Kuvvetli fiiller Perfekt haldeki köke -en takısının eklenmesiyle elde edilir. Genelde kökte bulunan sesli harf/harfler değişikliğe uğrar. Buna rağmen kökteki değişikliğin gereksiz olduğu durumlar da vardır.(z.B.:gefahren). Ancak ortaç durumunda bir fiildeki değişikliği tahmin edemeyiz,bu nedenle tüm kuvvetli fiiller tek tek öğrenilmelidir.

5. Karışık Fiillerin Ortaç(V3) Yapılışı

almanca-karisik-fiiller

Bu iki fiil tipinden başka bir de karışık fiiller vardır.Bu tip fiillere hem zayıf fiillerin hem de kuvvetli fiillerin özelliklerini taşıdığı için karışık fiil denilmiştir.Karışık fiiller de ortaç durumunda kökte değişiliğe uğrar,fakat zayıf fiil gibi -(e)t takısı alır.Bu tip fiillerin sayısı oldukça azdır.

Bir Fiilin Üçüncü Halleri ve -ge Takısı ile İlgili Genel Kurallar ve Özellikler

Eğer fiil ayrılabilen bir fiil ise -ge eki  ayrılabilen ek ile kök arasında bulunur. (z.B.: abgefahren, eingekommen)

Bir fiil ayrılamayan ek almışsa Perfekt(V3) yapıda -ge ön ekini almaz. (z.B.: vermisst, erzählt, bezahlt, bewusst)

Bir fiilin mastar halinde zaten ayrılamayan bir -ge ön eki varsa Perfekt yapıda extra bir -ge takısı almaz.(z.B.:gelungen[mastar hali gelingen])

-ieren son eki ile biten bütün fiiller zayıf fiilerdir ve Perfekt'de -ge ön eki almaz. Bu fiiller perfektde sadece kökün sonuna -t son ekini alır.(z.B.: studiert, photografiert)

Bu Yapı Nerelerde Kullanılır

Fiilin üçüncü hali Almancada tüm Perfekt yapıda ve 6 zamanın pasif yapısında kullanılır. Bunun dışında bu yapıyı sıfat-fiil olarak da kullanırız.

z.B.:

ein erschrocktes Kind(korkmuş bir çocuk), gekochte Erbsen.(pişmiş bezelyeler)

Perfekt yapı sein yardımcı fiili ile birlikte tahmin cümlelerinde sıfat olarak bulunabilir.Tarihte yaşanan olayları anlatırken bu yapıyı kullanırız.Fakat unutmayalım Perfekt form bir gelişmeyi ve sonucunu ifade ederken sein + Perfekt belirli bir durumu(doğru bilgiyi) ifade eder.

z.B.: Es ist heute bedeckt. (Bu gün hava kapalı), Die Stadttür ist schon geschlossen. (Şehir kapısı zaten kapalıdır.)

Dersi indirmek için buraya tıklayın

Sevgili arkadaşlar bir önceki dersimizde belirsiz artiller konusu ile "ein/kein" konusunu öğrenmiştik. Bu dersimizde ise aitlik sıfatlarını öğreneceğiz. Dersin sonunda cümle kurarken "Benim arabam, babamın arkadaşı, annemin kedisi vb." gibi ifadeleri rahatlıkla söyleyebiliyor olacağız. Der-kelimeleri, ein ve kein gibi aitlik sıfatları da bir ismin önünde yer alır ve ismin durumunu belirtir.

Aitlik sıfatları da tıpkı "kein" gibi çekimlenir. Ein ve kein kelimelerine belirsiz artikeller diğer adıyla ein-kelimeleri dendiğini unutmayınız.

Diğer iyelik sıfatları da yukardaki kurala göre çekimlenir. Ancak euer iyelik zamirindeki  son "e" eki düşer ve köke eklenir.

z.B.: euer Kind(nominativ), euer Kind(akkusativ) hiç bir takı yok. Buna karşın eurem Kind(dativ), eures Kindes(genitiv)  şeklinde olur. Dativ Plural'da isimler (-n) takısını, genitiv  Maskulin ve Neutral'da -es takısını alırlar.

Eğer bir ismin önünde artikeli varsa der Mann, das Kind vb. gibi o isim belirlidir demiştik. İsmin önünde artikel yoksa sadece "ein/kein" kelimeleri(der-kelimeleri) varsa o isim belirsiz bir isimdir. Belirsiz artikeller ya da der-kelimeleri Almancada "unbestimmter artikel" kelimesi ile ifade edilir. Belirsiz artikeller bir ismin önünde bulunur ve ismin durumunu açıkça belirtir.

z.B.: "ein Lehrer" bir öğretmen, herhangi bir öğretmen.

Belirliz artikeller de belirli artikeller gibi çekimlenir ve ismin hallerini alarak ismin durumunu belirler. Çoğulda ismin önünde "ein" belirsiz artikeli bulunmaz, bunun nedeni şudur: Almancada  bir arabalar, bir çocuklar, bir kadınlar diyemeyiz.

Dativ çoğulda ise gerekli "n" takısının yine geldiğini görmekteyiz.

z.B.:

die Kinder(Çocuklar)

den Kindern (Çocuklara)

Kein Artikeli

Kein Artikeli belirsiz bir artikel olmasına rağmen, "ein" artikelinden daha esnektir ve belirli bir artikelmiş gibi çekimlenir. "ein" artikeli çoğul bir kelimenin önünde bulanamıyordu. Ancak "Kein" artikeli çoğul isimlerin önünde de bulanabilir ve ismin durumunu belirler.

Bu dersimizde almanca belirsiz artikeller konusunu gördük, sonraki dersimizde aitlik sıfatları(Possessive Adjektive) konusunu öğreneceğiz.

 

 

Bir önceki dersimizde bir ismin önünde bulunan "der/die/das" artikelleri o ismi belirli kılar demiştik. Bu artikelleri ismin hallerini oluşturmak için de kullanabiliyorduk. Kısa bir tekrar edelim:der Mann =>belirli  adam | den Mann =>belirli  adamı | dem Mann =>belirli  adama | des Mannes =>belirli adamınAşağıda verilen kelimelerde belirli artikeller gibi çekimleniralmanca-belirli-artikellerz.B.: Dieser Zug fährt zum Flughafen Manchester.(Bu tren Manchester hava alanına gidiyor/bu tren Manchester hava alanı treni.)Jeder kann das.(Bunu herkes yapabilir.)Du solltest jede Arbeit am Computer sichern.(Bilgisayarda yaptığın her işin yedeğini almalısın.)Manche Leute gehen bei Rot über die Kreuzung.(Bazı/bir çok insan kırmızı ışıkta karşıya geçiyor veya "bazı/bir çok insan kırmızı ışık yandığında karşıya geçiyor.)Bei solchem Wetter gehen wir schwimmen.(böyle havada yüzmeye gideriz.)Bir ismin önünde kendine ait olan artikel bulunmadığında "der-kelimeleri"  ismin artikelinin yerini alabilir ve normal artikel gibi çekimlenir.Bu dersimizde Alman dilinde  belirli artikelleri diğer adıyla "der-kelimeleri" konusunu öğrendik. Bir sonraki dersimizde belirsiz artikeller konusunu öğreneceğiz. Dersi beğendiyseniz yorum yapmayı unutmayın. 
almanca-ismin-halleri-dersi
almanca ismin halleri konu anlatımı

Almanca ismin halleri konu anlatımı

-Adam, - Adamı, - Adama, -Adamın

ALMANCA'DA İSMİN HALLERİ KONUSU

Bu konuya geçmeden önce Türkçe'de ismin hallerini hatırlayalım.Dilimizde ismin 4 hali vardır, bunlar:

ismin; -yalın hali,  -in hali, -e hali, -i hali. Bunlardan -in hali'ne aitlik eki, -e hali'ne yönelme hali, -i hali'ne işaret,gösterme eki diyebiliriz.

Almanca'da da ismin 4 hali bulunmaktadır, ismin halleri bizde olduğu gibi ismin sonuna getirilen eklerden değil, artikellerden faydalanılarak oluşturulur.

Almanlar ismin yalın haline "nominativ", -i haline " akkusativ", -e haline "dativ" ve -in haline "genitiv" diyorlar.

z.B.: "der Mann" adam kelimesi üzerinde örnekler verelim.

almanca-ismin-halleri

"der" artikeli ve "der Mann" kelimesi  için ismin hallerini gördük. Diğer artikellerle birlikte daha  fazla örnek verelim.

almanca-ismin-4-hali

İsmin hallerini oluşturken dikkat etmeniz gereken nokta "plural  dativ" ve " maskulin ve neutralda genitiv"  yapıdır. Plural dativ formda "die" artikeli "den" oluyor ve ismin sonuna ise "n" takısı geliyor. Maskulin ve neutral genitiv formda ise "der"  artikeli "des" oluyor ve ismin sonuna da ilaveten "es" takısı geliyor.

Bu dersimizde Almanca'da ismin halleri, almanca'da  ismin -i hali, ismin -e hali, yalın hali ve ismin -in hali konularını gördük. Artık Almanca cümle kurarken kadının, adama, adamın gibi kelimeleri rahatlıkla kullanabileceğiz. Bir sonraki dersimizde " bu, şu, böyle, her vb."  kelimelerle ismin hallerini oluşturmayı öğreneceğiz.

almanca-nachdem-sobald1"Nachdem" "Sobald"Nachdem er gefrühstückt hat, beginnt er zu arbeiten.(O kahvaltı yaptıktan sonra çalışmaya başlıyor.)Nachdem er gefrühstückt hat, begann er zu arbeiten.(O kahvaltı yaptıktan sonra çalışmaya başladı.)Sobald er eine Flasche ausgetrunken hat, öffnet er gleich eine neue.(Bir şişeyi içip bitirir bitirmez, hemen bir yenisini açıyor.)Sobald er eine Flasche ausgetrunken hatte, öffnete er gleich eine neue.(bir şişeyi içip bitirir bitirmez, hemen bir yenisini açtı.)Kural:"Nachdem" ve "Sobald" ile cümle kurarken yan cümledeki olay "Nachdem" ile yani "Nachdem" li cümle yan cümledir."Sobald" ise ana cümledeki olayın önünde bulunur.Yani Sobald'ın bağlı olduğu cümle bize ana cümleyi verir.Nachdem'li bileşik cümlelerde zamanların değişimi gereklidir.sobald-und-nachdem-almanca-deutsch Nachdem'li paragraflarda hem ana hem yan cümlede kesin bir zaman periyodu bulunabilir.Sobald'da ise bir olayı hemen başka bir olay takip eder,iki olay arasında çok kısa bir zaman aralığı vardır. Sobald ein Streit ausbricht, zieh er sich zurückSobald ein Streit ausbrach, zog er sich zurück(Kavga çıkar çıkmaz o geri çekildi.)